27. Bölüm

27. Bölüm

Bir Bulut Kalemi
birbulutkalemi

Sedef,

"Ferzan, kalk hadi çok uyudun."

Her zaman sabah erkenden kalkan adamın şimdi öğle vaktini bile uyuyarak geçirmesi beni endişelendiriyor. Dünden beri hali her zaman ki Ferzan'dan oldukça farklı, neden böyle ki? Neyi yanlış yaptım? Ya da yine hasta mı? Zaten hastalığını bile yaşayamamıştı ki...

Elimi hemen alnına atıp ateşine baktım. Hissettiğim sıcaklık normal olunca derin bir nefes bırakıtım. Sanırım sadece yorgun, biraz daha uyusun en azından Hasan Ağanın konağına gidene kadar

Tam yanından kalkmıştım ki bileğimde elini hissettim, "Gitme." Dedi. Hayatımda ilk defa birisi bana gitme dedi!

Gitmem! Hele de bunu isteyen sensen Ferzan ben hiçbir yere gitmem. "Gitmem, buradayım ben uyu sen." Dedim ama beni şaşırtıp yorganın ucunu kaldırdı, "Gel." Dedi.

Usulca oturduğum anda ise belime sarılıp kolları arasına aldıktan sonra sıkıca sarıp göğsünde sakladı. Başka bir zaman olsa içimde kelebekler uçuşacakken şimdi tam tersi derin bir hüzün var. Her zaman bana dağ olan adam şimdi benden medet umup bana sığınıyor.

"Ferzan..."

"Sadece beş dakika daha sonra kalkacağım."

"İstediğin kadar kalabiliriz Ferzan, sen iyi ol yeter."

"İyiyim sadece..." kendi de tamamlayamadı cümlesini, iyi değil. "İyi olmak zorunda değilsin Ferzan. Sende insansın ve zor bir dönemeden geçiyorsun, ben belki senin hissettiğini ya da üzerindeki baskıyı anlayamam ama ne olursa olsun yanındayım tamam mı bana rol yapmana gerek yok. Elimden ne gelirse yapmaya hazırım Ferzan, sen benim için çok değerlisin."

Daha da sıkı sarıldı. Bir süre hiç konuşmadan, gözlerini bile açmadan öylece sarılıp yattı. "Buna ihtiyacım varmış." Dedi.

"Neye?"

"Yalnız olmadığımı hissetmeye. Sıcak bir sarılmaya..."

Bilirim, yanında birisinin olduğunu hissetme ihtiyacını en iyi ben bilirim. Seni buna muhtaç edenlere öyle bir kinliyim ki Ferzan sen bunları hiç hak etmiyorsun.

"Ben sana hep sarılırım Ferzan."

"Hep mi?"

"Hep..."

Sustu, acaba o da gitme vaktimin geleceği zamanı mı hatırladı. Keşke hep seninle olabilsem Ferzan. Keşke hep yanında, yamacında kalıp sana sarılabilsem ama sana bunu yapmam... Seninde hakkın hayatına birini almak, gerçek bir eşinin olması ya da baba olmak. Senden bunları alamam, seni bir ömür kendime mecbur bırakamam.

"Hiç istemeye istemeye olsa da kalkmamız lazım sanırım Ferzan, baban Hasan Ağaya giderken bizim de onunla olmamızı istedi."

"Biliyorum dün söyledi, bundan kaçınıyorum ya bende. Eğer olumlu olmazsa onca insan ne yapar bilmiyorum Sedef. Sırf bir kadının kini yüzünden düştüğümüz hali yediremiyorum! Abim ne oldu da böyle kör oldu bilmiyorum, o kadına ağzını açıp da hiçbir şey söylemiyor çıldırıyorum!"

"Sence neden böyle yapıyor olabilir peki?"

"Bilmiyorum ki Sedef, ah bir bilsem bende ona göre önlemimi alırım ama yok bilmiyorum! Aklıma mantıklı tek bir neden gelmiyor."

"Ferzan, aslında benim aklıma bir şey geliyor ama bilmiyorum olabilir mi?"

"Neymiş?"

"Hani Asmin abladan çocuğu olmuyor diye Heja'yla evlendi ya şimdi de durum ne olursa olsun hep akasında duruyor, acaba hamile olabilir mi? Ondan mı hiç üzerine gitmiyor?"

Yani benim aklıma başka bir ihtimal gelmiyor ama umarım değildir! Bu kadar kısa zamanda olmaz, ablam her ne kadar önemsemediğini söylese de hemen hamile kalırsa ablamın arkasından demediklerini bırakmazlar.

"Olabilir mi böyle bir şey?" onun da aklı karışmış. "Bilmiyorum, ben pek anlamam belirtileri neler nasıl olur. Sadece ne yaparsa yapsın hiçbir şey dememesi mantıksız geliyor." Diye kendi fikrimi söyledim.

"Haklı olabilirsin ama bu kadar çabuk olur mu ki?"

Merakla ona bakıp, "Olmaz mı? Süresi mi var?" diye sordum. Nasıl yani hemen isteyince olmuyor mu ki? Benim bu konuları konuşacak bir annem olmadı hiç yanımda. Sadece bir kez konusu geçti o da Mustafa'yla evlendiğimiz gün annesi söylemişti. Evlilik tamam bir de bebeniz olur hemen demişti.

"Yani olur da olmaz da..." onu ilk defa yanakları kızarmış bir halde utanırken görüyorum. Sanırım bu konuyu ona sormamalıydım, belki de kurtarmak için evlendiği bir kadından bunları duymak onu rahatsız etti...

"Özür dilerim Ferzan, biraz fazla oldu sanırım bu sorum. Sen sormadım say."

"Yok ondan değil de nasıl anlatırım bilmiyorum ki Sedef, bizde bu konuları hep kadınlar aralarında konuşur."

"Benim bunları konuşacak ne zamanım ne de çevrem olmadı ki Ferzan. Çocuk yaşta zorla bir adama verip kocan dediler, o da kapattı beni bir eve çıktı gitti çoğu zaman gelmedi bile belki de başkası vardı. Annem desen konuşmadı hiç bilmiyorum, o işin nasıl yapılacağını bile okuduğum kitaplardan öğrendim. Gerçi bazıları biraz korkutucu yazıyor ama herkeste farklıdır sanırım, bilmiyorum."

O daha da mı kızarıyor? "Ferzan ben yanlış bir şey mi söylüyorum?" çünkü gözlerime de bakmamaya başladı. Yine de ona sormasam kime soracağım ki? Herkes bizi gerçekten evli sanıyor, eğer bunları birisine soracak olursam her şey anlaşılır.

"Yok yanlış değil, elbette bana soracaksın. Kocanım ben senin sonuçta başkasına sorman olmaz!"

Derin bir nefes alıp, "Bak şimdi Sedef, bu çocuk olayı değişir. Sağlık sorunun yoksa nasipte de varsa tek seferde de olabilir, ha bazen de sağlık sorunun yoksa da olmaz. Ya da sağlık sorunun vardır öyle de olmaz bunun birçok farklı nasıl desem, sebebi vardır. Yani hem isteyince olur hem de istesen de olmaz bazen. Anlatabildim mi bilmiyorum."

"Anladım, yani sanırım. Teşekkür ederim, sanırım bunları konuşmak senin için biraz garip o yüzden başka bir şey sormayacağım bu tarz konularda, ayrıca rahatsız hissettirdiysem de özür dilerim."

"Hayır merak etmen normal, ben sadece biraz şaşırdım hiç bunları merak edebileceğin aklıma gelmemişti."

"Yıllarca bir eve kapalı kalınca o kadar fazla şey kaçırıyor ki insan hala bilmediğim şeyler var. Sizin için sıradan olan şeyler benim için çok fazla olabiliyor. Psikoloğa göre yaşım büyümüş ama dış dünyayla temas etmediğim için aklım bazı konularda çocuk gibi düşünebilirmiş yani dünyada olan yeni gelişmeleri hala o zamanla bağdaştırıp geride kalabilirmişim. Bu yüzden güncel şeylere yetişebilmem için yeni çıkan dizi filmleri izlememi, çevremi daha iyi gözlemlememi tavsiye etti."

"Yani çocuk yaşta evlenip, gerçek bir evlilikte yaşamadığın için evliliğe dair bildiklerin çocuklukta bildiklerinle aynı ya da okuyup izlediklerin kadar?"

"Evet, öyle."

"Tamam, sen ne merak edersen bana sor elimden geleni yaparım. Bu konularda başkasına bir şeyler sorarsan sorun olabilir."

"Tamam, sorarım."

Dışarıdan gelen seslerle, "Sanırım gidiyoruz, çıkalım mı?" dediğinde üzerinde hala pijamalarının olmasıyla gülmemeye çalışsam da kendimi tutamayıp küçük bir kız gibi kıkırdadım.

"Ben ineyim sen de giyinip gel o zaman."

"Bak sen şuna ya utanmıyor bir de halime gülüyor! Aklımı aldın kızım ne yapayım."

Onu bırakıp alt kata indiğim zaman doğru tahmin ettiğimiz de belli oldu. Ciwan babam, Ruken annem ve gelmesinin ne kadar doğru olduğunu bilmediğim Berzan abi, hepsi hazırlanmış bekliyorlar.

"Kızım Ferzan nerede? Hiç aşağıya da inmedi bugün hasta falan değildir inşallah?"

"İyi anne bir sorun yok, gece uyuyamamıştı pek bende gündüz hazır uyuyorken kaldırmadım hiç dinlensin diye ama kalktı şimdi iniyor aşağı." Duyduğum kapı sesiyle de "Hatta çıktı geliyor." Diye de devam ettim sözlerime.

Hepimizi hazır gören Ferzan, "Beni bekliyordunuz sanırım, çıkalım hadi." Dedi. Demesine dedi de bu sefer de bizi Heja böldü, "Bende geliyorum." Diyerek.

Sanki tüm bu olanlar onun yüzünden olmamış gibi bir de utanmadan süslenip püslenip gelmiş buraya!

"Hayırdır kızım sen nereye?" Ciwan babam eminim hepimizin aklından geçen şeyi sordu.

"Kocası nereye giderse o da oraya gider oğlum soru mu şimdi seninkide!"

Bir sen eksiktin Newroz Hanım!

"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz! Kocası nereyeyse orayaymış! Hangi yüzle gelecek acaba? Tüm bu olanlar onun suçu değilmiş gibi bir de utamadan oraya mı gidiyormuş! Kocası da özür dilemeye geliyor! Otur oturduğun yerde bir de seninle uğraşamam! Çıldırtmayın beni! Sende ana otur oturduğun yere hazırlanmışsın ama gelmiyorsun!"

Heja umutla Berzan abiye baksa da beklediği karşılığı alamadı. İkisini geride bırakıp Hasan Ağanın konağına gitmek üzere arabalara dağıldık. Ferzan gergin olduğu için konuşsam mı konuşmasam mı bilemedim, birkaç kez ağzımı açıp kapamamı görmüş olacak ki radyodan şarkı açtı. Sanırım bu kısaca konuşmak istemiyorum demek.

 

 

Asmin,

Demir'in bize yetişip hemen yanımızda yürümesiyle kalabalık bir çocuk grubu ve başlarında olan birkaç kişiyi görünce yanlış günde geldiğimizi düşünsem de sanırım olay farklı bir yere gidiyor çünkü Demir tanıyor gibi onları.

"Oğlum onlar senin sınıfındakiler değil mi?"

Nasıl yani bir okul etkinliği var ve buna Mehmet'i dahil etmemişler mi? Bu nasıl bir okul, küçücük bir çocuğu nasıl ayrıştırırlar! Böyle bir şey mümkün mü?

"Oğlum bir şey söylesene!"

Başını yere eğip bacaklarımın arkasına saklamasıyla Demir'le göz göze geldik. Bana ne yapacağını sorar gibi bakıyor ama ona ne cevap vereceğimi bende bilmiyorum ki.

"Demir Bey?"

"Asiye Hanım?"

"Mehmet gelmesine izin vermediğinizi söylemişti, karar değiştirip siz mi getirdiniz?"

"Ne?"

"Gezi için izin kâğıdı göndermiştik eve ama Mehmet sizin izin vermediğinizi söylemişti, karar değiştirmenize sevindim bu tarz etkinlikler kaynaşması için oldukça etkili olur."

Demir bakışlarını öğretmenden çekip hala arkamda saklanan oğluna çevirince Mehmet biraz daha geri kaçtı. En sonunda dizleri üzerine çöküp, "Oğlum, gel buraya." Demesiyle bende önünden çekilip konuşması için alan açtım.

"Babacım bana bundan hiç bahsetmedin?"

Öğretmen şaşırarak, "Nasıl olur, tüm öğrencilere izin belgelerini velilere iletmeleri için teslim ettik. Mehmet izin vermediğinizi söyledi." Deyince kimsenin beklemedi bir şey yaparak hıçkırarak ağlamaya başladı.

Daha fazla ağlamasına dayanmayınca eğilip kucakladım onu, "Kuzum, tamam sakin ol yok bir şey ağlama hadi." Sırtını sıvazlayıp usul usul fısıldasam da pek etki ettiği söylenemez.

"Bir de yok diyor dalga geçiyordunuz bakın Mehmet'in de annesi varmış! Size demiştim onunla öyle konuşmayın diye! Hep sizin yüzünüzden üzülüyor o!" arkadaki çocuklardan bir kızın konuşmasıyla daha da kasıldı kollarımın arasında. Ona mı şaşırsam yoksa beni onun annesi sanmalarına mı bilemedim.

Endişeyle Demir'e baktım, sanırım Mehmet'in okulu sevmeme sebebi belli oldu. Çocuklar gerçekten çok acımasız. Sırf annesi hayatta değil diye okulda zorbalığa uğraması kim bilir o küçük kalbini nasıl kırmıştır, nasıl üzmüştür.

Demir sinirle öğretmene dönüp, "Doğru mu bu duyduklarım?" dedi.

"Yok Demir Bey olur mu hiç öyle şey." Dese de az öne konuşan kız, "Doğru tabii Mehmet'le hep dalga geçiyorlar, annen yok senin bizimle oynayamazsın diyorlar. Ben oynuyorum ama onunla hep, kızıyorum öyle diyenlere!" demesiyle öğretmenin rengi attı, bembeyaz oldu.

Demir'i ikinci defa bu kadar korkunç bakarken görüyorum, karşısında olmak istemezdim, "Siz benim okulumda, benim çocuğumun zorbalığa maruz kalmasına nasıl müsaade edersiniz! Ben size bunun için mi maaş ödüyorum!" bağırdı.

Başka bir zaman olsa bir kadına böyle bağırmasına şiddetle karşı çıkarım ama bir eğitimcinin ihmalkarlığı çocukta öyle kalıcı hatalara sebebiyet verebilir ki ben bile bunu bilip düşünürken o kadının buna göz yumması, çok yazık.

"Sizinle daha sonra görüşeceğiz Asiye Hanım! Asmin gidelim, gel oğlum." Oğlunu kollarımdan alıp sarıldığı zaman Mehmet'in hıçkırıkları daha da arttığında gerilen omuzları dışardan bile belli oldu. Haklı, yerinde kim olsa sinirlenir. Onun gözünden bile sakındığı evladı birkaç şımarık çocuk yüzünden üzülürken sinirlenmekte sonuna kadar haklı hem de!

"Geçti babacım, ağlama artık. Baban yanında, bir daha asla böyle bir şey yaşamayacaksın."

"Özür dilerim baba yalan söylemek, seni üzmek istemedim."

Oy benim güzel kalpli küçük adamım. Onca şey yaşamış olmasına rağmen hala bunu düşünüyor. Keşke yetişkinler de senin şu düşüncene sahip olabilseler...

"Dileme babacım, asıl ben özür dilerim. Sana yapılanları görmemek benim hatam, seni korumam lazımken yapamadım ben özür dilerim babacım."

"Baba..."

Sıkıca sarıldığı oğlunun saçlarını öperken gözlerinde biriken yaşları görmek sarstı beni. Ah Mehmet bir bilsen ne kadar şanslısın. Belki annen yok ama seni her şeyden çok seven bir baban var, şimdi farkında olmayabilirsin ama aklın erdiği zaman anlayacaksın ki dünya üzerindeki en şanslı çocuklardan birisin.

"Tamam bakın beni de ağlatacaksınız ya durun artık, bakın ben ağlarsam kolay kolay susmam da."

"Baba duralım tamam, Asmin ablam ağlayınca gerçekten durmuyor misafirler geldiğinde ağladığı zaman kaç gün odasından çıkmadı bir daha olmasın özlüyorum ben onu."

Ortamı yumuşatmak için yapmaya çalıştığım şaka nasıl da döndü dolaştı yine beni buldu. İyi de oldu bana! Artık çevremde küçük bir çocuk var, aldığım nefesin bile onu etkilediğini bilmem gerek.

"Haklısın Memo, ben de özür dilerim o zaman biraz fazla üzülüp kendimi odaya kapattığım için, bunu yapmamam lazım. Beni affet olur mu?"

"Tamam Asmin abla hem geçti ki bak bugün çok eğlendik." Ah küçük kuzum benim, kendi derdini unutup bir de beni teselli ediyor! Öyle güzel yürekli bir insan olacaksın Mehmet...

"Tamam, yeter hadi bugün bu kadar akşama misafir gelecek eve gidelim."

"Baba ben artık okula gitmeyecek miyim?"

Arabayı çalıştırıp otoparktan çıkarken cevap vermedi Demir, sanırım gitmesi mi doğru olur yoksa gitmemesi doğru olur diye düşünüyor. Normalde karışmamam en iyisi biliyorum ama yalnız bir baba olarak ne kadar zorlandığını gördüğüm için küçük bir müdahaleden bir zarar gelmez bence.

"Sen gitmek istiyor musun Mehmet 'cim?" diye sordum.

"Evet, Berfin'le oynamayı seviyorum. Gidebilir miyim baba?"

"Ben öğretmenlerinde konuşup durumu çözdüğüm zaman gidebilirsin babacım, merak etme iki gün içinde halledeceğim sonra ne zaman istersen gidersin tamam mı?"

"Olley! Tamam babacım!"

"Senin sevincini yerim çocuk gel buraya dayanamıyorum öpeceğim!"

"Ya Asmin abla dur kocaman adam oldum ben!" sıpaya bak istemem yan cebime koy yapıyor! Hem yanağını uzatıyor hem öpme diyor!

"Olmuyor ama böyle kıskanıyorum bakın!"

"Kıskanma babası gel sende öp!"

"Hayır baba hayır!"

"Bekle sen bekle evde yakalarım seni ama ben!"

"Kaçarım ki babamcım!"

"Göreceğiz beyefendi!"

İkisinin atışmalarıyla yol nasıl geçti anlamasam da evin kapısında durduğumuz zaman Mehmet'in kaybolan neşesinin yerine geldiğini görmek içimi sıcacık etti.

"Demir turizmle yolculuğunuz son bulmaktadır, lütfen inişlerde dikkatli olalım."

Mehmet kocaman bir kahkaha atıp, "Baba sen ne diyorsun ya çok komiksin!" deyince bir kahkaha da ben attım.

"Çocukta haklı tabi hiç otobüse binip şehir değiştirdiği mi var ki bilsin." Kendi kendine söylenerek arabadan inince bir kahkaha daha attık. Biz hala gülerken dolaşıp kapımı açınca, "Gelmişler." Deyince gülümsemem yüzümde dondu.

"Bak Asmin istemiyorsan söylemen yeterli, hemen hepsini gönderirim geri ben sadece senin için kabul ettim gelmelerini."

"O evde Berzan ve Newroz Hanım dışında kimseyle bir problemim yok hatta bir yere kadar Heja'yı bile anlayabiliyorum. Kocasını kıskanıyor, tek anlamadığı şey o benim için bitti, tüm bu yaptıkları boşa kürek çekmek. Benim için öyle birisi yok, ben sadece onların yüzünden kendi babam babalık etmezken beni koruyan kollayan Ciwan babamın bu hale gelmesine üzülüyorum."

"Tamam maden sen onu sevip sayıyorsun ben de bu görüşmeden kötü ayrılmasına izin vermem ama karısına o güveni veremeyip senin üzerine salan o adama acımam buna sen bile engel olamazsın anlaştık mı?"

Beni benden bile koruyan bu adama ne desem bilemiyorum ki...

"Anlaştık."

"Güzel, girelim o zaman içeri."

Berzan'ı biraz tanıdıysam eminim şimdi içeride oturmuş beni arıyordur, eğer evde olmadığımı söylemedilerse ondan saklandığımı bile düşünüyor olabilir. Şimdi fark ediyorum da Berzan bazen tıpkı bir çocuk gibi düşünebiliyor.

Hala beraberken çocuğumuz olursa bilgili bir anne olmak istediğim için sürekli araştırmalar yapar, kitaplar okurdum. Kitapların birinde küçük çocuklarda olan bir durumdan bahsediyorlardı; egosantrizm yani çocuğun etrafında olan her şeyi kendisi için olduğunu düşünmesi anlamına geliyormuş. Yağan yağmur bile onun dışarıda çamurla oynayabilmesi için yağıyor gibi düşünceler. Berzan da biraz öyle yaşı büyük ama düşünceleri küçük, şimdi içeride yanlarında olmamam bile onun içindir diye düşündüğüne eminim.

Bunu evlilik hayatımız boyunda da gözlemledim ama o zaman hala beni sevdiğine inandığım için olsa gerek kendimi kandırıp saçmaladığımı düşünürdüm hep oysa şimdi ilişkimize uzak bir gözle bakınca gerçekler daha da çıplak bir şekilde karşıma çıkıyor.

"Hah onlar da geldi işte."

Kapıdan attığımız adımla birlikte Fatma teyzenin sözleri tüm gözleri üzerimize çekti. Sanırım tam da bizi sordukları bir ana denk geldi içeri girmemiz.

"İstemezsen konuşmak ya da yanlarında kalmak zorunda değilsin, odana çıkabilirsin kimse bir şey söyleyemez." Demir'in bana eğilip fısıldamasıyla birlikte Berzan'la göz göze gelmemiz aynı ana denk geldi. Biri beni düşünüp üzülmemden endişe ederken diğeri birlikte geçirdiğimiz onca vakti yok sayıp düşmanına bakar gibi bakıyor. Belki de yok olmamı istiyor ama istediğini ona vermeyeceğim!

"Gerek yok, iyiyim ben ona istediğini vermeyeceğim. Buradan kaçıp onun hala benim için bir önemi varmış gibi hissetmesini istemiyorum."

"Tamam ama hiçbir şey için mecbur değilsin bunu aklından çıkarma olur mu?"

"Olur."

Yüzüme sakin bir tebessüm kondurup ağır ağır yanlarına varıp Ciwan babamın elini öptüm, "Hoş geldin baba." Dedim. Ne kadar boşanmış olursak olalım o adam beni kızı gibi görmeye devam edeceğini söylediği an benim de hala babam olarak kalmaya devam etti.

"Keşke hoş gelseydik kızım, seni çok üzmüşler bilseydim öyle yapacaklar en başından göndermezdim buraya kusura bakma kızım. Boşandınız bitti artık seninle uğraşmazlar diye düşünmüştüm hata etmişim, affet."

Kocaman adamın karşımda girdiği hali görünce ben utandım, "O nasıl laf baba! Senin ne suçun var, belli ki Heja hala boşandığımızı anlayamayıp kocasını kıskanmış. Merak etme benim sana bir kırgınlığım yok."

"Yok kızım yok tüm hata benim, biliyorum anamın huyunu onu sana göndermek en baştan hataydı."

"Sorun yok baba, ben unuttum gitti sende dert edip canını sıkma."

"Yok merak etme sen, ben gerekli uyarıyı yaptım bir daha tekrarı kesinlikle olmayacak!"

"Sağ olasın baba ama dediğim gibi gereği yoktu, bundan sonra zaten karşı karşıya geleceğimiz bir durum da olmaz."

"Olsa da izin vermeyiz zaten Asmin! Herkes yerini de haddini de bilecek! Ha bilmiyorlar mı o zaman biz göstermesini biliriz!" Demir'in ilk defa sesi çıkınca tüm bakışlar ona döndü ama onun baktığı bir kişi vardı o da Berzan!

"Demir, tamam oğlum sorun çıkarmaya değil çözmeye geldik." Ciwan babam araya girmese ne olurdu bilmiyorum zira Berzan sinirden kızarmaya başladı.

Hasan Ağanın hiç konuşmama sebebi ne acaba? Demir'e tüm bu şeyleri bırakmamış olsa da alacağı kararlarda hep ona danıştığını bilmeyen yok ama bu sefer tüm kararı ona bırakmış gibi duruyor.

"Bakın benim sizinle bir derdim yok hiçbir zaman da olmadı ama burada benim çatım altında, benim aileden gördüğüm biri sizin aileniz tarafından şiddet gördü. Ben özellikle kadına, çocuğa karşı şiddete karşıyken benim gözlerim önünde oldu! O an engel olmasam dahası da gelecek gibi duruyordu. Ben bunu unutup göz yummam, affetmem! Hepsini geçtim birde kendini kesip suçu Asmin'in üzerine attı, hadi ben eve güvenlik kamerası kurdurmasaydım? Kızı suçsuz yere hapse attıracaklardı! Bu nasıl bir zihniyet!"

"Haklısın oğlum, inan duyduğum zaman ben kahroldum. Gerekli uyarıyı da yaptım dediğim gibi şimdi sakince oturup konuşalım, emin ol konu tek bizim aileyi ilgilendirse buraya karşınıza gelmezdim ama işin içine aşiret girdi. Tüm o bozulan işlerden evine ekmek götüren onca adam var. Onlar için bir orta yol bulalım."

"Ben müzakereye açık bir adamım hatta tüm o bozuğum işleri tek bir telefonla geri de bağlarım ama bir şartım var."

"Tabi oğul ne dersen?"

"Berzan şirketin başından çekilip işleri de ağalığı da bırakacak! Ya size ya da kardeşi Ferzan'a devredecek! Daha karısına söz geçiremeyen adama güvenip de aşireti de ağalığı da emanet etmem ben!"

 

Bölüm : 16.04.2025 20:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...