9. Bölüm

8. Bölüm: Kardeş

Estrella
birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

*Düzenlendi

Keyifli okumalar dilerim!

 

 

⚔️

"Kızım iyi misin? Ağrın sızın var mı?"

 

Ahsen Hanımın aynı soruyu onuncu kez sormasıyla sıkıntıyla iç çektim.

 

"İyiyim Ahsen Hanım, teşekkürler."

 

2 gündür Hastanedeydim. Geldiğim gün ameliyattan 1-2 saat sonra uyanmıştım. Sabahında tim yarınki görev için buradaki askeriyeye gitmişti, bense burada kalmıştım. Ahsen Hanım, Yalçın Bey ve Ilgaz Bey de burada kalmıştı.

 

Aslında Araz ve Miraçta kalmıştı ama görevleri çıktığı için gece yarısı sınıra gitmişlerdi. Gece zorlada olsa kalan erkekleri eve göndermeyi başarmıştım.

 

Ama sabahın 7'sinde Ilgaz Bey geri gelmişti! Yalçın beyde birazdan gelecekmiş.

 

"İyi misin abicim?"

 

"İyiyim Ilgaz Bey, teşekkürler."

 

Bey dememle tekrardan somurtmaya başladı. Bu hali inanılmaz tatlıydı.

 

"Ne zaman taburcu olabilirim?"

 

"Ne taburcusu kızım! Çok zor kurtuldun! Ölebilirdin!"

 

"Ama ölmedim." dememle yüzüme dik dik bakmaya başladı. Sorumu yineledim.

 

"Ne zaman taburcu olurum?"

 

Ilgaz bey yüzüme dik dik bakmaya devam etti.

 

"Hiç kendini umursamaz mısın sen?" Sessiz kaldım.

 

"Bakın, yarın timle çok büyük bir operasyonumuz var, taburcu olmazsam ben gidemeyeceğim, doktoru çağırır mısınız?"

 

Aslında operasyon yoktu. Ama dün albay aramış ve 'iki gün sonra operasyon var, Yarın akşam üstü Mardine yola çıkın.' demişti.

 

"Ama abici-"

 

"Lütfen," dedim zorlukla.

 

Ilgaz bey peki, diyerek kafa salladı ve odadan çıktı.

 

Konuşamıyorsun bile ne görevi?

 

Yaparız, biz bugüne bugün Sangre Roja'yız. dedim kendime kendime.

 

"Ah güzel kızım, canın yanıyor mu?" Ahsen hanımın sözleriyle bakışlarımı ona çevirdim.

 

Kaç kere daha soracak bu kadın bunu? Bu kadar ilgi fazlaydı.

 

"İyiyim Ahsen Hanım." dedim. Tam o sırada doktor ve Ilgaz Bey odaya girdi.

 

"Beni çağırmışsınız komutanım." dedi doktor.

 

"Beni taburcu edebilir misiniz? Göreve gitmem lazım."

 

"Üzgünüm fakat bu mümkün değil."

 

"Ne demek mümkün değil? Turp gibiyim ben!" dedim isyan edercesine.

 

"Armina Hanım, üzgünüm fakat sizi en erken 2 gün sonra taburcu edebilirim."

 

"Oldu canım, istersen burda çalışmaya başlayayayım?" dedim alayla.

 

"Üzgünüm ama bu durumda değil göreve çıkmak, ayağa bile kalkamazsınız, fazlasıyla kan kaybetmişsiniz." Demesiyle kolumdaki serumu çıkarıp ayağa kalktım.

 

"Bak kalkabiliyorum işte!" dedim.

 

"Armina Han-"

 

"Hanım manım yok! Gideceğim dedim!" dememle doktor hanımın beni yatağa itmesi bir oldu.

 

"Sizi yatağa kelepçeletmemi istemiyorsanız kalkmayın, sizin iyiliğiniz için diyorum. Canınızın ne kadar yandığını tahmin bile edemiyorum, siz hala görev diyorsunuz." dedi ve yaklaştı.

 

"Lütfen, kendiniz için bir şey yapın ve burada kalın." dedi. Yüzümde acılı bir tebessüm oluştu.

 

"Az kelepçelenmedik dağlarda doktor. Biz sizin için, vatan için yaşıyoruz, kardeşlerim dağdayken ben burada yatamam." dedim.

 

"Bir kere kendinizi düşünün, Zaten timinizde sizi asla taburcu etmememi tembihledi." dedi ve güldü.

 

"Ah! Sizi bu sefer öldürücem tim!" diye sinirle bağırdım. Bu odadakileri güldürdü.

 

"Ne gülüyorsunuz!" dememle hepsi gülüşlerini saklamaya çalıştı.

 

"Size iyi istirahatler, ben bir kaç saat sonra tekrar geleceğim." Doktor Hanımın son lafları bunlar oldu.

 

⚔️

 

Akşam olmuştu. Yalçın Bey doktor gittikten 5 dakika sonra gelmiş, Ahsen Hanım gibi iki dakikada bir nasıl olduğumu sormuş, yanımdan hiç ayrılmamıştı. Ahsen Hanım ve Ilgaz Bey'de öyle.

 

Tim birazdan yanıma uğrayıp Mardine yola çıkacaklardı.

 

İçimde kötü bir his vardı.

 

Onları yalnız bırakmamam gerektiğini söyleyen bir ses vardı içimde.

 

Ama biz Ecel Timiydik, bize kolay kolay bir şey olmazdı.

 

Ahsen Hanım ve Yalçın Bey kantine inmişti. Ilgaz Bey ile baş başa kalmıştık. Oda da hiç ses yoktu.

 

Konuştum.

 

"Ilgaz Bey, telefonumu verebilir misiniz?"

 

"Tabii güzelim." dedi ve telefonumu uzattı.

 

Mesaj uygulamasına girdim.

 

 

 

'Egeli' adlı kullanıcı grup adını

'🐥Öfkeli civcilerrr🐥' olarak değiştirdi. Görüntülemek için tıklayınız.

 

Kalyoncu: Efe!

 

Egeli: Efendim?

 

Kalyoncu: Yine grup adını değiştirmişsin.

 

Egeli: Evet.

 

Kalyoncu: Odama gel.

 

Egeli: SANA MI SORACAM BRE GAFİL!

 

Kalyoncu: EFE!

 

Egeli: BAĞIRMA HAYVAN GİBİ! GELİYORUM! EV SESİNLE ÇALKALANDI! DEPREM OLDU SANDIM!

 

Kalyoncu: Abartma Efe, abartma.

 

Mesajlar burda bitiyordu. Bende bir şeyler yazdım.

 

 

 

Ne zaman geliyorsunuz?

 

Dişi Kurdumm: Beş dakikaya ordayız güzelim😉

 

Bekliyorumm

 

Yazıp gruptan çıktım. Telefonu geri uzattım.

 

"Teşekkür ederim Ilgaz ." yüksek ihtimalle bey demediğim için gülümsedi.

 

"Rica ederim, abicim."

 

Bana abicim demesini sevmiştim, bende ona abi demek isterdim ama o kadar kolay olmuyordu işte.

 

"Bir tanecik komutanım!" diyerek odaya dalan Ufukla gözlerimi devirdim.

 

"Naber yalaka?"

 

"İyidir komutanım, sizden ne haber?"

 

"İyiyim bende yalaka,"

 

"Ayıp oluyor komutanım." dediğinde Ilgaz da bende güldük. Sonrasında boğazımı temizledim ve konuştum.

 

"Ne ayıbı asker!" dedim şakacı bir tonda. Ama sesim tehditkârdı.

 

"Güzeller güzeli komutanım! Demedim ben bir şey!" bu sözlerine gülmeden edemedim. Gülünce yaralarım sızlıyordu fakat kendimi durduramıyordum.

 

"Ee diğerleri nerde ablacım?" diye sordum.

 

"Kantinde yemek yiyolar abla, tabii ben mükemmel ötesi komutanımı görmey-"

 

"Gel buraya kerata." dememle küçük bir çocuk edasıyla yanıma yaklaştı. Kollarımla onu sıkıca sarmaladım.

"Oy benim kardeşim büyümüşte, ablasını mı merak etmiş!" diye diye sevdim dalga geçercesine.

 

Tam Ufuk’u öpecekken ecel içeri, girdi Ufuk geri çıktı. Tek sıra halinde dizildiler. Asena bir adım öne çıktı.

 

"Ecel timi; iki üsteğmen, dört teğmenle emir ve görüşlerinize hazırdı komutanım!" dedi ve geri çıktı.

 

Gülümsedim.

 

"Gelin buraya keratalar -canım abim sen kerata değilsin- sarılcam." dememle hepsi gülerek üstüme atladı. Sıkıca sarıldık.

 

Bir süre sonra tim görev için mardine doğru yola çıktı. Bizde Ilgaz Beyle eve geçtik. Ahsen Hanım ve Yalçın Bey bir kaç işleri olduğunu söyleyip gitmişlerdi. Ayağa kalkmamam ve yatmam konusunda da tembihlemişlerdi.

 

Ilgaz Bey arabadan inmeme yardımcı oldu. Evin kapısına doğru yürüdük. Yürüyebilmem için koluma girmişti.

 

"Yürüyecek hali yok, kendini nasıl taburcu ettirdi bu kız." diye söyleniyordu. Evin kapısını çaldık. Kapı henüz açılmamışken konuştum.

 

"Bakın, ben otelde odamda kalsam daha iyiyd-"

 

"Kes sesini küçük hanım, abin bakacak sana." dedi ve sağ yanağımdan öptü. Dudağımın kenarında küçük bir tebessüm oluştu.

 

Abim,

Benim abim.

 

Kapı açıldığında Asyayla karşılaştık. Ilgaz Beyi görünce yüzünde güzel bir tebessüm oluştu. Daha sonrasında bakışları bana kaydı. Gülümsemesi soldu.

 

"Hoş geldin abi," dedi ve bakışlarını bana çevirdi. Bakışlarındaki sevgi anında tok olurken, yerini tiksinti aldı.

 

"Evsiz misin kızım sen? Gitsene kendi evine. İstenmiyorsun bu evde, bu anlamaya kafan yetmiyor mu? Bu evde senin yerin yok!" dedi ve karnıma hafif bir baskı uygulayarak beni ittirdi. Geriye sendeledim. Ilgaz Bey hemen beni tuttu.

 

Tam Ilgaz bey konuşacakken Asya sinirle konuştu.

 

"Daha ayakta bile duramıyorsun birde gel-" sözünü kestim.

 

"Birde gelmiş ne? Kendine bak kızım sen, iki kan gördün altına sıçacaktın az daha. Benim sinirimi tepeme çıkartma." dedim. Salona doğru yürümeye başladım. Salondan sesler geliyordu.

 

"Abi, kenara kaysana! Vurulcan şimdi!"

 

"Oğlum seni koruyorum kaçsana!"

 

"Aha kaçtım. Dur şu tuşa basayım, biz kazanacağız."

 

"Bassana oğlum! Ne beklettin! Ölcem şimdi, sıkma kafama!"

 

"Sıkmadım ki abi?"

 

"Mal mısın çocuğum? Karşı takıma dedim onu! Sen şu düğmeye bassan mı artık?"

 

"Bastım." Odaya girdim. Rüzgar ve Barın playstation oynuyorlardı. İkisinin de bakışları bana döndü. Rüzgar Bey konuştu.

 

"Neden geldin?"

 

"Ben şey,"

 

"Abim neden geldin diye sordu, kem küm et demedi değil mi?"

 

Ben cevap vermeden Ilgaz Bey arkamdan geldi ve konuştu.

 

"Kardeşimiz," dedi vurgulayarak. "Evine geldi, nesi garip bunun?" dedi ve elini omzuma attı.

 

"Gel abicim, odanı gösteriyim ben sana." dedi ve beni merdivene doğru yönlendirdi.

 

Beni sevmemeleri umrumda değildi.

 

Nefret edebilirlerdi.

 

Kırılmamıştım. Ve hayır ağlamak istemiyordum.

 

Umurumda değillerdi.

 

Aslında gayette umrumdaydı, kimi kandırmaya çalışıyorum ki.

 

Şimdilik üzgünlüğümü unutmalıydım, içimdeki karanlık odalara gömmeliydim.

 

Merdivenlerden yukarıya çıktık, biraz ilerideki kapıdan içeriye girdik.

 

Genel olarak krem rengi döşenmiş bir odaydı. Çok sade ama bir o kadarda şıktı. Tam olarak benim tarzımdı.

 

"Beğendin mi?" diyen Ilgaz Beye çevirdim bakışlarımı.

 

"Çok güzel," dedim hayranlıkla.

 

"Eh, timinden biraz yardım almış olabilirim." dedi. Güldüm bu sözlerine. Tabii ya. Tim.

 

"Teşekkür ederim." dediğimde gülümsedi.

 

"Gerçi normalde Bursa'da yaşamıyoruz ama buraya geldiğimiz zamanlarada kalırsın. Mardindeki eve burdan çok daha güzel bir oda yaptırıyoruz." demesiyle bakışlarımı Ilgaz beye çevirdim.

 

"Siz Mardinde mi yaşıyorsunuz?" dedim hayretle.

 

"Evet, babam Mardinli."

 

"Yani Mardinlisiniz?" dedim emin olmak istercesine.

 

"Hatır küçük hanım, Mardinliyiz. Yani sende Mardinlisin." dedi ve yanağımdan makas aldı.

 

İçtenlikle gülümsedim.

 

Yatağa doğru yürüdüm ve oturdum. Hala kapıda dikildiğini görünce konuştum.

 

"Gelsene." dedim ve yatağa vurdum. Yüzündeki tebessüm gülümsemeye dönüştü. Kocaman sırıtarak yanıma geldi.

 

"Abisinede kıyamazmış." dedi ve güldü. Bende güldüm.

 

"Duşa gir de yaralarına kremini sürelim." dedi ve banyoyu gösterdi.

 

"İçeride havlular falan var. Ben sana Asya'nın kıyafetlerinden getiririm. Yanımızda hiç kıyafetin yok." demesiyle yüzümdeki tebessüm soldu.

 

"Şey, Asya rahatsız olabilir. Ahsen Hanımın kıyafetlerinden getirseniz?" diye sordum. Sanki benden daha çok üzülmüş gibiydi. Yüzündeki tebessüm anında solmuştu. Sonra toparlamak istercesine boğazını temizledi.

 

"Tabii ki güzelim. Nasıl istersen." dedi gülümsemeye çalışarak.

 

"Ben giriyorum banyoya." dediğimde beni başıyla onayladı. Bende banyayo doğru yürüdüm.

 

Duşa girdim, suyun sucaklığını ayarladım. Suyun altına girdim. Yaralarım inanılmaz derecede sızlıyor, ama su bir yandanda iyi geliyordu. Yaklaşık beş dakikalık kısa bir duşun ardından duşa kabinden çıktım. Dolaptaki bornozlardan birini giydim. Saç havlusunuda başıma taktıktan sonra banyodaki işim bitince yavaş adımlarla kapıya yöneldim ve banyodan çıktım.

 

Ilgaz Bey, yatağın üzerine kıyafetleri bırakmıştı galiba. Çünkü kıyafetler yatağın üstündeydi. Kıyafetleri alıp odamdaki banyoya geri girdim.

 

Kıyafetleri giydikten sonra banyodan çıktım. Ilgaz bey elinde iki tane kurdeleli toka, saç kurutma makinesi, tarak ve saç tarama spreyiyle bekliyordu. Beni görünce gülümsedi.

 

"Sıhhatler olsun güzelim."

 

"Teşekkür ederim." dedim ve yanına ilerledim. saç havlusu hala kafamdaydı.

 

"Otur bakalım." dedi ve yanını gösterdi. Arkamı ona döndüm.

 

"Dur, ilk önce kremlerini sürüp bandajlarını değiştirelim." dedi ve yataktan kalktı. Odadan çıktı. Çok heyecanlanmıştım, ellerim titriyordu. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

 

Bir iki dakika kadar sonra Ilgaz bey odaya geri geldi. Elinde bir eczane poşeti vardı.

 

"Aç bakalım sırtını abicim." dedi ve arkama geri oturdu. Titreyen ellerimle pijamamı yukarıya doğru sıyırdım. Sırtımda daha önceki zamanlardan kalan pek çok iz vardı. Bunları görmesini istemezdim ama, olan olmuştu artık.

 

"Görmenizi istemezdim aslında ama kend-" sözümü kesen şey sırtımda hissettiğim ıslaklıktı.

 

"A-abim." diye titreyen bir sesle konuştu Ilgaz bey. Telaşla arkamı döndüm. Ilgaz beyin gözünden bir damla yaş aktı.

 

Ağlıyordu,

Abim, benim için ağlıyordu.

 

"Nasıl? Nasıl katlandın bu kadar acıya?" dedi acıyla.

 

"Özür dilerim bebeğim, yaralarını saramadığım için özür dilerim." dedi ve beni kendine çekti. Donup kaldım.

 

"Çok özür dilerim yıllarca yanında olamadığım için. Çok özür dilerim seni yalnız bıraktığım için. Çok özür dilerim." dedi saçlarıma buseler kondurdu.

 

"Abi, özür dileme. Senin bir suçun yok ki. Hem artık beraberiz." dedim. Sözlerimle kaskatı kesildi.

 

"A-abi mi?" dedi.

 

"Ne diyeyim?" diye sordum. Bir anda beni kucağına aldı.

 

"Abi diycen tabi! Abinim ben senin, abin!" dedi ve anlımdan öptü. Bana sıkıca sarıldığı sırada elinin yarama gelmesiyle kısık sesle inledim. Telaşla yüzüme baktı ve beni hızla yatağa bıraktı. Canım yanmıştı ama umrumda değildi. Yüzümde kocaman bir tebessüm vardı.

 

O benim abimdi. O gerçekten benim abimdi.

 

⚔️

 

 

 

 

~ 1629 kelime ~

 

 

 

Merhabalarr

 

 

Yeni bölümümüzden hepinize selamlar.

 

 

İyisinizdir inşallah.

 

 

Bölüm hakkındaki fikirlerinizi yorumlara bırakmayı unutmayınız🦋

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın💗🌸

Bölüm : 24.08.2024 15:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Estrella / SANGRE ROJA / 8. Bölüm: Kardeş
Estrella
SANGRE ROJA

99.74k Okunma

8.81k Oy

0 Takip
77
Bölümlü Kitap
GİRİŞ1. Bölüm: Sangre Roja2. Bölüm: Operasyon3.Bölüm: Hastane4.Bölüm: Geçmişin Acılı İzleri5. Bölüm: Verilen İlk Şans6. Bölüm: Begah Karan7. Bölüm: Evin Prensesi8. Bölüm: Kardeş9. Bölüm: Doğum Günü10. Bölüm: İkizim11. Bölüm: Havaalanı📢DUYURU📢12. Bölüm: Bağ13. Bölüm: Mavili14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri15. Bölüm: AlyaKarakter Tanıtımı-116. Bölüm: İçtima17. Bölüm: Yalancı18. Bölüm: İnternational Capture Organization19. Bölüm: Anne20. Bölüm: Bilinmeyen Zamanlar21. Bölüm: Sus22. Bölüm: Aile YemeğiD.T.’den Sevgilerle23. Bölüm: Bomba24. Bölüm: Baba25. Bölüm: Arslanlar26. Bölüm: Üsteğmen Kırşan27. Bölüm: Kod Adı, Kızıl GölgeKİTAP KAPAĞI28. Bölüm: İmha Timi29. Bölüm: Baskın30. Bölümden Alıntı30. Bölüm: Operasyon Adı, Yok Et31. Bölüm: Esir32. Bölüm: Ölümün İntikamı33. Bölüm: Patlama34. Bölüm: Acının Gözyaşı35. Bölüm: Nabız36. Bölüm: Yüzbaşı37. Bölüm: Küçük Kız38. Bölüm: Karanlar39. Bölüm: Mavilim40. Bölüm: Küçüklüğümün Sözleri41. Bölüm: İs Kokusu📢42. Bölüm: Miraç43. Bölümden Alıntı43. Bölüm: Khatar44. Bölüm/Part144. Bölüm/Part245. Bölüm: Sarı Elbise46. Bölüm: Mesaj47. Bölümden Alıntı47. Bölüm: Acı48. Bölüm: Yemek49. Bölüm: Kurabiye50. Bölüm: Şüphe51. Bölüm: İsteme52. Bölüm: Geri Dönüş53. Bölüm: Pusu54. Bölüm: İntikam (1. Kitap Finali)MUTLAKA OKUYUN55. Bölüm: Al Bayrak56. Bölüm: Ölüm Birliği57. Bölüm: Birlikler, Kategoriler, Bölgeler58. Bölüm: Kırk Dokuz Gün59. Bölüm: Kurtuluş60. Bölüm: Kırşan61. Bölüm: Ragnar62. Bölüm: Video63. Bölüm: Bilinç Hattı64. Bölüm: Ejder Timi65. Bölüm: 14. Yaş ve 52 Gün66. Bölüm: Plaka
Hikayeyi Paylaş
Loading...