86. Bölüm

72. Bölümden...

Estrella
birbakipcikiyorumm

Henüz yalnızca 13 dakika olmuştu, ama Altay kolayca sistemin içine sızmış ve önce bileklikleri sonra da tesisin yer üstündeki kısmının teknolojisini tamamen kapatmayı başarmıştı. Aşağı tarafa gidilen tüm yolları da kapatmıştı. Aşağıyla hiç bir iletişimleri yoktu artık.

 

Önündeki bilgisayardan, tavandaki ampule kadar teknolojiyle bağlantılı hiçbir alet çalışmıyordu. Binada, bir sürü silah ateşleniyordu. Anlaşılan o ki Ejder, bu İCO’nun askerlerini öldürmeye başlamıştı.

 

Altay, tam oturduğu sandalyeden kalkacağı sırada koridorda iki el silah ateşlendi. Altay, pencereden gelen cılız ışıkla aydınlanan oda da, hızla gözlerini gezdirerek hızlıca masanın üzerinde gördüğü silahı aldı. Tam silahı kapıya doğrultacağı anda kapı tıklatıldı. “Altay, benim.” Ayhan Korkmaz’ın sesini duyan Altay hızla kapıya ilerledi ve kapının kilidini açtıktan sonra kapıyı açtı.

 

“Komutanım,” dedi rahatlamayla.

 

“Aferin sana, Altay. Aferin.” dedikten sonra iki kere Altay’ın omzunu pat patladı. “Kelepçeler kapanınca ve tüm teknoloji çökünce, senin bir şeyler yaptığını anladık.” dedikten sonra sol elindeki çekici gösterdi.

 

Altay Binbaşının ne demek istediğini anlayınca hızla masaya ilerledi ve bileğini masaya koydu. Binbaşı, çekiçle Altay’ın bileğine zarar vermeden vurarak kelepçeyi kırdı.

 

“Sağolun komutanım.” dedi Altay.

 

“Hemen burdan çıkmalıyız.” dedi Binbaşı.

 

“Armina komutan,”

 

“Onu almadan buradan çıkmam. Önce siz bir çıkın,” dedi Binbaşı kararlı bir sesle.

 

“Binbaşım-” Altay’ın sözünü kesen, Binbaşının sert bakışlarıydı.

 

“Ben halledeceğim, merak etme.” dedikten sonra gülümsedi. Altay, kimseye güvenmediği kadar Binbaşı Ayhan Korkmaz’a güveniyordu. Bu yüzden başka hiçbir şey demeden onu dinlemeye başladı.

 

“Şuan koridorlarda, dolaplarda bulduğun tüm silahları topluyoruz. Karşı koyuyoruz. Sistemi aktif etmeleri kaç dakika sürer?” dedi Altay bir kaç dakika düşündü.

 

“On, bilemedim on beş dakika.” dedi.

 

“Tamam, tim koridorun sonunda bizi bekliyor. Hızlı.” dedi. Ama buradan tek başlarına çıkmaları neredeyse imkansızdı. Şuana kadar dayanmış olmaları bile büyük bir mucizeydi. Hepsi yaralıydı, hepsi yorgundu. Ve buradan yalnızca kendilerini değil, birbirlerini de çıkartmaları gerekiyordu. Ayhan ve Altay bir kaç saniye bakıştılar. Sonrasında Ayhan onu kendine çekip sarıldı. Altay’ın karşılığı gecikmedi.

 

“Hakkını helal et, Kaya.”

 

“Helal olsun komutanım, siz de helal edin.” dedi.

 

“Helal olsun.”

 

İkisi de silahlarını aldıktan sonra yavaş adımlarla kapıya ilerlediler. Açık olan kapıdan dikkatli bir şekilde dışarıyı kontrol ettiler. Görünürde kimse yoktu. Koridor boyunca yerlerde cesetler vardı.

 

“Devam.” dedi Ayhan Korkmaz fısıldayarak. Sessiz sessiz ilerlemeye devam ederlerken önlerine bir tane bile biri çıkmamıştı.

 

Tam o sırada, karşılarında oldukça sıska bir erkek çocuğu çıktı. Sol elini sıkı sıkı yumruk yapmış, sarsak adımlarla ilerliyordu.

 

Ayhan ve Altay’ı görür görmez ellerini yüzüne siper ederek yere eğildi.

 

“Özür dilerim, efendim” dedi titreyen bir sesle. Ayhan ve Altay aynı anda çocuğa doğru atıldı. Ayhan, Altay’a geride durmasını işaret etti.

 

“Merhaba,” dedi. elini yavaşça ona uzattı. Çok hızlı hareket etmişti, uzun zamandır yaşadığı fiziksel ve psikolojik travmalar sağlığını öyle çok sarsmıştı ki hızlıca yere eğilmek bile bayılacak gibi olmasına sebep olmuştu. Ama yine de bozuntuya vermeden çocuğa bakmaya devam etti.

 

Çocuk, onun sesini duyunca daha çok eğildi. “Hey, bak bana bakalım delikanlı.” dedikten sonra elini yavaşça uzatarak çocuğun yüzündeki ellerini kenara çekti.

 

Çocuk korkak bakışlarla Ayhan’a bakıyordu.

 

“Ben onlardan değilim. Biz onlardan değiliz.” diye fısıldadı. Sonra çocuğun saçlarını okşadı merhametle.

 

“Biz onlardan değiliz.” dedi Altay.

 

“Biz Türk askeriyiz, korkmana gerek yok.” dedi Ayhan güven veren bir sesle. Çocuk önce onları hem dikkatle, hem de korkuyla süzdü. Tam bir şey söyleyecek gibiöksürmeye başladı. Ayhan hızla ona tuttu. Ve kendine çekerek bir kaç kez sırtına vurdu. En sonunda biraz olsun kendine geldiğinde pürüzlü bir sesle konuştu.

 

“Su,” dedi . Çocuk hala kollarındayken bakışları Altay’a döndü Ayhan’ın.

 

“Kontrol odasında vardı.” diyerek hızla arkasını döndü ve az önce çıktıkları odaya ilerlemeye başladı. Bir dakika kadar sonra bir şişe suyu getirip Ayhan’ uzattığında Ayhan çocuğu yavaşça göğsünden uzaklaştırıp şişeyi açarak çocuğa uzattı. Küçük çocuk, hiç düşünmeden suyu lıkır lıkır içmeye başladı. Suyunu bitirdiğinde Altay da yanlarına eğildi.

 

“Adın ne senin bakalım.” dedi. Çocuğun bakışları önce ikisinin üzerinde gezdi sonra derin bir nefes alarak konuştu.

 

“Alp.”

 

“Memnun oldum Alp, ben Altay. Bu da komutanım Ayhan.” dediğinde çocuk onu başıyla onayladı.

 

“Çok canım yanıyor.” dedi titreyen bir sesle. Sonra gözlerini sıkıca yumdu. Bunu söylemekten utanıyor, çekiniyormuş gibiydi.

 

“Tamam, merak etme. İyi olacaksın.” dedikten sonra ayağa kalktı Ayhan. Sonra Altay da ayağa kalktı. Çocuk, onların yüzlerine dikkatle bakarken konuştu.

 

“Siz, Armina’yı tanıyor musunuz?” dedi. Ayhan ve Altay hızla onu onayladı.

 

“Sen onu nerden tanıyorsun?” dediler aynı anda.

 

“Bahsettiği kişiler sizlerdiniz…” dedikten sonra hala sıkıca kapalı olan sol elini yavaşça açtı. Avucunun içinde, buruşmuş bir kağıt parçası vardı.

 

“Bunu size gönderdi.” dedi. Ayhan Alp’in avcundaki kağıdı aldıktan sonra dikkatlice açtı ve okumaya başladı. Aynı anda Altay da kafasını eğmiş, okuyordu.

 

“Bunu yapmaya vicdanım el vermiyor. Ama başka seçeneğim yok. Alp’i göndermekten başka şansım yok. Eğer ki siz bu notu okuyorsanız, Alp’in Altay’a bıraktığı ilk notu okumuşsunuzdur. Bizi almaya geliyorlar, ama onların bileklik sisteminden haberi olduğunu zannetmiyorum. Bu yüzden içeri giremeyeceklerdir. İçerden, bizden desteğe ihtiyaçları vardı. Altay bu yüzden senden bunu istedim. Beni merak etmeyin, siz bunu notu okurken çoktan çıkmış olacağım. Siz, Alp’i de alın ve güvenli, dış kapılara yakın bir yerde gelmelerini bekleyin. Teknoloji aktif olmadan önce kapıya en yakın gidebildiğiniz yere kadar gidin. Sizi çok seviyorum, ve özür dilerim. /Yüzbaşı Armina Kırşan.”

 

Not bittiğinde Ayhan ve Altay birkaç saniye birbirine baktı. Bakışmayı bozan, Ayhan oldu. Hızla Alp’i kucağına aldı.

 

“Çıkacağız buradan, tamam mı Alp?” dedi. Alp onu başıyla onayladı. Altayla beraber hızla ilerlemeye başladılar.

 

“Tim bizi yan koridordaki odada bekliyor. Onları oradan alıp hızlıca sizi giriş kapısının oraya götürmeliyiz.” dedi. Altay telaşla konuştu. “Komutanım siz?”

 

“Armina yalan söylüyor.” dedi. Kendisi burada kalacaktı. Armina’nın önceliği onları kurtarmaktı ve Ayhan Korkmaz bunu anlamıştı.

 

“Alp, Armina nerde?” dedi yumuşak bir sesle. aynı anda hızlı adımlarla time doğru ilerliyorlardı.

 

“Mutfağın kapısının yanındaki dolabın içinde,” dedi. Devam edemedi, nefesi yetmedi. Tekrardan bir nefes aldı ve devam etti. “Bir geçiş var, oradan girince bir kapı var, şifreli. Şifre, 1997. Orada.” dedi. Ayhan onu başıyla onayladı. Bir dakika kadar sonra yerdeki cesetlerin üstünden geçe geçe timin olduğu koridora gelmişlerdi. Silah sesleri artık kesilmişti, İCO’dan kimse kalmamıştı. Hepsinin cesetleri yerlerdeydi.

 

Koridorun sonunda, duvara yaslanarak duran Selim’i ve onun başında duran Zülfikar’ı gördüler. Timin geri kalanı da, duvara yaslanarak yere çökmüştü.

 

“Ejder.” dedi Ayhan Korkmaz. 6 asker, Binbaşı ve Altay’ı görünce rahatladılar.

 

“Komutanım,” dedi Ayperi nefes nefese.

 

“İyi misiniz?” dedi Altay Binbaşıdan önce davranarak.

 

“Selim, Selim vuruldu komutanım.” dedi. Ayhan hızla duvara yaslanmış olan Selim ve Zülfikar’a doğru ilerlemeye başladı. Yanlarına gelince Alp’e gülümseyerek onu yere oturttu ve hızla Selim’e baktı.

 

“Selim,” dedi. Karnından vurulmuştu, üzerindeki gri tişört kırmızılaşmıştı.

 

“Ben, iyiyim komutanım.” dedi nefes nefese. Tüm tim nefes nefeseydi. Hiç birinin yürüyecek, hatta konuşacak mecali yoktu.

 

“Zülfikar, Ömerle beraber Selim’in koluna girin. Gidiyoruz buradan.” dedi.

 

Tim hızla toparlandı. Hepsi ayaklandı. Bu sırada Ayhan, Armina’nın notlarından ve olanlardan hızla onlara bahsetti. Silahlarını aldıktan sonra hepsi buraya 2 senede oldukça hakim olduklarından dolayı hızlı ve senkronize bir şekilde giriş ana kapısının tam yanındaki ardiyenin içine girmişlerdi. Ayhan, onları güvenle oraya yerleştirdiğinde fazla zamanı kalmadığını biliyordu.

 

Hızlıca odadan çıktı, tam giriş ana kapısına arkasını dönüp uzaklaşacağı sırada arkasında bir kişinin varlığını hissetti.

 

⚔️

Merhabalar.

 

72. bölümün tamamı olmasa da, bir kısmı sizlerle ,7-8 sayfası- aslında 71. bölüm on iki-on üç sayfaydı, yani bu bölümüde biraz daha uzatıp 72. bölüm olarak yayınlayabilirdim. Ama devamı henüz taslak şeklinde ve onu yazmadan önce bu kısmı sizlerin okuması ve benimde sizlerle konuşmam gerekiyordu.

 

Eğer Sangre Roja'yı severek okuyorsanız sizden bir kaç dakika ayırıp bu kısmı okumanızı rica edeceğim.

 

Teşekkür ederim.

 

Sangre Roja, yazması oldukça zor bir kurgu. Duygusal, bilimsel, etiksel açıdan normallik sınırlarını yazmaya başladığım günden beri zorlayan bir kurgu. Bazı bölümleri yazmaya başlamak yazmaktan çok daha zor. Peki ben bu zoru seviyor muyum? Hem de çok.

 

Zaten bu yüzden yazıyorum, sevdiğim için. Bu kurgu zihnime düştüğünden beri ne kadar geniş bir evren olacağı belliydi. Ben kitabın henüz ilk yüz sayfasındayken 1. kitap finali kafamda belliydi. Sangre Roja, sıradan bir aşk romanı veya gen. kurgu kitabı değil. Siz farklı şekilde düşünüyor olabilirsiniz ama temelde neredeyse her açıdan oldukça ağır temalar işleyen bir eser.

 

Sangre Roja, benim bugüne kadar yazdığım en uzun ve 'Evet, ben bu kitabı yazacağım' diyerek yazdığım ilk kitabım. Sangre Rojadan önce tam dört farklı kurgum vardı ama o kurguları yazmamın amacı yazım dilimi geliştirmek ve can sıkıntımı gidermekti.

 

Sangre Roja'nın ilk bölümünü yayınladığımda ne kadar heyecanlı olduğumu hatırlıyorum da... İyiki varsınız.

 

Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki, emeklerimin karşılığını aldığımı düşünmüyorum. Saatleri bırakın, günlerimi vererek yazdığım bölüme gelen oy ve yorum sayısı herhangi bir x kişisinin kitap yazmak nedir bilmeden insan haklarını, kadın haklarını, kadın olmayı aşağılayan veya özen gösterilmeden öylesine yazılmış bir kurgununkiyle kıyaslıyorum ve gerçekten üzülüyorum. Yazar demeye bin şait gerektiren o kişilerin, resmen televizyon izlerken yazdıkları o özensiz ve boş kitapların popüler kitaplar listesinde olması, veya bir bölümüne gelen oy sayısı bana emeklerimin hepsinin birer çöp olduğunu hissettiriyor.

 

Amacı diğer yazarları küçümsemek değil, ama yazım dili birinci sınıf bir çocuğunkinden bile daha az gelişmiş olan kimselerin yazdıkları kitapların sadece benim değil, bu platformadaki kaliteli denebilecek çoğu eserden daha fazla oy ve yorum olıyor olması sinir bozucu.

 

Canım okurlarım, lütfen beni yanlış anlamayın. Ama yüz kelimelik öylesine bir bölüm yüzlerce oy alırken benim bölümlerimin yirmi otuz oy alması ne kadar adil bilmiyorum.

 

Yanlış anlaşılmak istemiyorum, ve beni anladığınızı düşünüyorum.

 

Sangre Roja hakkındaki tüm düşüncelerinizi yorumlarda bekliyorum.

 

En azından kitabım biraz da olsa hakkettiği değeri gördüğünde yeni bölüm sizlerle olacak.

 

Bir sonraki bölüme kadar, sağlıcakla kalın.

 

Bölüm : 28.08.2025 18:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Estrella / SANGRE ROJA / 72. Bölümden...
Estrella
SANGRE ROJA
GİRİŞ1. Bölüm: Sangre Roja2. Bölüm: Operasyon3.Bölüm: Hastane4.Bölüm: Geçmişin Acılı İzleri5. Bölüm: Verilen İlk Şans6. Bölüm: Begah Karan7. Bölüm: Evin Prensesi8. Bölüm: Kardeş9. Bölüm: Doğum Günü10. Bölüm: İkizim11. Bölüm: Havaalanı📢DUYURU📢12. Bölüm: Bağ13. Bölüm: Mavili14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri15. Bölüm: AlyaKarakter Tanıtımı-116. Bölüm: İçtima17. Bölüm: Yalancı18. Bölüm: İnternational Capture Organization19. Bölüm: Anne20. Bölüm: Bilinmeyen Zamanlar21. Bölüm: Sus22. Bölüm: Aile YemeğiD.T.’den Sevgilerle23. Bölüm: Bomba24. Bölüm: Baba25. Bölüm: Arslanlar26. Bölüm: Üsteğmen Kırşan27. Bölüm: Kod Adı, Kızıl GölgeKİTAP KAPAĞI28. Bölüm: İmha Timi29. Bölüm: Baskın30. Bölümden Alıntı30. Bölüm: Operasyon Adı, Yok Et31. Bölüm: Esir32. Bölüm: Ölümün İntikamı33. Bölüm: Patlama34. Bölüm: Acının Gözyaşı35. Bölüm: Nabız36. Bölüm: Yüzbaşı37. Bölüm: Küçük Kız38. Bölüm: Karanlar39. Bölüm: Mavilim40. Bölüm: Küçüklüğümün Sözleri41. Bölüm: İs Kokusu📢42. Bölüm: Miraç43. Bölümden Alıntı43. Bölüm: Khatar44. Bölüm/Part144. Bölüm/Part245. Bölüm: Sarı Elbise46. Bölüm: Mesaj47. Bölümden Alıntı47. Bölüm: Acı48. Bölüm: Yemek49. Bölüm: Kurabiye50. Bölüm: Şüphe51. Bölüm: İsteme52. Bölüm: Geri Dönüş53. Bölüm: Pusu54. Bölüm: İntikam (1. Kitap Finali)MUTLAKA OKUYUN55. Bölüm: Al Bayrak56. Bölüm: Ölüm Birliği57. Bölüm: Birlikler, Kategoriler, Bölgeler58. Bölüm: Kırk Dokuz Gün59. Bölüm: Kurtuluş60. Bölüm: Kırşan61. Bölüm: Ragnar62. Bölüm: Video63. Bölüm: Bilinç Hattı64. Bölüm: Ejder Timi65. Bölüm: 14. Yaş ve 52 Gün66. Bölüm: Plaka67. Bölüm: Birgen Taşkıran68. Bölüm: Klon69. Bölüm: Tutsaklık70. Bölüm: "Her zaman."71. Bölüm: Bilinmezliğe Doğru72. Bölümden...72. Bölüm: Tutun Bana
Hikayeyi Paylaş
Loading...