80. Bölüm

66. Bölüm: Plaka

Estrella
birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

.

.

.

 

Gelecek zaman

Hasan Fıstıkçı'nın anlatımıyla,

 

Yürüyordum. Üzerimde askeri kamuflajım vardı. Yüzük parmağımdaysa nişan yüzüğüm. Kimsesizdim, yalnızdım bugüne kadar. Şimdiyse, canımdan çok sevdiğim sevgilimle nişanlıydım. Ama mutsuzdum. Hatta, hayatım da ilk kez bu kadar mutsuzdum.

 

Düğünüm olduğuna heyecanlanamıyordum bile. Armina komutanıma bu kadar bağlandığımı ben de bilmiyordum. Gerçekten onu ablam, hatta annem yerine koyduğumu o gittikten sonra anlamıştım.

 

Doğuştan eksik kalan aileyi hissettirmişti bana, bize. Çok seviyordum, ama o gitmişti. Bir daha geri gelmeyecekti. 'Fıstıkçı!' diye bağıran sesini duyamayacaktım artık. Ve bu gerçeğe yürekten inanmak çok zordu. Derya bana destek olmaya, yanımda olmaya çalışıyordu. O iyi ki vardı. Ama hayatının en mutlu günlerinde onu da üzmemek için ona belli edemiyordum bu kadar çok üzüldüğümü. İçimde yaşamak zorundaydım.

 

İki ay olmuştu neredeyse, ama acısı ilk günkü gibi tazeydi sanki. Demek ki, aileden birini kaybetmek böyle hissettiriyordu. Yarım kalmış gibi.

 

Yenice görevden dönmüştük, fazlasıyla yorgundum. Üzerimi değiştirip eve gitmekten başka istediğim hiç bir şey yoktu şu anda. Zaten Bozkurt Albay da bir gün izin vermişti, o yüzden rahattım.

 

Timimin giyinme soyunma odasının önüne gelince durdum. Ve bakışlarım istemsizce yan odanın kapısına düştü. Armina komutanımın kapısına.

 

Gözlerimi kapattım. Ve bir kez daha o tarafa bakmadan odamızın içine girdim. İki dakika kadar kısa bir sürede sivil halime dönünce, hızla çantamı alıp odadan çıktım. Ve yine yürümeye başladım. Dalgın dalgın yürüdüğüm sırada omzuma atılan elle irkildim. Bakışlarımı sağıma çevirince Kerem olduğunu gördüm.

 

"Naber lan?"

 

"İyilik, senden?" dedim ben de.

 

"İyiyim bende, göreve gideceğiz şimdi. Helallik almaya geldim." dediğinde hafifçe gülümsedim.

 

"Helal olsun." dedim. Bir anda yüzündeki gülümsemesi soldu.

 

"Hasan,"

 

"Hayır, hiçbir gelişme yok." dedim. Armina komutanı soracaktı, anlamıştım zaten. İkimiz de hiçbir şey söylemedik bir kaç saniye tam o anda

"Oha!" diye bir bağırış duyuldu askeriye koridorunda. İkimizinde bakışları oraya çevrildi.

 

İki kişi geliyordu karşıdan. Askeriye koridorunda yan yana ilerliyorlardı. Öyle çok benziyorlardı ki, onları görmekten çok bu benzerliğe bile şaşırabilirdim.

 

Aynı duruş, aynı bakış, aynı yürüyüş, aynı ifade.

 

Başlarında bordo bereli, üzerlerinde askeri üniformaları, omuzlarında rütbeleriyle gelenler onlardı.

 

Yüzbaşı Armina Kırşan ve Binbaşı Ayhan Korkmaz.

 

 

⚔️

 

 

"Abla," dedi Mert. Başını yere eğmişti. Ablasının yüzüne bakamıyordu. Büyük bir kaza yapmıştı, yaşaması bile mucizeydi. Ama arabadan sağsalim çıkmıştı. Kazadan bir tek Armina ablasının haberi vardı. Ve o da, Mert'i karşısına almış sert bir ifadeyle ona bakmaktan başka hiç bir şey yapmıyordu.

 

"Abla... Ben," dedi bir kez daha Mert. Kara Harp Okulu 3. sınıf öğrencisiydi, eğer yasal olmayan bu araba yarışlarına katıldığı öğrenilirse okuldan atılması en olası ve en iyi ihtimaldi. İşte tam da bu yüzden, Teğmenliğinin ikinci senesinde olan ablasının yüzene bakamıyordu.

 

"Bir daha," dedi Armina. Ona bir adım daha yaklaştı.

 

"Kaza yaparsan, arabaya binmene asla izin vermem."

 

"Kimliğini yakalatacak bir şey yaparsan, seni eve almam." bir adım daha yaklaştı.

 

"Ölme, kimliğini tehlikeye atma." son sözlerini söyledikten sonra cebinden kendi arabasının anahtarını çıkarttı ve ona uzattı.

 

"Araba işini bana bırak. Ve bu olaydan başka kimseye basetme." diyerek arkasını döndü Teğmen Armina. Ve oradan uzaklaşmaya başladı.

 

Mert'in araba koleksiyonu öylesine bir koleksiyon değildi.

 

⚔️

 

 

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Mert Kalyoncu, son model spor arabasının içinde oturmuş, ne olduğunu bile bilmediği içkisini içiyordu. Şişelerce içmişti, zihni fazlasıyla bulanıktı. Ama o içmeye devam ediyordu.

 

Tek başına değildi arabada. Hemen yan koltuğunda, esmer bir kız vardı. Üzerinde mini elbisesi ve abartılı makyajıyla Mert'e bakıyordu.

 

"Hadi ama Kasırga, son günlerde hiç iyi görmedim seni." diyerek Mert'in üzerine doğru eğildi. Dudaklarını Mert'in dudaklarına yaklaştırdığı sırada Mert başını yana çevirerek ondan uzaklaştı.

 

"Helin, git." dedi. İstemiyordu, ne onu ne bir başkasını. Fakat Helin bu sözlere şaşırmış olacak ki gözleri kocaman kocaman olmuştu.

 

"Hadi ama... Bu yarış aylar öncesinden planlandı! Ve bu gecemizde… Senin için burdayım!”

 

"Sana, arabamı terk etmeni söyledim." dedi. Kız onu bir kaç saniye süzdükten sonra göz devirerek araçtan indi ve hızla uzaklaşmaya başladı. Mert, cebinden bir sigara çıkarttı. Torpidodan da bir çakmak aldıktan sonra sigarayı yaktı ve dudaklarına yaklaştırdı.

 

Sigarası bitene kadar arabanın direksiyonunu izledi. Sonra, yerden bir şişe daha aldı ve onu da kafasına dikti. Hayatında hiç bu kadar içtiğini hatırlamıyordu, ne sigarayı ne de alkolü.

 

İki gündür burdaydı neredeyse. General'in verdiği iznin bitmesine saatler kalmıştı. Ama zihni öylesine bulanıktı ki bunu düşünemiyordu bile.

 

Bu şişeyide tekte bitirdikten sonra camdan dışarı attı. Ve gazı kökleyerek yarış alanına doğru sürdü. Yüzünde siyah bir maske vardı, ellerindeyse siyah eldivenler. Hiç bir yerde, kendisine ait bir iz bırakmamak içindi bunlar. Ablası öyle istemişti.

 

Yarış alanının önüne gelince arabayı ani bir frenle durdurdu. Pistin başındaki Hakan Kasırga’nın arabasını görünce hızla ona doğru ilerledi. Mertse camını açarak ona doğru seslendi.

 

“Hakan!” dedi.

 

“Buyur, Kasırga.”

 

“Yarışı iptal et, bir sonraki için de benden haber bekle.”

 

“Ama Kasırg-“ sözünü kesen şey, Mert’in gazı köklemesi oldu. Gazı kökleyerek uzaklaşmaya başladığında, kendini fazlasıyla güçsüz hissediyordu. Onu takip eden biri var mı yok mu diye arada dikiz aynısını kontrol ediyordu.

 

Dakikalarca hızla ilerledikten sonra yol kenarı bir yere arabasını çekti. Bir kaç şişe içki aldıktan sonra arabadan indi. Fazlasıyla sarhoştu, ama kaza yapmamıştı. Hayatında yalnızca bir kez kaza yapmıştı ve bir daha yapmamıştı. Yapmayı da düşünmüyordu.

 

Sarsak adımlarla gördüğü ilk ağacın yanına ilerledi ve yere oturarak sırtını ağaca yasladı. Şişeyi kafasına dikerek içmeye başladı. Dudaklarının kenarlarından içkinin bir kısmı dökülüyor, çenesinden süzülerek üzerindeki tişörte damlıyordu. Fakat o bunu umursamadan içmeye devam etti. Şişenin sonlarına gelmişti ki, ani bir dürtüyle etrafı kontrol etme ihtiyacı duydu. Bakışlarını etrafta gezdirmeye başladığındaysa eski, tahminince 1990’lardan kalma bir araba gördü. Bordo renkteydi, dış dikiz aynalarından biri kırıktı. Mert’in bakışları aracın plakasına düştü.

 

“52 DFU 225.” dedi kendi kendine. Kaşlarını çatarak plakayı tekrar okudu.

 

“52 DFU 225.”

 

Sonra, ağaca tutunarak ayaklandı. Elinde içki şişesiyle beraber araca doğru ilerlemeye başladı. Sürücü koltuğunun yanına gelince bir kaç kez cama vurdu. Araçta birinin olduğuna dair bir belirti aradı, lakin yoktu. Bir kez daha tıklattı, yine hiç bir ses yoktu.

 

Araçta birinin olmadığından emin olunca araçtan uzaklaşarak önüne geçti. Bakışları istemsizce tekrardan plakaya düştü.

 

“52 DFU 225…”

 

“52…” dedi kendi kendine Mert. Ve bulanık zihnindeki düşüncelerin arasından, Armina’nın video kaydındaki sesi yankılandı zihninde.

 

"O yüzden öldü sanmışım, o da tıpkı benim gibi 14. yaşıma hapsolmuş, 52 güne hapsolmuş baba."

 

“52.” dedi Mert farkındalıkla. 52 plaka. Ordu, olabilir miydi?

 

Mert bulanık olan zihnini umursamadan arabasına doğru koşmaya başladı. Üzerindeki mutsuz hava bir anda uçup gitmişti sanki. İçki şişesini yere fırlatarak arabaya bindi ve hızla Tugay’a doğru ilerlemeye başladı.

 

Umut; insanın kalbindeki huzursuzluğu yok eden, dudağının kenarında küçük bir tebessüm oluşmasını sağlayan yegane duyguydu. Ve Mert’in şu an hissettiği tek şey, umuttu.

 

 

⚔️

 

Merhabalar!

 

Nasılsınız, iyisinizdir inşallah!

 

Ben hiç bir şey demiyorum, yorumlarda buluşalım!

 

Tekrardan söylemem gerekiyor, yeterince etkileşim almadığımız sürece bölüm gelmeyecek💗

 

Hepinizi çok seviyorum! Kendinize çok çok iyi bakın, bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın!

Bölüm : 10.06.2025 19:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Estrella / SANGRE ROJA / 66. Bölüm: Plaka
Estrella
SANGRE ROJA
GİRİŞ1. Bölüm: Sangre Roja2. Bölüm: Operasyon3.Bölüm: Hastane4.Bölüm: Geçmişin Acılı İzleri5. Bölüm: Verilen İlk Şans6. Bölüm: Begah Karan7. Bölüm: Evin Prensesi8. Bölüm: Kardeş9. Bölüm: Doğum Günü10. Bölüm: İkizim11. Bölüm: Havaalanı📢DUYURU📢12. Bölüm: Bağ13. Bölüm: Mavili14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri15. Bölüm: AlyaKarakter Tanıtımı-116. Bölüm: İçtima17. Bölüm: Yalancı18. Bölüm: İnternational Capture Organization19. Bölüm: Anne20. Bölüm: Bilinmeyen Zamanlar21. Bölüm: Sus22. Bölüm: Aile YemeğiD.T.’den Sevgilerle23. Bölüm: Bomba24. Bölüm: Baba25. Bölüm: Arslanlar26. Bölüm: Üsteğmen Kırşan27. Bölüm: Kod Adı, Kızıl GölgeKİTAP KAPAĞI28. Bölüm: İmha Timi29. Bölüm: Baskın30. Bölümden Alıntı30. Bölüm: Operasyon Adı, Yok Et31. Bölüm: Esir32. Bölüm: Ölümün İntikamı33. Bölüm: Patlama34. Bölüm: Acının Gözyaşı35. Bölüm: Nabız36. Bölüm: Yüzbaşı37. Bölüm: Küçük Kız38. Bölüm: Karanlar39. Bölüm: Mavilim40. Bölüm: Küçüklüğümün Sözleri41. Bölüm: İs Kokusu📢42. Bölüm: Miraç43. Bölümden Alıntı43. Bölüm: Khatar44. Bölüm/Part144. Bölüm/Part245. Bölüm: Sarı Elbise46. Bölüm: Mesaj47. Bölümden Alıntı47. Bölüm: Acı48. Bölüm: Yemek49. Bölüm: Kurabiye50. Bölüm: Şüphe51. Bölüm: İsteme52. Bölüm: Geri Dönüş53. Bölüm: Pusu54. Bölüm: İntikam (1. Kitap Finali)MUTLAKA OKUYUN55. Bölüm: Al Bayrak56. Bölüm: Ölüm Birliği57. Bölüm: Birlikler, Kategoriler, Bölgeler58. Bölüm: Kırk Dokuz Gün59. Bölüm: Kurtuluş60. Bölüm: Kırşan61. Bölüm: Ragnar62. Bölüm: Video63. Bölüm: Bilinç Hattı64. Bölüm: Ejder Timi65. Bölüm: 14. Yaş ve 52 Gün66. Bölüm: Plaka67. Bölüm: Birgen Taşkıran68. Bölüm: Klon69. Bölüm: Tutsaklık70. Bölüm: "Her zaman."71. Bölüm: Bilinmezliğe Doğru72. Bölümden...72. Bölüm: Tutun Bana
Hikayeyi Paylaş
Loading...