70. Bölüm

56. Bölüm: Ölüm Birliği

Estrella
birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

.

.

.

 

⚔️

 

Yavaş adımlarla ilerliyordu Kağan. Kabullenemeyerek, istemeyerek de olsa gelmişti. Sözünü tutmaya gelmişti. Mezarlığın içersinde ilerliyor, şehitliği bulmaya çalışıyordu. Yağmur o kadar çok yağıyordu ki önünü göremiyordu bile. Zaten karanlık olan mezarlıkta önünü göremezken, üzerine birde yağmur bastırınca görüşü neredeyse imkansızlaşmıştı. Yaklaşık beş dakikalık bir yürüyüşün sonunda şehitliğin önüne geldiğinde derin bir nefes alarak ilerlemeye başladı. Yürüdü, yürüdü, yürüdü. En sonunda, tümsek bir alan çarptı gözüne. Başına dikilen tahta direkte yalnızca 'Vatan Sağ Olsun' yazıyordu. Derince yutkundu Kağan. Üstünün batmasını, yağmurdan çamur olan toprağı önemsemeden yere oturdu.

 

Ağlıyor muydu yoksa yanaklarını ıslatan yağmur damlaları mıydı anlayamıyordu. Ama bunun umrunda olduğuda söylenemezdi.

 

"Merhaba," diye titreten sesiyle karşısındaki boşluğa fısıldadı.

 

"Geldim, sözümü tuttum mavilim." dediğinde gerçekten acı çekiyordu. Armina'yı ilk gördüğü günden beri öyle çok değişmişti ki... Eski halinden eser kalmamıştı. Gözlerini ilk kez gördüğünde aptallaşmıştı. Ve tanımıştı. Evet, tanımıştı.

 

Yıllar önce kuzeni Bahar'ı ziyarete gittiğinde gördüğü küçük kız çocuğunu hatırlamıştı, lakin ona söylememişti.

 

Belki de Armina da hatırlamıştı? Bilmiyordu Kağan. Dakikalarca mezarın başında oturdu. Ne konuştu, ne de hareket etti. Yalnızca oturdu.

 

"Sana nasıl söyleyeceğim?" diye fısıldadı boşluğa. İlk kez kendini bu kadar kötü hissediyordu.

 

"Bilmiyorum, yemin ederim bilmiyorum. Özür dilerim..." dedi. İlk kez konuşmuyordu boşluğa. Ama her seferinde aynı acıyı yaşıyordu. Her seferinde herkes gidiyordu.

 

Gidene mi zordu, kalana mı?

 

"Buradayım, korkma tamam mı?" dedi. Ne Armina'nın sesi vardı, ne de bir başkasının. Boşluğa fısıldıyor, anlamsızca cevap bekliyordu.

 

"Hissettin değil mi?" dediğinde o zaten Armina'nın hissettiğini biliyordu. Öleceğini hissetmiş, ilk kez korkusunu dile getirmişti birene. Çünkü başka bir zamanı olmayacağını biliyordu. Hissetmişti. Biliyordu.

 

"Öleceğini hissettin, o yüzden söyledin." dedi. Daha fazla konuşmadı. Konuşmayı bıraktı ve sustu. Kendisi olmayı denedi. Biraz olsun onun karşısında kendisi olmak istedi. Zihninde, Armina'nın sesi yankılanıyordu.

 

"Beni ilk gece yalnız bırakma olur mu? Ben çok korkarım."

 

"Acı çekiyorum, yemin ederim çok acı çekiyorum. Ben senin okyanusunda kaybolmak için can atarken senin benim toprağıma gömüleceğinden habersizdim, mavilim."

 

"Bak doktor, eğer ki bir gün şehitlik mertebesine ulaşırsam, sakın ağlama. Dik tut başını, şehidin arkasından ağlanmaz. Gurur duy benimle."

"Yaşa Kağan, yaşa. Aşık ol, baba ol, mutlu ol. Yaşa, hepiniz yaşayın."

"Sev birini Kağan, sevgisiz yaşamak çok zor."

 

"Yaşamak çok zor, yemin ederim çok zor. Ölümünle yaşamak, yalanlarla yaşamak çok zor. Konuşmak çok zor, yemin ederim çok zor. Anlatamamak, gözlerine bakamamak çok zor."

 

“Sevgisiz değil, senin sevginsiz yaşamak çok zor.” titreyen eliyle ıslak toprağa dokundu Kağan.

 

"Her şeyi mahvettiğim için özür dilerim." dediğinde gök gürledi. Yağmurun şiddeti arttı. Bu bakışlarını gökyüzüne çevirmesine sebep oldu.

 

"Ölmedim de bana. Yalvarıyorum sana, ölmedim de..." dediğinde gerçeği biliyordu. Yaptıklarıyla yaşamak çok zordu. Nedendi? Nasıldı? Bunu nasıl yapmıştı? Çok seviyordu, öyle çok seviyordu ki her şeyinden vazgeçmişti. Ama izin verilmemişti. Nasıl yaşayacağını, nasıl devam edeceğini bilmiyordu. Aşkından ona miras kalan ihanetin bedeli miydi bu yaşadıkları, hissettikleri?

 

"Canım, benim güzel mavilim. Affet..." dediğinde bir kez daha gök gürledi.

 

"Gidene mi zor, kalana mı sevgilim..."

 

Bilinmeyen bir zamanda

Yazarın anlatımıyla,

 

"Başkanım sizi çağırıyor Amirim." duyduğu sesle önündeki dosyadan bakışlarını kaldırdı Khatar.

 

"Geliyorum, Özer." dedi ve önündeki dosyayı kapatarak sıkıntılı bir iç çekti. Masasından kalktı ve odasında bakışlarını son kez gezdirdi. Odadan çıkarak yavaş adımlarla uzun koridorda ilerlemeye başladı.

 

En sonunda Başkanın kapısının önüne gelince Özerle karşılaştı. "Ben buradayım Amirim." diyerek ona başıyla selam verdiğinde küçük bir baş işaretiyle onu onayladıktan sonra odadan içeriye girdi. Özer dakikalarca kapının önünde bekledi. İçerde ne oluyor, ne bitiyor hiç bir fikri yoktu. En sonunda Khatar odadan çıkıp ona bakmadan ilerlemeye başladığında hızla yanına ilerledi.

 

"Amirim?" dediğinde Khatar istifini bozmadan konuştu.

 

"Görev tamamen değişti. Taşkıranlara değil, direkt Karanların içine sızacağız." dediğinde Özer'in kaşları çatıldı.

 

"Neden amirim?” Khatar adımlamayı bıraktı ve başını ona çevirdi.

 

"Çok soru soruyorsun Özer." diye sinirli bir şekilde söylendikten sonra ilerlemeye devam etti. Özer'se onu hiç takmadan yanında yürümeye devam etti.

 

"Amirim, planı bana anlatmayacam mısınız?" dediğinde Khatar'ı fazlasıyla kızdırdığını biliyordu ama kendini durduramıyordu işte.

 

"Plan basit, Özer. Ben içeri sızacağım. Sende gözüm kulağım olacaksın. Bitti." dedikten sonra bakışlarını ona çevirdi.

 

"Daha fazla soru sorarsan dilini kesmek zorunda kalacağım Özer." dedikten sonra odasına girdi. Özer ise kapıları çatık bir şekilde arkasından bakakaldı.

 

"Ben planı vahiy yoluyla mı öğreneceğim? Akşam operasyon var. Başkanım bu sefer beni öldürecek." diye söylene söylene koridorda ilerlemeye devam etti.

 

Aradan saatler geçtiğinde, artık operasyonun başlama vakti gelmişti. Khatar, Ölüm Birliği için tam anlamıyla hazırdı. Ölüm Birliği, dünyanın farklı yerlerinden gelen İCO yanlısı, özel eğitimli kişilerin toplandığı bir birlikti. Yaklaşık 50 kişiden oluşuyordu. Her sene yeni bir Ölüm Birliği kuruluyordu. Khatar, 16. Ölüm Birliğinin bir üyesinin yerine geçecekti. Bu birlik, yeni kurulmuştu.

 

Ölüm Birliğindekilerin kimlikleri olmazdı. İsimleri olmazdı. Aileleri olmazdı. Onlar hiçliğin insanlarıydı. Tek amaçları İCO'ya hizmet etmekti.

 

Bu da Khatar için büyük bir avantajdı.

 

Ölüm Birliklerinin varlığını yaklaşık beş yıldır biliyorlardı. Lakin sadece bir efsane mi, yoksa gerçekte var mı bilmiyorlardı. Şehit Milli İstihbarat Ajanı Salim Gök, son çıktığı operasyonda bir İCO üyesini öldürmekten beter ederek sorguladığı anları video kaydı alarak MİT'e göndermişti. Ve videonun son dakikalarında karşısındaki adam Ölüm Birliğinden olduğunu ve bu seneki Ölüm Birliğinin kuralacağı tarihi, nerede toplanacaklarını ve daha bir çok bilginin olduğu dosyayı ona vermişti. Bu da planların sekteye uğramasını engellemişti.

 

Şimdi ise Khatar, Ölüm Birliğine katılacak 717'nin yerine geçecekti. Ölüm Birliğinden olanların adı, Ölüm Birliğinin kaçıncı üyesi olduklarının göstergesiydi. Khatar, 717'nin yerine geçecekti. İri cüssesi ve boyları neredeyse aynıydı. Bu yüzden yerine geçmesi için en uygun olacak kişi 717'ydi.

 

Saatler hatta günler süren bir araba yolculuğunun sonunda Khatar İsviçredeydi. Soğuk değildi. Ama sıcak da değildi. Yabancısı olduğu topraklarda ilerliyordu. Buraya uçakla gelemezdi, çünkü artık onun bir kimliği yoktu. Arabayla neredeyse 2 gün süren bir yolculuğun sonunda İsviçre'nin başkenti Bern'deydi. 717, başkentin sınırlarında bir kulübede yaşıyordu. Öyle demişti Başkan. 9 saat içersinde 717'yi bulmalı, onun öldürmeli ve yerine geçmeliydi.

 

Özer'in ayarlattığı bir araçla bindiği aracı değiştirmek için telefonuna gelen konumu açtı. Ve o konuma doğru sürmeye başladı.

 

Duygusuzdu, ifadesizdi. Hiç bir şey hissetmiyordu. İşte bu oydu, Khatar. Milli İstihbarat Teşkilatı Personeli, Kıdemli Ajan Khatar. Yıllarını, hayatını vermişti buraya. Vatanı ve sevdikleri için yapmayacağı şey yoktu.

 

Yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuğun sonunda ıssız yolun kenarında bekleyen bir adam ve araç görünce arabasının hızını azaltarak ilerlemeye devam etti Khatar. Onların yanına gelince yavaşça frene basarak durdu ve büyük sırt çantasını alarak arabadan indi. Sırt çantasında silahları ve gerekli olan diğer askeri malzemeleri dışında hiç bir şey yoktu.

 

"Hallo, mein Auto ist kaputt. Ich bitte Sie,"* Khatar, adamın yüzüne bakmadan sert bir sesle fısıldadı.

 

*"Merhaba, arabam bozuldu. Rica etsem,"

 

"Lavinia." karşısındaki adam boğazını temizledi ve konuştu.

 

"Willkommen, Khatar. Sie wissen, wohin Sie gehen, oder?"**

 

**"Hoş geldin, Khatar. Nereye gideceğini biliyorsun değil mi?"

 

"Ja."*** diye umursamaz bir sesle yanıtladı onu Khatar.

 

*** "Evet."

 

"Sie haben einen langen Weg hinter sich, Sie sind müde. Ich wünschte, wir könnten einen schönen Kaffee trinken, aber..."****

 

**** Uzun yoldan geldin, yorgunsundur. Gönül isterdiki güzel bir kahve içelim ama,

 

"Danke,"***** dedi yine umursamaz bir sesle Khatar. Bir an önce buradan gitmek istiyordu.

 

*****"Teşekkürler."

 

"Also dann, gute Reise."****** diyerek arabanın anahtarını Khatar'a uzattığında Khatar başını 'Eyvallah' dercesine salladı. Burdakilerde bu hareket var mıydı bilmiyordu ama çokta umrunda değildi açıkçası.

 

****** "O halde, iyi yolculuklar."

 

Arabaya bindikten sonra arabayı çalıştırdı ve bomboş yolda ilerlemeye devam etti. Arabada çalan müziği daha önce hiç duymamıştı fakat hoşuna gitmişti. Direksiyonun üzerindeki sağ eliyle ritim tutmaya başladı.

 

Bir kaç saat daha yol aldığında yavaş yavaş uykusu gelmeye başlamıştı. Lakin henüz önünde 7 saatlik bir zamanı vardı. Bunun bir saati yola gidecekti. 2 saatini de 717'yle ilgilenmeye ayırsaydı, dört saat kadar uyuyabilirdi. Bakışları arabanın ekranındaki saate ve tarihe düştüğünde Türkiye saatine göre hesaplama yaptı. Orada da gece olmalıydı. Operasyonun ayrıntılarını düşünmeye devam ederken kendi kendine mırıldandı.

 

"Ben bu adamı 01.00'da alırım."

 

Yolda ilerlemeye devam ettiği sırada gördüğü benzinliğin önünde durdu ve arabasını kenara park etti. Arabadan inip benzinliğe doğru ilerlemeye başladı. Benzinlikteki lavaboya girdikten sonra uzun süre aynada kendisini inceledi. Düşündü, düşündü, düşündü. Yalnızca düşündü. Zaten elinden düşünmekten başka hiç bir şey gelmiyordu.

 

Yüzüne defalarca kez su çarptıktan sonra uykunun biraz olsu açıldığını hissetti. Lavaboda işlerini hallettikten sonra sert, aromasız bir kahve satın alarak arabasına geçti. Arabaya bindikten sonra Arabayı çalıştırdı ve hedefine doğru sürdü.

 

Yaklaşık bir saat kadar sonra 717'nin evinin önündeydi. Az önce Özerle konuşmuştu. Çevredeki tüm elektriğin kesildiğini ve tüm teknolojik aletlerinin çalışmasının engellendiğini öğreninmişti. Şimdi ise, kurbanına çok yakındı.

 

O MİT olabilirdi ama karşısındaki sıradan biri değildi. Ölüm Birliğindendi. Dikkatli olmalıydı. Yanına bıçağı, yedek şarjörleri ve silahından başka hiç bir şey almadı. Arabadan indikten sonra 717'nin onu beklediğini hissetmişti. Sanki olacakların farkındaydı ve sadece onu bekliyordu. Bu, Khatar'ın içindeki öldürme arzusunu arttırmıştı. Hızlı ama sessiz adımlarla eve doğru ilerlemeye başladı. Evin önüne geldiğinde duraksadı. Kahverengi, tahminince 2 katlı olan evin etrafında sarmaşıklar vardı. Eski bir ev gibi görünsede yeni olduğu anlaşılıyordu. Civardaki tek evdi, bile bile buraya yerleştirilmiş olmalıydı. Bu da Khatar'a kurbanının yalnızlığı sevdiğini düşündürttü. Khatar evi incelemeyi bırakarak arkasında kalan arabasına kısa bir bakış attı ve sonra önüne dönerek yürümeye devam etti. Evin kapısının önüne geldiğinde duraksadı. Bir süre etrafındaki sesleri dinlemeye koyuldu. Hiç ses yoktu, tek bir ses dışında. Evin içersinden gelen ıslık sesi.

 

Bu Khatar'ı kısa bir anlığına düşünmeye itti. 717, geldiğini biliyor ve hiç telaş yapmıyordu. Bu fazlasıyla garip değil miydi? Bunu umursamadı, çünkü karşısında sıradan biri yoktu. Fakat onun bir özelliğini daha öğrenmiş olmak onda kazanmışlık hissi. yarattı. 717, fazlasıyla deli cesurdu. Bu huyunu öğrenmiş olması iyi olmuştu.

 

Kapıyı iki kere tıklattıktan sonra beklemeye başladı. Yaklaşık yirmi saniye kadar sonra 717 kapıyı açtı. Khatar, kendisine bu kadar benzeyen bir adam görmeyi beklemiyordu. Tip olarak çok benzemeselerde boyları, yapıları çok benziyordu.

 

"Willkommen, ich habe mich gefragt, wann du aufhören würdest, an der Tür zu stehen und zu klingeln."

 

* "Hoş geldin, bende kapının önünde dikilmeyi bırakıp zili ne zaman çalacağını merak ediyordum."

 

717 sözlerini bitirdikten sonra Khatar'ın geçmesi için geri çekildi. Khatar rahat bir tavırla içeriye geçti. Bugün, ikisinden biri ölecekti. Bir kişi Azrail, bir kişi ise kurban olacaktı. Her ikiside Azrail olacağından emindi fakat kimin ölüp kimin yaşayacağını kesin olarak hiç kimse bilemezdi.

 

Khatar buraya kurbanıyla oynayan bir avcı olmak için gelmişti. Ama 717 çok kurnaz, zeki ve güçlü bir kurbandı.

 

"Verlängerung. Hast du irgendjemandem erzählt, dass ich hier bin?"** diyerek rahat bir tavırla konuştu Khatar. Evin içersindeki düzeni inceliyordu bu sırada.

 

** "Uzatma, burada olduğumdan kimseye bahsettin mi?"

 

Khatar'ın sözleri üzerine 717'nin erkeksi gülme sesi yankılandı evin içinde.

 

"Nein, natürlich nicht. Ich wollte den Mann treffen, der dachte, er könnte mich töten."***

 

*** "Hayır tabii ki. Beni öldürebileceğini zanneden bu adamla tanışmak istedim."

 

Khatar derin bir nefes aldı. Bakışlarını yavaş yavaş 717'ye çevirdi. Sabırlı bir adam değildi, hemen sadede gelmek ve uyumak şuan ki hedefleri arasından en öncelikli olandı.

 

"Türkçe bildiğini biliyorum, Kadir." dedikten sonra 717'nin yüzüne baktı. Mimiklerini inceledi. Lakin 717 oldukça profesyoneldi.

 

"Güzel bir araştırma, çok iyi bir aksan. Tebrik ederim, isimsiz." diye yanıtladı 717 onu. Khatar duygusuz bir sesle kariılık verdi.

 

"İyi gizlenmiş bir geçmiş, tebrik ederim 717." dedikten sonra derin bir nefes alarak ciddileşti.

 

"Kadir Seven. Yedi yaşına kadar yetiştirme yurdunda büyümüş bir çocuk. Yedi yaşında, esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuş. Neden? İCO için bir asker olarak büyütülmüş çünkü." dedikten sonra arkasını dönerek ilerlemeye başladı Khatar. Hızlı adımlarla peşinden gelen 717'nin adım seslerini duyabiliyordu. Oysaki 717 oldukça yavaş bir şekilde yürüyor, bu davetsiz misafirini öldürmek, belkide yakalamak için yaklaşıyordu.

 

717 Khatar'ın boğazına sol kolunu dolamak üzereyken Khatar sağ eliyle 717'nin kolunu tuttu ve büktü. 717 tam bir hamle yapacakken diz kapağına sert bir tekme attı. 717, Khatar'ın karnına sert bir yumruk geçirdiğinde Khatar bir kaç saniyeliğine sarsılsada hızla toparlandı.

 

"Buraya beni öldürmek için mi geldin?" diye mırıldandı 717. Bu, Khatar'ın ilk kez ciddi ifadesini bozarak gülümsemesine sebep oldu.

 

"Öyle olsaydı şu an konuşuyor olmazdık." dedi. Derin bir nefes aldı. "Hadi ama 717, ben buraya bir anlaşma için geldim." dedikten sonra 717'nin kolunu bıraktı. Aynı şekilde 717 de onu serbest bıraktıktan sonra konuştu.

 

"İCO için?"

 

"Nerden geldiğimi, kim olduğumu bile sormadın." dedikten sonra oturma odasının önünde olduklarını fark etti. İçeriye girerek koltuklardan birine rastgele oturdu.

 

"Merak etmemiştim ama peki. Nerden geliyorsun?" diye umursamazca sorarak Khatar'ın tam karşısındaki koltuğa kuruldu.

 

"Annem Amerikalı. Babam Türk. Babam, annemi aldattıktan sonra beni de alıp Türkiye'ye gelmiş. Yıllarca, annemden ayrı büyüdüm. Babamı hiç görmedim, beni annemden ayırdığı yetmiyormuş gibi İCO'ya bir asker olarak yetiştirilmem için beni İCO tesislerine bırakmış. Kendisi, İCO'nun teknoloji bölümünde çalışan bir profesör. Öyle çok bağlıki İCO'ya, kendi oğlunun yıllarca ailesiz büyümesine göz yumdu." diyerek arkasına yaslandı. Bu cümleleri tiksinti dolu bir sesle kurmuştu.

 

"Benden ne istiyorsun? Ve kimsin?" diye eklediğinde Khatar gülümsedi. Bu gülümseme acı dolu bir gülümsemeydi. Bu gülümseme kırgınlık dolu bir gülümsemeydi. Ama bu gülümseme aynı zamanda kimsenin anlayamayacağı kadar profesyonel bir sahte gülümsemeydi.

 

"İCO tarafından yıllarca seninle aynı amaç için eğitildim. Fakat sonra ne hikmetse benim numaramı, adımı ve kimliği sen aldın! Şimdi ise benim olanı bana verme vakti, Kadir. Ben 717'yim, ve bunu hiç kimse değiştiremez. Ha, senden ne istediğime gelirsek..." derin bir nefes aldı.

 

"Benim olanı bana geri vereceksin, bende sana karşılığında başka bir şey vereceğim." dediğinde 717 güldü.

 

"Ben İCO'ya hayatımı verdim, isimsiz. Sana neden her şeyimi verdiğim kimliğimi vereyim? Bana ne vadediyorsun?"

 

"Amerikan vatandaşlığı. Ama sıradan bir vatandaşlık değil." dediğinde 717'nin kaşları alayla havalandı.

 

"Amerikan vatandaşlığı için Ölüm Birliğinden vazgeçeceğim ha? Bunun için beni öldürmen gerekir.”

 

Kural 1, düşmanını yenemeyeceğini düşündüğün anda güvenini kazan. Çünkü insanlar azda olsa güvendiği kişilerin yanlarında gardlarını düşürürler. Karşındakini yenemeyeceğini düşündüğün bir anda o kişinin kalkanını hafifçe kenara çekmesini sağlarsan, kazanan sen olursun.

 

"CIA, Kıdemli Ajan John Black. Yeni kimliğin olacak. İCO, beni Ölüm Birliğinden attıktan sonra bana bu kimliği verdi. Atılma sebebimse aşık olmamdı! Beni anlayabiliyor musun?" Khatar'ın sözleri bittiğinde 717 hala ikna olmamıştı.

 

"Bununlada kalmayacak, CIA senin gerçek kimliğini saklayan bir perde olacak. İCO'ya silah teminatı sağlayan en büyük şirketlerden birinin masasında yüksek bir mevkin olacak. İCO da şu an üstün olan herkesin üstü olacaksın." 717 ifadesizliğini korusada şaşkındı. Bu kadar şey vadediyordu, peki ya kendisi neden kullanmıyordu?

 

"Bu kadar şeye sahipken, benim kimliğimi istiyorsun? Üstelik, bu kadar şeye nasıl sahipsin?"

 

"Annem, İCO'ya silah temin eden şirketin başındaki adamın kızı 717. Annem babam tarafından canice öldürüldükten ve ben İCO'dan atılıp CIA'ye sürüldükten sonra Büyükbabama ulaştım. Büyükbabam Robert Miller beni yanına aldı. Sahip olduğum hiç bir şey umrumda değil. Tek istediğim, babamdan intikam almak." dediğinde 717'nin konuya olan ilgisi gitgide artıyordu. Khatar'sa haftalarca Özerle beraber üzerinde çalıştığı planını uygulamaya devam ediyordu.

 

"Büyükbaban, Robert Miller mı?" diye sordu 717 şaşkınlığını gizlemeyerek.

 

"Evet," dedi Khatar.

 

"Büyükbaban, yani Robert Miller. Yerine geçtiğimi anlamayacak mı?"

 

"Her şeyden haberi var, ve eğer kimliğini bana verirsen seni ödüllendireceğini ve benim sana vaad ettiklerimden çok daha fazlasını vereceğini söylüyor."

 

"Neden bu kadar şeye sahipken benim kimliğimi istiyorsun?" diyerek içindeki şüpheyi dile getirdi 717.

 

"İntikam için."

 

"Bu neyin intikamı?"

 

"Annemin."

 

"Sadece?" dedi anlam verememiş gibi. Bu, Khatar'ın 717'ye karşı olan düşüncelerinden birinin daha kesinleşmesine sebep oldu. Anne ve baba sevgisini, aile olmayı bilmiyordu.

 

"Geçmişimin, çocukluğumun, annemi öldürdüğü gibi öldürdüğü sevgilimin, ve en önemlisi..."

 

"İhanetin." diye fısıldadı. 717'nin damarına bastı. Sevgi belki onun için önemli değildi ama Khatar'ın düşüncelerine göre ihanet, onun en büyük zaafıydı.

 

Herkesin bir zaafı olurdu. Sevdikleri değilse onların ihaneti.

 

"Ne ihaneti?" diye merakla sordu 717. Fakat omuzlarının gerginlikle hareketlendiğini gören Khatar meraktan değil, sinirden sorduğunu anladı. Ve bu, 717'nin kişiliği hakkında önemli bir bilgi daha edinmesini sağladı. Haklı çıkmıştı.

 

"Oda bana kalsın, 717." diyerek rahatsızlığını dile getirdi Khatar.

 

"Sana nasıl inanacağım?" dedi bu kez 717z

 

"Bunun için ne yapmamı istersin? Daha ne yapmalıyım? Sana kimseye bahsetmediğim kadar çok hayatımdan bahsettim, 717. Benden daha ne istiyorsun?" dedi Khatar. Bu sözlerinin üzerine düşünmeye koyuldu 717. Uzun süre düşündü. Bu gece her şeyi bekliyordu ama böyle bir şeyi beklemediği açıktı. Hazırlıksız yakalanmıştı. Düşünüyordu. Ne yapacaktı? Nasıl güvenecekti? Ölüm Birliğine tüm hayatını vermişti ama bu anlaşmayı kabul ederse önüne serilmeyecek imkan kalmayacaktı. Şimdi askerdi, kabul ederse komutan. Ne yapacaktı? Karşısındaki bu isimsiz adamın yalan söyleyebileceği ihtimalini de göz önünde bulundurmalıydı. Düşünmesi gerekiyordu.

 

Khatar ise bir yandan saati kontrol ediyor, diğer yandan 717'yi inceliyordu. İkisindende çıt çıkmıyordu. En sonunda Khatar, söze girdi.

 

"Bana güvenmiyorsun, haklısın da. Dedemin konağına git. Ve ona," dedikten sonra cebinden bir kağıt çıkardı.

 

"Kalem..." diye mırıldandığında 717 devamını getirmesine izin vermeden ona bir adres uzattı. Khatar, kağıdın üzerine bir şeyler karaladıktan sonra kağıdı ona uzattı.

 

"Bunu dedeme ver, seni burada bekleyeceğim. Anlaşmayı kabul etmezsen, paşa paşa geri döneceğim. Ama inanman için önce görmen gerekiyor." dedi. 717'nin bakışları elindeki kağıttayken Khatar konuştu.

"Hala neyden emin değilsin? Bu iş beni sıkmaya başladı dostum." dedi bezgin bir tavırla.

 

"Burada kal." diye mırıldandı 717. Sonrasında ayaklandı. Khatar bakışlarını bir kez daha saatine çevirdi.

 

"Bekle," dedi. 717 arkasını döndüğünde gülümsedi.

 

"İçki var mı? Mümkünse zehirli olmasın." dedikten sonra ukala bir tavırla arkasına yaslandı.

 

"Dolapta." dedi 717 ve arkadını dönüp odadan çıktı. Khatar yaklaşık 15 saniye sonra ev kapısının kapanma sesini duyunca bakışları tekrardan saate çevirildi. Hızla ayaklandı ve ilerledi. Evden çıktı.

 

"717!" dedikten sonra 717’nin arkasını dönmesine izin vermeden sağ bacağına da ateş etti. 717 seri bir hareketle belindeki tabancasını çıkartıp Khatar’a doğrulttuğunda Khatar 717’nin koluna tekmesine savurdu. 717 yumruğunu Khatar’ın kafasına geçirdikten sonra Khatar’ın cebinden çakısını aldı ve boğazına yasladı.

 

“Kimsin, şimdi gerçek hikayeni anlat. İsimsiz.” dediğinde bakışları saatine düştü Khatar'ın. Saat, 00.59'du. Dudağı usulca kıvrıldı.

 

Karşısındaki güçlü bir avdı ama asla avcı değildi.

 

“İsmim, yok. Kim olduğuma gelirsek…”

 

“Khatar.” diye fısıldadıktan sonra sağ bacağına ayağını geçirdi ve saniyelik güçsüzleşen elini boğazından uzaklaştırarak kendisini kurtardı. Karnına sertçe dirseğini geçirdiğinde 717 arabaya fırladı. Khatar, 717 karnına bıçağını sapladığında 717 dizlerinin üzerine düştü. Yine de pes etmeden Khatar’ın bacağına sol ayağıyla sert bir tekme attığında Khatar yere düştü. Yada 717 öyle zanneti. Khatar, 717 kasıklarına sert bir tekme geçirdikten sonra boğazına yapıştı. Ve gülümsedi.

 

“Kim av, kim avcı?” dedi ve 717’nin kafasını arabaya defalarca vurdu. Öyleki 717 en sonunda karşı koymayı bırakmak zorunda kaldı, çünkü bilinci kapandı. Khatar, 717’nin baygın bedenini bırakarak ayağa kalktı.

 

"Bu kadar basit." dedikten sonra cansız cesede doğru ilerledi. Başı çok ağrıyordu, fazlasıyla uykusu vardı. Bir kaç saat uyku ona iyi gelecekti. Fakat öncesinde yapması gereken bir iş vardı. Telefonunu çıkarttı. Ezbere bildiği numarayı tuşladıktan sonra beklemeye başladı.

 

"Başkanım." dedi telefon açılınca.

 

"Durum nedir, Khatar?" diye sordu Başkan.

 

"717’yle konuşuyorsunuz Başkanım." dediğinde kısa bir sessizliğin ardından telefonun ucundan gelen sesle Khatar istediği cevabı aldı.

 

"Aferin, Khatar. ihtiyacın olanları al ve biraz dinlen." dedikten sonra derin bir nefes aldı Başkan.

 

"Haber edersin." dedi ve telefon kapandı. Khatar'ın bakışları önündeki cansız cesede düştü.

 

Kural 2, diye hatırlattı kendine.

 

Bir zafer elde ettiğinde sevinme, çünkü sen kazandığını zannederken düşmanın bir hamleyle seni yenilgiye uğratabilir. Gardını kuşan, ve sakın ola indirme. Mühim olan kazanmak değil, kazandığını kaybetmemektir.

 

⚔️

 

 

Merhabalar!

 

Uzun zaman oldu! Çok özlemişim burayı…

 

Nasılsınız, iyisinizdir inşallah.

 

Özlediniz mi bizi??????

 

Bu aralar o kadar yoğunum ki… Birde hastayım…

 

Her neyseeem uzatmayayım çünkü uzatırsam hiç susmam🥹

 

Bölümümüzü hala yıldızlamadın mı yoksa?

 

Gelelim en merak ettiğim kısma!

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻

 

Bir sonraki bölüme kadar, sağlıcakla kalın ve teorilerinizi yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın!

 

Unutmayın, yorumlarınız ve oylarınız benim motivasyon kaynağım✨

Bölüm : 11.03.2025 21:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Estrella / SANGRE ROJA / 56. Bölüm: Ölüm Birliği
Estrella
SANGRE ROJA

99.74k Okunma

8.81k Oy

0 Takip
77
Bölümlü Kitap
GİRİŞ1. Bölüm: Sangre Roja2. Bölüm: Operasyon3.Bölüm: Hastane4.Bölüm: Geçmişin Acılı İzleri5. Bölüm: Verilen İlk Şans6. Bölüm: Begah Karan7. Bölüm: Evin Prensesi8. Bölüm: Kardeş9. Bölüm: Doğum Günü10. Bölüm: İkizim11. Bölüm: Havaalanı📢DUYURU📢12. Bölüm: Bağ13. Bölüm: Mavili14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri15. Bölüm: AlyaKarakter Tanıtımı-116. Bölüm: İçtima17. Bölüm: Yalancı18. Bölüm: İnternational Capture Organization19. Bölüm: Anne20. Bölüm: Bilinmeyen Zamanlar21. Bölüm: Sus22. Bölüm: Aile YemeğiD.T.’den Sevgilerle23. Bölüm: Bomba24. Bölüm: Baba25. Bölüm: Arslanlar26. Bölüm: Üsteğmen Kırşan27. Bölüm: Kod Adı, Kızıl GölgeKİTAP KAPAĞI28. Bölüm: İmha Timi29. Bölüm: Baskın30. Bölümden Alıntı30. Bölüm: Operasyon Adı, Yok Et31. Bölüm: Esir32. Bölüm: Ölümün İntikamı33. Bölüm: Patlama34. Bölüm: Acının Gözyaşı35. Bölüm: Nabız36. Bölüm: Yüzbaşı37. Bölüm: Küçük Kız38. Bölüm: Karanlar39. Bölüm: Mavilim40. Bölüm: Küçüklüğümün Sözleri41. Bölüm: İs Kokusu📢42. Bölüm: Miraç43. Bölümden Alıntı43. Bölüm: Khatar44. Bölüm/Part144. Bölüm/Part245. Bölüm: Sarı Elbise46. Bölüm: Mesaj47. Bölümden Alıntı47. Bölüm: Acı48. Bölüm: Yemek49. Bölüm: Kurabiye50. Bölüm: Şüphe51. Bölüm: İsteme52. Bölüm: Geri Dönüş53. Bölüm: Pusu54. Bölüm: İntikam (1. Kitap Finali)MUTLAKA OKUYUN55. Bölüm: Al Bayrak56. Bölüm: Ölüm Birliği57. Bölüm: Birlikler, Kategoriler, Bölgeler58. Bölüm: Kırk Dokuz Gün59. Bölüm: Kurtuluş60. Bölüm: Kırşan61. Bölüm: Ragnar62. Bölüm: Video63. Bölüm: Bilinç Hattı64. Bölüm: Ejder Timi65. Bölüm: 14. Yaş ve 52 Gün66. Bölüm: Plaka
Hikayeyi Paylaş
Loading...