64. Bölüm

51. Bölüm: İsteme

Estrella
birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

.

.

.

 

 

 

Şimdiki zaman

 

 

Armina'nın anlatımıyla,

 

Lojmanın önüne geldiğimde arabayı durdurdum ve kapıdaki ere askeri kimliğimi göstererek içeri girdim. Arabayı kenara çektikten sonra Fıstıkçı'yı aradım. Hemen açtı telefonu.

 

"Geldiniz mi komutanım?" dedi.

 

"Geldim Fıstıkçı, inin hadi aşağıya."

 

"Hemen geliyorum komutanım." dedi. Bir kaç dakika bekledikten sonra Binanın kapısından dışarı çıkan Fıstıkçıyı gördüm. Üzerinde çok şık bir takım elbisesi vardı. Arkasından gelen Kerem'i gördüm. Fıstıkçı'yla beraber büyümüşlerdi. O da askerdi. İkiside canımdan çok sevdiğim kardeşlerimdi. Fakat Kerem uzun süredir görevdeydi, Fıstıkçı üzülmesin diye konusunu açmamıştım ama anlaşılan o ki Kerem görevden sağsalim dönmüştü.

 

Arabaya geldiklerinde Fıstıkçı yanıma, Kerem de arka koltuğa oturdu. Arabayı çalıştırdım ve Fıstıkçının telefonundan gideceğimiz adrese yol tarifi açtım. Arabayı çalıştırdım ve yola koyulduk.

 

"Hoş geldiniz aslanlarım." dedim.

 

"Hoş bulduk komutanım." dediler aynı anda.

 

"Kerem, dönmüşsün görevden çok şükür." dedim.

 

"Evet komutanım, dün geldim." dedi. Bakışlarım Fıstıkçıya kaydı. Heyecandan yerinde duramıyordu.

 

"Sakin ol oğlum, adam kızı vermeyecek bak." dedim. Korkuyla yüzüme baktı.

 

"Gerçekten mi komutanım?" dedi korkuyla. Güldüm. Cevap vermeden Kerem'e çevirdim bakışlarımı.

 

"Kerem, nasılsın aslanım? Yaran falan var mı??" dedim.

 

"Yok yok komutanım. Ama çok mutluyum. Çok şükür yetişebilidim kardeşimin istemesine."

 

"Önemli olan sağsalim dönmen, Fıstıkçı kaçmıyor ya?"

 

"Orası öyle ama komutanım,"

 

"Yine de iyiki yetiştin. Sensiz sıkılıyorduk hem. İyi oldu döndüğün."

 

"Tabii komutanım. Bensiz bu gerizekalı ,çok pardon komutanım, çekilecek çile değildir." dediğinde güldüm.

 

"Vallahi öyle Kerem." dediğimde Fıstıkçı kötü kötü baktı bana.

 

"Komutanım ya, aşk olsun."

 

"Aslında iyi, seninle konuşunca Tugaydaki tüm olayları öğreniyorum." dediğimde Kerem güldü.

 

"Komutanım, Fıstıkçının aklına gelmedi ama benim tabii ki geldi. Çok zeki bir insanım çünkü biliyorsunuz," sözünü kestim.

 

"Çikolata çiçek?" dedim.

 

"Ana!" dedi sondaki a'yı uzatarak Fıstıkçı.

 

"Tamam geçerken alırız." dedim bende hafifçe gülümseyerek.

 

"Kerem," dedim. Bakışları bana döndü Kerem'in

 

"Sıla'yla nasıl?" dedim. İki senelik kız arkadaşıydı. Öğretmendi.

 

"İyi komutanım, geldiğim gibi gittim yanına. Oda gelecek istemeye. Zaten Derya yengemlerin yan evinde oturuyorlar. Direkt ordan gelecek." Anladım anlamında başımı salladım.

 

"Fıstıkçı,"

 

"Emredin komutanım."

 

"Oğlum yerinde duramıyordun lan." dedim. Arabaya bindiğimizden beri ya elleriyle oynuyordu, ya ayağıyla ritim tutuyordu.

 

"Komutanım ben baya heyecan yaptım. Konuşamazsam? Yürürken ayağım takılır düşersem?" telaşla sarf ettiği sözlere Kerem de bende güldük.

 

"Oğlum kaç sene Harp okulunda eğitim gördük. Deli misin sen? Yürüyememen mümkün mü?" dediğinde Hasan onu başıyla onayladı. Fakat gergin olduğu her halinden belliydi. Gördüğü. bir çiçekçinin önünde arabayı durdurdum.

 

"Hadi inin bakalım." dedim. Arabadan indik ve çiçekçiye girdik. Güzel bir buket yaptırdıktan sonra yandaki mağazadan da bir kutu çikolata aldık. Arabaya geçtik ve Fıstıkçı'yı rahatlatmaya çalışarak, aynı zamanda da gülerek geçen keyifli bir yolcuk sonrasında evin önüne gelmiştik. Arabayı park ettiğim sırada Kerem birini aradığını işittim.

 

"Sevgilim?"

 

"Evet geldik biz, he sen zaten geçtin mi? Tamam haber verme geldiğimizi. Sürpriz olsun."

 

"Tamam sevgilim tamam." dedi ve telefonu kapattı. Arabadan indik ve araba kilitlendi.

 

"Komutanım, Kerem. Yakışıklı mıyım? Nasılım? Tipim kaymış mı?" önce sağ profilini, sonrada sol profilini bize döndü.

 

"Hangi profilim daha iyi? Ona göre oturayım. Bacak bacak üstüne mi atayım yoksa dümdüz mü oturayım? Arkamamı yaslanayım yoks,"

 

"Fıstıkçı," dedim gülerek. Kerem de gülüyordu.

 

"Akılına bırak kardeşim." dedi Kerem ve omzunu patpatladı.

 

"Ayrıca çok iyi görünüyorsun." dedim bende. Ve eve doğru yürümeye başladık.

 

İki katlı, yeşil, müstakil bir evdi. Sol tarafında bir bahçe vardı. Çiçeklerle dolu bir çardak vardı bu bahçede. Çok tatlı bir evdi.

 

Kapının önüne geldiğimizde Fıstıkçı'yı dürttüm ve çenemle zili gösterdim. Gülümsedi ve zile bastı. Derin bir nefes aldı. Ayağıyla ritim tutuyordu. Elimi omzuna koydum.

 

"Fıstıkçı, sakin aslanım." dedim. Zaten çok büyük bir isteme merasimi olmayacaktı. Biz bizeydik.

 

"Emredersiniz."

 

"Oğlum sivile geç."

 

"Emredersiniz komutanım."

 

"Ya sabır," dediğim sırada kapı açıldı. Kapıyı sarı saçlı, kahverengi gözlü çok güzel bir kız açtı. Deryayla daha önce hiç yüz yüze görüşmemiştik. Fakat Fıstıkçı o kadar çok bahsetmişti ki sanki Deryayla kırk yıllık arkadaşmışız gibiydi. Gözlerinin üzerine sürdüğü far ve çektiği eyeliner onun güzelliğine güzellik katmıştı. Üzerinde lacivert, kalp yaka bir elbise vardı. Derin bir dekoltesi yoktu, elbise ise ayaklarına kadar dar bir şekilde uzanıyordu. Fakat çok dar değildi, tamamen sarmıyordu. Elbisenin balon kolları vardı. Derya o kadar güzel görünüyordu ki, peri gibiydi. Sarı saçları dalgalı bir şekilde omuzlarına dökülüyordu.

 

*Deryanın elbisesi temsili

 

"Hoş geldiniz." dedi Derya. Heyecanı sesine yansıyordu.

 

"Hoş bulduk." dedi Fıstıkçı. Ve iç çekti.

 

"Derya, kızım. Dikilmesene kapının önünde." Arkadan Derya'nın annesi olduğunu düşündüğüm birinin sesi gelince Derya hemen kapının önünden çekildi. Arkasında gördüğüm kişi, beklenmedikti.

 

"Sena?" dedim şaşkınlıkla.

 

"Armina Hanım?" dedi Sena da. O an gördüğüm kadın, Gönül abladan başkası değildi. Sena'nın annesi. Üç yıl önce Sena 20 yaşında strajer olarak işe girdiğinde, tanışmıştık Gönül ablayla. Asker olduğumu biliyordu. Hatta bir kaç kez evlerine bile gitmiştim fakat evleri burası değildi. Şehrin daha batısında kalıyordu.

 

"Aa, Armina kızım. Hoş geldin." dedi Gönül ablada. Sonrasında Sena'nın babası Ragıp amca konuştu.

 

"E hadi geçin içeri, içerde konuşalım." dediğinde Fıstıkçı heyecanla elindeki çiçek ve çikolatayı Derya'ya uzattı.

 

"Teşekkür ederim," diye mırıldandı Derya. Daha sonrasında elindeki küçük buketi Gönül ablayla hafifçe sarıldıktan sonra ona uzattı.

 

"Sağ ol oğlum." dedi Gönül abla.

 

Diğer küçük buketi de Senayla hafifçe sarıldıktan sonra ona uzattı.

 

"Teşekkürler enişte." dedi Sena. "Ne demek, fıstık." dedi. Sıla'nın yanına yaklaştı ve sarıldı.

 

"Naber yenge?"

 

"İyilik Hasan, senden?"

 

"Bende iyiyim." dedi.

 

Ragıp amcanın da eli sıktığında Sena onu salona yönlendirdi. Selamlaşma faslı bittikten sonra hepimiz salona geçtik. Kerem ve Sıla arkadan gelmişlerdi.

 

Salonda sessizlik hakimken konuştum.

 

"Nasılsınız?" dedim. Gönül abla konultu.

 

"İyiyiz kızım, sizler nasılsınız?" dedi.

 

"Bizlerde iyiyiz çok şükür. Sizin ev çarşı taraflarındaydı?" dedim sorarcasına.

 

"Bir kaç ay olduk tanışalı. Sıla kızım çok yardımcı oldu sağ olsun." dedi Ragıp amca.

 

"Estağfurullah efendim." dedi Sıla. Tam konuşacaktım ki zil çaldı.

 

"Ben bakarım," dedi Sena ve ayaklandı.

 

"Kim geldi ki bu saatte?" dedi Gönül abla.

 

"Konu komşudur belkide hatun." dedi Ragıp amca. Hasan gergindi, konuşamıyordu. Keremde Sıla'yı izliyordu. Bu hallerine gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

 

"Selamın aleyküm bacım. Biz Fıstıkçının istemesine gelmiştik?" Bartu'nun sesini duyunca gülümsedim. Hasan ve Kerem de ayağa fırladı.

 

"Size ayağa kalkın diyen oldu mu? Oturun." dememle ikisi de geri oturdu.

 

"Komutanım,"

 

"Evet geç kaldılar biraz." dedim ve gülümsedim. Bakışlarım Ragıp beylere döndü.

 

"Kusura bakmayın. Aslında tugaydan çıktıkları gibi geldiler ama,"

 

"Ne kusuru kızım," dedi Gönül abla. O sırada kapıdan içeriye Önce Miraç abim, sonra Araz, Banu, Yazgı, Emre, Bartu en son da Ceyda girdi. Hepsi çok şık giyinmişlerdi.

 

"Efendim kusura bakmayın, geciktik biraz." dedi abim.

 

"Olur mu oğlum, geçin bakalım." dedi. Ragıp amca. Çok cana yakın bir adamdı. Seviyordum onun bu özelliğini. Herkes oturduğunda salonda bir sessizlik hakimdi. Söze girdim.

 

"Sena, benim asistanım bu arada. Bilmeyenler için. Derya üniversite için şehir dışındaydı, tanışmak nasip olmamıştı fakat bugün karşılaşmamız çok büyük tesadüf."

 

"Evet, tanıştığımıza memnun oldum." dedi Derya.

 

"Ee, oğlum senin rütben ne?" dedi Ragıp amca. Fıstıkçı'nın gergin olduğu her halinden belliydi ve belli etmemek için gösterdiği çaba taktir edilesiydi. Eğer şuan bu ciddi ortamda olmasak onunla iki saat dalga geçerdim fakat bu ortam da gülümemi bastırmam gerekiyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsememi gizledim. Bakışlarım İmha'ya döndüğünde onlarında benimle aynı durumda olduğunu gördüm. Bu sırada Fıstıkçı konuştu.

 

"Teğmenim efendim." dedi ve ekledi.

 

"Geçen sene mezun oldum Kara Harp Okulundan."

 

"Dereceyle mezun oldu bu arada." diye araya girdi Kerem.

 

"Güzel, güzel." diye mırıldandı Ragıp amca.

 

"Siz?" dedi Gönül abla Kerem'e bakarak.

 

"Kendisi kardeşim olur efendim. Beraber büyüdük. Nasıl efendi, nasıl saygılı anlatamam. Tabii bazen gerize," Fıstıkçı öksürmeye başlayınca Kerem telaşla onun sırtına vurdu.

 

"Ee, kahveleri içelim? Kızım, hadi bakalım." dedi Gönül abla sohbeti toparlamak istercesine. Derya heyecanla başını sallayarak annesini onayladı. Sena ve Sıla da peşinden içeri geçti. Ortam bir sohbet hakimdi. Ara ara sohbete katılıyor, çoğunlukla dinleyici konumunda katılıyordum.

 

Yaklaşık on-on beş dakika sonra elinde kahve tepsisiyle Derya içeri girdi. Önce benim yanıma geldi ve tepsiyi uzattı. Rastgele bir kahve seçtim. Sırayla bütün Time ve Kerem'e verdikten sonra içeriye gitti. Kahvelerin geri kalanını almak için.

 

Kahvemden bir yudum aldım, çok güzel olmuştu. O sırada içeriye Derya geldi, elinde yine tepsiyle. Bu kez annesine babasına ve Sıla'ya kahvelerini uzattı. Tepside son bir kahve kaldığında onu da Fıstıkçı'ya uzattı. Fıstıkçı Derya'nın gözlerinin içine baktı uzun uzun. Sonrasında titreyen eliyle aldı kahveyi.

 

Herkes oturduğunda salonda bir sessizlik hakimdi. Fıstıkçı kahveyi aldı ve kafasına dikti. Yüz ifadesinde değişen hiç bir şey olmamıştı.

 

"Hasan, nasıl içtin sen onu?" dedi Derya telaşla.

 

"Enişte içine pul biber bile koymuştuk yok artık." dedi Sena. Herkes gülmeye başladı. Salondaki konuşmalar azalınca boğazımı temizledim. Herkesin bakışları bana döndü.

 

"Ee, sebebi ziyaretimiz belli." dedim. Bakışlarımı Ragıp amcaya çevirdim.

 

"Allahın emri peygamberin kavliyle; kızınız Derya'yı, biricik kardeşim Fıstıkçı'ya istiyoruz." dedim. Salonda derin bir sessizlik oldu. Ragıp amca kahvesini yudumluyordu. Fıstıkçı telaşla bana döndü.

 

"Komutanım,"

 

"Fıstıkçı az sabret!" dedim sinirle fısıldayarak. Yaklaşık iki dakika geçti. Kimseden çıt çıkmıyordu. En sonunda Ragıp amca güldü.

 

"Verdim gitti! Ula bizim oğlan, kızıma iyi bakasın! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." dedi Ragıp Amca.

 

"Üniformam üzerine yemin olsun efendim."

 

.

.

.

 

 

 

~1466 kelime~

 

 

 

Merhabalar!

 

 

 

Nasılsınız, iyisinizdir inşallah!

 

 

 

Fazla uzatmadan sorularıma geçeyim, çünkü şarjım bitmek üzere😅

 

 

 

Unutmadan, yazım hatalarım varsa affola!

 

 

 

Gelelim en merak ettiğim kısma,

 

 

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻

 

 

 

Bir sonraki bölüme kadar, sağlıcakla kalın!

Bölüm : 24.12.2024 21:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Estrella / SANGRE ROJA / 51. Bölüm: İsteme
Estrella
SANGRE ROJA

99.74k Okunma

8.81k Oy

0 Takip
77
Bölümlü Kitap
GİRİŞ1. Bölüm: Sangre Roja2. Bölüm: Operasyon3.Bölüm: Hastane4.Bölüm: Geçmişin Acılı İzleri5. Bölüm: Verilen İlk Şans6. Bölüm: Begah Karan7. Bölüm: Evin Prensesi8. Bölüm: Kardeş9. Bölüm: Doğum Günü10. Bölüm: İkizim11. Bölüm: Havaalanı📢DUYURU📢12. Bölüm: Bağ13. Bölüm: Mavili14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri15. Bölüm: AlyaKarakter Tanıtımı-116. Bölüm: İçtima17. Bölüm: Yalancı18. Bölüm: İnternational Capture Organization19. Bölüm: Anne20. Bölüm: Bilinmeyen Zamanlar21. Bölüm: Sus22. Bölüm: Aile YemeğiD.T.’den Sevgilerle23. Bölüm: Bomba24. Bölüm: Baba25. Bölüm: Arslanlar26. Bölüm: Üsteğmen Kırşan27. Bölüm: Kod Adı, Kızıl GölgeKİTAP KAPAĞI28. Bölüm: İmha Timi29. Bölüm: Baskın30. Bölümden Alıntı30. Bölüm: Operasyon Adı, Yok Et31. Bölüm: Esir32. Bölüm: Ölümün İntikamı33. Bölüm: Patlama34. Bölüm: Acının Gözyaşı35. Bölüm: Nabız36. Bölüm: Yüzbaşı37. Bölüm: Küçük Kız38. Bölüm: Karanlar39. Bölüm: Mavilim40. Bölüm: Küçüklüğümün Sözleri41. Bölüm: İs Kokusu📢42. Bölüm: Miraç43. Bölümden Alıntı43. Bölüm: Khatar44. Bölüm/Part144. Bölüm/Part245. Bölüm: Sarı Elbise46. Bölüm: Mesaj47. Bölümden Alıntı47. Bölüm: Acı48. Bölüm: Yemek49. Bölüm: Kurabiye50. Bölüm: Şüphe51. Bölüm: İsteme52. Bölüm: Geri Dönüş53. Bölüm: Pusu54. Bölüm: İntikam (1. Kitap Finali)MUTLAKA OKUYUN55. Bölüm: Al Bayrak56. Bölüm: Ölüm Birliği57. Bölüm: Birlikler, Kategoriler, Bölgeler58. Bölüm: Kırk Dokuz Gün59. Bölüm: Kurtuluş60. Bölüm: Kırşan61. Bölüm: Ragnar62. Bölüm: Video63. Bölüm: Bilinç Hattı64. Bölüm: Ejder Timi65. Bölüm: 14. Yaş ve 52 Gün66. Bölüm: Plaka
Hikayeyi Paylaş
Loading...