53. Bölüm

44. Bölüm/Part2

Estrella
birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

.
.
.

Şimdiki zaman
Armina'nın anlatımıyla,

Şirketin önüne geldiğimizde Sena arabayı durdurdu. Şirketin önündeki korumalardan bir tanesi kapımı açtı. Arabadan indiğimde Sena da indi ve anahtarı korumaya uzattı. O arabayı park etmek için sürücü koltuğuna geçerken, bizde binaya doğru adımlamaya başladık.

"Armina hanım," dedi Sena. Yürümeyi bıraktım ve ona döndüm.

"Efendim?"

"Özür dilerim." dedi. Kaşlarım çatıldı.

"Neden?" diye sordum.

"Size daha erken bildirmeliydim. Fakat bende bu sabah gördüm yeni kataloğu. Siz yokken toplantılara girmeme izin verilmedi." dedi. Kaşlarım daha da çatıldı.

"Ne demek, siz yokken toplantılara girmene izin verilmedi?" sinir katsayım gitgide artıyordu.

"Toplantılara girip gün sonunda sizi bilgilendirmek için not tutacaktım fakat Rıfkı bey katiyen izin vermedi. Ben-"

"Tamam Sena. Sıkıntı yok." dedim ve adımlamaya devam ettim.

Asansörün önüne geldiğimizde Sena tuşa bastı ve beklemeye başladık.

Asansör geldiğinde ise hızla asansöre adımladım. Sena çıkacağımız katın tuşuna basarken ben telefonumu çıkarttım. Gelen mesaja tıkladım.

Kağan A.

Kağan A.: Merhaba, Üsteğmen. Yüzbaşı diyeceğim yakında inşallah:) Resmi bir gitiş yaptım, neden öyle yaptım? Her neyse, ben kendimle çelişiyorum mavilim. Bol ver sen beni.

Kağan A.: Gerçi, adınıda öğrendim artık. Mavilim demek daha hoş.

Kağan A.: Armina,

Kağan A.: Bugün müsait misin? Bana bir sözün vardı hatırlatırım.

Yüzüm ifadesizdi ama heyecanlanmıştım. O anda Kağan'a sözü verdiğim anı anımsadım.

"Doktor," dedim. Bir bu eksikti, elim fena halde acıyordu. Öyle ki, kıpırdatamıyordum.

"Söyle mavili," dedi o da. Mavili, bana tanıdık geliyordu fakat çıkaramıyordum. Bu kavram, insanı huzurlu hissettiriyordu.

"Dikiş gerekli mi?" dedim.Bence gerekli değildi. Gerekliysede umrumda değildi. Canım o kadar çok yanıyordu ki, tek istediğim yatağa uzanıp acımın geçmesini beklemekti.

"Eğer yakın bir zamanda göreve gideceksen, dikiş atmak daha doğru olur. Çünkü aşırı derin bir kesik olmadığı için dikişle bir iki günde kaynar." dedi düşünceli bir sesle. Aynı zamanda elimi inceliyordu.

"Yarın sabah sekizde." dedim. Anlamamış gibi bir ifade vardı yüzünde.

"Ne yarın sabah sekizde?" dedi.

"Görev," dedim. Şaşkınlıkla konuştu.

"Ne? Nasıl? Bu elle, hele geçen gün dikiş attığım yarayla? Hayatta olmaz! O dikiş hadi biraz kaynamıştır, bu el?" dedi. Sesindeki endişeyi duymak hafifçe gülümsememe sebep oldu.

"Doktor, üstlerim böyle uygun gördü bitti. Zaten benim bir şeyim yok, her zaman olan şeyler. Alıştım." dedim. Acıya alışmak, zordu.

"Alıştın mı?" dedi.

"Evet." diye yanıtladım onu. Göz temasımız kesilmiyordu. Ne o bakışlarını çekiyordu gözlerimden, ne de ben.

"Acıya alıştın?" dedi korkarcasına. Heybetini gören biri onun böylesine korku dolu bir cümle kurduğunu duysa, şaşar kalırdı. Tıpkı benim gibi. Çok iriydi, ben 1.77 olmama rağmen yanında ilk okul çocuğu gibi kalıyordum.

"Evet doktor. Acıya alıştım, doğduğumdan beri yanımda olan tek şey o." Ağzımdan çıkanlar, beklemediğim sözcüklerdi. Ama doğruydu. Doktorun göz bebeklerinin titrediğini gördüm. Hafifçe kaşlarım çatıldı. Kısa bir anlığına bakışlarımı Savcı hanıma çevirdiğimde gözünden bir damla yaş düşmüş olması, kaşlarımın daha da çatılmasına sebep oldu.

"Bundan sonra bütün alışkanlıkların değişecek." dedi kararlılıkla.


"Anlamadım?" dedim.

"Acıya değil, mutluluğa alışacaksın." dedi. Kaşlarım alayla havaya kalktı.

"Nasıl olacakmış o?" diye alayla sordum. O ise ciddi bir şekilde beni yanıtladı.

"Benimle," dedi.

"Hep yanımda mı olacaksın yani? Bu bir söz mü? Çünkü ben sözlere inanmayı bırakalı çok oldu doktor." dedim. Korkuyordum, eğer beni kıracaksa hiç hayatıma girmesin istiyordum. Eğer beni bırakacaksa hiç söz vermesindi.

"Bu bir söz değil. Bu bir yemin. Bu bir bağlılık yemini. Şayet ölmezsem, daima yanında olacağım." dedi kararlılıkla. Sözleri; içimi ısıtmaya, kalbimi hızlandırmaya yetmişti.

"Daha adımı bile bilmiyorsun?" dedim sözlerini umursamıyormuş gibi.

"Adını bilmeme gerek yok, sen mavilisin." Bana hitap ettiği kelime, kendimi huzurlu hissetmemi sağlıyordu. Dudağımın kenarı hafifçe kıvrıldı. Fakat hemen yüzümü ifadesiz haline geri getirdim.

"Benim bir adım var! Neden bana mavili diyorsun?" dedim. Öyle bir söylemiştim ki, duyan 'mavili' kelimesinden nefret ettiğimi sanardı. Oysaki bana mavili diye hitap ettiğinden beri beni gülümseten bir lakaptı.

"Gönül isterki sonuna sahiplik eki getireyim ama onun için biraz zaman geçmesi lazım." dedi. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Kendimi zorladım ve ifadesizliğimi korudum.

"Öyle mi?" dedim.

"Öyle," dedi. Ve devam etti.

"Görev dönüşünde Ferdi babaya gidelim mi?" sorusu, bir kaç saniyeliğine bocalamama sebep oldu. Sonrasında şaşkınlıkla konuştum.

"İkimiz?" dedim.

"İkimiz, baş başa" dedi. İfademi hızla toparladım ve o an yapmak istediğim şeyi yapmak istedim. Kalbimden geçeni söylemek.

"Sağsalim dönersem neden olmasın?" dedim. Yüzüne çöken hüzüne an be an şahit oldum. Fakat doğru olan buydu, sağsalim dönersem.

"Dönersin." dedi. Daha çok kendini buna inandırmaya çalışıyor gibiydi.

"İnşallah." dedim. Fakat az önce söyledikleri zihnimde yankılanıyordu. Yavaş yavaş kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum. Konuyu dağıtmak adına bakışlarımı elime indirdim ve geri yüzüne çıkarttım.

"Yanında dikiş için gerekli şeyler yoktur diye düşünüyorum. Evde timin sağlıkçısı diker." dedim. O an aklıma gelenler derince yutkunmama sebep oldu. Ecel'e tabii söylemeyecektim, İki saat dırdırlarını çekmektense, hiç söylememek daha iyiydi. Fakat Efe'ye söylemek zorundaydım. Efe ağzıma sıçacaktı. Bıdı bıdı konuşacaktı. Şimdiden kendime sabır diliyordum. Yada kendim dikecektim. Böyle daha iyi olabilirdi.

"Mutlaka bakılsın eline." dedi. Hafifçe güldüm ve konuştum.

"Bir senin bana emretmediğin kalmıştı, sağ ol doktor." dedim.

"Emir değil, istek. Eğer ikimizden biri itaat eden taraf olacaksa bu daima ben olurum." Yutkundum. Kalp atışlarım daha da hızlandı. Eminim kalp atış sesimi duyuyordu. Yanaklarımın yanmaya başladığını hissedince oradan uzaklaşmak istedim. Fakat teklifini kabul ettiğimi hatırlatmayı da unutmadım.

"Görev dönüşünde konuşalım, doktor." dedim ve hızla arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım, dudağımın kenarındaki hafif tebessüm ve Kızarmış yanaklarımla.

Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Tanımıyordum, kimin nesiydi? Nasıl biriydi? Bilmiyordum. Fakat güvenmiştim.

"Armina hanım, buyrun." dedi Sena ve asansörün kapısını işaret etti. Gelmiştik.

Bu katta benim odam ve büyük bir toplantı salonu vardı. Sağdaki kapı toplantı salonuna, soldaki kapı ise benim odama açılıyordu.

Kapıyı araladım ve içeriye adım attım. Sena ise elinde dosyalarla arkamdan girmişti. Gördüğüm görüntüyle hafifçe gülümsedim. Rıfkı; en başa, benim koltuğuma oturmuştu. Toplantı yapıyorlardı. Beni görmeleriyle hepsinin sesi kesilmişti.

"Merhaba." dedim. Odadaki tek ses, Sena'nın ve benim ayağımdaki topuklulardan çıkan seslerdi.

Yanaş adımlarla masaya yaklaştım. Masanın bu taraftaki başında sandalye yoktu. Ellerimi masaya yasladım ve hafifçe eğildim.

"Hande hanım," dedim ve bakışarımı Hande'ye çevirdim. Telaşlı bir sesle konuştu.

"Buyurun Armina Hanım?" dedi.

"Bana toplantının saat kaçta olacağına dair bir mesaj atmıştınız?" dedim.

"Dokuz demiştim, efendim." dedi. Gülümsemem genişledi.

"Peki ya, saat kaç?" dedim.

"Yedi buçuk, efend-" Elimle masaya vurdum. Masadaki bütün içecekler, masanın üzerine döküldü. Masa hafifçe yamuldu, bir ayağı kırılmış olmalıydı. Umrumda değildi.

Masaya vurmamla nerdeyse hepsi korkuyla irkildi.

"Ben Yönetim Kurulu Başkanı değil miyim?" dedim.

"Bana haber vermeden bu şirkette kuş dahi uçamaz! Yeni koleksiyon çıkartmak ne demek?" dedim. Sesim oldukça sakindi. Fakat gözlerimden alevler çıktığına emindim.

"Armina Ha-" Seyit'in sözünü kestim.

"Kes!" diye bağırdım. Hala masaya dayalı olan ellerimi çektim ve koltuğuma doğru ilerlemeye başladım.

"Siz uzun süre gelmeyinc-"

"Benim olmadığım süreçte elbette koleksiyon çıkacak! Daha önce çıkarttıkta! Fakat bu koleksiyon, özellikle benim onaylamadığım çizimlerle öne sürülmüş!" dedim. Medyaya elbetteki bu çizimler girilmemişti fakat çizimler yapım aşamasına geçirilmişti.

Koltuğumun yanına gelince durdum.

"Sen ne hakla böyle bir işe girişirsin?" dedim bariton sesimle.

"Ben, karar verdim ve bitti." dedi.

"Öyle mi?" dedim.

"Öyle." diye yanıtladı.

"Kalk yerimden." dedim. Sert sesim, iddalı ifadesinin bozulmasına sebep oldu.

"Herkes dışarı." dedim. Herkes hızla odadan ayrıldı. Masadaki bütün dosyalar ıslanmıştı. Bu yüzden kimse onları almamıştı. Ya da panikledikleri için. Herkes çıkmıştı, bir kişi hariç. Sena.

"Benim çizimlerimi çaldın?" dedim. Yakasından tuttuğum gibi ayağa kaldırdım ve bedenini duvara yasladım.

"Armina,"

"Bana adımla hitap edebileceğini sana düşündüren nedir?" dedim ve yakalarını bıraktım. Bir elimle boğazına yapıştım.

"Bana bak," dedim kulağına doğru.

"Seni, öldürürüm." dedim.

"Asistanımı toplantılara almıyorsun. Yetmiyor, arkamdan iş çeviriyorsun. Sen bunları anlamayacağımı sanacak kadar aptalsın." dedim. Boğazını daha da sıktım. Yüzü kıpkırmızı oldu. Nefes alamıyordu.

"Bir daha benim arkamdan iş çevirmeye kalkarsan," dedim ve boğazındaki elimi çektim.

"Nefesini gerçekten keserim. Sonsuza kadar." dedim ve arkamı döndüm. Başımla Sena'ya yürümesini işaret ettikten sonra hızla kapıya yöneldi ve kapıyı açtı. Toplantı salonundan çıktık. Odama doğru ilerlediğim sırada durdum.

"Beş dakikaya odamda ol Sena." dedim.

"Tabii efendim." dedi ve asansöre doğru ilerlemeye başladı. Bense odamın kapısını açtım ve içeri geçtim. Masama yöneldiğin sırada masamın üzerinde gördüğüm şey, derince yutkunmama sebep oldu.

.
.
.

~1358 kelime~

Merhabalar!

Nasılsınız, iyisinizdir inşallah.

Part2'yle karşınızdayım! Uzun zamandır Kağan Armina sahnesini Armina'nın ağzından yazmak istiyordum, bu bölüme nasipmiş.

O sahne Gökçe'nin anlatımıyla 26. Bölümde geçiyordu göz atmak isteyenler için.

Canım okurlarım, destekleriniz için hepinize teşekkür ederim. İyi ki varsınız!

Unutmadan, yazım hatalarım varsa affola!

Geldik benim en merak ettiğim kısma!

44. Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻

‼️Yorumlarınızı ve yıldızlarınızı lütfen benden esirgemeyiniz🥹

Bir sonraki bölüme kadar, sağlıcakla kalın!

Bölüm : 01.12.2024 23:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Estrella / SANGRE ROJA / 44. Bölüm/Part2
Estrella
SANGRE ROJA

99.74k Okunma

8.81k Oy

0 Takip
77
Bölümlü Kitap
GİRİŞ1. Bölüm: Sangre Roja2. Bölüm: Operasyon3.Bölüm: Hastane4.Bölüm: Geçmişin Acılı İzleri5. Bölüm: Verilen İlk Şans6. Bölüm: Begah Karan7. Bölüm: Evin Prensesi8. Bölüm: Kardeş9. Bölüm: Doğum Günü10. Bölüm: İkizim11. Bölüm: Havaalanı📢DUYURU📢12. Bölüm: Bağ13. Bölüm: Mavili14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri15. Bölüm: AlyaKarakter Tanıtımı-116. Bölüm: İçtima17. Bölüm: Yalancı18. Bölüm: İnternational Capture Organization19. Bölüm: Anne20. Bölüm: Bilinmeyen Zamanlar21. Bölüm: Sus22. Bölüm: Aile YemeğiD.T.’den Sevgilerle23. Bölüm: Bomba24. Bölüm: Baba25. Bölüm: Arslanlar26. Bölüm: Üsteğmen Kırşan27. Bölüm: Kod Adı, Kızıl GölgeKİTAP KAPAĞI28. Bölüm: İmha Timi29. Bölüm: Baskın30. Bölümden Alıntı30. Bölüm: Operasyon Adı, Yok Et31. Bölüm: Esir32. Bölüm: Ölümün İntikamı33. Bölüm: Patlama34. Bölüm: Acının Gözyaşı35. Bölüm: Nabız36. Bölüm: Yüzbaşı37. Bölüm: Küçük Kız38. Bölüm: Karanlar39. Bölüm: Mavilim40. Bölüm: Küçüklüğümün Sözleri41. Bölüm: İs Kokusu📢42. Bölüm: Miraç43. Bölümden Alıntı43. Bölüm: Khatar44. Bölüm/Part144. Bölüm/Part245. Bölüm: Sarı Elbise46. Bölüm: Mesaj47. Bölümden Alıntı47. Bölüm: Acı48. Bölüm: Yemek49. Bölüm: Kurabiye50. Bölüm: Şüphe51. Bölüm: İsteme52. Bölüm: Geri Dönüş53. Bölüm: Pusu54. Bölüm: İntikam (1. Kitap Finali)MUTLAKA OKUYUN55. Bölüm: Al Bayrak56. Bölüm: Ölüm Birliği57. Bölüm: Birlikler, Kategoriler, Bölgeler58. Bölüm: Kırk Dokuz Gün59. Bölüm: Kurtuluş60. Bölüm: Kırşan61. Bölüm: Ragnar62. Bölüm: Video63. Bölüm: Bilinç Hattı64. Bölüm: Ejder Timi65. Bölüm: 14. Yaş ve 52 Gün66. Bölüm: Plaka
Hikayeyi Paylaş
Loading...