⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️
.
.
.
7 saat 30 dakika sonra
Sabah saat 07.00 sularında
Armina'nın anlatımıyla,
Üstümü son kez kontrol ettim, tamamdım. Yüzümde iki kat maske vardı. Maskelerin göz kısmı boşluktu. Gözlerime kahverengi lens takmıştım. Sadece gözlerim görünüyordu. Göğüslerimi belli olmayacak şekilde sarmıştım. Maskemin içinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin temin ettiği ses değiştirici cihaz vardı.
Son kez üstüme baktım ve evden çıktım. 1 saat kadar önce timle vedalaşmıştım. Yani onlar öyle zannediyordu. Telefonuma gelen mesajla hızla mesaj uygulamasını açtım.
Dişi kurdum: Kuzum bindin mi uçağa?
Hemen cevap yazdım.
Bindim, bindim. Aklınız kalmasın. 10 dakikaya kalkarız.
Siz ne yaptınız?
Hemen cevap geldi.
Dişi kurdum: İyi iyi bebişim. Bizde Kızıl Gölgeyi bekliyoruz. İster istemez heyecanlandık hepimiz. Sen sormadan söyleyeyim, Alaca yanımda.
Tamam bir tanem, allaha emanet ediyorum sizi. Sağsalim dönün hepiniz inşallah.
Dişi kurdum: Sende allaha emanet ol ikiz.
Telefonumu kapattım ve evden çıktım. Şimdi havaalanının önüne gitmem ve sanki bu şehire yeni gelmişim gibi askeri bir araca binip askeriyeye gitmem gerekiyordu.
Kendi arabamla gitmeliydim ki herkes benim gerçekten tatile gittiğimi düşünsün. Arabama bindim ve havaalanına doğru sürmeye başladım.
Yaklaşık on beş dakika sonra havaalanındaydım. Arabamı otoparka otoparka ettim ve otoparkın içindeki girişe doğru yürümeye başladım. Beni gören insanların şaşkın ve ilgili bakışlarını görüyordum. Yanıma 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu koşturudu. Önümde durdu.
"Merhaba Asker!" dedi sevinçle. Onun önünde diz çöktüm. Sesimi değiştirmeye gerek duymadan konuştum.
"Merhaba." dedim.
"Aa sen Asker Abla mısın?" dedi. Çok gizli bir sır veriyormuş gibi kulağına fısıldadım. Aslında bu zaten çok gizli bir sırdı fakat o bunu bilmesede olurdu.
"Evet şirine, ama kötüleri yenebilmem için kız mı erkek mi olduğumu kimsenin bilmemesi gerekiyor." Heyecanla konuştu.
"Merak etme! Ben kimseye söylemem! Bende Polis olmak istiyorum biliyor musun!?" dedi. O kadar tatlıydı ki, onu içime sokasım gelmişti.
"Oo, Polis ha? Eminim ki çok başarılı bir polis olacaksın."
"Teşekkür ederim!" dedi. Gülümsedim ama o görmedi.
"Şimdi benim gitmem gerekiyor polis hanım, belki tekrar karşılaşırız?" dedim. Heyecanla konuştu.
"Olur olur! Benim babam ve annem, öğretmen bu şehirde biliyor musun? Yeni atandı ikiside. O yüzden geldik buraya! Bende burda birinci sınıfa başlayacağım! Annem ve babam benim öğretmenim olacak!" dedi sevinçle.
"Nerde annenle baban bakalım?" Heyecanla arkasını gösterdi. Bizi gülümseyerek izleyen çifte kaydı bakışlarım. Küçük kıza geri döndüm.
"Ne kadar da güzeller." dedim.
"Evet!" dedi.
"Adın ne senin ufaklık?"
"Ferda asker abla." sonlara doğru sesi kısılmıştı. Güldüm.
"Asker abla," dedi.
"Efendim?"
"Ben seni çok sevdim." Sesi öyle masumdu ki, onu yanımdan ayırmak istemedim o an. Saatlerce onunla sohbet etsem sıkılmazdım. Çocukları gerçekten çok seviyordum. Anne olmak, en çok korktuğum ve en çok isteğim şeydi.
"Bende seni çok sevdim Ferda." dedim.
"Kızım! Hadi buraya gel!" diye bağırdı kızın annesi.
"Benim gitmem gerekiyor! Sonra görüşürüz!" dedi ve yanağımı öptü. Kıkırdadı. Ellerimle saçlarını okşadım.
"Görüşürüz Ferda, görüşürüz." dedim. Arkasını döndü ve annesine doğru koştu. Annesi onu kucağına aldı. Ferda bana gülümseyerek el salladı. Bende ona el salladım.
Onlar havaalanının çıkışına doğru yürürlerken, bende girişine doğru yürümeye devam ettim.
Havaalanının girişine geldiğimde konuşmadan kimliğimi gösterdim. Güvenlik konuştu.
"Buyrun geçin komutanım." dedi. Başımla onayladım. Kenardan geçtim. Daha sonrasında beni almaya gelecekleri çıkışa doğru yürümeye başladım.
"Vallaha sırf formaliteden buralara kadar geldim, ne gerek vardı ya! Of! Hayır kim anlayacak benim havaalanından çıkmadığımı? Kendim çıktım geldim derdim. Allah Allah. Her neyse, emir demiri keser." kendi kendime sessizce söylendiğim sırada havaalanının çıkışına ulaştım.
Altı tane asker beni bekliyordu. Onlara doğru yürüdüm. Asker selamı verdiler.
"Hoş geldiniz." dediler hep bir ağızdan. Cihazın düğmesine tıkladım.
"Hoş buldum." Sesim fazlasıyla kalınlaşmıştı.
"Buyurun," dedi askerlerden birisi. Hepsi beni inceliyordu.
Kafamla onayladım ve havaalanının çıkışına doğru yürümeye başladık.
Havaalanından çıktık ve askeri araca ilerledik. Hiç birinden çıt çıkmıyordu.
Arabaya bindik ve arabanın sürücü koltuğundaki asker arabayı sürmeye başladı.
"ze ne diye hitap etmeliyiz?" dedi içlerinden biri. Konuştum.
"Kod adı, Kızıl Gölge." dedim. Sesim sertti. Askerlerin hepsi beni başlarıyla onayladı. Cama çevirdim bakışlarımı. Bir kaç dakika sonra bir askerin sesini duydum.
"Kızıl Gölge," dedi. Efendim dercesine yüzüne baktım.
"Biz, hepimiz. Yani sadece altımız değil. Tanıdığımız, tanımadığımız tüm askerler seninle gurur duyuyor. Biz bunu sana söylemek istedik."
"Benimle değil, hepimizle gurur duyun. Türk Silahlı Kuvvetlerinin herhangi bir askeriyim ben." dedim. Farklı bir asker söze atıldı.
"Öyle deme, yaptıkların... Kara Harp okulunun son senesindeydim. Senin İspanyada ki ilk görevini hepimiz duymuştuk. Hepimiz seninle tanışmak istiyorduk. Senden bir şeyler öğrenmek. O gün dedi. ki, onun gibi olacağım. Vatanım için, atalarım için, milletim için sözümü kırpmadan her şeyi yapacağım. Sözüyle çıktım ben yola. Sen ve senin gibi askerlerimizin başarısıyla kuvvetlendim, şehit haberleriyle hırslandım."
"Kara Harp Okuluna girmeyi küçüklüğümden beri istiyordum. İçimdeki vatan aşkı, her şeyden büyüktü. Tek gayem Vatanım için, atalarım için, milletim için sözümü kırpmadan her şeyi yapmaktı." Nefes aldı ve devam etti.
"Ejder Timi öyle büyük bir şeyi başardı ki, hem de o kadar az kişiyle. Belki şehit düştüler, belki hala yaşıyorlar ama başardılar. Ve daha binlerce askerimiz, neler yaptı bu vatan uğruna. Dedim ki bu vatanın evlatları bunu başardıysa, bizde başarabiliriz. Şehitlerimizin yaptıklarını devam ettirebiliriz. Şehitlerimizin yanlarına, gururla gidebiliriz bir gün. 'Sizin emanetinize biz sahip çıktık komutanım.' diyebiliriz yanlarına gittiğimizde. Belki de bugün, sen ve senin gibi bu vatan için var gücüyle savaşan askerleriniz sayesinde buradayım, burdayız." dedi.
Gülümsedim. Ama o görmedi. Hiç biri görmedi. Ama ben kocaman gülümsedim. Gülümsedim, çünkü bu vatan böyle evlatlara sahip oldukça kolay kolay yıkılmazdı.
"Ne diyeceğimi bilmiyorum, ama sizlere örnek olabildiysem ne mutlu bana. Bu vatan, sizler gibi evlatlara sahip olduğu sürece ayakta kalacaktır." dedim. Ve bir daha konuşmadık. Askeriyenin önüne geldiğimizde askeriyenin kapılarını açtılar ve araç içeriye girdi. Nizamiyenin önünde durdu. Kapılar açıldı. Askerlerin hepsi indi. Ben kalmıştım. Bende araçtan indim. O sırada karşıda bekleyen albayı, Eceli ve Alacayı gördüm.
Albay dışında hepsi bana meraklı gözlerle bakıyordu. Onlara doğru yürümeye başladım. Beni almaya gelen altılı arkamda yürüyordu. Albayım önüne gelince hazır ola geçtim, sağ elimle asker selamı verdim. Ve gür bir sesle konuştum. Ses değiştirici her daim aktifti zaten.
"Kod adı, Kızıl Gölge! Emredin komutanım!" dedim. Albay konuştu.
"Hoş geldin Kızıl Gölge."
"Sağ ol!"
"Bir saat sonra Harekat odasında olalım." dedi Albay.
"Emredersiniz Albayım." dedim ve rahata geçtim.
"Alaca, Ecel. Kızıl Gölge'yi Tim odanıza götürün."
"Emredersiniz!" dediler hep bir sesten. Albay arkasını dönüp içeriye girene kadar hepimiz rahatta bekledik. Albay içeriye geçince esas duruştan çıktık.
"Kızıl Gölge," dedi Miraç Üsteğmen. Bakışlarımı ona çevirdim.
"Ben Alaca Timinin tim komutanıyım." dedi. Kafamla onayladım. Bakışlarım Timime döndü.
"Sizin komutanınız kim?" Sert sesimle konuştum. Asena bir adım öne çıktı.
"Bizim komutanımız şu anda göreve çıkabilecek durumda değil Kızıl Gölge, Ben Ecel Timinin Yardımcı Komutanıyım." Onuda başımla onayladım.
"Kantine gidelim mi?" dedi Efe. Efe ve yemek. Ayrılmaz ikili. Sırf onun canı istiyor diye onayladım.
"Gidelim, bir şeyler yiyin sonrada harekat odasına geçeriz."
"Anlaşıldı!" dediler hep bir ağızdan ve kantine doğru yürümeye başladılar. Miraç Üsteğmen yanımda kaldı ve eliyle kantinin olduğu tarafı gösterdi. Yürümeye başladık.
Kantine geldik, Hepsi bir şeyler yedi. Ben sabah yemiştim, aç değildim. O yüzden bir şey yemedim. Zaten maskemi çıkaramazdım.
On beş yirmi dakika sonra kalktık masadan. Yemek boyunca konuşmamıştım. Sadece oturmuştum. Yürümeye başladığınız sırada Alacadan biri konuştu. Kim olduğunu görmedim.
"Kızıl Gölge,"
"Hı?"
"Neden hiç bizimle konuşmuyorsun?" dedi merakla.
"Görev boyunca bol bol konuşacağız, şimdiden konuşmaya başlamayalım. Ayrıca sabah sabah konuşamam." dedim. Başıyla onayladı. Harekat odasının önüne gelince durduk. Kapıyı çaldım.
"Gir," Albayın sesini duymamla kapıyı açtım. İçeriye girdik.
"Geçin çocuklar." Albayın karşısındaki koltuğa oturdum. Masanın etrafınada Alaca ve Ecel oturdu.
"Çocuklar hızla söze gireceğim." dedi Albay.
"Kızıl Gölge komutasında, sadece bu göreve değil. Bir çok göreve gideceksiniz."
"Şu an Yüzbaşının timi toplanmadı. Bu operasyonda onlar olmayacak. Destek ekibe ihtiyacınız olursa. Deniz Kuvvetleri Amfibiler Bölüğünden Ateş Timi gelecek." Hem Deniz, hem kara askerlerinin olduğu bölüktü. Amfibiler bölüğü. Ateş Timiyse daha önce duyduğum bir timdi. Duyduğuma göre çok iyi bir timdi.
"Bu süreçte, üç tim birleşecek. Yani Ecel ve Alaca değil, İmha Timi olacaksınız."
"Tim komutanı Kızıl Gölge. Şimdiye kadar olduğu gibi kimliği gizli kalacak." dedi bakışları bana döndü.
"Kızıl Gölge,"
"Emredin komutanım." dedim.
"Kimliğin gizli kalacak, şimdiye kadar olduğu gibi. Lakin ilerki süreçte ne olur, bilemem." Başımla onayladım.
"Şimdi, operasyon detaylarına gelecek olursak," Albay ayağa kalktı. Bir sağa bir sola yürümeye başladı.
"Helikopterle, Antalya sınırına bırakılıcaksınız. Ordan Deniz Kuvvetleri eşliğiyle gemilerin o saatte olacağını planladığımız koordinatlara gideceksiniz. İki gruba ayrılacaksınız."
"Gemilere Alt güverteden gireceksiniz. Birinci grup ilk gemiye patlayıcı yerleştirdikten sonra Deniz Kuvvetlerinin gemisine geri dönecek."
"Bu sırada diğer grupta ikinci gemiye patlayıcıları yerleştirecek."
"Ve sizde gemiye geri döneceksiniz. Bütün gemilere patlayıcaları yerleştirdikten sonra geminize dönüp gemilerin hepsini patlatacaksınız."
"O gemilerde, önemli isinler var. Dosyayı yolda incelersiniz. Onlardan birini ve ya bir kaçını canlı ve ya cansız ele geçirirseniz harika olur."
on beş yirmi dakika daha operasyon ayrıntılarını konuştuktan sonra plan hazırdı.
"Operasyon adı, Yok et."
"Allah hepinize kolaylık versin çocuklar."
'"Sağ ol!"'
.
.
.
~1478 kelime~
Merhabalar!
Nasılsınız iyisinizdir inşallah.
Yeni bölüm 3 günde geldi ve daha uzun bir şey bekliyordunuz ama bu hafta sınavım vardı.
Yine de size bölüm hazırlamaya çalıştım bebeklerim.
Anlayışınız için çok teşekkür ederim.
Yazım hatalarım varsa affola.
ŞİMDİ GELELİM EN EN EN MERAK ETTİĞİM KISMA!
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻
Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
99.74k Okunma |
8.81k Oy |
0 Takip |
77 Bölümlü Kitap |