30. Bölüm

28. Bölüm (FİNAL)

A
azberbatxlw

Bölüme geçmeden önce size neden final kararı aldıgımdan bahsedeceğim.

Biliyorsunuz, Kanatsız Kuşlar benim ilk göz ağrım, onu böyle geçiştirilmiş bir sonla bitirmek istemezdim, ama sürekli yaşadığım sağlık sorunları nedeniyle bir kurgum için erken final kararı vermem gerekiyordu, oda maalesef kanatsız kuşlar oldu 😔.

Olaylar çok yarım oldu, hiç bir şey tam yaşanmadı, Lara-Barbaros ve Büşra-Kartal (kara) aşkını tam okuyamadık, yan karakterler Berfu ve Altuğ'u da çok okuyamadınız, bende böyle bir şey olmasını istemezdim ama elinde sonunda öyle ya da böyle final olacaktı.

Belki bambaşka kurgularda onlarla karşılaşırsınız, kanatsız kuşlar bitmiş olabilir ama onlar başka başka kitaplarda karşımızda olacak.

Neyse, veda konuşmamın sonuna geldim, bu son bölüm olacak tadını çıkararak okuyun, sizlere karşı bir hatam olduysa affola.

Hakkınızı helal edin, benimki sizden yana helaldir, kendinize çok iyi bakın ☺️.

Sizi çok kısa bir final bekliyor, haberiniz olsun.

Çok sevgili yazar'ınızdan sevgilerlee ☘️.


Yazar'ın Ağızından;

Bir zamanlar içinde kalbur saman içinde, bir kuş varmış, neşeli bir şekilde gökyüzünde kanatlarını çırparak uçuyormuş.

Yere atılmış bir ekmek parçası görmüş, yemek için yere konmuş, o sırada bir çocuk gelmiş ve kuşun kanadına ayağıyla basıp kırmış.

Kanadı kırılan kuş acılar içinde ötmeye başlamış, çocuğun annesi olanları görmüş hemen çocuğunun yanına gelmiş ve ona "Bunu neden yaptın ?"diye sormuş.

Çocuk kafasını mahcup bir şekilde önüne eğmiş, "İsteyerek yapmadım anne, görmedim yanlışlıkla kanadına bastım" demiş.

Kuş hâlâ acı içinde ötüyormuş, çocuk bir umutla annesine "Anne, onun canını çok acıttığım için pişmanım, özür dilesem beni affeder mi ?" diye sormuş.

Annesi "Affedemez anneciğim, ama onun kanadını sararsan iyileşir ve ait olduğu gökyüzüne gidebilir, bak biz ne yapalım kuşu evimize götürelim onu besleyelim, o zaman çok mutlu olur" demiş.

Çocuk sevinçle annesine "Olur, hemde çok güzel olur !" demiş.

Annesi bir eline kuşu aldı diğer eliyle ise çocuğunun elini tuttu ve yürümeye başladılar.

Çocuk yaptığı hatasını telafi edebileceğinin mutluluğuyla hoplaya zıplaya yürüdü.

Ama kanadını kırdığı kuşun eskisi gibi olamayacağını, kanadı sarılı olsa bile acıyacağını bilmiyordu.

Bilmiyordu ki kırılan bir şey onarılsa bile eskisi gibi olmazdı.


Lara'nın Ağızından;

7 Ay önce birisi bana 'Barbaros'u affedip onunla evleneceksin' deseydi hayatta inanmazdım.

Ama gerçekti, sonunda evleniyorduk işte, bir sürü imtihandan geçtik ve kazandık, evet ! evet ! biz kazandık arkadaşlar.

Siz şimdi bu süre zarfında neler olduğunu merak ediyorsunuzdur, o zaman hemen anlatayım.

Abim Ali ile Mercan Ablam uzun uğraşlar sonucu evlenmişti birbirleriyle, şimdi ise iki kişilik ailelerini büyütüyorlardı, Mercan abla 4 aylık hamileydi, ikisinin bir kızları olacaktı.

Helin'se Berfu'yu öldürdüğü için tutuklanmıştı, merdiven trabzanlarından itmişti onu acımasızca, sebebi ise onun yaptığı bir sahtekarlığı ortaya çıkmasıydı, Hacer teyze ise günlerce kızının ölümüne ağlamıştı, Boğaç ise Helin'in tutuklanması için tüm gücünü kullanmıştı ve başarmıştı.

Haa, hazır Boğaç demişken ondan da bahsedeyim biraz, oğlu Berat'ın annesiz kalmaması için bizim Hüma ile evlenmişti, mutlu muydular ?, kesinlikle !.

Büşra ve Kartal ise ilk başta birbirlerinden kaçmışlardı ama sonra birbirlerine olan aşklarını fark etmişlerdi, Büşra Kartal'dan boşanmaya kalktığında ise hamile olduğunu öğrenmişti, kendisi de biliyorudu bu duyguyu, bebeğine de tattırmadı ve kocasına bir şans verdi, şimdi ise 7 aylık hamileydi, onların da bir kızı olacaktı, ikiside çok heyecanlıydı.

Babam ve Babannem'i kaybetmiştik, ama onların ruhu hep bizlerle beraberdi, öyle söylemişti Şirin teyze, bende 'ölünün arkasından çok ağlanmaz' sözüne dayanarak fazla ağlamamıştım, Barbaros ise bu süreçlerde hep bana destek olmuştu.

Neyse, biz şimdiki zamana dönelim arkadaşlar.

Şu anda karşımdaki aynada bembeyaz gelinliğimle kendime bakıyordum, itiraf ediyorum ki güzel olmuştum.

Gelin odasının kapısı çalındı, gelen Barbaros'tu "Gelebilir miyim gelin hanım ?" diye sordu.

Gülerek "Evet gelebilirsin damat bey !" dedim.

Barbaros kapıyı açtı ve içeriye girdi, şaşkınlıkla "çok güzel olmuşsun Lara'm" dedi.

Utanarak "Teşekkür ederim, sende çok yakışıklı olmuşsun Barbar'ım" dedim.

Barbaros girmem için kolunu uzattı, "Gidelim mi ?" diye sordu.

Kendimden emin bir şekilde Barbaros'un uzattığı koluna girdim, "Gidelim" dedim ve Barbaros'la birlikte aşağıya indik.

1 dakika sonra nikahımızı kıydık, artık resmi olarak evliydik yani biz Barbaros Şahin ve Lara Şahin'dik.

Şimdi ise Barbaros'la beraber gülümseyerek piste dans eden insanlara baktık, sonra ise son kez birbirimize baktık.

Ve beklenmeyen bir şey oldu, bir kadın çığlık atarak merdivenlerden aşağıya düştü.

Herkes koşarak düşen kadın'ın başına toplandı.

Kartal "Büşra !, Büşra'm aç gözlerini !" insanlara döndü "Ambulans çağırın !, hemen biriniz buraya ambulans çağırsın !" tekrar Büşra'ya döndü "Dayan Büşra'm nolur dayan !" elini Büşra'nın karnına koydu "Kızımız için dayan nolur !" dedi çaresizce.

Büşra acı içinde yutkundu, hiç bir şey söyleyemedi, kanlar içindeydi her yeri, durumu ağırdı yani.

Barbaros hızla kardeşinin yanına geldi, "Kardeşim dayan bak ambulans geliyor !, iyileşeceksin sen bırakma kendini sakın !" dedi endişeyle.

Büşra zorlanarak "Abi c-canım ç-ç-çok yanıyor" elini yavaşça kaldırdı ve şiş karnının üzerine koydu "K-kızımı da h-hissetmiyorum ona b-bir şey olmuş mudur s-sence abi ?" diye sordu.

Barbaros "Yok be ne olacak ona birşey, senin kızın o, annesi gibi inatçıdır o da, dayan nolur kardeşim !" dedi gözleri dolarak.

Büşra bir eliyle kocasının elini tuttu, karnındaki diğer eliyle ise Barbaros'un elini tuttu, acıyla derin bir nefes aldı ve gözleri kapandı.

Kartal bağırarak "Büşra !" dedi.

Birkaç dakika sonra ambulans geldi, paramedikler Büşra'ya bakmaya başladı, paramediklerden biri "Şu anda saat kaç ?" diye sordu.

Diğer paramedik kolundaki saate baktı, "Saat 21.00, ne oldu ki ?" dedi merakla.

Paramedik yutkunarak "Hastayı kaybettik, ölüm saati 21.00" bize dönerek "Başınız sağolsun" dedi.

Kartal ağlayarak "Büşra !, uyan kalk Büşra !, bırakma bizi nolur !, yapma bunu bize !, bizi sensiz bırakma !" dedi.

Şirin teyze olduğu yere çöktü, yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu, canı yanıyordu onun, evladını biricik kızını kaybetmişti, anlayamazdık acısını.

Barbaros'un yüzüne sessizce sıcak gözyaşları döküldü, hiç bir şey diyemedi, sadece sessizce saçlarını ve yüzünü okşadı kardeşinin son kez.

Paramedik "Ama bebeği yaşıyor, sezeryanle alınması lazım" dedi.

Kartal "Peki, gerekeni yapın" dedi sesi titreyerek.

Paramedikler Büşra'yı sedyeye koydu ve ambulansa bindirdiler, Kartal'da ambulansa bindi ve sirenleri çalarak hızla hastaneye gittiler.

Ve mutlu günümüz Büşra'nın ölümüyle son buldu, asıl her şey bizim için bundan sonra başlayacaktı, bunu hiç kimse bilmiyordu.

5 Yıl Sonra

Yazar'ın Ağızından;

Kardeşi Büşra'nın ölümünden sonra Barbaros tamamen aklını yitirmişti, sürekli kardeşinin hayaleti ile yaşıyordu, her şeyden kendini suçluyordu 'eğer kardeşini intikam hırsıyla doldurmasaydı böyle şeyler olmayacaktı' diye.

Karısı Lara onu kimseye zarar vermemesi için kliniğe getirmişti, kocasının iyileşip geri geleceğini biliyordu çünkü.

Barbaros ise karısına kızımıyordu, aksine en doğrusunu yaptığını düşünüyordu, tek üzüldüğü şey biricik kızı Leya'yı görememesiydi çünkü onsuz büyümüştü, kendi yaşadığı kaderi şimdi kızı yaşıyordu, işte en çok buna idi kızgınlığı.

Kardeşi Büşra'yı kaybetmişti ama onun küçük minyatürü Hümeyra Kübra ile teselli bulmuştu, gece karası saçları deniz mavisi gözleriyle tam anlamıyla annesine benzemişti, şimdi ise babasıyla beraber Londra'ya yerleşmiş orada yaşıyorlardı.

Bunları ona karısı Lara anlatmıştı, 'kızı Leya'nın hep ona benzediğini söylüyordu, sapsarı saçları masmavi gözleri ile tam onun kız versiyonu olmuştu.

Yeğeni Kübra ve Kızı Leya'ya olan özlemi büyüktü, bu klinikten çıktığı zaman onlarla bol bol vakit geçirecekti, buna adı gibi emindi.

Masumca "Beni mi düşünüyorsun abi ?" diye sordu Büşra'nın hayaleti.

İşte yine başlıyordu, kendini olanların suçlusuymuş gibi hissettirecekti yine !.

Oradaydı Büşra'nın hayaleti, öldüğü gün giydiği beyaz elbise vardı üzerinde hâlâ kanları üstündeydi, yüzü sararmış, gözleri ve duyguları daha da hissizleşmişti, eskiden yaşayan bir ölüydü Büşra, öyle derdi kendine işte asıl şimdi ölmüştü, biri 5 yaşındaki sahte ölümü diğeri ise 25 yaşındaki gerçek ölümüydü.

Sahte ölümü Menderes Eyüboğlu gerçek ölümü ise Nazmiye Eyüboğlu tarafından olmuştu.

Nazmiye'nin amacı ise Büşra'yı öldürüp kızı Hüma'yı sırf parası için Kartal'la evlendirmekti, ama Kartal karısından başka hiçbir kadının yüzüne bile bakmazdı, ne yaşarken ne de öldüğünde o kadar sadıktı karısına olan aşkına.

Barbaros gülümsedi karşısındaki hayalete "Evet seni düşünüyordum kardeşim" dedi.

Büşra'da gülümsedi "Eğer ben hayatta olsaydım burada olur muydum diye düşünüyorsun, ya da karın ile kızını düşünüyorsun abi" dedi.

Barbaros "Olmazdım abicim, sen yaşasaydın burada olmazdım, karımla kızımın yanında olurdum" dedi.

Büşra "Benim ailemi dağıtıp birde utanmadan kendi aileni mi düşünüyorsun ?, senin kızına yazıkta benimkine değil mi ?, senin yüzünden annesiz kaldı, dayısının intikam hırsı yüzünden oldu bütün bunlar, şimdi bide mutlu bir aile peşindesin öyle mi abi ?" diye sordu hissizce.

Barbaros artık sabredemedi, "Yeter artık Büşra !, yapma şunu artık bana, suçlama beni abim !, dayanamıyorum artık anlıyor musun ?, bıktım ! yapmadığım şeyin bedelini ödemekten yoruldum, bırak artık yakamı ne olur !" dedi öfkelenerek.

Büşra hâlâ hissizdi abisinin ona dedikleri işlememişti bile, "Keşke o gün benimle birlikte sende ölseydin abi, keşke beni yanlız bırakmasaydın" dedi.

Barbaros'un gözleri doldu "Keşke" diyebildi sadece, ve Büşra'nın hayaleti ortadan kayboldu.

Barbaros ağır adımlarla yatağına uzandı, cam tarafına doğru bakan tarafa döndü ve verilen ilaçların etkisiyle uyudu.

2 dakika sonra odasına karısı Lara Şahin geldi, kocasının yanına oturdu ve sarı saçlarını yavaşça okşamaya başladı, "Barbar ben geldim, özledin mi bizi ?" diye sordu kocasına.

Barbaros duyduğu bu sesi tanımıştı hemen, canından çok sevdiği karısıydı bu, ilaçların etkisi o kadar ağırdı ki gözlerini bile açamıyordu sadece duyabiliyordu.

Lara gülümseyerek "Bizi özlediğini biliyorum Barbaros" dedi.

Elini kocasının yüzüne getirdi Lara "Nasılsın iyi misin ?" diye sordu.

Barbaros yine cevap veremedi karısına.

Lara yine gülümsedi "Biz iyiyiz merak etme sakın, aslında Leya ile beraber geldik ama güvenlikker onu içeriye almadı, çok üzüldü biliyor musun ?" dedi.

Barbaros duyduğu şey ile sinirle yatağının çarşafını sıktı, çok özlemişti kızını.

O sırada pencerenin önündeki beyaz kuş kanatlarını çırparak uçtu.

Lara uçan kuşu gördü, kocasının kulağına eğildi, kendinden emin bir şekilde "Merak etme Barbar yakında senle bu kuş kadar özgür olacaksın, senin de kırılan kanatların iyileşecek" kocasının dudaklarına yaklaştı "Ve kafesinden çıkacaksın söz veriyorum sana" dedi.

Barbaros ağır bir şekilde yatağında doğruldu, halsizce "Bende sana söz veriyorum Lara'm, kanatlarımın iyileşmesi için elimden gelenin fazlasını yapacağım ve o kafesten çıkıp yanınıza geleceğim, söz veriyorum !" dedi, karısının dudaklarına yapıştı ve öylece kaldılar.

Bir zamanlar içinde kalbur saman içinde bir kuş varmış, bu kuş zamanında insanlar tarafından parçalanan babasının intikamını almak istemiş, bir telde beklemeye başlamış.

O sırada durduğu demir teline bir genç kız yaslanmış, o kız babasını parçalayan insanların ailesindenmiş, kuş bunu fırsat bilip tam kızı parçalamak için uçuşa geçecekken bir anda gelen elektrik akımına kapıldı ve hızla yere çakıldı.

Genç kız koşarak kuşun yanına gitti ve kucağına aldı, "Merak etme iyi olacaksın, sakın pes etme !" dedi fısıldayarak.

Kız hemen bir taksi çağırmış ve kuşu veterinere götürmüş.

Veteriner gerekli müdahaleyi yapmış, kanatlarından biri sarılmıştı, canı yanıyordu, ama asıl canını yakan şey kanadının acısı değildi vicdanının acısıydı, kanadı iyileşecekti belki ama vicdanının acısı asla geçmeyecekti bunu çok iyi biliyordu...


~SON~






Bölüm : 02.04.2025 08:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...