29. Bölüm

27. Bölüm

A
azberbatxlw

Yazar'ın Ağızından;

 

11 Kasım 2003, İstanbul:

 

Şirin Şahin, kocası Talat Şahin'i kaybedeli tam tamına 1 ay olmuştu.

 

Az önce öğrendiklerinden sonra oğlu ve kızıyla menderes eyüboğlu'na hesap sormaya gidiyordu şirin.

 

Küçük kızını t@ciz ediyormuş menderes, babasının son aldığı oyuncağı parçalamakla tehdit ederek, hiç birinin ruhu duymamıştı.

 

Büşra'nın üzerini giydirirken vücudunun belli bölgelerindeki morlukları görmüştü, kızına 'sana ne oldu ?' diye sormuştu şirin, kızı ise ağlayarak başına gelenleri anlatmıştı.

 

Ama adalet yerini bulacaktı, menderes hakettiği cezayı alacaktı, o hapishaneye girecekti, başka bir yolu yoktu.

 

İçinden "keşke yanımızda olsaydın talat, burada olsaydın bu it soyu kızımıza dokunamazdı" diye geçirdi şirin.

 

"Anne nereye gidiyoruz ?" diye sordu küçük barbaros.

 

Şirin gülümsedi, "Hesap sormaya gidiyoruz oğlum" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

Küçük barbaros "neyin hesabını soracağız annecim ?" diye sordu merakla.

 

Şirin "kardeşine yapılan şeylerin hesabını soracağız anneciğim" dedi gülümseyerek.

 

Küçük barbaros kafasını 'evet, anladım' anlamında aşağı yukarı salladı sadece.

 

Eyüboğlu konağına gelmişlerdi, şirin bağırarak "menderes eyüboğlu !, çık dışarı !, yaptığın şeyin hesabını vereceksin bana !" dedi.

 

Birkaç dakika geçti, kimse çıkmamıştı eyüboğlu konağından.

 

Şirin yine bağırdı, "eyüboğlu ailesi !, çıksanıza hadi dışarıya !" dedi.

 

Nizam eyüboğlu dışarı çıktı, şirin'in önünde durdu, "noldu şirin şahin ?, ne diye geldiniz evime ?" diye sordu.

 

Şirin öfkeli bir şekilde "onu o kardeşin denen ite sor nizam bey" dedi.

 

Nizam "napmış benim kardeşim şirin hanım ?" diyerek sordu.

 

Şirin derin bir nefes verdi, "senin o it kardeşin benim kızımı t@ciz etti nizam eyüboğlu !" dedi.

 

Nizam bir kahkaha attı şirin'in söylediklerine, ona göre kardeşi asla böyle bir şey yapmazdı, "benim kardeşim asla böyle bir şey yapmaz şirin hanım" diyerek kardeşi menderes'i savundu.

 

Yıllarca beraber büyüdüğü kardeşine inanmıştı nizam eyüboğlu, 5 yıldır tanıdığı 'yakın arkadaşım' dediği adamın karısına inanmamıştı.

 

Şirin "yaptı nizam bey !, kızı büşra'nın kolunu gösterdi "bak kızımın kollarındaki morluklara !, bunları senin o kardeşin yaptı !" dedi bağırarak.

 

Nizam "hadi diyelim sana inandım şirin şahin, benden ne istiyorsun ?" diye sordu.

 

Şirin "kızım için adalet istiyorum" dedi kendinden emin bir şekilde, "o kardeşin yaptıklarının hesabını verecek !, onu polise teslim et !" demişti tehditkar bir şekilde.

 

Nizam güldü, "bana geleceğine git o @r@spu kızını b@kar@t kontrolüne götür şirin şahin !, burada boş yere vakit kaybetme" dedi.

 

Şirin bağırarak "şimdi gidiyorum nizam eyüboğlu, ama sende kardeşinde yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz, ya Allah'a ya da adalet'e" büşra'yı göstererek "ona iyice bak nizam eyüboğlu !, ölmeden önce göreceğin son şey bu olacak !, ahtım olsun ki yaşattıklarınızı yaşayacaksınız !, bunu sakın unutma !" dedi ve çocuklarını alarak eyüboğlu konağından çıktılar.

 

.....

 

Barbaros'un Ağızından;

 

Odamdaydım, yine bilgisayarımla takılıyordum.

 

Büşra sert bir şekilde yanıma geldi ve "sen ne yaptın abi ?" diye sordu.

 

Alayla "ne yapmışım ki ?" dedim, aslında neden geldiğini bildiğim halde.

 

Büşra endişeli bir şekilde "niye o lara denen kızı korudun ?, ya altuğ gerçekleri bana anlatmasaydı o zaman ne olacaktı hiç bunu düşündün mü ?" dedi.

 

Yine alayla,"Düşünmedim kardeşim, kusura bakma" dedim.

 

Büşra "alay etme abi !, konunun ciddiyetinin farkında değil misin sen ?, eğer altuğ ölseydi sen ne yapacaktın ?" dedi sitemli bir şekilde.

 

Cevap vermedim, biliyordum ne olacağını, polat ailesi beni öldürürdü, büşra ise bundan korkuyordu, ölmemden.

 

Büşra kızarak "ben söyleyeyim abi, öldüreceklerdi seni, ama öyle böyle ölmek değil, acı çekerek öldürülecektin cesedini de yakacaklardı, kartal bunu seve seve yapacaktı emin ol, niyetin bir hiç uğruna ölmek mi ?" dedi.

 

Ah be kardeşim bilsen ki bir hiç dediğin kıza aşık olduğumu.

 

Büşra "ben o kartal denen herifle niye evlendim sanıyorsun sen !, senin yaşaman için, ama sen ne yaptın ?, seni öldüreceklerini bildiğin halde o kızın yaptığı suçu üstlendin, niye ?" diye sordu.

 

Haklıydı büşra, benim hayatımla tehdit edilerek evlenmişti o kartal'la, büyük ihtimal hastanedeyken de etmişti aynı tehdit'i, kardeşim bu yüzden bana hesap soruyordu.

 

"Bilmediğin şeyler var büşra !" dedim hiddetle.

 

Büşra sinirle "ne bilmiyorum ben abi ?, söyle !, altuğ ne gördü o gece merdivenlerden aşağıya düşecek kadar ?" diye sordu.

 

Derin bir nefes verdim ve "beni ve lara'yı uygunsuz bir vaziyette gördü" dedim.

 

Büşra şaşkınca "ne vaziyette gördü ?, bir daha söylesene" dedi.

 

Sakince "duydun işte büşra, nesini söyleyeyim bir daha" dedim.

 

Büşra "abi sen nişanlısın be, hadi o kız akılsız, sen de mi aklını kaybettin ?, ha !" dedi.

 

"Aklımı falan kaybetmedim büşra, sen sorunu sordun bende cevapladım, o kadar" dedim sinirle.

 

Büşra "abi sen o kıza aşık değilsin di mi ?" diye sordu bir umutla.

 

Nazikçe "tabiki de değilim büşra, soruların bittiyse odamdan çıkar mısın artık ?" diye sordum.

 

Büşra derin bir oh çekti, hiç bir şey söylemeden odamdan çıktı.

 

Tam yatağıma oturacaktım ki, odamın kapısı yine sert bir şekilde açıldı.

 

Gelenin büşra olduğunu sanıp "neyini unuttun burada acaba büşra ?" diye sordum alayla.

 

Ama gelen kişi büşra değildi, lara kıraçoğlu'ydu.

 

Lara meraklı bir şekilde "kardeşin bir şeyini unutmadı da sen o aklını nerede unuttun acaba ?, çok merak ediyorum barbaros şahin" dedi.

 

"Ne demek istiyorsun sen lara kıraçoğlu ?" diye sordum.

 

Lara "o gece yaptığın şeyi diyorum barbaros, beni niye öptün ?" diye sordu sitemle.

 

"Ani bir refleksle öptüm seni, yoksa bende sana meraklı değilim kıraçoğlu" dedim.

 

Lara sitemle "o zaman hastanedeyken beni niye korudun barbaros ?, niye altuğ polat'ı ben ittim dedin ?, söyle bana !" dedi.

 

Polat ailesinin ne kadar tehlikeli olduklarını, bir Allah bir de ben ve büşra biliyorduk, özellikle de kardeşim büşra biliyordu daha doğrusu görmek zorunda kalıyordu.

 

Nereden mi biliyordum, kardeşim çaresizce o aileden gördüğü şeyleri bana anlatıyordu, ben ise hiç bir şey yapamadan dinliyordum sadece.

 

Kardeşim'in bahsettiği bir şey ise polat ailesinin ne kadar intikamcı olduklarıydı, ya kendisinden ya da ailesinden birinden alırlardı, elinde sonunda lara'dan altuğ'a yapılan şeyin intikamını alacaklardı, biliyordum.

 

Bu yüzden lara'nın yaptığı suçu üstlenmiştim, o ailenin gazabına uğramaması için, ben o ailenin gelini'nin abisiydim, bana bu yüzden bir şey yapamazdı kartal denen it, ama pek başarılı olamamıştım altuğ tüm gerçekleri anlatmıştı ailesine, sonra ise polat ailesi benden sahte bir samimiyetle özür dilemişlerdi.

 

"Sen o ailenin ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsun kıraçoğlu" dedim hiddetle.

 

Lara alayla "anlat ta bileyim o zaman barbaros şahin" dedi.

 

Bu kız gerçekten de işin ciddiyetinin farkında değildi, bu kadar koruma ile niye dolaştıklarını sanıyordu acaba ?.

 

"Zamanı gelince görürsün kıraçoğlu" dedim ciddi bir şekilde.

 

Lara "ne zaman peki ?, çıkmaz ayın son çarşambası mı o zaman ?" diye sordu.

 

"Çok yakında" dedim sadece.

 

Lara güldü, söylediklerimi ciddiye bile almamıştı.

 

"Bence söylediklerimi dikkate al ve ailenle vedalaş kıraçoğlu, benden sana son bir tavsiye" dedim.

 

Lara "sen tavsiye alacağım en son insansın, kardeşinden bile tavsiye alırım ama senden almam barbaros şahin" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

"Ben sana söyleceklerimi söyledim, senin de söyleyeceklerin bittiyse odamdan çıkar mısın lütfen kıraçoğlu" dedim sakince, çıkması için kapıyı gösterdim.

 

Lara sinirli bir şekilde "bitti barbaros, bir daha sakın bana yaklaşma !, benim için bir şey yapma !, yoksa seni pişman ederim" dedi ve odamdan çıktı.

 

Bende yine bilgisayarımla takılmaya devam ettim.

 

.....

 

Kartal'ın Ağızından;

 

Şirketteydim, defile için yapılmış hazırlıklara bakıyordum.

 

Yine bağırışmalar vardı, artık bu bağırışları tanıyordum, gelen kişi ali eyüboğlu'nun ta kendisiydi.

 

Daha 1 dakika geçmeden ali eyüboğlu sert bir şekilde odaya geldi.

 

Sude kekeleyerek "kusura bakmayın kartal bey, tutamadım" dedi.

 

Elimle 'çıkabilirsin' diyerek kapıyı gösterdim.

 

Sude hiç bir şey demeden odadan çıktı.

 

"Yine ne yüzle buraya geldiniz ali bey ?" diye sordum alayla.

 

Ali "her şeyimizi aldın, bir de üstüne babannemi yattığı klinikten kovdurdun, ne yapmamı bekliyorsun kartal polat !" dedi tıslayarak.

 

Evet, ben birkaç gün önce Zeliha Eyüboğlu'nu yatmış olduğu psikiyatri servisinden gizlice kovdurtmuştum.

 

"Senden hiç bir şey beklemiyorum ali eyüboğlu, noldu bir hiç olmak koydu mu sana ?" dedim merakla.

 

Ali hiç bir şey demedi bu söylediğime, çünkü haklı olduğumu biliyordu.

 

"Sessizliğin bana 'evet' cevabını veriyor ali bey, biliyordum haklı olduğumu yemin ederim" dedim kahkaha atarak.

 

Ali "haklı değilsin polat, aileme bunu yapmaya hakkın yok" dedi öfkeyle.

 

Bana 'polat' diye hitap eden tek kişi büşra'ydı, soy adımdan soğutacaktı bu ali denen herif.

 

"Birincisi; bana sakın polat deme, ikincisi; benim senin ailene her şeyi yapmaya hakkım var ali eyüboğlu" dedim aynı öfkeyle.

 

Ali "yok !, hem ne yapmış ki benim ailem sana ?" diye sordu.

 

"Anlatsam roman olur be ali eyüboğlu, bu yüzden boşver, inkar edersin sen yaptığın şeyleri baban gibi" dedim imayla.

 

Ali bağırarak "kes sesini !" dedi.

 

"Noldu, gerçekleri duymak zoruna mı gitti ali bey ?" diyerek sordum.

 

Ali "hadi bizi geçtim, babannenin ne suçu vardı be ?" diye sordu.

 

"Boş yere dram yapma eyüboğlu, siz bu yaşadıklarınızı hak ettiniz !, kardeşin de kuzenime yaptığının bedelini ödeyecek, bunu unutma !" dedim bağırarak.

 

Ali merakla "ne yapmış benim kardeşim senin kuzenine de intikam alacaksın ?" diye sordu.

 

"Söyleyeyim ne yaptığını, senin kardeşin benim kuzenimi merdivenlerden aşağıya itti, hem de hiç bir sebep yokken !" dedim sitemle.

 

Ali afallayarak "benim kardeşim durup dururken kimseye bir zarar vermez, yalan söylüyorsun !" dedi.

 

"Yoo, ben doğruları söylüyorum eyüboğlu" dedim ciddi bir şekilde.

 

Ali "senin derdin benimle kartal polat, bana ne yapacaksan yap, ama bu işe sakın ailemi karıştırma" dedi.

 

"Benim derdim tüm eyüboğlu ailesiyle ali bey, kendine pay çıkarma sakın !" dedim hiddetle.

 

Ali "söylediklerimi tekrar ediyorum, bir daha aileme dokunursan bu sefer yanacak olan kişi senin ailenden olur kartal polat, bunu sakın unutma !" dedi ve hiddetli bir şekilde odadan çıktı.

 

Büşra'ya bir sürpriz yapacaktım, telefonumu çıkardım ve *kliniğe gel, sana bir sürprizim var* diye mesaj attım.

 

Büşra mesaja cevap olarak *işim var, söyle ne sürpriz yapacaksan !* diye yazdı.

 

*Dediğim gibi hayatım, sürpriz bu, gelince öğreneceksin* diyerek cevap yazdım.

 

Büşra *Tamam Allah'ın cezası, yarım saat sonra geleceğim* diye cevap yazdı.

 

*Bekliyorum canım* diyerek cevap yazdım ve telefonumu kapatıp cebime koydum.

 

Ceketimi aldım ve sürprizimi yapacağım yere 'yani kliniğe' doğru yola çıktım.

 

.....

 

Klinikteydim, nizam eyüboğlu'nu öldürmek için gelmiştim.

 

Evet büşra'ya yapacağım sürpriz buydu, düşmanları olan adamı onun gözünün önünde öldürecektim aynı onu t@ciz eden adamı öldürttüğüm gibi.

 

Hüma eyüboğlu artık bizim klinikte çalışıyordu, tüm mallarına el konulmuştu buna çalıştığı vakıfta dahildi.

 

Abim ise hüma'yı kendi kliniğinde doktor olarak işe almıştı, niye aldığını hâlâ sorguluyordum kendimce.

 

Yine aynı yerindeydi hüma, beyaz önlüğüyle duruyordu.

 

Bağırarak "kolay gelsin doktor hanım" dedim.

 

Hüma merakla "sizin burada ne işiniz var kartal bey ?" diye sordu.

 

"Allah Allah, kendi kliniğimize gelirken bile hesap veriyoruz be arkadaş" dedim alayla.

 

Hüma resmi bir şekilde "tekrar soruyorum kartal bey, sizin burada ne işiniz var ?" diye sordu yine.

 

"Amcanı ziyarete geldim be hüma kuş, doktorlar 'son kez kimi görmek istiyorsa çağırın' dedi bende son kez nizam bey'in görmek isteyeceği kişiyi ayağına getirdim" dedim.

 

Nizam eyüboğlu kanser olmuştu, son demlerini yaşıyordu, son kez evlatlarını değil de zamanında ahını aldığı kızı 'yani büşra'yı' görmesi ona en büyük azap olacaktı, emindim.

 

Hüma "ne diyorsun sen be ?, amcamın nesi var ?" diye sordu.

 

"Sen bilmiyor musun yoksa, nizam eyüboğlu kanser hastası, sayılı günleri kalmış" dedim yalandan üzülerek.

 

Hüma şaşkınca "ne" dedi.

 

"Neyse sen şaşıra dur hüma kuş, hadi ben kaçtım, şimdiden başınız sağolsun" dedim ve nizam'ın kaldığı odaya gittim.

 

"Naber nizam eyüboğlu ?" diye sordum.

 

Nizam "Sen kimsin ?, burada ne işin var ?" diye sordu halsizce.

 

"Ben kartal polat, buraya senin ecelin olmaya geldim" dedim ve ceketimin iç cebinden zehir dolu şırıngayı çıkardım.

 

Nizam eyüboğlu korku dolu gözleriyle bana baktı, ölmekten korkuyordu.

 

Tıslayarak "Korkma seni şimdi öldürmeyeceğim nizam eyüboğlu, önce beklediğim kişi bir gelsin ondan sonra öleceksin zaten" dedim.

 

Nizam hiç bir şey demeden korku dolu gözleriyle yine bana baktı, "ne yaptım ben sana ?, niye öldüreceksin beni ?" diye sordu masumca.

 

"Bana hiç bir şey yapmadın, ama geçmişte ahını aldığın kıza yaptın, onun hayatını bir lafınla mahvettin sen, şimdi o kızın gözünün önünde acı çekerek öleceksin nizam eyüboğlu" dedim ve zehir dolu şırıngayı serumuna enjekte ettim.

 

2 dakika geçmişti, büşra odaya geldi, anlamaz gözlerle odaya baktı, yatakta yatan nizam'ı görünce şaşkınlıkla baktı, nizam'da pişmanlıkla baktı büşra'ya son kez.

 

Büşra merakla "beni bu herifi görmem için mi çağırdın polat ?" diye sordu.

 

"Nizam bey ölmeden son kez seni görmek istedi bende kırmadım" dedim alayla.

 

Büşra "keşke kısaydın !, ben bu herifin annesine ve kızına evde katlanıyorum zaten, bir de hastanede babasına nasıl katlanayım ?, söylesene bana !" dedi.

 

Ciddi bir şekilde "Merak etme bundan sonra babasına katlanmayacaksın büşra polat" dedim.

 

Büşra yine anlamaz gözlerle bana baktı 'ne demek istiyorsun sen' dercesine.

 

Nizam öğürerek kan kustu, yatak kana bulandı, acılar içinde inlemeye başladı.

 

Büşra'ya gülerek "sürprizimi nasıl buldun ?, hem geçmişte sana '@r@spu' diyen adamı öldürdüm hem de lara'dan kuzenim altuğ'un intikamını aldım, keşke abin ve annende burada olsaydı da bu herifin ölümünü izleseydi" dedim.

 

Büşra şaşkınlıkla acılar içinde inleyen nizam'a baktı.

 

Büşra'nın kulağına fısıldayarak "sürprizimi beğeneceğini biliyordum canım"dedim.

 

Ve nizam eyüboğlu, geçmişte ahını aldığı iki kişinin önünde acıyla inleyerek son nefesini verdi.

 

~~~

Bölümü nasıl buldunuz ?.

Umarım bölümü beğenirsiniz.

Sizce bundan sonra neler olacak ?.

Neyse uzatmayayım 28. Bölümde görüşmek üzere.

Beklemede kalın hoşçakalın ☘️.

 

 

 

 

Bölüm : 13.12.2024 11:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...