28. Bölüm

26. Bölüm

A
azberbatxlw

Lara'nın Ağızından;

 

Altuğ polat merdivenlerden aşağıya yuvarlanmıştı, kafasından kanlar geliyordu, tekerlekli sandalyesi paramparça olmuştu.

 

Ellerim titriyordu, nefesim ise daralıyordu, ya altuğ ölürse ?, düşünmek bile istemiyordum.

 

Barbaros yanıma geldi, "öldü mü ?" diye sordum.

 

Barbaros "sakin ol, bakacağım" dedi ve altuğ'un nabzına baktı.

 

Bağırarak "barbaros, altuğ yaşıyor mu ?" dedim.

 

Barbaros derin bir nefes verdi "başımız sağ olsun lara, kaybettik" dedi.

 

Merakla "ne yapacağız şimdi ?" diye sordum.

 

Ebenin @mını yapacaksınız lara, fikir nasıl, orijinal mi ?, bence evet.

 

Barbaros alayla "bir koluna sen gireceksin, diğer koluna da ben gireceğim, mezara gömülmeden merhumla horon tepeceğiz, nasıl fikir ?" dedi.

 

Seninle horon tepeceksem neden olmasın.

 

"Bence arka bahçeye gömelim bitsin gitsin barbaros, merhuma daha fazla eziyet çektirmeyelim" dedim telaşla.

 

Barbaros "sen gerçekten kafayı yemişsin Lara" dedi.

 

"Senin yüzünden yedim kafayı çünkü, hadi gömelim şunu" dedim direterek.

 

Barbaros "he lara gömelim !, sonra polat ailesi de bizi diri diri gömsün" dedi sertçe.

 

Sinirden ağlamaya başladım, barbaros bu halime kahkaha attı.

 

Sinirle "ne gülüyorsun ?, komik mi ?" diye sordum.

 

Barbaros "valla saflığına gülüyorum lara, altuğ yaşıyor, git bizimkileri çağır çabuk !, yoksa bu sefer gerçekten de ölecek çocuk" dedi.

 

Senin yapacağın şakayı s!key!m, şakana inanan o aklımı da s!key!m barbaros.

 

"Tamam" dedim ve içeridekilere "Altuğ merdivenlerden düştü, yardım edin !" diye bağırdım.

 

Herkes koşarak dışarıya çıktı.

 

Ayça hanım öfkeyle "noldu oğluma ?" diye sordu.

 

Ağlamaya devam ettim, hiç bir şey söyleyemedim.

 

Feza bey "hala sakin ol, daha sonra sorarız, altuğ'a ne olduğunuda kimin yaptığınıda" dedi, bize bakarak.

 

Kartal bağırarak "Büşra !, hemen ambulansı ara" dedi.

 

Büşra "tamam, arıyorum" dedi ve ambulansı aradı.

 

10 dakika sonra ambulans geldi, paramedik "hastaya ne oldu ?, kaç saattir yerde ?" diye sordu.

 

Feza bey "ben doktor feza polat, merdivenlerden yuvarlandı, kaç saattir yerde olduğunu bilmiyorum, tahminen 15 dakika olmuştur" dedi.

 

Paramedik "anlaşıldı, hastayı yavaşça sedyeye alıyoruz arkadaşlar" dedi, altuğ'u sedyeye alıp ambulans'a bindirdiler.

 

Feza bey "hala ben gideyim ambulansla, sen kartal'la beraber gelirsin hasteneye, tamam mı ?" diye sordu.

 

Ayça hanım "tamam" dedi.

 

Feza bey ambulans'a bindi, ambulansın kapısı kapandı ve hastaneye doğru yola çıktılar.

 

Kartal, büşra ve altuğ'un annesi ayça hanım arabalarına binip ambulans'ın peşinden gittiler.

 

Boğaç, barbaros, şirin hanım ve ben kendi arabamıza binip ambulans'ın peşinden gittik.

 

.....

 

Hastane koridorlarında bekliyorduk, ameliyathaneye alınmıştı altuğ.

 

Kartal ameliyathanenin önünde telaşla volta atıyordu, "ona bunu nasıl yaptılar ?, aklım almıyor !" dedi.

 

Büşra elini omzuna koydu, sakince "geçicek korkma, 'altuğ çok güçlü biri' diye zamanında sen söylemiştin, sakin ol lütfen" dedi.

 

Kartal büşra'nın dedikerine gülümsedi.

 

Feza bey "hayır benim anlamadığım, altuğ merdivenlerden düşerken o kadar adam neredeydi ?, anlamıyorum" dedi sitemle.

 

Kartal yüksek sesle "Turgut !" dedi.

 

Turgut denen adam kartal polat'ın sağ koluydu, her türlü işinde o vardı.

 

"Efendim kartal bey" dedi turgut.

 

Kartal sakince "altuğ'a ne olduğunu biliyor musun turgut ?, ya da burada neden yattığını ?" diye sordu.

 

Turgut mahçup bir şekilde "hayır kartal bey, bilmiyorum" dedi.

 

Kartal öfkeyle "bir şeyi bilsen şaşarım turgut" dedi.

 

Turgut "dediklerinizi anlamadım kartal bey" dedi.

 

Kartal bağırarak " biri onu merdivenlerden aşağıya itiyor, ve şu an içeride canıyla cebelleşiyor, sizin işiniz ne !, boş boş dikilmek mi ?, boş yere polat ailesinin koruması olmadınız siz !, ya doğru dürüst işinizi yapın ya da

s!kt!r!n gidin turgut, anlaşıldı mı ?" dedi.

 

Turgut sessiz kaldı.

 

"Anlaşıldı mı ?" diye diretti kartal.

 

Turgut kafasını 'evet' anlamında aşağı yukarı salladı.

 

Kartal "iyi, şimdi hastanenin kapısındaki arkadaşların yanına git !, işini doğru dürüst yap !" dedi.

 

Turgut "anlaşıldı efendim" dedi ve yanımızdan ayrıldı.

 

Ayça hanım şirin teyze'ye döndü, "bunu kim yaptı benim oğluma şirin ?" diye sordu.

 

Şirin teyze'nin gözleri doldu, cevap veremedi ayça hanıma.

 

Ayça hanım bağırarak "kim yaptıysa çıksın ortaya" dedi, bana bakarak.

 

Büşra "Lara denen kız yapmıştır bunu kesin ayça hanım, abim masumdur eminim buna" diyerek barbaros'u savundu.

 

Haklıydı büşra, barbaros masumdu, ben ise doğduğum günden beri suçlu.

 

Ayça hanım bağırarak "kim yaptı bunu benim oğluma !, her kim yaptıysa hesabını çok kötü bir şekilde verecek" dedi.

 

Barbaros "ben yaptım ayça hanım" dedi bağırarak.

 

Herkes şaşkınca barbaros'a baktı.

 

Ayça hanım "sen mi yaptın ?" diye sordu.

 

Barbaros "evet ben yaptım" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

Az önce beni mi korumuştu barbaros ?

 

Evet, aynen öyle oldu vallaha.

 

Feza bey "neden yaptın bunu !" diye sordu.

 

Barbaros "neden yaptığımın bir önemi yok, yaptım işte" dedi direterek.

 

Kartal bağırarak "bana olan hıncını altuğ'dan çıkardın değil mi ?, nikahımızı engelleyemedin gittin altuğ'u öldürmek için merdivenlerden aşağıya ittin değil mi ?" diye bağırdı.

 

Artık polat ailesi gerçekleri söylesem bile bana inanmazlardı.

 

Barbaros "ne düşünmek istiyorsanız düşünün umrumda bile değil, bana ne yapacaksan yap" dedi.

 

Büşra barbaros'a 'yapma abi' dercesine baktı.

 

Kartal büşra'nın kolundan çekti, kulağına "sen dua et altuğ'a hiç bir şey olmasın, eğer altuğ ölürse abin de ölür, bunu sakın unutma" dedi tıslayarak.

 

Büşra kartal'ın dediklerinden sonra bembeyaz olmuştu.

 

2 dakika sonra doktor çıktı.

 

Ayça hanım "doktor bey oğlum nasıl ?, durumu iyi mi ?, görebilir miyim ?" diye sordu.

 

Doktor "oğlunuzun ameliyatı biraz zorlu geçti, ama korkulacak bir şey yok, altuğ beyin durumu iyi, ufak tefek kırıklar dışında hiç bir sorun yok ayça hanım, şu anda normal odaya alacağız, geçmiş olsun" dedi ve gitmişti.

 

Büşra hızlı adımlarla doktor'un peşinden gitti.

 

Bizde toparlanıp eve doğru yola çıktık.

 

.....

 

Yazar'ın Ağızından;

 

Altuğ uyanalı tam tamına 2 gün olmuştu, onun için acılı bir süreçti, sol kolu kırılmış boynu zedelenmiş ve sağ bileği kırılmıştı, omuriliğinde ise hiç bir hasar yoktu ama yine de ağırıyordu.

 

Şu anda önündeki televizyondan yemek programı izliyordu altuğ, sıkıcıydı ama bir şeyle bu hastanede vaktini geçirmesi gerekiyordu.

 

Ona ziyaretçi gelmesi yasaktı, gelen kişiler ise sadece polat ailesiydi, iki koruma sürekli odanın kapısında nöbet tutuyordu.

 

Uyanır uyanmaz savcı büşra polat ifadesini almıştı altuğ'un, oda olayları olduğu gibi anlatmış kendisini iten kişinin barbaros değil de lara'nın ittiğini söylemişti.

 

Altuğ ailesinin sessiz duruşundan korkuyordu, elinde sonunda o kızdan intikam alacaklarını biliyordu.

 

"Yine sıkıcı bir gün" mırıldandı kendi kendine.

 

O sırada odanın kapısı çalındı.

 

Altuğ gelenin hemşire ya da hizmetli olduğunu düşündü, gülümseyerek "gelebilirsiniz" dedi.

 

Ama gelen kişi fizyoterapist'i Berfu Kıraçoğlu'ydu.

 

Berfu gülümsedi, "geçmiş olsun altuğ bey" dedi.

 

Altuğ donuk bir şekilde "sağolun berfu hanım, sizi buralara hangi rüzgar attı acaba ?" diye sordu.

 

Berfu "sizi ziyarete geldim altuğ bey" dedi.

 

Altuğ "bu ziyaretinizi neye borçluyuz peki ?" diye sordu.

 

Berfu gülümseyerek "terapistiniz olarak geldim" elindeki papatya buketini uzattı "size geçmiş olsun hediyesi" dedi.

 

Altuğ "zahmet etmişsiniz" dedi aynı şekilde gülümseyerek.

 

Berfu "estağfurullah, umarım sizi rahatlatırlar altuğ bey" dedi gülerek.

 

Altuğ küçümseyerek "bir çiçeğin beni rahatlatacağını sanmıyorum berfu hanım" dedi.

 

Berfu sakince "papatyaları küçümseyerek hata yapıyorsunuz bence altuğ bey, papatya insanı rahatlatır, sakinleştirir, dinginleştirir ve pozitif yapar sizde seanslara başlamadan üstünüzdeki bütün negatif enerjileri atarsınız diye düşündüm" dedi.

 

Altuğ "saçmalık, psikologların verdiği antidepresanlar bile insanları sakinleştiremiyor, ben bir çiçekten mi sakinleşmeyi bekleyeceğim, sen en iyisi bu papatyaları al büşra ile kartal'a götür onların daha çok ihtiyacı var bence" dedi gülerek.

 

Berfu "onlara papatya buketi değil tarlası lazım altuğ bey" dedi aynı şekilde gülerek.

 

Berfu'nun telefonu çaldı, biraz uzaklaşıp telefonunu açtı, 5 dakika konuştu ve telefonu kapatıp altuğ'un yanına geldi.

 

"Gitmem lazım altuğ, acil bir işim çıktı" dedi berfu.

 

Altuğ "ne işi ?" diye sordu.

 

Berfu anlamaz bir şekilde altuğ'a baktı.

 

Altuğ kekeleyerek "kusura bakmayın berfu hanım, ağızımdan kaçtı" dedi.

 

Berfu "önemli değil altuğ bey, başka bir hastama gitmem gerekiyor, siz de dinlenin yormayın kendinizi, tekrar geçmiş olsun" dedi ve koşarak odadan çıktı.

 

Altuğ sesini kısmış olduğu televizyonu kapattı ve gözlerini kapattıp günün yorgunluğuyla beraber uyudu.

 

.....

 

Barbaros'un Ağızından;

 

Yine verandadaydım, çayımı almış yudumluyordum.

 

Annem "niye 'ben yaptım' dedin oğlum ?" diye sordu.

 

"Ne ara geldin anne" dedim.

 

Annem "boşver şimdi nereden geldiğimi oğlum, sen soruma cevap ver, neden yaptın oğlum bunu" diye sordu direterek.

 

Neden yaptığımı bende bilmiyordum oysaki, onu sevdiğim için miydi ? yoksa polat ailesinin ona zarar vermemesi için miydi ?.

 

Tabiki de polat ailesinin ona zarar vermemesi için yaptın barbaros, onu sevdiğinden değil.

 

"Boşver anneciğim" dedim gülümseyerek.

 

Annem merakla "onun için mi yaptın bunu ?" diye sordu.

 

Nereden anladığını sormayacaktım, çünkü o bir anneydi ve anneler evlatlarını çok iyi tanırdı.

 

Annemin dediğine sessiz kaldım.

 

Annem "lara için yaptın, onu korumak için yaptın" dedi yine direterek.

 

Bende yine sessiz kaldım, sessizliğim 'evet' anlamına geliyordu.

 

Annem "ne yapıyorsun sen oğlum, ne gördü bu altuğ merdivenlerden düşecek kadar ?" diye sordu.

 

"Lara ile beni beraber gördü anneciğim" dedim.

 

Annem "oğlum sen nişanlısın, bu kızla senin ne işin var ?, kaldı ki kız evli hem de senin halanın oğluyla, kendi işine baksana sen" dedi sitemle.

 

Mahçup bir şekilde "haklısın anne" dedim.

 

Annem merakla "kim biliyor başka bunu ?" diye sordu.

 

Sinirle "Ben, sen bir de büşra biliyor anne" dedim.

 

Annem sakin bir şekilde "peki sen bu lara'yı seviyor musun oğlum ?" diye sordu.

 

Sessizce "evet anne, ben lara'yı seviyorum" diye mırıldandım.

 

~~~

Evet bölümü nasıl buldunuz ?.

Umarım bölümü beğenirsiniz.

Neyse uzatmayayım, 27. Bölümde görüşmek üzere.

Beklemede kalın hoşçakalın ☘️

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.12.2024 14:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...