Yazar'ın Ağızından;
Eylül 2003, İstanbul:
Cinayet büro komiseri talat şahin, sahilde bir bankta oturmuş istihbarat için çalışan erdal polat'ı bekliyordu.
Erdal "oo komiser !, hoş geldin" dedi gülerek.
Talat "nerede kaldın ?, kaç saattir seni bekliyorum ?" dedi sitemle.
Erdal "sakin ol komiser, kimselere gözükmeden geldim buraya, hesap soruyorsun bide" dedi alayla.
Talat "ee, içeriden var mı bilgiler ?" diye sordu.
Erdal "olmaz olur mu ?, tabiki de var, peki senin tarafında var mı bir bilgi ?, ne yapıyor bizim eyüboğluları ?" diyerek sordu.
Talat ceketinin iç cebindeki dosyayı çıkarıp erdal'a verdi, "her şey bunun içinde, bak !" dedi soğuk bir şekilde.
Erdal dosyayı alıp incelemeye başladı, gülümseyerek "güzel, böyle devam et Talat, bize daha fazlası lazım, daha fazla kanıt olursa bizim için o kadar iyi" dedi.
Talat "elimden geleni yapıyorum polat, peki senin elinde kanıtlar var mı ?" diye sordu.
Erdal "var tabii, ne sanıyorsun sen beni, benim işim bu, al bak" dedi ve oda cebinden bir dosya çıkardı ve talat'a verdi.
Talat'ta aynı şekilde dosyayı inceledi, ve sadece gülümsedi, başka bir şey demedi.
Erdal boğazını temizledi, "Talat, bak eğer bu görevde başarısız olup ölürsek, benim küçük oğlum ve senin kızın evlensin, ne dersin ?" dedi.
Talat erdal'ın ensesine bir şaplak attı,
"s!kt!r git Polat" dedi.
Erdal "ne var be, bir istihbaratçı'nın oğlu ve bir komiser'in kızı baya yakışırlar birbirlerine, iyi düşün derim" dedi gülerek.
Talat "ben kızımı senin soyuna vermem Polat, git oğluna başka bir kız bul" dedi aynı şekilde.
Erdal "vereceksin" dedi inatla.
Talat "vermiycem" dedi aynı inatla.
Erdal "vereceksin" dedi.
Talat "vermeyeceğim, bende senin oğluna verecek kız mız yok, hayde başka kapıya" dedi erdal'ı iteleyerek.
Erdal "göreceğiz, bizde polat ailesiysek elinde sonunda o kızı senden alacağız" dedi iddialı bir şekilde.
Talat "b@k alırsın" dedi öfkeli bir şekilde.
Erdal "sakın başka bir aileye söz verme ha Talat" dedi.
Talat "oldu olacak başlık parası ver polat, tam olsun" dedi sitemli bir şekilde.
Erdal "gerekirse veririz, alırız kızını Talatcım" dedi gülümseyerek.
Talat "hele deneyin bakalım, o oğlunun kafasına sıkıp sana yollamıyor muyum, it" dedi sinirle.
Erdal "neyse ben kaçar, bir dahaki ay, yeni bilgiler ile görüşmek üzere talat şahin" dedi.
Talat soğuk bir şekilde "tamam, görüşürüz erdal polat" dedi.
Ve ikiside son defa birbirlerine sarılıp vedalaştı.
Son kez görüştüler, son kez o bankta konuştular.
Erdal Polat, bir dahaki ay o bank'ın önünde talat'ın cansız bedeni ile karşılaşacağını bilmiyordu.
.....
Lara'nın Ağızından;
Bana iyi gelen yere gelmiştim, annemin mezarına.
'Bahar Eyüboğlu
Doğum Tarihi; 12.12,1975
Ölüm Tarihi; 04.03.2000
Ruhuna el Fatiha'
"Annem, ben geldim, özledin mi beni ?" diye sordum.
Cevap veremedi annem.
"Ben seni çok özlüyorum ama" dedim gülümseyerek.
"Biliyor musun ?, barbaros beni nikah masasında terk etti" dedim mahzun bir şekilde.
Cevap vermedi.
"Ölen babasının intikamını almak için" dedim sitemle.
Gözlerim doldu, "bana nasıl davranıyorlar biliyor musun anne ?, onların günah çukuruyum ben, her şeylerini üzerime atıyorlar" dedim.
Cevabını vermedi.
"Ve hayatımı mahveden adam evleniyor anne biliyor musun ?", beni bir enkazın altında bıraktı kendisi mutlu mesut yuvasını kuruyor" dedim bağırarak.
Cevap veremedi annem.
Derin bir nefes verdim, "çok yoruldum anne, al beni yalvarıyorum sana" dedim.
Yine cevap vermedi.
"Kahretsin ki anne, ben onu çok seviyorum, biliyorum sevmemem lazım ama kendime engel olamıyorum, lanet olsun" dedim bağırarak.
Yine annem cevabını vermedi.
"Bana yardımcı ol anne, koru kızını, nolur" dedim yalvararak.
Cevap vermedi.
Mezar taşını okşayarak "şimdi gitmem gerekiyor anne, yine görüşürüz" dedim, mezarlıktan çıktım, arabama bindim ve eve doğru yola çıktım.
.....
Barbaros'un Ağızından;
Yemyeşil bir ormandaydım, beyaz bir gömlek ve siyah kumaş pantolon vardı üzerimde.
Yürümeye başladım, karşımda büşra'yı gördüm, üzerinde siyah bir crop ve siyah salaş bir pantolon ile beyaz spor ayakkabıları vardı.
"Abi" dedi gülerek.
"Gel" dedim.
Büşra bana doğru gelmeye çalışmıştı ama sol bacağındaki pranga yüzünden gelemiyordu.
"Abi sen gel" dedi büşra.
Ona yaklaştığımda arkasındaki siyahlar içindeki adamı gördüm, sımsıkı bir şekilde elindeki prangayı tutuyordu.
"Bırak beni, gidicem" dedi büşra arkasındaki adama.
"Gidemezsin" dedi adam sertçe.
"Bırak kardeşimi" dedim bağırarak.
"Bırakamam komiser, ne ben onu ne de o beni" dedi, beyaz bir ışığa doğru gitmeye başladı.
Giderken peşinde onu da götürüyordu.
Büşra ağlayarak "abi kurtar beni" dedi.
Siyahlar içindeki adam ile büşra beyaz ışığa girdiler.
Bağırarak "Büşra" dedim.
"Barbaros uyan !" dedi boğaç.
Gözlerimi açtığımda karşımda boğaç'ı görmüştüm.
Anlamaz bir şekilde etrafıma baktım.
Boğaç "sakin ol, kabus gördün" dedi soğuk bir şekilde.
Derin bir nefes verdim, bardağa su koyup içtim.
Boğaç'a "Senin burada ne işin var ?" diye sordum.
Boğaç "asıl senin ne işin var burada ?" diye sordu merakla.
"Oturuyordum, gözüm dalmış biraz" dedim.
Boğaç derin bir nefes verdi, "özür dilerim" dedi.
"Ne için abi ?" diye sordum, aslında ne için dilediğini bildiğim halde.
Boğaç "Biliyorsun işte barbaros, uzatma" dedi.
"Bende senden özür dilerim abi, hadsizlik ettim sana karşı" dedim mahcup bir şekilde.
Boğaç "tamam lan, affetim seni, büyüklük bende kalsın" dedi gülerek.
"Bende seni affetim abi" dedim aynı şekilde gülerek.
Boğaç bana sarıldı, bende ona sarıldım.
Sarılmayı bitirdikten sonra boğaç "gerçekten helin'i seviyor musun barbaros ?" diye sordu.
"Sevmesem neden evleneyim abi ?" diye sordum.
Boğaç "seviyorsun yani ?" dedi.
Kafamı aşağı yukarı salladım.
Boğaç elini omzuma koydu, "umarım mutlu olursunuz kardeşim" dedi.
"İnşallah abi" dedim.
Boğaç "neyse, iyi geceler" dedi.
"Sana da abi" dedim bağırarak.
Boğaç odasına çıktı, bende odama geçtim.
.....
Bugün helin'le benim sözümle nişanım vardı.
Yan yana oturmuştuk helin'le, göz göze geldik ve birbirimize gülümsedik.
Annem "Allah'ın emri peygamberin kavli ile, kızınız helin'i oğlumuz barbaros'a istiyoruz" dedi.
Hakan bey "gençlerimiz birbirlerini sevmiş şirin hanım, bize de 'evet' demek düşer" dedi ve hep beraber ayağa kalktık.
Berfu yüzüklerin olduğu tepsiyi getirdi, gülümseyerek "makas kesmiyor amca" dedi.
Boran cebindeki 5.000 lirayı tepsiye koydu, "şimdi keser mi amca kızı ?" diye sordu.
Berfu "keser abi" dedi gülerek.
Boran kurdeleyi kesti ve helin'le nişanlandık.
Helin'in babası ve abisi hediyesini verdi, verilen 2 altın setti.
Annem helin'in koluna iki tane ajda bilezik taktı, helin annemin elini öptü.
"el öpenlerin çok olsun kızım" dedi annem.
Helin sadece gülümsedi.
Halam 4 tane bilezik taktı, helin onun da elini öptü.
"Berhudar ol kızım" dedi halam.
Boğaç "hayırlı olsun kardeşim, çok mutlu ol" dedi ve lara'nın elindeki altın kolyeyi helin'in boğazına taktı.
Helin "teşekkür ederim boğaç abi, niye zahmet ettin" dedi mahçup bir şekilde.
Boğaç "olur mu öyle şey, sende benim kardeşimsin Helin" dedi.
Büşra camın kenarında telefonundan sürekli birini arıyordu.
2 dakika sonra kartal geldi, "kusura bakmayın biraz geciktim" dedi nefes nefese.
Büşra "nerede kaldın ?, kaç saattir ulaşamıyorum sana" diye sordu.
Kartal "trafiğe takıldım biraz, bu yüzden geç kaldım, hadi gel abinlere hediyesini verelim" dedi, büşra'nın elinden tutarak yanımıza geldiler.
Büşra "tebrik ederim canım, umarım bir ömür mutlu olursunuz" dedi.
Helin "sizde" dedi mahcup bir şekilde.
Kartal'ın elinde 2 tane zarif set vardı, "Polat ailesi olarak size mutluluklar diliyoruz, ağızınızın tadı bozulmasın" dedi.
"Amin" dedim soğuk bir şekilde.
Boran "bu adam kim ?" diye sordu.
Büşra kartal'ın elini tuttu, "nişanlım, kartal polat" dedi.
Kartal "bugünlük nişanlısıyım, yarın kocası olacağım" dedi gülümseyerek.
Boran kartal'ın dediklerine bozulmuştu, kafayı takmıştı, ezelden beri büşra ile evlenmeyi istiyordu.
Kartal'ın telefonu çaldı, konuşmak için kapıya çıktı, 2 dakika konuştuktan sonra yine büşra'nın yanına geldi.
Hakan bey "bize müsade, görüşmek üzere şirin hanım" dedi.
Annem "müsade sizin hakan bey, görüşürüz" dedi soğukkanlı bir şekilde.
Hakan bey ve ailesi gittiler.
Annemler ise oturma odasında oturmaya devam etti.
.....
Kafamı dinlemek için dışarıda dolaşıyordum.
Gördüğüm köpek yavrusunun kafasını okşadım, "noldu sevdin mi beni ?" diye sordum.
Köpek yavrusu bana tatlı tatlı sırnaştı.
Bana londra'daki köpeğim bübo'yu hatırlatmıştı.
Önümü siyah bir pasat kesti, içerisinden iki tane adam çıktı.
"kimsiniz ?" diye sordum.
"Boşver" dedi adam.
"Tekrar soruyorum, siz kimsiniz ?" dedim sinirli bir şekilde.
"Bizimle geliyorsunuz" dedi emir vererek.
"Gelmiyorum, defolun gidin !" dedim.
"Geleceksin !" dedi öfkeli bir şekilde.
Diğer adam kafama silah dipçiği'yle vurdu.
Sendeleyerek başımı tuttum, kaçmaya çalıştım ama kaçamadım, olduğum yere yığıldım.
Bilinci
m elimden gitmeden önce son duyduğum ses ise kartal'ın sesiydi.
~~~
Evet bölümü nasıl buldunuz ?.
Umarım beğenirsiniz.
Sizce bundan sonra neler olacak ?.
Barbaros kurtulabilecek mi ?.
Neyse uzatmayayım 24. bölümde görüşmek üzere.
Beklemede kalın hoşçakalın ☘️.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.15k Okunma |
45 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |