Lara'nın Ağızından;
Barbaros'un son söylediklerini duymuştum.
'ona ve ailesine karşı en ufak bir merhamet beslersem kendimi öldüreceğim'
Ailem onlara ne yapmıştı ki ?, bu kadar nefret doluydular bana abi-kardeş ?, bir bilsem.
Madem barbaros bana karşı merhamet beslerse kendini öldürecekti, bende ondan bana merhamet etmesine izin vermeyecektim.
Odama doğru giderken kapısı yarım açık olan bir oda görmüştüm.
Merakıma yenik düştüm ve odaya girdim.
Odada asılmış bir sürü fotoğraf çerçevesi vardı.
Her şey yerli yerindeydi, yatağın üzerinde bir Türk bayrağı vardı.
Dolaba ilerledim ve kapağını açtım, içerisinde erkek kıyafetleri vardı, birde bir polis üniforması.
Burası herhalde barbaros'un 2. odasıydı, bu ailede tek polis oydu çünkü.
Komidinin üzerinde olan fotoğrafa gözüm kaydı.
Barbaros'a benzeyen bir adam sağında sarışın erkek çocuğu solunda ise sarı ve kumral karışımı bir kız çocuğu vardı, hepside gülüyordu.
Odaya göz gezdirmeye devam ettim, ödüller, belgeler ve bir silah vardı, belgelerden birine baktım, oradaki 'Talat Şahin' adını gördüğüm yerde öylece kaldım.
Bu adam barbaros'un babasıydı, ve barbaros babasının bir kopyasıydı.
Fotoğraflara bakmaya devam ettim, talat bey ve şirin hanım yan yanaydı, barbaros babasının önünde büşra ise annesinin önündeydi, yine gülüyorlardı.
Resmin arkasındaki yeri bilmiyordum, uzun bir göl vardı arkada, yemyeşil ağaçlar ve bulutlu bir hava.
Şimdi hatırladım !, burası karadeniz'de bir yerdi, Trabzon Uzungöl'dü, internetteki viedolarda görmüştüm.
O sırada barbaros arkamdan bağırarak "ne yapıyorsun sen ?" diyerek sordu.
Korkudan elimdeki fotoğraf yere düştü ve kırıldı, camlar şahin ailesinin fotoğrafına dağıldı.
"Hiç" diyebildim korkudan.
Barbaros "he bende yedim" kolumu sertçe tutup "doğruyu söyle babamın odasında ne arıyorsun ?" dedi.
Titremeye başladım korkudan "ne yaptık ki biz size, suçumuz ne ?, bizden niye nefret ediyorsunuz ?" diye sordum.
Barbaros babasının fotoğrafını işaret ederek "bak, senin o ailen yüzünden öldü babam, senin o baban ya da amcan yüzünden öldü, bizi bir başımıza bıraktı".
Büşra'nın küçüklük fotoğrafını göstererek "bak ona, senin o p!ç amcan onu t@ciz etti, annem nizam denen herfie 'kardeşin kızımı t@ciz etti onu polise teslim et' dediğinde baban ne dedi biliyor musun ?
'benim kardeşim bunu yapmaz şirin şahin, bana geleceğine git o @r@spu kızını b@kar@t kontrolüne götür' dedi."
Derin bir iç çekerek devam etti barbaros. "Muayeneden sonra 6 sene hiç konuşmadı benim kardeşim, benden bile kaçtı, sizin o pislik soyunuz yüzünden !" dedi.
"Benim babam böyle bir şey yapmaz" dedim kendimden emin bir şekilde.
Barbaros bağırarak "yaptı küçük eyüboğlu, uyan artık senin ailen masum falan değil" dedi.
Barbaros'la göz gözeydim, mavi gözleri öfkeyle doluydu benim yeşil gözlerim ise yaşla.
'hayır lara, öyle bakma kızım, sana karşı merhamet beslemesine izin verme'.
Koşar adımlarla odadan çıktım ve kendi odama geçtim.
.....
Büşra'nın Ağızından;
Yemyeşil bir ormandaydım, üzerimde beyaz uzun bir elbise vardı, ayaklarım ise çıplaktı.
Yavaş yavaş ormanda yürümeye başladım.
Hava ise çok güzeldi, rengarenk çiçekler cıvıl cıvıl öten kuşlar, börtü böcekler ve kahkahayla gülüşen insan sesleri vardı.
Biraz daha yürüdüm, birisi arkamdan "büşra !" diyerek seslendi.
Arkamı döndüm ve abimi gördüm, oda beyazlar içindeydi, gülümsedim.
Oda bana gülümsedi "gel !" dedi usulca.
Gitmeye çalışıyordum ama gidemiyordum.
Abim "hadi büşra, gel !" dedi.
"Abi gelemiyorum, sen gel" dedim bağırarak.
Abim bana doğru gelirken bir silah sesi yankılandı.
Kuşlar acılar içinde bağırşmaya, börtü böcekler kaçmaya, çiçekler ise kuruyup solmaya başladı.
"Abi !" dedim yine bağırarak.
Abimin göğüs kafesinden kanlar yayılmaya başlamıştı, benim bembeyaz elbisem ise kana bulanmıştı.
"Büşra, kaç !" dedi zorlanarak.
"Seni bırakamam abi" dedim çaresizce.
"Kaç, kurtar kendini kardeşim !" dedi zorla ve yere düştü.
"Abi !" diyerek yanına gitmeye çalıştım, ama kolumu tutan siyahlar içindeki adam yüzünden gidemiyordum.
"Bırak beni !" dedim bağırarak.
"Gidemezsin" dedi sert bir şekilde.
"Abimi kurtarmam lazım bırak" dedim debelenerek.
"Onu sen kurtaramazsın, ben kurtarırım" dedi ve beyaz ışığa doğru gitmeye başladı.
Giderken benide peşinde sürüklemeye başladı.
Bağırarak "abi !" dedim, kaç defa olduğunu bile saymadım.
Siyahlar içindeki adamla beraber beyaz ışığa girdik.
Abim ise son kez "büşra" dedi...
Bağırarak "abi" dedim ve gözlerimi açtım, karşımda abimi görmenin rahatlığıyla derin bir nefes verdim.
Abim "iyi misin ?" diye sordu.
"İyiyim" dedim gülümseyerek.
Abim "kabus gördün abim, geçti" dedi saçımı okşayarak.
"Korktum" dedim kekeleyerek.
Abim "Geçti abicim tamam, gel elini yüzünü yıkayalım hadi" dedi.
"Tamam" dedim, ve elimi yüzümü yıkadım.
Abim "şimdi daha iyisin değil mi kardeşim ?" diye sordu.
"Evet iyiyim abi, sen çık bende üzerimi değişip geliyorum" dedim.
Abim "tamam dikkat et" dedi ve odamdan çıktı.
Yarın abimin söz-nişan'ı vardı, kartal ile beraber hediye almaya kuyumcuya gidecektik.
Üzerime siyah bir crop, altıma siyah salaş bir pantolon ve beyaz spor ayakkabılarımı giymiştim, zambak kokulu olan parfümümden sıktım, siyah saçlarımı düzleştirip açık bıraktım.
Aynada biraz kendime baktım, çantam ile arabamın anahtarını aldım ve aşağıya indim.
.....
Kartal'ın Ağızından;
Kuyumcunun önünde büşra'nın gelmesini bekliyordum.
Abisinin müstakbel eşi için takı seçecektik.
5 dakika sonra büşra geldi, "geç kaldım kusura bakma, arabamı anca park edebildim" dedi.
"Sorun yok bende yeni gelmiştim" dedim gülümseyerek.
Tabikide yalandı, tam tamına 15 dakikadır onu bekliyordum.
"Geçelim mi ?" diye sordu büşra.
"Geçelim" dedim, ve kuyumcuya girdik.
Kuyumcu "hoşgeldiniz nasıl yardımcı olabilirim ?" diye sordu.
Büşra "biz zarif setlerinize bakmak istiyoruz" dedi.
Kuyumcu "tabiki, lütfen bekleyin" dedi ve setleri almaya gitti.
Büşra'ya "emin misin zarif seti seveceğinden laz kızım ?" diye sordum.
Büşra "niye sevmesin süt çocuğu ?" diye sordu.
"O bir aşiret kızı diye söylemiştin ya ondan dedim, onlar altın sever, senin gibi değiller" dedim imayla.
Büşra "nasılmışım ben süt çocuğu ?" diyerek sordu.
"Güzel bakan gözlerin var, inatçısın, zarifsin ve en önemlisi benimsin" dedim kulağına fısıldayarak.
Büşra "Allah razı olsun, sayende bugün günüm mutlu geçecek desene, senden bu lafları duydum ya" dedi alayla.
"Sen iste her zaman söylerim laz kızım" dedim.
Büşra "istemez, kulaklarımı kanatıyor böyle sözler" dedi.
"Sararım bende" dedim.
Büşra "saramazsın, boş konuşma" dedi.
"Görücez canım" dedim.
Kuyumcu elindeki setleri önümüze koydu.
Büşra, ince gümüş ortasında mavi elmas olan bir seti gösterdi "bunu beğendim, sen ne diyorsun kartal ?" diye sordu.
"Güzel" kuyumcuya dönüp,"bunun kristal olanını da hanımefendinin dediğini de paket yapıp bana yollayın" dedim.
Kuyumcuya adresi ve takıların parasını verip çıktık.
Büşra "niye iki tane aldık ki ?, bir tane yeterdi" dedi söylenerek.
"Boşver, yarın görüşürüz laz kızım" dedim.
Büşra ise soğuk bir şekilde "görüşürüz" dedi.
Arabama bindim ve evime geçtim.
.....
Yazar'ın Ağızından;
Sonunda büşra evine gelmişti, bugün onun için çok yorucuydu, hemen odasına çıkıp ilaçlarını içmek duş almak ve üzerini değiştirip uyumak istiyordu.
Şirin hanım "nasıl geçti günün kızım ?" diye sordu.
Büşra "güzeldi anneciğim, ben odama geçiyorum iyi akşamlar size" dedi ve odasına çıktı.
5 dakika geçmişti, büşra yeni duş almıştı yatağının üzerindeki kutuyu gördü.
Kutuyu alıp açtı, içerisinde gördüğü şeye şaşkınlıkla baktı, uzun kanlı bir elbiseydi, aynı rüyasındaki gibiydi.
İçindeki notu aldı, notta şöyle yazıyordu;
'bana damatlık yerine kefen gönderip öldüren müstakbel karıcığım, bende seni yaşarken öldüreceğim nikahımızı bekle, Kartal Polat'
Büşra elindeki kutuyu sertçe bıraktı, korkudan titremeye başladı, sanki kabusunu gerçekte yaşıyordu şu an.
O sırada büşra'nın odasınd
aki gizli kameradan onu izleyen kartal'dan hiç ama hiç haberi yoktu.
~~~
Evet bölümü nasıl buldunuz ?.
Umarım beğenirsiniz.
Neyse uzatmayayım, 23. bölümde görüşmek üzere hoşçakalın sağlıcakla kalın ☘️.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.15k Okunma |
45 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |