102. Bölüm

KARLI DAĞIN KARI

Kübra Ahsen Durukan
ahsenkubos

Not: İyi bayramlar şimdiden herkese bebeklerim. Yeni bir bölümle döndüm. Ayrıca bir önceki bölümün yorumlarını da okudum. Gerçekten çok teşekkür ederim. Çok güzel ve mantıklı düşünceleriniz için. Son bir şey daha çarşamba yeni bölüm yok cumartesi günü gelecek. İyi okumalar. Bolca da yorum bekliyorum.

Burak kapının ziline bir kez daha bastı ama hiç açılası yoktu. Zerda artık elinde poşetle durmaktan sıkılmıştı. “Belki evde yardımcı yoktur.” Alt tarafı birisi kapıyı açacaktı. Hem ilk zamanlar kapıyı kilitlemiyorlardı sonradan nereden çıkmıştı bu kapı kilitleme olayı. “Hafta içi mi?”

“Evet. Feyyaz abi evde değil mi ne de olsa izin kullanmış olabilir ya da alışverişe gitmiştir.”

“Belki de.” Burak arkasını dönerek ilerideki korumalarsan bir tanesinin yanında gidip evin yedek anahtarını alıp kapıyı açtı içeri girdiler. İçeriden yüklesen seslerle birbirlerine baktılar. “Kavga mı ediyorlar?” Zerda’nın sorusu Burak’ı cevabını bilmediği bir soru ile baş başa bırakmıştı. Berfu konuşmama yeminini bozmuş gibi görünüyordu. Ama her nedense içinde hiç de iyi şeyler olmayacağı düşüncesi vardı aklında. “Bilmiyorum.” O anda gelen sesle Zerda elindeki poşetleri yere düşürdü şoktan hareket edemezken Burak basamakları ikişer ikişer tırmanmaya başlamıştı. Kocası artık gözden kaybolmuşken o da kendine gelip peşinden koştu.

Burak kapıyı açınca önce alt üst olmuş odanın içinde bir süre göz gezdirip yerde boylu boyunca yatan Berfu’yu gördü. Feyyaz’ın kucağında yatıyordu. Hızla ikisine de hızlı bakış attı. Kimin yaralandığını öğrenmeye çalışıyordu. Gözle görünür bir kan yoktu ortada. Feyyaz’ın gözü duvarda takılı kalan kurşundaydı. Birkaç santimle Berfu’nun kafasına değil duvara girmişti. Berfu dediğini yapmış tetiği çekmişti ama vücudunun artık onu kaldıracak hali kalmamış ve zihni kapanmıştı Feyyaz kızın tetiği çektiğini fark ettiği anda silahı tutmak için hızla kadının elini çekmişti ki kurşun duvara isabet etmişti. Eğer bayılmasa dengesini yitirmeyecek ve kurşun kafasına gelecekti.

Burak abisinin kucağında yatan yengesine baktı. Yaralanmış gibi gözükmüyordu ama silah onun elindeydi. Hayatında ilk defa abisini ağlarken görüyordu. Bu adam babasının cenazesinde bile ağlamamıştı ama şimdi ağlıyordu. Adam gözünden akan yaşın bile farkında değildi oysa. Nasıl ağlanırdı hatırlamıyordu ama beyni unutmamış gibiydi.

“Bayılmasaydı kendini vuracaktı.” Burak gözlerini kapatırken yutkundu. Arkasında “hıh” diyen karısını duyunca kendine geldi. Gözlerini Berfu’nun üzerinde gezdirdi. Başta nefes almıyor zannetti. Dikkatli baktığında görebilmişti şimdilik hayattaydı ama bu şekilde baygın bedenini izlemeye devam ederlerse ölecekti. Hızla içeri girdi. Oda savaş alanı gibiydi. Yere çöktü kızın elindeki silahı alıp emniyetini kapatıp yatağın üzerine fırlattı.

“Olan oldu ama çok ağır nefes alıyor şimdi gerçekten ölecek.” Derken Feyyaz’ın kucağından çekerek aldı. Yatak dağınıktı odadan hızla çıktı. Kapının önünde duran ama yukarı çıkarken görmediği Türkan hızla karşı odanın kapısını açtı. Oda boştu ama en azından topluydu.

Yatağa yatırırken “Zerda doktorunu ara çok ağır nefes alıyor sinir krizi geçirdi de hazırlıklı gelsin ve çabuk olsun ne kadar daha dayanır emin değilim.” Zerda koşarak aşağı indi. Telefonunu aşağıda çantasının içinde bırakmıştı. Silah sesini duyunca elindeki poşetlerle beraber çantası da düşmüştü. Telefonu eline aldığında başta doktoru ne diye kaydettiğini hatırlayamadığı için rehberi baştan sona aradı. Numarasını bulunca aradı tüm durumu anlatamasa da çok yavaş nefes aldığını hatta durmanın eşiğine geldiğini söyledi. Doktor daha önce uyku içinde kriz geçirdiğinde nefes almasını kolaylaştırması açısından tüp vermişti o gelene kadar onunla desteklemesini istedi. Zerda telefonu kapatıp yukarı koştu. Türkan başının altına yastık koymaya çalışıyordu.

“Geliyor gelene kadar daha önce verdiği bir tüp varmış onunla destekleyin dedi.” Türkan koşarak odadan çıkarken Feyyaz kapıda ayakta içeriyi izliyordu. Türkan elindeki tüpü Burak’a verdi. Burak tüpe bastırırken bir taraftan da yere düşerken kestiği yerlere baktı. Tüpü Zerda’ya verip ayağa kalktı.

Türkan’a dönerek “Yatağı hazırlayın bu gece burada kalsın doktor gelince yan tarafı da görmesin.” Dedi. Bu intihar olayı gizli kalmalıydı. Aile içinde kalmalı ve mümkün olduğu kadar az kişi bilmeliydi.

“Ben nevresim falan getireyim.” Türkan odayı terk ederken Burak kapının kenarında durmuş içeriyi izleyen adamın yanına giderek “Ne yapıyorsun ölümünü mü izliyorsun? Zerda’nın elindeki tüpü al.” Burak’ın sesi net ve emreder şekildeydi. Feyyaz birkaç saniye hiç hareket etmemiş olayı hazmetmeye çalışmıştı. Sonra yatağa yaklaşmış Zerda’nın elindeki tüpü alacakken Türkan içeri elinde nevresim takımıyla içeri girdi. Feyyaz yatakta yatan kızı kaldırırken Zerda kadına yardıma etti hızla çarşafı serdiler. Adam kucağındaki karısına baktı. Çok yavaş nefes alıyordu dikkatli bakmazsan ölü zannedebilirdin. Zaten öyle de duruyordu. Canı çekilmek üzereydi. Çarşafı takınca hemen yatağa yatırıp tüple hava vermeye devam ettiler. Burak ilk yardım çantasını getirip Berfu’nun ayağının altında ve kollarındaki yaraları temizleyip kapattı. Birde mikrop kapmasıyla başa çıkamazlardı. Zaten vücudu da bunu kaldırmazdı. Kıyafetleri berbat durumdaydı. Zerda odaya gidip üstüne yeni kıyafetler getirip üstünü değiştirdi. İntihar olayı dışarıya duyulmayacaktı. Hali hazırda kötü günler geçiriyorlardı birde düşmanlarına açık kapı bırakmaya gerek yoktu.

Doktor gelince oksijen maskesi takmış, serum bağlamış ve daha uzun uyuması için sakinleştirici yapmıştı. Sonrasında gitmişti. Zerda, Seda’yı aramış durumu anlatmış sonra da terapisti aramış yarın için randevu almıştı. Burak ve Zerda bir süre Feyyaz’ı tek bırakmak istemediği için yanında beklemişlerdi. Akşam olurken Feyyaz onları göndermiş kendisi de yukarı çıkmıştı. Banyo yapmış üzerini giyinmiş odada Berfu’yu izliyordu. Haftalar sonra konuşmuş onda da kendini öldürmeye kalkmıştı. Yatağa oturdu. Az daha kaybediyordu onu. Az daha ölümünü izleyecekti. Hem de kendi salaklığı yüzünden. Kasadaki silahı almış ama diğerlerini almayarak salaklık yapmıştı. O silahla kendini vursa ne olacaktı? Düşüncesi bile korkunçtu. Dayanabileceği bir şey değildi. O zaman kesinlikle tüm dünyayı ateşe verir. Sonrada oturur izlerdi. Düşünmek bile canını acıtıyordu. Şimdi iyiydi, hala yaşıyordu. En azından yaralanmamıştı. Yatağın kenarına kıvrılmış kadının düzenli nefesini dinlerken uyuyakalmıştı. O kadar uzun zamandır yanında değildi ki aynı yerde yatmak bile nasıl bir his unutmuştu.

Sabah Fatih ve Seda gelmişti. Öğlene doğru doktor gelmişti. Seda kadının konuşmayacağını daha doğrusu konuşamayacağını bildiği için intihar olayını anlatmıştı. Berfu sessizlik yeminine geri dönmüş, konuşmamıştı. Doktor odadan çıkmış aşağı inince Feyyaz ve Seda’ya dönerek “Evde kendine zarar verebileceği her şeyi kaldırın. Konuşmamakta ve yememekte ısrar ediyor oluşu artık onu sınıra getirdi ne kadar daha dayanır bilmiyorum. Fiziksel olarak düzelmesinin tek yolu psikolojik olarak iyileşmesi. Onun için eğer annesi, ablası ya da anne abla yerine koyduğu birisi varsa yanında olması en azından kendini daha iyi hissetmesine sebep olmasını umut ediyorum. Bu şekilde birkaç günden daha uzun dayanamaz acı ama gerçek, üzgünüm. Birkaç ilaç yazdım sakinleşmesi adına. Bir şey yemediği için içemez o yüzden en kısa zamanda yemek yemeye başlamalı.”

Seda doktoru uğurladıktan sonra odaya geri döndü. “Annesini çağırmalıyız. Bu artık bizi aştı ailesinin de bilmesi gerekir.” Seda haklıydı ilk kaza olduğunda haber vermeleri gerekiyordu. Belki de bu kadar büyümeyecek bunlar yaşanmayacaktı. “Konuşmuyorlar.” Daha dün bunun için kendini suçlamıştı ama adam hiç istemiyordu gelmesini. Eğer gelirse o, onun hiç şansı kalmazdı. Ezo kendini hiç sevmiyordu daha fazla dolduracaktı. Belki de götürmeye kalkacaktı.

“Biliyorum ama aramalıyız.” Seda, Feyyaz’ın işi inada çevirdiğini biliyordu. Onlara işinin düşmesindense farklı seçenekler düşünmeyi tercih ederdi. “Gelmez.” O kadar olayın üzerine onun evine gelmezdi. Az çok tanımıştı kadını. Zaten Berfu’nun yarısı kadar inatsa imkânı yoktu.

“Hemen kestirip atmayı bırak ilk annesi gelmiş olsaydı belki bu kadar büyümeyecekti çoktan iyileşmeye başlayacaktı ama senin inadın yüzünden ne hale geldi olay.” Belki de öyle olacaktı ama bu sefer de ondan nefret edecekti. ‘Zaten senden nefret ediyor. Daha dün söyledi ya beni altın kafese kapattın dedi ya hatırlasana.’ Canavar yine konuşmuştu. Onun nefret söylemlerini duymak istemiyordu.

“Kestirmiyorum konuşmayacaklar benimle.” Baran’a yaptıklarından sonra konuşacaklarını hiç zannetmiyordu. Yaşananları unutmayacak kadar kindar bir kadındı Ezo. Yaşananları unutmayacak aksine işler giderek tersine dönecekti. “Ya kızlarının ölümden döndüğünü bile bilmiyorlar. Ayrıca hiç bir anne kızının bu halde olduğunu bile bile sırtını dönmez hele Ezo Hanım.”

“Dinlemezler bile beni.” Gelse bir işe yarar mıydı en azından kendini öldürme fikrinden vazgeçirse yeterdi şimdilik nefret etme kısmını düşünürdü sonra. Tekrar denemeye kalkmasından korkuyordu. Silah olmasa başka bir şey olurdu eğer aklına koymuşsa bir şey bulurdu. Karısını tanıyordu aklına koyduğu şeyi yapmada üstüne yoktu. “Ben söylerim.” Ben arasam da açmazlar zaten diye düşündü. Ayrıca ne diyecekti? Kızınız intihara kalkıştı gelin ikna edin kendini öldürmesin mi? Niye demeyecekler miydi? Nasıl açıklayacaktı olanları emin bile değildi.

“Söyle.” Ezo elindeki son kozdu onu da oynamadan çekilmeyecekti. İntihar fikrini kafasından uzaklaştırana kadar ona ihtiyacı vardı sonrasında sorun çıkartırsa uzaklaştırırdı. Daha önce de yapmıştı şimdi de yapardı problem değildi. Önemli olan şu anlık intihar fikrinden vazgeçmesi lazımdı. Hele de doktor birkaç günden fazla dayanmaz demişken. En kısa zamanda toparlanmalıydı. “Sorun çıkartmayacaksın ama.” Ortada yeterince sorun vardı onu çözerlerse belki ama çözmezlerse ağzını bile açmazdı.

“Çıkartmayacağım.” Asıl sorunu şu an yukarı da yatan kadındı. O ve ölümle dolu olan kafası yahut ölmeye ramak kalmış vücudu. Seda telefonu alarak odadan çıktı. Uzun süren konuşmanın ardından odaya geri döndü. Fatih bu kadar uzun sürdüğü için gelmeyeceğini zannetmişti.

“Ne oldu, ne diyor?” İkisi de dönmüş Seda’ya bakıyordu. İçi atmasa da sesini çıkartmayacaktı. En azından işi bitene kadar. “Gelecek yarına konaktan alacaklar. Uçuş ayarlarsın Fatih.” Kabul etmiş olmasına mı şaşırmalıydı yoksa bu kadar çabuk kabul etmesine mi? Yaşananlar için Berfu’yu da suçladıklarını düşünüyordu.

“Ayarlarım.” Fatih’in üzerinden bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Kaza olayından beri Berfu ile kendi kızını kafasında eşlemiş ve onun adına fazlasıyla üzülmeye başlamıştı. “Ne dedi?” Fatih’e kalsa bugün getirtirdi. Berfu iyileşmedikçe Feyyaz da iyileşmeyecek ve ailesi dağılacaktı.

“Durumu anlattım gelecek ama sorun çıkartıp çıkartmayacağını sordu bende çıkartmayacak dedim.” Gelince kesin söylenecekti. Kızımı yataklara düşürdün diye. Bu sefer haklıydı da. Onun canını sıkan şey de buydu. Haklı olması. “Çıkartmayacağım dedim ya.”

“İyi olur kadının yüzüne karşı cadı falan deyip evden kaçırma da ortalığı daha kötü hale getirme.” Berfu bunu da duyarsa kesin ikisi birlikte öldürürdü onu. “Getirmem.”

“İyi öyleyse. Yarın öğlene uçuş ayarlayın akşama kalmadan gelmiş olur.”

Seda ve Fatih bir süre daha durmuş sonra da çıkmışlardı. Türkan yatak odasını toplamış ve temizlemişti. Berfu’nun yattığı odaya girdiğinde uyuduğunu gördü. Feyyaz’ın yanına gelerek “Feyyaz Bey ben odayı topladım ve temizledim. İsterseniz Berfu Hanımı odasına alabilirsiniz.” Feyyaz cevap vermemiş onun yerine kafasını sallamıştı. Yukarı çıktı yavaşça kapıyı araladı uyuduğunu görünce odaya girdi. Tekrar delirtmek gibi bir niyeti yoktu. Serumu kapattı kucağına alarak odaya taşıdı. Yatağa yatırdı, üstünü örttü, alnına küçük bir öpücük bıraktı. Yıllar boyunca adam akıllı hiç kabus görmemişti. Kazadan beri kabussuz uyandığı bir uykusu bile olmamıştı. Şimdi ise üzerine bir de dün sabah eklenmişti. Gözünü her kapattığında kafasına silah dayadığını görüyordu.

Tüm hayatı boyunca en kötü düşmanlarıyla baş ederken, kafasına silah dayadıklarında, 16 yaşında kaçırılıp ilk kez birini öldürdüğünde, babasını kaybettiğinde, daha 18 yaşında tüm işlerin yükü üzerine kaldığında bile çaresiz kalmamış ve dizlerinin üstüne çökmemişti. Kimsenin önünde eğilip yalvarmamıştı düne kadar. Sayısız ölüm görmüş sayısız kere Azrail’le karşı karşıya kalmıştı ama hiçbiri dün kadar canını yakmamıştı. Bir şekilde işleri yoluna sokmaya başlamalıydı. Buna ailesi ile arasının düzelmesi gerekiyorsa sesini çıkartmayacaktı. Ama ne olursa olsun aralarını bir şekilde düzetecekti.

Günün geri kalanında odaya girmemiş ama aynı zamanda odanın kapısını da kapattırmamıştı. Evin içindeki silahları toplamış ve Cüneyt’e vermişti. Evdeki tüm bıçak, makas gibi kesici aletler kilitli çekmecelere konmuş ve anahtarlarını Türkan almıştı. Tek sorun banyo ve lavabodaki gömme aynaydı ama şu an elinden bir şey gelmiyordu ayrıca uzun süre yalnız bırakma gibi bir niyeti yoktu.

Ertesi sabah uyandığında hava çoktan aydınlanmıştı. Kanepenin üzerinde uyumuştu ana amacı uyumak değildi ama kabusların peşini bırakası yoktu. Gündüz ayrı gece ayrı rahatsız edecek bir zaman buluyorlardı. Odadan çıktığında yardımcılarının çoktan geldiğini fark etti. Türkan Hanım karşı taraftaki odayı hazırlıyordu. “Günaydın Feyyaz Bey, Berfu Hanımın annesi için bu odayı hazırlıyorum.”

“Tamam. Benim eşyalarımdan bazılarını uyuduğum odaya yerleştir.” Gün içinde en azından orada kalabilirdi sürekli odaya girip çıkmak istemiyordu. Hem Ezo ile sürekli yüz yüze gelmemek hem de odaya sürekli girip hiç duymak istemediği konuşmaları duymak istemiyordu. “Peki burası bitince hemen ilgileniyorum. Hemşire hanım gelmek üzereler yeni serum takacaklar. Kahvaltıyı da hazırladım.”

“Tamam.”

Feyyaz aşağı inmiş ve birkaç parça bir şey atıştırmıştı. Çalışma odasına girmiş ama kapısını tam kapatmamıştı dışarıdaki sesleri duyuyordu. Hemşire gelmiş serumu yenilemiş, zorla da olsa biraz su içirmişti. Hemşire çıktıktan sonra Türkan üst kattaki odaları temizlerken bir taraftan da Berfu’yu kontrol ediyordu. İlaçların etkisiyle uyuyunca Türkan’da aşağı inmiş evin geri kalan yerlerini temizlemişti. Bir süredir sürekli Berfu’nun başını beklediği için evle ilgilenmemişti ve Berfu’nun annesinin buna takılmasını hiç istemiyordu. Ayrıca kadını tanımıyordu ama geçimsiz bir insan olma ihtimali daha yüksek gelmişti. Çünkü çalışmaya başladığı günden beri hiç adını duymamıştı eğer intihar olayı olmamış olsaydı daha da duymazdı büyük ihtimalle. Öğlene kadar tüm evi temizlemiş yemek yapmıştı. Kapı çaldığında hemen kapıyı açtı. Önde Seda vardı. Arkasında orta yaşlarının sonunda bir kadın vardı. “Buyurun hoş geldiniz.”

İçeri geçerken Seda “Bu Türkan Hanım evin yardımcısı. Türkan Hanım size yardımcı olacaktır.” Türkan kadının elindeki valizi göstererek “Siz bırakın ben yukarı taşıtırım.” Ezo elindeki valizi bırakarak evin içine hızla göz attı. Sade ve beyaz döşenmiş ev hem kızını yansıtıyordu hem de yansıtmıyor gibiydi. Büyük bir ev bekliyordu ama içini daha karamsar ve boğucu düşünmüştü. Ama bu düşüncesinin aksine ev fazlasıyla ferahtı. Seda üst kata çıkarken o da peşinden çıktı. Aralıklı kapıyı açtı Berfu uyuyordu. Türkan hanım peşlerinden gelerek “Hemşire birkaç saat daha uyur demişti giderken.”

Ezo yatakta yatan kızını tanıyamadı bir an. En son gördüğünden beri çok değişmişti. O kadar kilo vermişti ki yanakları çukurlaşmıştı. Bir ölüyü andırıyordu. Bu hale gelene kadar oturmuş izlemişlerdi. Adamın bitmek bilmeyen kinine ve inadına kurban gitmek üzereydi kızı. Oysa o yaşatana kadar ömründen ömür vermişti.

Doktor karşısında geçip uzun yaşamaz bağışıklık sistemi çok güçsüz diyerek kadını ölmeden mezara koyan cümleyi kurduğundan beri her anını onu yaşatmak için harcamıştı. Pamuklara sarmış, dünyanın dört bir tarafından ilaçlar getirtmişti. Koca karı ilaçları, bitkisel takviyeler, vitaminler ne bulduysa denemişti. Gözünden sakınmıştı. Onunla daha çok ilgilenebilmek adına Aras’la çok ilgilenememiş eltisi bakmıştı. Ona rağmen hastalanmanın bir yolunu bulmayı başarmıştı küçük kızı. Karın altında durmasını geç esen rüzgara çıkartmamıştı yıllarca.

Tam daha iyiye gidiyor, eskisi kadar kötü değil, hayatı düzene girecek derken, adam girmişti hayatlarına. Kızında da ne şans vardı. Doğduğu günden itibaren kötü şansı peşini bırakmamıştı. Ölmek için fazla gençti oysa daha yirmi beş bile olmamıştı. Çocuk sayılırdı daha. Zamanında çok büyük salaklık yapmıştı, kocasını vazgeçiremeyeceğini anlayınca kızını da alıp ülkeyi terk etmeliydi. Daha adamla konuşmadan kaçmalılardı. En azından ölüm döşeğine düşmemiş olurdu. Şimdi ne olacaktı? Kızına bakacak tekrar yaşatmak için kendi ömründen verecekti sonra tekrar adamın eline bırakıp gidecek miydi? Yüreği el verir miydi bu sefer?

Oğluna kızını kurban etmişti kocası. Kadın dışına vurmasa bile kocasına da oğluna da soğumuştu. Hoş ağzından duymasalar bile biliyorlardı. Baran’ın kızı için söylediği o kelimeleri kendisi hazmedememişti hem adamın hem de kızının hazmedemeyeceğini biliyordu. Eğer öyle konuşmasaydı en azından adamı bu kadar kızdırmayacak hem kendisi hapislere düşüp onun ayak işlerini yapar hale gelmeyecek hem de kızından bu kadar ayrı kalması gerekmeyecekti. Torunun öldüğünü kızının ölüm döşeğine düştüğünü bile haftalar sonra öğrenmişti. Oğluna ne dese az kalırdı. Kızının hiçbir suçu olmadığını bile bile sırf adamın zıddına gitmek için kardeşini kullanmıştı bu sefer herkes ödemişti o kelimelerin bedelini.

Seda odadan çıkarken kapıyı da kapattı. “Feyyaz Bey kapının tam kapatılmamasını istedi.” Seda kapıyı aralıklı hale getirirken Türkan Hanım sabah hazırladığı odanın kapısını açtı.

“Bu odayı sizin için hazırladım.” Ezo kafasını salladı. Derdi ne uyumak ne de dinlenmekti. Tek bir derdi vardı kızını eski haline getirmekti. Şu ana kadar üzerinde bir yorgunluk hissetmemişti ama kızını gördüğü anda omuzlarına sanki birer kamyon yük bindirmişler gibi bir yorgunluk çökmüştü üzerine. “Dediğim gibi yemek yememekte çok ısrar ediyor uyandığı günden beri ağzına lokma koymadı.”

“Belli oluyor.” Seda kadının buz gibi sert aksanlı sesine aldırış etmedi. Bunu hak ettiklerini biliyordu daha kaza olduğu anda haber verip buraya çağırmaları gerekiyordu haftalar sonra değil. En azından olaylar bu yönde gelişmemiş olurdu. Çoktan iyileşmeye başlamış ve toparlanmaya başlardı. “Doktor yemek yemeye başladığında ilaçlarını kullanmaya başlayabileceği söyledi. Ayrıca geçen gün yaşanan olayın tekrarı olmaması adına ilaçlarını düzgün kullanması gerektiğini söyledi.” Seda intihar kelimesini kullanmak istememişti. Ezo bir şey demedi bunu görmemek için kör olmak gerekiyordu. Seda aşağı indi.

“Benim şimdi çıkmam gerekiyor Esra’yı okuldan almam lazım. Eğer bir problem olursa Türkan Hanım size yardımcı olacaktır. Bir şeye ihtiyacınız olursa da beni arayabilirsiniz.” Ezo siz şimdiye kadar beni aradınız mı diyecek olsa da vazgeçti. İlk dakikadan gerginlik çıkartmak istemiyordu. Damadının nerede olduğunu bilmiyordu ama evden bir yerden çıkarsa ağız dalaşına girmek istemiyordu. “Tamam.”

Seda evden çıkarken Ezo da yukarı çıktı. Türkan arkasından valizini çıkarttı. Odasına bıraktı. “Siz dinlenin eğer açsanız yiyecek bir şeyler hazırlayabilirim.” Bırak aç olmayı haftalardır yediği ne varsa çıkartmak istiyordu. Kızının yiyemediği ne varsa yemediği kaç gün varsa hepsi şu anda boğazından çıkmak için yer arıyor gibiydi. “Değilim. Namaz kılıp geliyorum.”

Türkan aşağı inerken Ezo valizini açtı üzerindeki kıyafetleri çıkarttı. Evin içi yaz gününden halliceydi. Oysa dışarısı buz gibiydi. Namaz kılıp aşağı indi. Mutfak olduğunu düşündüğü yere girdi. Türkan bulaşık makinesini boşaltıyordu. Ağır yemek midesini ağrıtacaktı sadece bu yüzden önce çorba içse iyi olur diye düşündü. Yayla çorbasına dayanamazdı çocukluğundan beri çok severdi. Biraz yayla çorbası pişirdi. Yukarı çıktı aç uyumasının ne anlamı vardı ki? Elinde tepsi ile odaya girerken yan odadan çıkan Feyyaz ile karşılaştı.

“Hoş geldiniz.” Ezo cevap vermedi sadece kafasını salladı. Adam da hiç iyi gözükmüyordu. Birkaç yıl önce gördüğü heybetli adam tüm heybetini kaybetmiş gibiydi. Kapıyı açıp odaya girdi. Kadın elindeki tepsiyi komodinin üzerine bıraktı. Yatağa oturdu. Berfu yatak hareketlenince gözlerini aralamıştı. Yine kocası gelmişse bu sefer odayı tümden terk etmeyi planlıyordu. Ne kadar yanından gönderse o kadar geliyordu. Onu görmek bile canını yakıyordu ama bunu kimse anlamak istemiyordu. Başta gördüğünün gerçekliğine inanamadı. Annesi eline dokunduğunda gerçek olduğuna emin oldu. Yine hayal görmediğinden emin olmak istemişti. Haftalardır hem annesini hem de kızının hayalini görüyor ve seslerini duyuyordu.

Gözleri dolarken “Anne.” Diyerek kadına sarıldı. Kafasını kadının omzuna koyarken “Anne sen haklıymışsın.” Diyerek ağlamaya başlamıştı. Ezo kızını sakinleştirmek adına sırtını sıvazlıyordu.

Feyyaz kapının önünde yemek yiyecek mi diye bekliyordu. Ezo’yu buraya getirdiğine değmeliydi en azından. Karısının ağlayan sesini duyduğunda içine bir şey oturmuştu. Sonrasında duyduğu cümle ise geçen gün kafasına sıkmadığı kurşunun şu an tam kalbinin ortasından geçtiğini hissetmişti. Haklıymışsın demişti. Haklı çıkartmıştı kadını. Oysa bunun için büyük bir çaba sarf etmişti. Nefes almaya çalışsa da boğazına büyük bir yumru oturmuştu gitmiyordu, yutkunmaya çalıştı ama yine olmadı. Yutkunamıyordu duyduğu kelime hazmedemeyeceği kadar ağır gelmişti. Devamını duymaya gönlü hiç el vermiyordu. Hızla aşağı indi ve evden çıktı.

Ezo kızını sakinleştirdikten sonra zorla bir iki kaşık çorba içirmeyi başarmıştı. Onun için bile bir dünya dil dökmüştü. Berfu uzun süre uyanık kalamamış ve uyumuştu. Ezo saatlerce başında oturmuş beklemişti. Tekrar kendisine gelince tekrar çorba içirmeyi denemişti. En azından bu sefer biraz daha fazla içmişti. Zorlamanın alemi yoktu. Haftalardır sadece serum ile hayatta kalıyordu midesi küçülmüş olmalıydı. Yavaş yavaş tekrar eski haline dönecekti. Saat ona gelirken Ezo odadan elinde tepsi ile çıkıyorken bu arada Feyyaz da eve yeni gelmişti. Deli gibi sarhoş olmayı istediği sınırlı günlerden bir tanesiydi ama korkudan içemiyordu, tekrar bir şey olurda müdahale edemem diye. Korku ne menem bir şeydi böyle. Hayatında hiç hissetmemişti böylesini.

Feyyaz önce kadının elindeki tepsiye baktı. Yarısı içilmiş çorba kasesi vardı sadece. Az gibi gelmişti. Aklına daha sabah bunu bile içiremediklerini fark edince bir şey demedi. Yan odaya girerken “İsterseniz siz kalabilirsiniz yanında.” Dedi. Annesi ile vakit geçirmek iyileşmesine yardım edecekse birkaç gün feda edebilirdi. Ezo cevap vermeden elindeki tepsiyle aşağı indi. Kadının cevap vermemesine sevinmişti. O buz gibi sesini ve iğnelemelerini kaldıracak hali yoktu.

Ezo geri yukarı çıktığında namazını kılıp Berfu’nun odasına girdi. Uyumamış oturuyordu. Yatağın üzerine oturdu. Sonra konuşmadan uzun süre saçlarını okşadı ve öptü. Kızının bedeninden çok ruhu yaralıydı. Evlat acısını hiç yaşamamıştı ama yaşamanın eşiğine gelmişti ve çok dayanılmazdı. Bir de kaybetmek bunu yaşamak çok daha ağır bir duyguydu hele ki Berfu gibi her şeyi içine atan, duygusal ve nahif birisi için daha da ağır geliyordu. Onu buraya bağlayacak bir şey kalmamış gibi hissetmiş olmasını anlıyordu.

Ertesi gün öğlene doğru terapist gelmişti. Doktorun yardımı dokunacağını düşünüyordu en azından içindekileri birine anlatıp rahatlamak iyi gelebilirdi. Biraz ısrarla konuşmaya ikna etmişti. Terapist için kendine geldiğinde öncesinde tekrar bir şeyler yedirdi, her uyanık bulduğu dakika bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Hoş dün akşam yediklerinin yarısını geri çıkartmıştı midesi bir anda bu kadar çalışmayı kaldıramamıştı. Terapistte yemek yemeye başladığını duyunca ilaçlara başlatmıştı. Herkes dışarı çıkmış odada sadece terapist ve Berfu kalmıştı.

“Bugün benimle konuşmayı düşünüyor musun? Annenle konuşuyormuşsun.” Berfu önce karşısında oturan kadının yüzüne baktı. Haftalardır gelip gidiyordu fazlasıyla inat ediyordu konuşturmak için. Annesi ısrar etmese yine konuşmayı düşünmüyordu çünkü öğrendiklerini Feyyaz’a anlatacak ya da aralarını düzeltmesi için ikna etmeye çalışacaktı. Her şeyin düzeleceğini aşılayacaktı oysa hiçbir şeyin düzelmeye ve düzeltmeye niyeti yoktu.

“Annemi siz çağırttınız değil mi?” sırtındaki yastığı düzeltirken söylemişti. İntihar olayını konuşmak istemiyordu. Neler olduğunu daha kendisi hazmedememişti eğer o gün kurşun onu bulmuş olsaydı çoktan toprağın altında olacaktı. “Neden öyle düşündün?” Aylin gelen soruyla şaşırmıştı. Aslında böyle düşünmüş olması da üzücüydü. Kocasının kendi istediğiyle annesini getirmeyeceğini biliyor oluşu ve bunu kabullenmesi acılı bir süreç olmuş olmalıydı.

“Çünkü inadına yenilip asla çağırmazdı.” Haklıydı da. Kocasını iyi tanıyordu. Karabeylerden birinden bir şey istemektense ölürdü daha iyiydi. Ona göre hiçbir şeyin cevabı onlarda olamazdı. “Belki de değişmeye çalışıyordur.” Basit bir yalan gibiydi. İnsan öyle kolayca değişmezdi hele ki Feyyaz gibi insanlar. Berfu genç olabilirdi ama çocuk değildi bunu görebiliyordu.

“Siz de tanısanız anlardınız beni.” Aylin Hanım konuşmaya başlamış olmasını kullanmayı düşündü. İntihar gibi kötü bir olayla başlamaktansa onu o aşamaya neyin götürdüğü daha önemliydi. Haftalardır konuşmamasının, yememesinin hayata küsmüş olmasının tek sebebi kaza olamazdı. Çünkü aynı kayıpları da adam da vermişti. “Sizin gözünüzde nasıl biri? Çünkü ben farklı bir yüzünü tanıyabilirim ancak. Benim için Feyyaz Hancı sadece, peki kocanız olan Feyyaz Bey nasıl biri?” Berfu kadının ne yaptığını anlamıştı, konuşturmaya çalışıyordu. Onu da nefretini kullanarak yapıyordu.

“Ne gibi?” Evli oldukları sürede çok farklı yüzlerini görmüştü. Bir düşman, katil, kardeş, amca, arkadaş, işkolik ve aşık. Hangisi kocasıydı o da emin değildi. “Kocanız olarak.” Verebileceği cevaplar kısıtlıydı. Evet çok farklı yüzlerini görmüştü, gülerken, şaka yaparken, iş konuşurken ya da günlük bir sohbet ederken bile görünmez bir korku vardı. Etrafındaki herkes fazlasıyla dikkatliydi onun yanında.

“Berbat birisi. Kötülüğün vücut bulmuş hali gibi. Şeytanın vücut bulmuş hali.” Şeytan kocasını anlatabilecek en iyi kelimeydi. Onu tatlı dili ile kandırırken geri kalan herkese cehennemi yaşatıyordu. Günaha çekerken asla çekinmiyordu. “Size de bu yüzünü gösterdi mi?” İki farklı cevabı vardı bu sorunun. Hiç ona öyle davranmış mıydı? Hayır. Peki o yüzünü yakından görmüş müydü? Evet.

“Gerçekleri ne kadar saklayabilirsiniz ki? O kadar içli dışlı olmuşlar ki o saklasa bile bulduğu ilk fırsatta gün yüzüne çıkmaktan çekinmiyor.” Gabriel olayı bunun en büyük örneğiydi. Adamın dağılan kafası hala gözünün önündeydi. Yüzüne sıçrayan kanın sıcaklığını bazen rüyalarında yüzünde hissediyordu ve her şey bir anda kabusa dönüşüyordu.

“Peki en baştan başlayacak olursak ona ait ilk anınız ne?” Berfu bir düşündü birkaç gün önce onu şok edecek bir gerçek duymuştu ama o gece ona dair hiçbir anısı yoktu, o anıların hepsi adama aitti. Berfu o gece eve girerken yaşanan her şeyi kafasından silmişti. Çok da hatırlamak isteyeceği şeyler değildi ne de olsa.

“Ailemin evine gelirken.” İlk olarak terastan görmüştü. Eve giriyordu. Gözünde siyah gözlüğü ile içeri girdiğinde etrafındaki insanlarda kaçma isteği oluşuyordu. Bunu yukarıdan görebilmiş ve hissetmişti. “Hangi gelişinde mesela hatırlıyor musunuz?” Berfu düşündü. İlk olarak adamı tam gördüğü yer babasıyla iş anlaşmasının yapılacağı gündü. O gün sözde isteme merasimi de gerçekleşmişti. Onun öncesinde birkaç defa sadece bahçeye girerken görmüştü. Onun haricinde hiç yakından görmemişti, o güne dek.

“Bahçede kısa anlar olarak ve babamla anlaşma imzalayacakları ve bizim evlenme kararımızın verildiği gün.” Ne saçma bir gündü o öyle. Babası iş anlaşması yapmış bundan evlenme kararı çıkmıştı. O gün sabaha kadar içinden kabul etmemesi dua etmişti. Ertesi sabah nasıl dualarına karşılık alamadığını düşünmüştü ama hiç şeytan Allah’ın isteklerini kabul eder miydi? “Anladım ne hissettiniz onu görünce?” Korku? Ne hissetmişti gerçekten? Yakışıklı, yapılı bir adamdı. Yolda görse beğenirdi belki de ama o an tüm hafta boyunca hem abisinden hem de annesinden ne kadar kötü bir insan olduğunu duymuştu. Hissettiği tek şey korku olmuştu. Adamdan korkmuş, geleceğinden korkmuş, ailesi için korkmuş ve kendisi için korkmuştu.

“Korku.” Haklı da çıkmıştı hisleri. Gerçekten korkması gereken şeyler görmüş ve yaşamıştı. Mahvolmuştu tüm dünyası. Basit hisleri ve istekleri olan genç bir kızdı o zamanlar. “Sadece korku mu? Neden peki korku?” Aylin içinden düşündü bir insan neden ilk defa gördüğü birinden korkardı ki hem korktuğun bir adamla neden evlenirdi insan?

“Siz olsaydınız abinizin ve annenizin kesinlikle karşı çıktığı biriyle sırf babanız istiyor diye evlenir miydiniz?” Aylin cevap vermezken Berfu devam etti. “Adının geçtiği her yerde korku da geçiyordu. Nereye gittiğini bilmediği bir işe girişmiştim. Bana nasıl davranacaktı, aileme nasıl davranacaktı ya da anlaşma ileride bozulursa bana ne olacaktı? Anlaşma üzerine evleniyorduk ve iş yapmak ve aile olmak farklı kavramlardı. Ama görüldüğü üzere ne iş yaptılar ne de aile olabildiler.” Aylin duyduklarına tepki vereceğini bilemedi. Evet karmaşık ilişkiler bekliyordu ama bildiğimiz kadın zorla evlenmişti. Mecbur bırakılmıştı evliliğe. Adam halinden fazlasıyla memnundu ama. “Kaç yaşındaydınız evlendiğinizde?”

“20.” Evlenmek için küçük bir yaş grubuydu. Daha kendini yeni tanımaya başlayacağı yaşta ülkenin bir ucundan diğer ucuna gelin gelmişti. Farklı aile yapıları, farklı kültürler... Tüm bu farklıklara rağmen bu zamana kadar devam ettirebilmişlerdi. “Peki birisi size sorsaydı evlenmek istiyor musunuz diye ve sizden hayır cevabı alsaydı sizi kurtarmak isteseydi?”

“Hayal aleminde yaşamayın lütfen buna cesaret edecek tek bir kişi bile yok bu dünyada.” Bu ölümü göze almaktan çok daha zor bir şeydi. Bu yaşarken cehennemi yaşamak gibiydi. Ne babası ne de kocası asla izin vermezdi böyle bir şeye. Aylin bu şekilde işin içinden çıkamayacağını anlayınca konuyu farklı bir noktaya çekmeye karar verdi. “Peki ilk olarak korku hissettiniz bu da sizi hayır cevabından alıkoydu. Sonrasında ne hissettiniz yani ilk olarak korkudan başka bir duygu hissettiğiniz zaman.”

“Nişan alışverişinde benim beğendiğim ama kış olduğu için almadığımız bir elbise vardı. Ertesi gün alışverişler eve gelirken o elbiseyi de göndermişti.” Galiba korku haricinde ilk defa bir şey hissettiği yer orasıydı. Onun beğendiği şeyleri almış olması hem dikkat ettiği hem de fikirlerini önemsediğini düşünmüştü. İçine ilk defa belki de kötü olmaz diye düşündüğü ilk yer burasıydı. “Bu size ne hissettirdi?”

“Nazik bir düşünceydi aynı zamanda bir çeşit üstünlük sağlamaktı. Çünkü sadece elbiseyi değil kuyumcuda beğendiğim ama pek annemin içine sinmeyen yüzüğü de almıştı.” Resmen annesi ile arasındaki savaşı resmileştirmişti bu hareketiyle. Belki de asıl o zamandan sonra korkması gerekiyordu. Savaşı başlatan bu süreç ailesi ile arasının açılmasının yolunu açmıştı. “Bu sizi niye rahatsız etmişti ki?”

“Anneme inat gidiyordu. Daha şimdiden hem de. Senin olurun olmazın beni ilgilendirmez demeye getiriyordu.” Tam olarak da öyle olmuştu zaten. Annesinin en başından itibaren karşı çıktığı ne varsa yapmasına izin vermişti. Ne kadar kendi istediğini düşünse de şimdi daha net görüyordu aslında içten içe istemediğini sadece ayak uydurduğunu. “Anladım. Önce korku sonra nazik birisi olduğunu düşündünüz peki başka hangi duyguları yaşadınız?”

“Nişandan sonra aile yemeği yemiştik. Samimi olduğunu görmüştüm ama bu sadece ailesine özeldi ama bu onların korkmadığı anlamına gelmiyordu. Masadaki herkes Feyyaz’dan korkuyordu. Bir sonraki düğün alışverişi için gittiğimizde aynısını yaptı. Kendi aramızda Arapça konuşurken bir gelinlik denedim, beğendim ama benlik değildi. Hani modelin üzerinde görürsünüz ama sizin tarzınız değildir yine de üstümde nasıl duracak diye denersiniz ya. İşte ben de öyle denemiştim ama nişanda yaptığı gibi o gelinliği de aldı hem de bu sefer giymek zorundaydım. Nişandaki ikinci elbiseyi giymememe rağmen tekrar ikincisini almıştı mahcubiyet duygusu gelişmişti bende ama o zaman için şimdi olsa giymezdim o gelinliği.” Eğer şimdiki aklı olsa birçok şeyi yapmazdı. Hatta bu evliliği bile yapmamış olurdu. Gözleri o zaman açılmış olsaydı eğer bu halde bile olmazdı “Neden?”

“Sonrasına hazırlıyordu beni. Sesimi çıkartmamış olmam ona cesaret vermişti. Daha adam akıllı iki sohbet etmeden beni manipüle etmeye başlamıştı. Ben senin istediklerini yapıyorum diyordu ama kendi bildiği yoldan gidiyordu. Nişandan sonra yemek yedik ya oraya giderken bir mağazaya sokmuş üzerimdeki kıyafetleri çöpe attırmış ve yenilerini almıştı ama onların moda anlayışına uygun olanları.” Kadın haklıydı ortada bir manipülasyon vardı ama 20 yaşına yeni girmiş bir kız için her şey daha farklı gözükmüş olmalıydı. Berfu o zamanlar hem her şeyin içindeki kötü hem de iyiyi görüyordu. “Kıyafetlerinizi attırdığında ne hissettiniz?”

“Sinirlendim ama sesimi çıkartamadım. O içten içe benim o halimle eğleniyordu ama ben...” devamı yoktu Berfu’da. O anki duygularını ifade bile edemezdi. Hiç aklında bir kabinde sıkıştırılacağını düşünmemişti. “Neden sesinizi çıkartmadınız?” Sesini çıkartmak istemişti ama alacağı tepkiden korkmuştu. Bir de tabi yaşadığı şoku üzerinden atamaması da vardı.

“En son denediğim tulumu alacaktık tam üzerimi değiştirecektim ki birden kabine girdi.”

“Sonra ne oldu?”

“Çok utanmıştım ve bir yabancı ile çok küçük bir yerde kapalıydım. Korkmuştum. Evden yemeğe diye çıkmıştım ama hadi yemeğe gitmiyorsak sorusu geldi aklıma. O sadece benimle konuşmaya çalışıyordu ama ben kendimi kötü hissetmiştim bile.”

“anlıyorum. Daha fazla sizi yormayalım ben iki gün sonra tekrar geleceğim. Bol bol dinlenin ve yemek yemeği es geçmeyin. İlaçlarınızı da kullanın lütfen.”

“Tamam.” Aylin odadan çıkarken hem kadına üzülmüştü hem de çok şanslı olduğunu düşünmüştü. Serveti ile Türkiye’nin değil dünyanın en zengin kadınları arasına girebilirdi ama yıllarca annesini göremeyecek kadar da çaresizdi. Kocası tarafından seviliyordu ama başına gelen her şeyin sorumlusu da oydu. Annesini de zaten burada sığınacak güvenli limanı olmadığı için istemişti. İşe de yaramıştı. Artık daha hızlı iyileşecekti.

 

Bölüm : 29.03.2025 19:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Kübra Ahsen Durukan / GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1) / KARLI DAĞIN KARI
Kübra Ahsen Durukan
GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS 1)

81.28k Okunma

4.49k Oy

0 Takip
106
Bölümlü Kitap
GECELERİ SADECE KÖTÜLÜK MÜ DOLAŞIRDI SOKAKLARI?BAZEN GÖRMEK İÇİN KÖR OLMAK GEREKİRGÖVDE GÖSTERİSİ YAPMAK İÇİN NE GEREKİR?BİRİSİNİ NASIL TANIRSIN?ŞEYTANDA BİLİR KİMDEN KORKACAĞINIKORKULAR BAZEN GERÇEĞİ GÖRMEMİZİ ENGELLERGERÇEKLERİ İNKAR ETMEK ONLARI GİZLER Mİ?BİLİNMEZLİĞE SÜRÜKLENMEKHER ŞEY SENİNLE BAŞLARKORKULARDAN KORKU BEĞENEN BÜYÜK KORKUN NE?İNTİKAM SOĞUK YENEN BİR YEMEKTİRKAYBETMEK İÇİN ÖNCE NE KAYBETTİĞİNİ BİLMEK GEREKİRYENİ HAYATA KÖTÜ BİR MERHABAVAR OLMAYA ÇALIŞMAKYENİ ORTAMLAR YENİ BAŞLANGIÇLAROYUNBOZANLIK YAPMASOSYETEYE İLK BAKAMAYIŞUYUM SAĞLAMANIN İLK KURALI EKSİK LİSTESİ YAPMAKTIRPLANLAR BAZEN İŞE YARAMAZGÖRDÜN MÜ DÜNYA ETRAFIMA PERVANEÜZÜLMEK İÇİN BAHANE ARAMAK...ELEŞTİRİLMEDEN SEVİLMEK...KORKULAR SEVGİMİZİ BESLERDİNLEYEN YOKSA KONUŞMANIN ANLAMI YOKTURBİTMEK BİLMEZ GECELERÖLÜM SENSİZLİĞİBİLEN BİLDİĞİ GÖREN GÖRDÜĞÜ KADARGERÇEKLERİN EN KÖTÜ HUYUDERİN GÖKYÜZÜ HİZAYA GELSEVME KİMSEYİ YAKARSIN CANINIKÜÇÜK SÜRPRİZLERGülüş kurşun olamaz mı?İNTİKAM YEMİNİHERKES KENDİ MERAKININ KÖLESİDİRSevmekDEDİKODU MALZEMESİYALITILMIŞ BİR HAYAT MI YANILTILMIŞ BİR HAYAT MI?Yeni bölüm duyurusuKALBİM BUZDAN TUZAKırılganBİLİNMEZLİKTE KAYBOLMAKSIĞINILACAK LİMAN BUL KENDİNEYeni bölüm geldiDÜŞÜNÜLECEK ÇOK ŞEY VARAÇIKLAMA !!!!!!!Yalnızlığı DenemekGECİKMİŞ BALAYI DİYEDEBİLİRDİK AMA...Yeni bölüm zamanlarıÖLÜMLE YÜZ YÜZE GELMEK KORKUTUCUDURKARANLIK GELECEĞİN KARANLIK GEÇMİŞİAcep Değil Deli OlsaGelecek bölümlerden bir kesitGELECEK HAKKINA BİR ŞEYLERTeknik sorunlarORTAYA DÖKÜLEN DUYGULARKIŞ ORTASINDA ÇİÇEKLENECEĞİZAcılar DeniziGelecek bölümlerden bir kesitNotBİTMEK BİLMEZ BİR YOLCULUKTUR HAYATEVCİLLEŞMİŞ ERKEK EN İYİSİDİRKARANLIK GÖKYÜZÜNDE PARLAYAN KUTUP YILDIZIKAR ÇİÇEĞİ'NİN ASIL SAHİBİZERDA'NIN TATLI(SIZ) SÜRPRİZLERİHER GÜZELİN BİR SORUNU VARDIRAçıklama ve DuyuruGÖNÜL YAPMAK GÖNÜL ALMAKTIRYENİ BÖLÜM GÜNLERİ BİLGİLENDİRMEKISKANIYOR MUYUZ NEYeni bölüm geldiSEVGİNİN BİNBİR TÜRLÜ HALİSEVEN SEVDİĞİNİ KISKANMASINYeni bölüme destek amaçlıGÖZÜNÜ KARARTMIŞ BİR KATİL HER ŞEYİ YAPABİLİRMÜKEMMELLİK HER ZAMAN GÖZE BATARAŞK BAHÇESİ Mİ KIŞ BAHÇESİ Mİ?HERKES KENDİ BİLDİĞİNİ OKUR60.000 Okunma OldukÖneri başlığıBÜYÜYOR MUYUZ YOKSA BÜYÜYOR MUYUZ?ALACAKARANLIĞA DOĞRUFikir alma bölümüBULDUM DERKEN HADİ KAYBEDİYORSAMYeni bölüm yarın gelecekKORKULAR KALBİMİZİN EN KARANLIK KÖŞELERİDİRÇIKAMADIĞIM DİPSİZ KUYUİnstagrama bir şeyler yüklemeye başlayacağımPANDORANIN KUTUSU ARALANMAYA BAŞLIYORBİR GECE ANSIZIN KAYBEDEBİLİRMİŞİMİlk gönderiyi yükledimGİDEN GİTTİĞİ GİBİ DÖNER Mİ HİÇ?YAZIN SERT RÜZGARLARIGelecek bölümlerden bir kesitGÜN TERSİNE DÖNÜYOR GALİBAKAYIP YILDIZLARIM VARDI VER ONLARIIŞIĞIM SÖNÜYOR YARDIM EDİNBeni İnstagram'dan takip ediyor musunu?AZRAİL HİÇ GİTMEMİŞSE GELMİŞ SAYILIR MI?YAŞAMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİRYAŞAMAK İÇİN ÖNCE ÖLMEK GEREKİR 2KARLI DAĞIN KARIGEÇMİŞE BAKMAK PİŞMANLIK GETİRİR 1GEÇMİŞE BAKMAK SADECE PİŞMANLIK GETİRİR 2BELKİ DE GÜNEŞ HAVANIN EN KARANLIK OLDUĞU ANDA AÇARKIŞ SONU BAHAR BAŞI
Hikayeyi Paylaş
Loading...