Bir insana karşı duyguların değişebilir;
aşk nefrete, nefret aşka ya da sevgi hiçlik duygusuna.
Bölüm şarkısı: Çağan Şengül&Sezin Alkan- Kuzey Yıldızı
NOT: Yeni bölümü söz verdiğim gibi saatinde yükledim. Sizden de destek bekliyorum o yüzden bol ol oy ve yorum yapabilir misiniz? Ayrıca yorumlarınız da gerçekten çok tatlı. Okumak kesinlikle bende mutluluk hormonu salgılıyor. İzi seviyor ve bolca öpüyorum.🥰😘
Berfu aynada son kez saçını düzeltip sandalyeden kalktı. Saçlarına iri dalgalar yaparak açık bırakmıştı sonbahara giriyorlardı hava da kendini hissettiriyordu. Üzerine sonbaharlık bir elbise giymişti. Altına giydiği uzun çizmeleriyle fazlasıyla tamamlanmıştı. İnci küpelerini takıp rujunu tekrar yeniledi. Çantasını eline aldı, gözü yatağa takıldı, dağınıktı bugün de Türkan Hanım toplasın artık diye düşünerek odadan çıkarak aşağı indi. Feyyaz kahvaltı masasında oturuyordu. Suratı asıktı ayda yılda bir evdeydi ama kendisi çıktığı için trip atıyordu. Berfu sandalyeye otururken suratı asık kocasına baktı. “Bunu ben yapmış olsaydım eğer kesin trip atıyor olurdum değil mi? Çocuk gibi davranıyorsun derdin.” Sabahtan beri neredeyse bir şey dememişti ki zaten. Ama eve yeni gelmişken sürekli plan yapıp dışarı çıkması canını sıkıyordu. “Bir şey mi dedim.”
“Surat asıyorsun çocuk gibi.” Berfu’nun suratına baktı. Her an kahkaha atabilirmiş gibi duruyordu. Yanaklarını içerden ısırıyordu. “Sen dalga mı geçiyorsun benimle?”
“Hayır geçmiyorum hayatım neden dalga geçeyim ki sen çocuk musun artık.” Genç kadın artık kendini tutmak yerine otuz iki diş gülümsüyordu. “Berfu!”
“Ne?” Feyyaz karşılaştığı muameleden hiç haz etmemişti. Sanki bir çocukla konuşuyormuş gibi davranıyordu. Genelde durum tam tersi oluyordu ve bu durum hiç de sevimli gelmemişti ona. 10 gün boyunca Paris’e gitmiş daha 2 gün önce dönmüştü şimdide gezmeye çıkıyordu. Surat asmakta haklıydı ama karısı haksızmış gibi ya da çocukmuş gibi davranıyordu. “Çocuk muamelesi yapma bana.” Günlerdir adam akıllı göremiyordu. Bugün biraz vakit geçirmek istemişti oysaki.
“Aşk olsun aşkım 30 yaşında koca adama neden çocuk muamelesi yapayım ki?” Kaşlarını çatıp karşısındaki bıyık altından gülen karısına baktı adam. “Senin dilin çok uzadı bu aralar keseceğim yakında.”
“Bende diyorum ne eksik? Şimdi tamamlandı işte.” Sabahtan beri 32 diş gezen kadına baktı. Hem bir okula uğrayıp dönecekti bunun için fazla hazırlanmış gibiydi. “Sen bugün biraz fazla neşeli misin? Ayrıca biraz fazla hazırlanmamış mısın? Hayırdır hani okula gidip gelecektin niye bu kadar süslendin ki sen?”
“Her an ne ortaya çıkacağı belli olmaz.” Berfu, karşısındaki adama baktı şimdi arkadaşlarla bir şey yapacağız dese surat yapmaya devam edecekti. “Erken geleceğim demiştin.”
“Evet öyleydi ama okula uğradıktan sonra sınıftan birkaç arkadaşla yemek yiyeceğiz.” Feyyaz, derin bir nefes verip eline çatalı aldı. Önce okulda işim var demişti şimdi yemek yiyorlardı artık ilerleyen saatlerde de neler eklenecekti kim bilir. “Yemek de eklendi daha ne eklenecek acaba?”
“Abartma Feyyaz istersen alt tarafı okula gidecek sonrasında da yemek yiyeceğiz. Ayrıca önceden haber vermiş olsaydın ben de kendimi ona göre ayarlardım. Sabah kalkmış öyle söylüyorsun.” Eve yeni geldiği için dinleneceğini düşünmüştü. Hem oradayken hem de döndükten sonra sürekli ne kadar yorulduğundan yakınmıştı birden plan yapacağını düşünmemişti. “Plan yaptığını bilmiyordum.”
“Bende senin planının olmadığını bilmiyordum.” Artık önceden randevu alması gerekiyordu galiba. Bu okul işine sırf bu konular yüzünden iyi bakmamıştı şimdi de ne kadar haklı olduğunu görüyordu. “Geçe kalma bari.”
“Kalmam yemekten sonra gelirim.” Öyle çok uzun sürecek bir işi yoktu zaten sadece öğrenci işlerine uğrayacak sonra da okula yakın bir yerde yemek yiyeceklerdi o kadar. “İyi öyle olsun.”
“Surat asmaz mısın lütfen?” Kendini kötü hissettiriyordu şu an. Bu aralar biraz uzak kalmış olabilirlerdi ama zaten okul açılacağı için başka bir işi olmayacaktı. Okul ve ev arasında mekik dokuyacağı için daha fazla görüşeceklerdi. “Tamam bir şey demedim.”
“Demiyorsun hayatım zaten surat asıyorsun yani oyuncağı elinden alınmış küçük çocuklar gibi davranıyorsun.” Feyyaz tam olarak öyle hissediyordu zaten. Bugün baş başa kalabileceklerini düşünmüştü ama o da olmamıştı. “Öyle zaten.”
“Feyyaz ya birde bana çocuk diyorsun şu tavrını gören olsa acaba ne der.” Tavrı gayet yerinde geliyordu şu an için. Karısını özlemişti ama bir türlü göremiyordu adam akıllı. “Kim görecek ayrıca sıkıyorsa bir şey desinler.”
“Peki neyse ben çıkıyorum.” Berfu, Feyyaz’ın yanağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekilecekken Feyyaz dudaklarına yapıştı. “O kadar küçük bir öpücük ile kurtulamazsın küçük hanım. Ayrıca akşam beni evde tek bıraktığın için daha fazla ilgileneceksin benimle.”
“Hmm. Belki bakalım. Çok geçe kalmazsam olur.” Berfu hızla kapıya yürürken Feyyaz da arkasında yürürken “Hani erken gelecektin.” diye söyleniyordu. Berfu da erken gelmeyi planlıyordu ama şu an kocasını sinirlendirmek işine geliyordu. Sanki geçmişte evde beklediği günlerin hatırına gibi.
Berfu kendini dışarı atarken “Belli olmaz şimdi yemekten sonra gelirim yemeği kaçta yiyeceğiz orası belli değil.” Diyerek iyice sinirlendirdi. “Dalga mı geçiyorsun benimle.” Sabah kahvaltısında çıkıp akşam yemeğinden sonra dönerse kesin kavga ederlerdi.
“Hayır kesinlikle geçmiyorum.” Baran arabanın kapısını açmış Berfu da arabaya binerken kocasına bir öpücük attı. Kapı kapanırken Feyyaz gözlerini kısmış kötü kötü bakıyordu. Araba bahçeden çıkarken Feyyaz da içeri girdi. Karısı ile vakit geçirmek adına hafta içi bir gününü boşaltmıştı ama sen gel gör ki bu sefer o plan yapmıştı. Evde tek kalmaktan hiç hoşlanmıyordu. İştahı da kaçmıştı yukarı çıktı çalışma odasına girdi. Bu sefer telefonu çaldı. “Efendim Cüneyt.”
“Efendim Beyza Hanım’ı bulamıyoruz bakmadığımız yer kalmadı ama hiçbir yerde yok havalimanına da kontrol ettirdim oraya da gitmemiş. Şehir dışına otobüsle çıkma ihtimali var mı orayı da kontrol ettireyim mi?” Beyza mevzusu daha kapanmamıştı da. Beyza yıllar içinde eski halinden bir şey kaybetmemişti. Berfu’yla konuştuktan hemen sonra evi kontrol ettirmişti ama bulamamıştı. Sonrasında buradaki akrabalarından eski arkadaşlarına kadar her yere baktırmıştı ama hiçbir yerde yoktu. Berfu’nun karşısına çıkma cesaretini tekrar göstermesinden korkmuyor değildi. Duyduğuna göre yakın zamanda babası ölmüştü ve psikolojisi çok da iyi durumda değildi. Bu aralar karısını yalan yanlış bilgilerle kafasını bulandıran kimse yoktu bu aralar yerine yenisinin gelmesine hiç gerek yoktu.
“Olabileceği her yere baktır hem insanın hem de hayvanın barınabileceği her yere baktır bul o kadını bana Cüneyt tekrar etmeyeceğim. Yarın akşama kadar vaktin var. O vakte kadar bulamazsan bir daha da gözüme sakın gözükme duydun mu beni?” Haftalardır bakılmadık yer kalmamıştı ama nerede saklanıyorsa artık bir türlü bulamıyordu. Zerda’nın evine gittiği birlikte gittiği kızı bile bulmuştu ama yine de bir şey çıkmamıştı. “Duydun efendim. Hiç merak etmeyin ben bugün her yere baktırıp en yakın zamanda iyi haberle arayacağım.” Haftalardır aynı cümleleri duyuyordu. Aklındaki o Fransa’dayken bu konunun tamamen kapanmasıydı ama olmamıştı.
“Senin iyiliğin için iyi olur Cüneyt.” Derken telefonu kapatmıştı. Hiç işini iyi yapan birisi yoktu etrafında. En iyileri Arslan’dı o da Şırnak’ta kalmıştı elindeki kötünün iyileriyle idare etmesi gerekiyordu şimdi. Bazen onlara boşuna para ödüyorum diye düşünmüyor değildi.
Berfu arkadaşlarıyla okuldan çıktıktan sonra okulun bahçesine oturmuş nerede yemek yiyeceklerini kararlaştırmış sonra da arabalarına binip kararlaştıkları yerde buluşmak için harekete geçmişlerdi. 10 kişilik kızlı erkekli grup oldukça neşeli bir gün geçirdiği kesindi. Masada hem kahkaha eksik değildi hem de şakalar. Hocalar, asistanlar, bazı sınıf arkadaşları, okulun dedikoduları derken masada gündem bayağı hararetliydi.
Berfu’nun korumaları masasına çok da uzak olmayan bir masaya oturmuş konuşmaların hepsini duymasa bile çoğuna kulak misafirliği edecek kadar yakındılar. Yemek siparişini verdikten kısa bir süre sonra Feyyaz’a masada kaç kişi olduklarını, kaç kız kaç erkek bulunduğunu, genel olarak kimlerin Berfu ile sohbet ettiğini haber vermişlerdi. Feyyaz birkaç tane kız arkadaşıyla buluşacağını düşünürken içlerinden dördünün erkek olduğunu bilmiyordu. Erkeklerin Berfu ile konuşurken laubali bir hali olup olmadığını sorsa da içi içini kemiriyordu. Bir an kalkıp restorana gitmeye karar verdi ama bu sefer de giderse kesin sorun çıkartırdı. Kıskançlık bu aralar gözünü fazla karartıyordu. İçi sıkılarak yemeğin bitmesini ve eve gelmesini beklemekten başka bir çaresi yoktu.
Berfu yemeği yemiş, lavaboya gitmek için masadan iki kız arkadaşı ile masadan ayrıldı. Lavaboya girdiklerinde Berfu tuvaleti kullandı tuvaletten çıktığında karşısında Beyza’yı görmeyi beklemiyordu. “Selam Berfu.” Beyza’nın çoktan tekrar ülkeden ayrıldığını düşünmüştü ama anlaşılan yanılıyordu. “Sen nereden çıktın?”
“Kocanın adamları peşimde sokak sokak beni arıyorlarken mi?” Haftalardır ülkede miydi? Peki niye kimse onu uyarmamıştı? Bir daha karşına çıkmayacak dememiş miydi? İşte kız karşısındaydı hem de yanında arkadaşları varken. “Delirdin mi ya sen ben sana bir daha karşıma çıkma demedim mi?”
“O kadar kolay değil beni bir çöp torbası gibi hayatından çıkartamaz bir daha duydun mu?” Bundan ona neydi eğer bir derdi varsa Feyyaz ile halletmeliydi bununla birlikte üç defadır karşısında çıkmamalıydı. “Ya sen ne yüzsüz bir kadınsın ya adam seni umursamıyor bile hala peşinde mi koşacaksın.”
“Yok derdim o değil.” Beyza bunca yolu bana geri dönsün diye gelmemişti. Derdi yıllardır onu ülkesinden ve yaşadığı hayattan uzak tutan adamdan intikam almak istemesiydi. “Ne o zaman?”
“Kadın dayanışması diyelim.” Berfu, karşısındaki kadının yüzüne geri zekalı mısın der gibi bir bakış attı. Kadın dayanışması da neydi öyle. Gören dayak falan yiyordu da yardım etmeye çalışıyordu zannederdi. “Beyza Allah’ını seversen çıkıp gider misin?”
“Hadi ama benimle paylaştığı bir geçmişi olduğunu biliyorsun değil mi?” Kimsenin bunu yalanladığı falan yoktu ama aradan geçen de bir 12 yıl vardı. 12 önce kendisi daha ilk okula gidiyordu aradan geçen zamanı anlatmanın en uygun diliydi herhalde. “...” Berfu cevap vermeden bakmayı sürdürdü. Ee ne olmuş der gibi bir hali vardı. Normal değil miydi insanların geçmişlerinde birileri bulunabilirdi. Tabi geçmişte kaldığı sürece ve Beyza kesinlikle geçmişte kalmayı reddetse de çoktan geçmişte kalmıştı ama.
“O evde film izlemeye gitmiyorduk herhalde.” Sinirlerini falan mı bozmaya gelmişti? Onu elbette biliyordu. İkisi de yetişkin olma yolunda iki insandı o zaman. “Bana ne sizin geçmişinizden.”
“Hadi ama merak etmiyor musun? Bana yaptıklarını da sana da yapıyor mu diye? Mesela tüm hafta boyunca çok fazla yalnız kalamadığımız için tüm öpücüklerin devamını borç defterine yazıyorum diyerek hafta sonu eve gittiğimizde...” Derdi neydi yanında arkadaşları vardı şu an kendini yerin dibine girmiş gibi hissediyordu. Eve gittiğinde bunun için gerçekten bir kavga edecekti. “Yeter ya yeter ben duymak zorunda değilim deli misin sen ya?”
“Tabi tek deli benim değil mi? Asıl sen kocana bak. Suçunu kapatmak için beni ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu arada bravo yani sana kendini iyi göstermek için girdiği onca eziyete bak.” Kim demişti ki kocasının masum ya da iyi biri olduğunu. Tüm sınıf arkadaşlarının yanında Feyyaz Hancı ismini bilen herkes adamın kötü biri olduğunu biliyordu. Kendisi de farkındaydı ama bunu yanında göstermiyordu. Bu da onun için yeterliydi. “Beyza sen kafayı mı yedin ne saçmalıyorsun?”
“Sen benim Türkiye’yi terk etme sebebimi bilmiyorsun değil mi? Ben sana söyleyeyim. Hayatıma tehdit oluşturmaya başlayınca babası babamla beraber ülkeyi terk etmemiz için teklif yaptı. Babamda kabul etti. Dönemin ortasında kaçar gibi ülkeyi terk etmek zorunda kaldım. Geçen sefer geldiğin evde beni öldürmeye kalktı sırf kıskançlıktan aklında bulunsun çok fazla güvenme yani kocana.” Berfu ne duyduğundan da emin değildi. Kadın kesinlikle kafayı yemişti o da biliyordu Feyyaz’ın kıskanç olduğunu ama sorun şuradaydı kıskandığında kendisine değil karşı tarafa tehlike oluşturuyor. İki yılda kaç kere kıskançlık vakası yaşamışlardı ama hiçbirinde ona karşı hiçbir şey yapmamıştı. Can sıkıcı gerçekler olsa da sırf kıskandığı için öldürme potansiyeline sahipti kendi adamlarını için bile geçerliydi ama şu an duyduğu ithamlar hiç oluru olan şeyler değildi. “Beyza yeter artık kendini de beni de rezil ettiğin seni burada görürlerse yakalarlar.”
“Beni burada çok gören yok ama sen rezil oldun kesinlikle.” Derdi buydu onu rezil etmek. İstediğini de elde etmişti. Efsun ve Ceylin şu an ona tuhaf bakışlar atıyorlardı. “Çık git bir daha da gözüme gözükme.”
Beyza tuvaletten çıkarken Berfu da arkasından çıktı. Gerçekten rezil olmuştu. Yanında gelen iki arkadaşı aralarında konuşmayı duymuşlardı. Masaya gelince hızla çantasını alıp kasaya yöneldi. Ödemeyi yapıp restoranı terk etti. Yemeği kendi ısmarlayacağını söylemişti ve ısmarlamıştı. Arabaya bindiğinde kafayı yemek üzereydi. Bu Beyza meselesi fazla uzamıştı. Resmen tehdit etmişti. Eve geldiğinde kanepede oturan ve öğle haberlerini izleyen adamı gördü.
Feyyaz kapının açılmasıyla kafasını kapıya çevirdi. Berfu içeriye bir hışımla girmişti. Elindeki çantayı yere atarken “Hani Beyza meselesini halledecektin.” Siktir dedi içinden neden tekrar gündem olmuştu ayrıca hala burada olduğunu nasıl öğrenmişti. “Hallediyorum ne oldu?”
“Çok belli çok şahane halletmişsin. Bir daha aynı ortamda bulunmayacaksın diyorsun kadın burnum dibine kadar giriyor.” Nasıl, nerede karşısına çıkmıştı? Ve nasıl bunu kimse görmemişti? “Ne diyorsun Berfu nerede gördün?”
“Restoranda arkadaşlarımın yanında rezil etti beni.” Nereden öğrenmişti yerini? Yanına yaklaşana kadar hiç kimse mi görmemişti birde güvende olsun diye peşine adam takıyordu. “Nasıl yaklaştı yanına peşinde iki koruma yok mu senin?”
“Tuvalette girdi.” Bu kadın nasıl oluyordu o kadar önleme rağmen hala bu şekilde rahatça etrafında dolaşabiliyordu bilmiyordu ama bir daha yaşanmamasından kesinlikle emin olacaktı bundan. Kendi elleriyle yapması gerekse bile. “Bir daha olmayacak.”
“Yalan söyleme bari olur mu? Kıyamıyorsan söyle ben de ona göre önlem alayım bari.” Berfu fazlasıyla sinirliydi. Canı sıkılmaktan fazlası olmuştu. İki kere rezil olmuştu. Beyza denen kadının derdi tam olarak neydi bilmiyordu ama kesinlikle huzurunu kaçırmayı başarmıştı. “Saçmalama Berfu bu konuşmayı yaptık daha önce.”
“Öyle mi? O zaman niye sürekli karşıma çıkıp duruyor.” Kendisi de emin değildi ama bir eline geçirse öğrenecekti sonra da sonsuza kadar susturacaktı. “Halledeceğim bugün yarına bu ülkede bile olmayacak.” Berfu elindeki telefonu yere atarken “Hiç inandırıcı değilsin.” Diye çıkıştı.
“Berfu güzelim yaptık biz o konuşmayı tekrarlamanın bir yararı yok.” O kadın karşısında çıkmaya devam ettiği sürece kesinlikle bu konuşmayı tekrarlamaya devam edeceklerdi. “Tekrarlamak falan da istemiyorum şu anda.” Berfu yerdeki çantayı almadan kapıya yürümeye başladı. Feyyaz neden aşırı tepki gösterdiğini anlamıyordu. Önüne geçerek “Berfu ne oldu tam anlatsana bir şey mi dedi?”
“Ne demesi lazımdı? Mesela tüm hafta boyunca yalnız kalamadığınız için hafta sonu evinizde yattığınızı söylemesi mi gerekiyordu ya da borç defteri ve anlaşmalarınızdan falan mı bahsediyorsun.” Geçmişte yaşanan olayları tekrar gündeme getirmesinin anlamı neydi? Ayrıca yaşanmışsa bile geçmişte yaşanmıştı şimdi konuşmanın anlamı yoktu. “Eskide kaldı aradan kaç yıl geçti?”
“Sen pek unutamamışsın belli ki onunla yaptığın şeyleri benimle de yapmaya kalktığına göre.” Kimseyle bir şey yaptığı yoktu kimseye de bir şey yaptığı yoktu. Şimdilik. “Hayır alakası bile yok ayrıca Beyza’nın akıl sağlığı çok da yerinde değil.” Çünkü akıl sağlığı yerinde olan biri böyle bir şey yapmazdı.
“Ne alakası var bunun şimdi konumuzla.” Çok fazla alakası vardı işte. Normal birisi böyle bir şey yapar mıydı hem de sonunu bilen birisi. İhtimali bile yoktu. Anlaşılan babasını kaybetmek geriye kalan üç beş nöronunu da yakmış ve tümden kafayı sıyırmıştı. “Çok alakası var. Beyza kaybetmeyi sindiremeyen bir kadın. Yıllar önce de bu yüzden ayrıldık.”
“Duymak bile istemiyorum. Bırak beni gideceğim.” Hiç karşısındaki adamın ağzından eski ilişkisini duymak istemiyordu. Yeterince rezil olmuştu bir de üstüne kıskanmak istemiyordu. “Olmaz şimdi beni dinleyeceksin ve bu konuda burada kapanacak bir daha da açılmayacak.”
“Öyle mi bence daha çok açılacak gibi.” Beyza bu şekilde ortada dolaşmaya devam ettiği sürece bu konu daha üçte açılırdı beşte ama kapanmazdı. Berfu dışarı çıkmak için başka bir hamle yapsa da Feyyaz izin vermedi. “Berfu kendine gel ve adam akıllı dinle.”
“Niye ne sıralayacaksın acaba?” Sıralayacaksın? Yalancı mıydı şimdi de? Geçen seferde aldattığını iddia etmişti şimdi yalancı olmuştu ve bu sınır giderek büyüyor gibiydi. “Sürekli yalan söylüyormuşum gibi davranmayı kes. Sana söyledim Beyza ile bir alakam yok. Haftalardır saklanıyor bir türlü bulamadılar.”
“Öyle mi beni nasıl buluyorsun hemen de eski sevgilini bulamıyorsun.” Kendini o kadın ile kıyaslamayı ne zaman kesecekti acaba? İkisi bir değildi ki gözünde. Hiçbir zamanda olmamıştı ve olmayacaktı. “Sen benim karımsın seni bulmak için herkesi ve her şeyi feda edebilirim ama Beyza için tüm adamlarını sahaya dökersem seni nasıl koruyacağım?”
“Aferin sana o zaman çok iyi korunuyorum.” Bu koruduğu haliyse korumadığı halini hiç merak etmiyordu çükü çünkü o zaman ortada merak edecek bir kendisi kalacağını bile düşünmüyordu. “Hayatım bir sakin olur musun? Yemin ediyorum bir daha görmeyeceksin.”
“Özleme sonra.” Cidden ne kadar daha uzayacaktı bu mevzu doğruları bilmesine rağmen neden hala bununla uğraşıyordu ki? Karısına kıskançlık kesinlikle yakışmıyordu. İçindeki bu kıskançlıkla baş edebilecek durumda değildi. İşin kötü tarafı nasıl ikna edeceğini de bilemiyordu. “Berfu güzelim yapma ama lütfen.”
“Ne yalan mı onunla yaptığın şeyleri benimle de yaptığına bakılırsa özlemişsin.” Kimseyi özlediği yoktu. Eğer gerçekten özlese niye bir kenarda bekleyecekti ki yıllar önce buraya getirir birlikte olurdu ama özlememişti, istememişti hatta o geceden sonra aklından bile geçirmemişti. “Bu hayatta özleyeceğim tek kişi sensin inanır mısın şuna lütfen.”
“Öyle mi iki gün sonra ortaya çıkıp başka bir alışkanlığından bahsetmesinler sonra.” Kendi de kıskandığında böyle mi davranıyordu ya da böyle mi gözüküyordu çünkü fazlasıyla can sıkıcı gözüküyordu. Bildiği doğruları anlatsa bile karşı taraf hiç inanıyor gibi bakmıyordu. “Etmezler hayatım edemezler çünkü edecek başka birisi yok.” Ayrıldıkları geceden itibaren hayatına hiç kalıcı bir kadın almamıştı ki? Hele de babası öldükten sonra çok daha fazla dikkatli olmuş tek gecelik ilişkilere bile yıllarca ara vermişti.
“Beyza için de aynısını söylüyordun ama gel gör ki neler yapıyor.” Beyza için böyle bir cümle falan kurmamıştı çünkü aynı ortamdayken adının geçmesine izin vermemişti. Şimdiki hali ise kaybedecek bir şeyi kalmayan birinin ölme isteğinden farksızdı. Eğer babası ölmemiş olsaydı şu anda adı bile geçiyor olmazdı büyük ihtimalle. “Eski sevgili mevzusu fazla uzadı artık ne adını duymak istiyorum ne de yüzünü görmek. Sende biraz sakin olup yanındaki adamlara söylemiş olsaydın çoktan ülkeyi terk ediyordu ama kıskançlığa yenilip kimseye söylemeden soluğu burada olduğun için tekrar aramaları gerekiyor.”
“Kıskançlık değil rezil oldum tek değildim yanımda iki arkadaşım vardı ikisi de duydu dediklerini.” Şimdiden kimler duymuştu kim bilir? Tekrardan dışlanmak istemiyordu. Ayrıca öyle yenilir yutulur bir mevzuda değildi. Kadın resmen arkadaşlarının yanında kocan seni de döver, öldürür demeye getirmişti. “Unuturlar iki güne ayrıca karşına geçip dalga geçecek cesaret hiçbirinde yoktur.”
“Arkamdan konuşacaklar ama.” Onun için yapabileceği bir şey yoktu şimdilik. Ama elbet unutacaklardı. Kimse bir şeyi sonsuza kadar hatırlamazdı ya. “Güzelim her türlü arkandan konuşuyorlar. Geçen sene de beraber alışverişe gittiğiniz de onlar rezil olmuştu ama unutuldu değil mi?”
“Kimse yüzüne karşı söylemeseler de hala konuşuluyor. Hiçbir şey tamamen unutulmaz.” Geçenlerde kızlarla alışverişe gitme konusu açıldığında Tuğba’nın konusu tekrar konuşulmuştu. Yani aradan geçen zaman olayı kapatmaya yetmemişti. “Berfu ne yapmamı istiyorsun hafızalarını mı sildireyim?
Berfu göz devirmiş ve yukarı çıkmıştı. Hafızalarını mı sil demişti. En başında hallet demişti. Yapması gereken tek şey kadını bulup ülkeyi terk etmesini istemekti ama bir türlü becerememişti. Yani sen İtalya’da sokakta gördüğüm adamı aynı gün bul ama Türkiye’de eski sevgilini bulama iş miydi şimdi bu?
Feyyaz gerginliği zirveye taşınmış bir şekilde geziyordu. Beyza meselesi haddinden fazla uzamıştı. Bahçeye çıktığında Cüneyt’i aradı. “Buyurun Feyyaz Bey.” Salak ve asalak insanlardan nefret ederdi ama nedense etrafı bu aralar bu tarz insanlarla kaplıydı. “Buyurun mu? Lan az önce bulamıyoruz bir kadını demedin mi?”
“Evet bugün halledeceğim.” Cüneyt’in sıkıntılı sesi daha da gerilmesine sebep oldu. Tuttuğunu koparan insanlardan birkaç tane bulması gerekiyordu yoksa çöküşe geçerlerdi “Cüneyt seni sabaha kadar siktiririm duydun mu beni? Kadın bildiğimiz hepinizi parmağında oynatıyor. O adamlarının gözü önünde karımın burnunun dibine girmiş bir de yakalanmadan kaçmış.”
“Özür dilerim Feyyaz Bey hemen ilgileneceğim.” Özür dilenmesinden nefret ediyordu. Özür diliyorlarsa kesin bir şeyler bir yerlerde ters gittiği anlamına geliyordu. “Dileme özür falan, özür dilemeyeceğin şekilde iş yap.”
“Peki efendim.” Cüneyt kendi şansına küfretti. Haftalardır bulamadıkları kadın burunlarının dibinde fink atıyordu ama kimsenin haberi olmuyordu olacak iş değildi. “O adamlarına sor bugün yemeği nerede yemişlerse oradaymış. Hava kararana kadar vaktin var Cüneyt buldun buldun bulamadın sen de saklanacak delik bul kendine.”
“Peki efendim.” Daha kimi aradıklarını bile bilmiyorlardı. Nasıl görürde tanımazlardı. “Daha aradıkları kadını gördüklerinde tanımayan adamlar kendini koruyamaz bir de ailemi korumaya kalkıyor.”
“Gerekeni yapacağım.” Cüneyt ne yapacağını iyi biliyordu ama bir sorun vardı bir tanesi Berfu’nun pek yanından ayırmadığı Baran’dı. “Yap.”
“Bir tanesi Berfu Hanım’ın özel koruması Baran onu...” Feyyaz delirmenin ucuna gelmişti. Hala Baran diyordu. Zaten ne olay olsa işin bir kenarında Baran’da çıkıyordu. Zaten birinden nefret ediyordu bu tür durumlarda da Baran ismine karşı da ayrı bir kin güdüyordu. “Başlatma Baran puştuna da sana da tekrarlanırsa üç kişilik mezar kazdırırım sana duydun mu beni.”
“Evet efendim. Ben hemen hallediyorum.” Feyyaz telefonu kapatırken şimdiye kadar çoktan bitmiş olması diye düşündü. Berfu’yla arası sürekli açılıyordu bu yüzden. Beyza’nın bir daha ortaya çıkmamak üzere ortadan kaybolması gerekiyordu. Bir de üstüne yetmiyor gibi olay yanlış anlaşılmıştı bilerek ortalığı karıştıracak şeyler söylüyordu. O dilini en başında kesmeliydi. Hatta gitmesine bile izin vermeden o gece öldürmeliydi ve bugünün sonunu görememeliydi. Başına bu işleri hiç açmamış olurdu. Birkaç hafta önce kıskanmıyor diye söyleniyordu şimdi de kıskanması problem olmuştu. Kıskanması kesinlikle hiç hoş değildi. Normal kıskanmıyordu deliriyordu resmen, vazgeçmişti kıskanması hiç iyi değildi. Ona pahalıya mal oluyordu bu kıskançlık. Daha çok surat yapardı buna.
Cüneyt 3 saatin ardından dediğini yapmış ve Beyza'yı bulmuştu. Önce direkt havalimanına göndermek istese de vazgeçti onun yerine patronunu aradı. Feyyaz çalan telefonla kafasını önündeki kağıttan kaldırdı. Arayan kişi gördüğünde içinden kendi iyiliğin için iyi haber verirsin yoksa bana bir adama mal olacaksın diye düşünürken telefonu açtı. “Söyle.”
“Beyza Hanım yerini bulduk ne yapalım?” Sonunda dedi içinden. Sonunda aranan kaçak fare bulunabilmişti. Bu süreçte çok fazla mide bulandırmıştı. Sadece gemiden atmak içini soğutmazdı. “Nerede?”
“Yanımızda direkt havalimanına göndereyim mi yoksa görecek misiniz?” Onu haftalardır uğraştırıyordu ayrıca bir daha gelemeyecek hale getirmesi gerekiyordu. Belki ii bu şekilde soğurdu. Şansını çok zorlamıştı şimdi de sonuna gelmişti ne de olsa çekirge üçten fazla sıçrayamazdı. “Kulübün deposuna götür beni bekle geliyorum.”
“Peki efendim.” Feyyaz telefonu kapatınca hızla ayaklandı. Önce yatak odasına girdi. Berfu balkonda kitap okuyordu. Hiç görünmeden çıksa iyi olurdu. Giyinme odasına girip üzeri değiştirdi. Evden çıkarken aklında Beyza’yı yaşadığına pişman etmek vardı. Ülkeye döndüğüne pişman olmadan durmayacaktı. Huzurunu bozmanın bedelini ödemeliydi. Depoya girdiğinde Beyza’yı sandalyede otururken gördü. En son görüşünün üzerinden 12 yıl geçmişti. İnsan 12 yıl sonra neden ortaya çıkardı ki? Hem de onun karşısına çıkmaya cesaret edemezken karısının karşısına çıkmıştı.
Büyük kapıdan içeri girdiğinde yerde eli, ayağı bağlı kadına baktı. Sarı saçları değişmeyen tek şeydi büyük ihtimalle. En son 18 yaşında gördüğü kız çoktan kaybolmuştu. Estetikle farklı biri haline gelmişti yine de gözlerinde aynı bakış vardı: Hırs ve tutku. Bir insanın bakışları nasıl değişmezdi ki? Aynı cesaretle bakıyordu gözlerine. Kaçırmıyor ya da gizlemiyordu kendini. “Bulman vakit aldı. Önceden daha hızlıydın bu konuda.” Hala meydan okumaya çalışıyordu ama ortada meydan kalmamıştı ki o meydan çoktan kazanılmıştı. Ve kaybeden karşısında oturuyordu. “Vakit harcamaya bile değmezdin ama kendin kaşındın.”
“Niye huzurlu yuvanızın huzurunu mu kaçırdım?” Beyza gibi biri sadece küçük bir tartışmaya sebep olurdu. Hele de Berfu tekken karşısına çıkmış olsaydı belki o bile olmazdı. Lakin hep insan içine denk getirmişti. “Sen mi? Beyza yıllar içinde çok şey değişti ama bir şey değişmemiş şu haline bak haline egosunun arkasına saklanan küçük bir kız çocuğundan farklı değilsin.” Yılları önce gördüğü kadında en azından güç ve dirayet vardı ama şimdi hiçbiri kalmamış gibiydi. “Acınacak haldesin.” Diye devam etti.
“Senin yüzünden. Senin ve babanın yüzünden babam da ben de yıllarca sürgün edildik. Tüm hayatımızı çaldın.” Babası yüzünden sürgün edilmemişti babası sayesinde hayattaydı. Alim Hancı olmasaydı çoktan ölmüştü. Ama adam tek oğlunun sevgilisinin katili olmasını istemediği için ondan habersiz kaçırmıştı. “Komik bir kızsın. Hala yaşadığına dua etmeli ve hiç dönmemeliydin.”
“Dualar pek bizlik değilsin biliyorsun bunu ama karına göre anlaşılan.” Berfu hassas noktasıydı belki de İstanbul’a dönüp kendi halinde yaşasaydı bunların hiçbir olmazdı ama en büyük hatayı karısının karşısına çıkarak yapmıştı. “Karımın yanına yaklaşmadan sessizce yaşamalıydın.”
“Benden bu kadar rahatsız olacağını düşünmemiştim aslında 12 yıl sonra bile huzurunu kaçırmışsam.” Feyyaz kaypak bir gülüş attı. Huzurlarını kaçıran ortaya çıkışı değildi ki sorun Berfu’nun kendini rezil olmuş hissetmesiydi tabi bir de kıskançlığı. “Dediğim gibi sen bizim huzurumuzu kaçıramazsın ama hayatındaki en büyük hatayı yaptın yanına yaklaşmakla.”
“Öyle mi nerede niye ben şu an yanında göremiyorum.” Berfu’yu buraya getirip biraz sonra olacakları gösteremezdi. Berfu’nun midesi bu tür olayları kaldıracak kadar sağlam değildi. Narin ve hassastı sırf bu yüzden bu dünyadan olabildiğine uzak kalmalıydı. “O bu tür işlere bakmıyor.”
“Öyle mi, o zaman söylenenler doğru. Gerçekten küçük bir kız çocuğu ile evlendin.” Bazı hareketleri bir çocuğu andırmıyor değildi ama o hallerini seviyordu. Tüm hayatında yetişkin oluyordu yanında çocuklaşması hoşuna gidiyordu. Ayrıca bazı halleri de bir çocuk olmaktan çok uzaktı özellikle yatakta. “Değişir. Ayrıca ilk seferde bulunmuş olsaydın canım bu kadar sıkılmazdı ve sakince ülkeyi terk etmene izin verirdim ama o şansını kaçırdın bu sefer bir daha karşılaştığımızdan emin olacağım.”
“En başta benim hakkımdı bunların hepsi ama baban psikopat tarafından o kadar çok korkuyordu ki kaçmak zorunda kaldım.” Hak ettiği şey ölmekti. Ona yaptığı şeyin affı yoktu onun kitabında. İhanetler affedilmezdi, affedemezdi. “Senin hakkın ölmekti ama yaşıyorsun şimdi de hakkın olanı alacaksın.” Feyyaz belindeki silahı çıkartıp emniyetini açtı.
“Değildi sen cani bir psikopattan fazlası değilsin. O karının önüne sunduğun oyuncaklar bile bunu saklayamıyor ve seni sevmesini sağlamıyor. Ne acı asla gerçekten sevilmeyeceksin çünkü hak etmiyorsun.” Beyza ölümün eşiğine geldiğinin farkındaydı. Hem bu adama dönüşüşünü izlemişti hem de geldiğinden beri yer altı dünyasında acımasızlığı konuşuluyordu. “Eh o senin görüşün yine de insan ölmeden önce bunları düşünmemeli.”
“Her türlü öleceksem yalvarmanın bir anlamı yok ama senin canını yakarak gitmek bana yeterli zevki verecektir.” Zevk almak, zevk vermek ne değişik deyimlerdi öyle. Karşısında oturan kadını bir zamanlar seviyordu. Yıllarca sevmişti de. Çocukluk aşkı denebilecek bir şeydi belki de. Lakin şimdi sadece hissettikleri elindeki silahın verdiği huzur ve biraz sonra yere yayılmaya başlayacak sıcak kanın kokusunun vereceği mutluluktu. Oysa bir zamanlar onun için ölmeye de öldürmeye de hazırdı ne değişikti hayat. “Doğru senin zevk alabileceğin bir konu. Zevk veremesen bile.”
“Öyle mi dersin? Bence zamanın da yeterince zevk alıyordun.” Şu an emin bile değildi bundan. Belki de çocukça yapılmış bir abazalıktan farkı yoktu. “Ya da boş ver seni öldürmekten daha çok zevk verecek bir şey biliyorum.” Yavaşça silahı elinde çevirdi. “Ölmek için yalvartacak.” Kelimeler ağzından ağır ağır çıkıyordu. Her saniyeden zevk aldığı belliydi.
“Sadist psikopat. Sonsuza kadar bu yüzünü saklayamayacaksın ve elbet Berfu bir tanesini görecek ve senden ölümüne nefret edecek. O çok sevdiğin karının gözlerinde sevilmemek nefret edilmek neymiş öğreneceksin.” Buna asla izin vermezdi. Gerekirse bir ömür saklardı ama asla göstermezdi. Berfu ondan nefret edemezdi. “Çok konuşuyorsun Beyza özellikle karşında ben varken.”
“Azrail’in vücut bulmuş hali olabilirsin ama unutma her Azrail sevdiklerinin canını da alır. Sen de alacaksın.” Beyza biliyordu, görebiliyordu bunu. Berfu evcil ve sakin bir hayatın kadınıydı ve Feyyaz bunun tam tersiydi. Elbet bir gün bir şeyler ters gidecekti ve Berfu hem bu karanlık yüzünü görecekti hem de Feyyaz istemese bile ona zarar verecekti. Bu kehanet gibi değildi yaşanacakları tekrar etmek gibiydi. “Boş hayaller kurma. Fazladan sağlam yaşadığın 12 yıl için bana teşekkür etmelisin. O gece seni öldürmediğim için.”
“Neden? Katil olduğunu bildiğim halde yanında durduğum, suçlarını kapatmana yardım ettiğim ve şu an ki gece kulübünü bu hale getirmen için çaba harcadığım için mi?” Gece kulübü babasının bir nevi özür hediyesiydi. 16 yaşında başladığı işi tam olarak 18’inde bitirmişti. Babasının ölümünden birkaç ay önce açabilmişti. Bin bir emekle işlemişti her tarafını. O dönemde Beyza’da yardım etmişti. O zamanlar hiç ayrılmayacaklar gibi geliyordu. “Sonra da aynı gece kulübünde adamın biriyle yatmaya karar verdin.”
“Yok öyle bir şey. O gece eve içkili gelen sendin. Ayakta duramayacak kadar sarhoştun. Seni ayıltmak istediğimde daha fazla içmek istedin. Bu sefer beni de kattın içine. Bende yeterince sarhoştum. Sonra da birlikte olmak istedin kabul etmeyince zorladın kaçmaya çalıştığımda ise boğazıma yapıştın. Korumalar elinden zor aldılar. Ayrılmak istediğimi söylediğimde ise tekrar saldırdın bu sefer korumalar korkudan yaklaşamadılar sonra da baban geldi.” Hala gerçekleri hatırlamıyor muydu aradan geçen yıllara rağmen hem de. Yıllardır alkol almasına rağmen vücudu ve beyni ne olduğunu anlamlandıramıyordu demek ki. Birde zeki olduğunu iddia ediyor diye düşündü Feyyaz. “ Hala sarhoş olduğunda gerçekliği ayırt edemiyor musun?”
“...” Yüzüne değen boş bakışlar düşüncelerini doğruluyordu. Bunca yıl nasıl fark etmezdi ki? Geri zekalı diye düşündü. Bu derece salak bir kadını nasıl sevmişti acaba ya da sevmiş miydi gerçekten? “O gece eve benimle değil başka bir adamla gittin eve gelmemi beklemiyordun teslimat var oraya gideceğim demiştim sonrasında teslimat için amcam gidince eve geldim. Evde başka bir adamla basınca gözüm döndü. O gece o adam orada öldü. Babam geldiğinde ise seni evine yolladı. Ertesi gün de ilk uçakla ayrıldınız. O evin orada durmasının sebebi de buydu o zaman bahçe de ceset gömülüydü. Babam daha sonra pişman olabileceğimi düşünerek seni ülkeden çıkartmıştı ama açık söylemek gerekirse arama zahmetinde bile bulunmadım seni. İstesem babam ölünce bulurdum ama istemedim. Gereksiz bir ölümden başka bir şey olmayacaktın. Bana bir şey kazandırmayacağın için ölmedin.” Beyza bir an afalladı. Böyle bir şey beklemediği aşikardı.
“Yalan söylüyorsun.” Yalan söylemek pek huyu değildi. Gerçekleri farklı açılardan yansıtabilirdi belki ama yalan söylemezdi. Bu karşısındaki kadının da bildiğini biliyordu. “Yalan söylemek hiç huyum değildir bilirsin.” Elbette biliyordu ama bu gerçekleri manipüle etmediği anlamına gelmiyordu. Belki de hayatta en iyi yaptığı şey bu diye düşünmeden kendini alamadı Beyza.
“Manipüle etmeye çalışıyorsun bayılırsın manipülasyona.” Belki manipülatist biri olabilirdi ama bunu işine yarayacağı durumlarda kullanıyordu. Ki şu an hiç işine yaramazdı. Beyza yalan söylemiş kandırmış ya da manipüle etmiş olması eline bir şey geçirmeyecekti. “Salak Beyza ya hala aynı salaklığı da taşıyorsun kendi suçlarını başkasına yıkmaktan vazgeç. Ayrıca zamanında senin için öldürmüşlüğüm de vardı unutma.” Hatırlıyordu. Hatırlamak istemezdi ama hatırlıyordu. O gün çocukluğunun ve masumluğunun son bulduğu gündü nasıl hatırlamazdı ki. Sokak arasında adamın başın taşla ezmişti hem de ona laf attı diye. Uzun zaman bunun için kabus görmüştü.
“Nefret ediyorum senden.” Bir anda ağzından dökülmüştü. Gerçek karakterini tanıdığı, fark ettiği anda arkasını dönüp kaçmalıydı belki de. Ama o çocukça duyguya kapılmış ve bırakamamıştı. Ne yaparsa yapsın yanında yer almaya devam etmişti. Arada aklına acaba şu anda bu halde olmamın sebebi bu mu diye düşünmüyordu değildi. Belki de Feyyaz hayatına hiç girmemiş olmasa hayatı bu kadar kötü evrilmeyecekti. Babası memleket hasreti çekerek ölmeyecek kendisi bir anda ülkesiz bir başına başka ülkede kalmayacaktı. “Karşılıklı demek isterdim ama ben birilerine karşı bir şeyler hissetmeyi gereksiz buluyorum o yüzden. Burada olmanın tek sebebi tüm gereksizliğinle karımı rahatsız ediyor oluşun. Sürünmeye devam.”
Feyyaz elindeki silahı Beyza’nın bacaklarına doğrulttu. Düşünmeden her iki bacağına da ikişer kurşun sıktı. Beyza acıyla çığlık atsa da pek umurunda değildi. Arkasını döndü giderken Beyza acı içinde kıvranıyordu “O çok sevdiğin karın da aynısını yapar o silahı sana doğrultur ama nefret içinde. Hayatın boyunca onun nefretini sırtlamak zorunda kalırsın.” Feyyaz depodan çıkarken Cüneyt peşinden geldi. Beyza’nın söylediklerine takılmamıştı. Takılmasına gerek de yoktu. Berfu bu yüzü ile hiç birebir karşılaşmayacak ya da ondan nefret etmesine sebep vermeyecekti. “Ne yapalım efendim?” Cüneyt’in sorusuyla kafasını yana çevirip solunda duran adama baktı. İkisi de aynı duygusuzlukla bakıyordu.
“Aklına ve kolayına hangisi gelirse onu yap ama bir daha adını bile duymayım.” Bu onun için yeterliydi. İster içeri girer kafasına sıkar bir yere gömerdi ister bir hastaneye kapatır tüm yıllarını orada geçirmesine sebep olurdu. Yeter ki bir daha Beyza mevzusu açılmasın yeterdi. “Peki efendim.”
Feyyaz büyük bir iç rahatlığı ile eve gelmişti. Beyza mevzusu sonsuza kadar kapanmıştı ve bugünden sonra bir daha adını bile duymak zorunda kalmayacaktı. Eve geldiğinde hava çoktan kararmıştı. Bahçede oturan karısına baktı. Aralarındaki bir sorunu daha kaldırmıştı. Yanına geldiğinde yanağına bir öpücük bıraktı. Suratı hala biraz bozuktu. “Asma suratını halledeceğim dedim hallettim bir daha o kadının ne adını ne de sesini duyacaksın.” Kafasını yana çevirip kocasının yüzüne baktı. Ciddi gözüküyordu.
“Cidden misin?” önce kafasını salladı sonra da saçlarına bir öpücük bırakıp konuştu. “Evet benim güzel kar tanem. Bu kadar uzamamalıydı en başında zaten.” Berfu rahatlamıştı. Belki de rahatlamadan kadına ne olduğunu sormalıydı ama hem ne duymak istediğini bilmiyordu hem de Feyyaz’ın ağzından o kadınla ilgili bir şey duymak.
“Teşekkür ederim.” Feyyaz ellerinin genç kadının yüzüne yerleştirdi ve yüzünü yüzüne yaklaştırdı. “Sen hayatıma girdikten sonra senden başka kimse olmadı bundan sonra da olmayacak yani bunu düşünmene bile gerek yok.” Bu açıklamayı ilk ve son kez yapıyordu tekrarı olmayacaktı. Berfu işi biraz naza çevirmek istedi. Beyza yüzünden başı çok fena ağrımıştı.
“Hmm yemin et?” Feyyaz’ın üzerine yemin edebileceği çok fazla şey yoktu. Belki de şu anda sadece bir tane vardı o da yüzü avuçlarında olan kadındı. “Senin üzerine yemin ederim.”
“Söz mü?” Az önce yemin etmişti söz vermekte nereden çıkmıştı bilmiyordu ama takılmadan devam etti. “Yemin ettim ama hadi öyle olsun. Söz de veriyorum. Hayatımdaki tek kadın sen olacaksın. Anlaştık mı?”
“Tamam.” Kendisi hem söz vermiş hem de yemin etmişti. Berfu’nun ne diyeceğini kestiremiyordu. Ayrıca bugün kendisi de bir kıskançlık çukurunun iççine düşmüştü. Belki onun ağzından duyacağı bir söz içini daha da rahatlatırdı. “Senin hayatındaki tek erkek ben olacak mıyım peki?”
“Şimdilik evet.” Şimdilik mi? Peki sonrasında ne olacaktı ya da ne olmasını istiyordu da şimdilik diyordu. “Şimdilik mi?”
“Tabi hadi ileride bir oğlumuz olursa.” Feyyaz bir an hem rahatlamış hem de rahatsız olmuştu. Çocuk istemiyordu ama karısının bir erkek çocuk istediğini öğrenmişti. Yine de aklında farklı bir şey olmamasına sevinmişti. Sonrasında da hayatında olmaya devam edecekti ve bu planlarının içindeydi. “Olsun kocanla oğlun bir olacak değil ya.” Berfu da bunun farkındaydı ama hayatındaki tek erkek deyince bir an aklına bu gelmişti. Şimdiden doğmamış bebeğini dışlamak istememişti.
“Tamam o zaman kabul sen de benim hayatımdaki tek erkek olacaksın. Oldu mu?”
“Hah şöyle tabi oldu. Niye olmasın?” Kendine çekip dudaklarına uzun ve arzu dolu bir öpücük bıraktı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
81.28k Okunma |
4.49k Oy |
0 Takip |
106 Bölümlü Kitap |