Not: Dün küçük bir aksilik çıktığı için atamadım bölümü bugün geldi. Biraz kısa oldu ama yazabilirsem bu hafta 3 bölüm atarım. İyi okumalar seviliyorsunuz
Sana su da olurum ateş de ama bana hep boşlukla geliyorsun
Bölüm şarkısı: Pera-Sen Bir Ateş Ben Bir Çırayım
Saat ilerlerken Berfu’nun uyanmasını bekliyordum. Diğerlerinin kalktığı içeriden gelen seslerden belliydi. Uyanmak gibi bir niyeti yoktu galiba. Dün gece aldığı darbelerin etkisinden kurtulamamıştı anlaşılan. Nasıl bu kadar kendimi kaybettim diye düşünemiyordum. Aksine kendimi tutmuş bile sayılırdım. Aklımın almadığı kısım ise Berfu’ya kendimin zarar vermesiydi. Can sıkıcıydı ama nedense o an Berfu’nun varlığını unutmuştum. O piç kurusunun söylediklerinden daha fazla zarar verebilirdim. Yere düşebilirdi. Yere düşseydi ayağını burkabilirdi hatta tekrar kırılabilirdi, o kargaşada biri yanlışlıkla karnına vurabilirdi. İkisi de zarar görebilirdi. Berfu bunun için beni asla affetmezdi. Dikkatli olmam gereken anlarda bu aralar hiç de dikkatli olamıyordum. Başımı yatak başlığına dayadım. Bu arada Berfu hareketlenmeye başlayınca ona doğru döndüm uyanıyordu. Şiş gözleri yarı açık yarı kapalı bana baktı. Dün akşamın izlerini hala taşıyordu. İki gözü de kızarmış gözlerinin yeşilleri iyice belli olmuştu. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Beni burada beklemediği açıktı. Belki de şimdiye çıktığımı düşünüyordu. Haksız da sayılmazdı kendimi tutmasam çoktan gitmiş olurdum. Yine de bu şekilde düşünmesi onu bırakacağımı düşündüğü anlamına geliyordu. Sabah sabah aklında bununla uyanmasına mı takılsam yoksa onu bırakabileceğimi düşünmesine mi emin değilim.
“Günaydın güzelim.”
“Günaydın. Gitmemişsin.”
“Seni eve bırakayım kahvaltı yapalım çıkarım.” Tamam anlamında başını salladı. O kendine gelirken bende yataktan kalkıp üstümü giyindim. O da peşimden kalkıp önce dünkü elbiseyi üzerine giydi. Sonra banyoya girip yüzünü yıkadı. Saçlarını toplamış, yüzündeki makyaj kalıntıları temizlenmişti. Ayakkabılarını ve çantasını yerden alıp kapıya ilerledi. Fazla sakin ve sessizdi. Açıkçası bu durum bende bir endişe duymama sebebiyet veriyordu. Hiç normal değil gibiydi. Özellikle son dönemlerde duygularını içeriden değil de dışarıdan yaşamasına rağmen bugün susuyordu. Asıl şimdi susmaması lazım değil miydi? Dün onu ittiğim için sinirlenmeli nasıl yaparsın diye ortalığı birbirine katmalıydı. Onun yanında kontrolümü kaybettiğim için adamı öldürmeye kalktığım için vurulduğum için arabalarının takip edilmesi için kızıp bağırmalıydı ama dün akşam sadece ağlamış bugün ise ağzını bile açmıyordu. Biz en başa ağzını bıçak açmadığı döneme geri dönmüyorduk değil mi? Çünkü ben bu kadını daha çok seviyordum. Daha güler yüzlü, konuşkan, sevecen ve sahiplenen kadın. İlk evlendiğimizdeki soru sorarak bile zor konuşturduğum bir kadın vardı karşımda ve ben konuşmayı sevmiyordum o konuşmuyordu derken büyük bir sessizlik hakimdi eve. Şimdi ise kapıdan içeri girdiğim anda evde olup olmadığını anlayabiliyordum. Aşağı indiğimizde diğerleri çoktan uyanmış ve hazırlanan masayı bekliyorlardı. Daha doğrusu bizi. Ev sahibi istediği kadar Fatih olarak gözükebilirdi ama asıl ev sahibi bendim ben olmadan kendi başlarına hareket edemezlerdi özellikle benim olduğum bir yerde.
Seda bizi görünce ayaklandı. “Masaya geçelim.” Dedi. Berfu bir an masaya baktı sonra da “Şu an canım bir şey istemiyor evde yerim.” Dedi. Keyfi hiç yerinde değildi. Konuşmasından hatta sesinden belliydi. Normal zamanda yemeğe hiç hayır demezdi özellikle masada börek pişi gibi hamur işi varsa.
“Olur mu öyle kahvaltı yapın öyle gidin.”
“Bir şey olmaz. Hem Berfu evde biraz dinlensin.”
“İyi siz bilirsiniz.” Berfu kapıya doğru ilerledi. Evden çıkarken bir an çıplak ayaklarına baktım. “Ayakkabılarını giy.”
“Yok şuradan arabaya kadar yürürüm ayaklarım ağrıyor hiç giyemem.” Yaza giriyor olabilirdik ama yerler hala soğuktu. Kapıdan çıkıp iki adım atmıştı ki arkasından yakalayıp kucağıma aldım. Yere basarsa kesin hastalanırdı. Ya bekliyordu ya da şaşırma kotasını dün doldurmuştu bilmiyorum ama küçük bir “ay” bile çıkmadı ağzından. Bir adım atmıştım ki “kolun?” dedi.
“Acımıyor.” Bu sahne bana başka bir sahneyi hatırlatmıştı. Dejavu oldum bir anda. İlk evlendiğimiz yıl İtalya’ya gittiğimizde Romero ile otururken parmağındaki yüzükle oynarken parmağını tahriş etmişti. Parmağını sorduğumda acımıyor demişti. O zaman nasıl acımadığını anlamamıştım ama şimdi anlıyordum. Aklında bir şey varken insanın canı bile acımıyordu. Peki bu an bana neden o günü hatırlatmıştı? Sebebi neydi? Berfu o günlerde o kadar kendi içine çekilmişti ki nasıl işinden çıkacağımı bile bilmiyordum. Sonrası ise tam bir felaket olarak gelişmişti zaten.
Arabaya bindirip ben de oturdum. Baran kullanıyordu arabayı. Eve geldiğimizde yine arabadan önce inmek için hareketlendi. Peşinden inip yine kucakladım ve yine bir tepki alamadım. Yine ne oluyordu ya? Neydi bu sessizlik? Her ne ise bir an önce kapanmalıydı bir kere uzarsa daha uzunca süre kapanmazdı. Odaya çıkınca konuşturmalıydım.
Eve girdiğimizde yere inmek istedi bir şey demeden indirdim. Yukarı çıkınca ilk iş banyoya girdi. Sesimi çıkartmadan oturup beklemeye başladım. Sakinleşsin sonra da konuşalım ve bu mevzu uzamasın. Banyodan çıkınca üzerini giyindi. “Sen girmeyecek misin?” banyodan bahsettiğini biliyordum ama ilk önce konuşmaıydık. “Sen iyi misin?”
“Evet.”
“Sabahtan beri ağzını bıçak açmıyor.”
“konuşmak istemiyorum ondandır.”
“Neden?”
“Ne neden?”
“Neden konuşmak istemiyorsun şimdiye çoktan kavga çıkartmalıydın.”
“kavga etmek mi istiyorsun?”
“Bu şekilde tepkisiz konuşmandansa kavga etmeyi yeğlerim.”
“Feyyaz başım ağrıyor gece uyumadım ve sancım var. Yani bırak kvga etmeyi konuşacak halim bile yok. En son 16 saat önce bir şeyler yemiştim ve acıktım. Anlayacağın canım yeterince burnumda daha fazlasına gerek yok.”
“Berfu.”
“Sonra konuşsak olmaz mı?”
“Olur da sonra da konuşmayacakmışız gibi geliyor.”
“Ne dememi bekliyorsun ki? Birazdan çıkıp gideceksin tek parça dönmen için dua edip oturup bekleyeceğim işte. Gitme desem dinlemeyeceksin. Öldürme desem duymayacaksın. Peşini bırak desem beni itecek ve istediğini yapacaksın yani şu an desem arkası yok anlayacağın.”
“Bak dün akşam için özür dilerim daha sakin kalmalıydım senin yanında ama ne dediğini sende duydun.”
“Evet duydum sinirlenmekte de haklısın ama çok ileri gittin dün gece.”
“Senin yanında daha dikkatli olacağım.”
“Hala senin yanında diyorsun ya. Senin için insan hayatının hiç mi önemi yok.”
“Berfu güzelim biliyorsun.”
“Biliyorum. Mafya babalığı yapıyorsun gizli masalarda gizli işler ve anlaşmalar çeviriyorsun biliyorum ama birini öldürmekte bu kadar kolay olmamalı bence. Sinirlen döv kavga et ama bu kadar kontrolsüz bir şekilde birini öldürmek bence hiç normal değil.”
“Bende normal biri değilim zaten.”
“Dün akşam onu yeterince iyi anladım.”
“Berfu.”
“Acıktım kahvaltı yapacağım sende banyo yap gel. Kahvaltı yapınca ilaç alırsın kolun için.”
“Ağrımıyor.”
“Ağrıyor diye değil zaten mikrop kapmasın diye pansuman yapılması lazım değil mi?”
“Tamam.” Berfu odadan çıkınca bir süre peşinden baktım. “Off Berfu off.” Ne yapacağım ben seninle ya. Banyoya girip çıktım. Üzerimi giyinince de aşağı indim. Berfu gönülsüzce bir şeyler yiyordu. Masaya oturup bir şeyler atıştırmaya başladım. Kahvaltıdan kalkınca çalan telefonla dış dünyayı hatırladım. “Ben çıkıyorum.”
“Kolun?”
“Sen kan görmeye dayanamıyorsun zaten ben işte yaptırırım.”
“Barda.”
“Görüşürüz.”
“Görüşürüz.” Evden çıkınca hazır arabaya binip bara geldim. Saatler öğleni gösteriyordu. Berfu işini akşama halletmem lazımdı ne de olsa şu an için alınması gereken intikamlar, hırslar, akıtılması gereken kanlar vardı. Yukarı çıktığımda Cüneyt, Fatih ve Burak hazır bekliyorlardı. Generaller hazırdı sıra çıkan savaşı kazanmaktı.
Odaya girdiğimizde herkes elindeki dökmeye başladı. Eksik 2 tane adam vardı. İçimizdeki hainler ortaya çıkmıştı. Sıra içlerine hain sokmakta ya da bulmaktaydı. Elbet bir açıkları olacaktı ve ben hazırdaydım. Bu sürede anladığım kadarıyla eve girip çıkan da Jaime’nin adamlarıydı. Dertleri Berfu’ylaydı ama neden? Neden karımla uğraşıyorlardı? Ya da benimle uğraşmak için onu piyon olarak seçmişlerdi. Konular ve sorular kafamın içinde bin bir kuyruğu gibi dolaşıyordu ve hiçbiri birbirine değmiyordu.
Bir grup adam alıp yanıma Jaime’nin evine gittim. Evde olmadığını biliyordum ama yine de bir yerden başlamak lazımdı. Şu anki konumu için bile yardımcı olacak her şey olurdu. Amerika’ya geri dönmüş olabileceği düşüncesi geliyordu aklıma bu sefer de oynadığı oyunu bitirmediği anlamına geliyordu. Çekip gidecek değildi ya dün o lafların hakkını vermeden. Ev boştu tahmin ettiğim gibi çok önceden taşınıldığı belliydi. Eşyalar olduğu gibi duruyordu ama her şey yerli yerinde ve temiz bir şekilde bırakılmıştı. Dediklerine göre dün eve hiç gelmemişti. Bu da demek oluyor ki dün akşam yapacağı şeyi çok önceden planlamıştı. Beni bilerek ve isteyerek Berfu’nun yanında zıvanadan çıkartmış ve adamlarını karımın peşine takmıştı. Aklınca o beni oyalarken arkadan en değerli hazinemi çalabileceğini düşünüyordu. Ben buna izin verir miydim peki? Ona öyle şeyler yapacaktım ki buna girişme düşüncesine bile nefret edecekti. Annesinden doğduğu güne pişman olmadan bırakmayacaktım.
Evi biraz alt üst ettik ama birşey çıkmadı. Hazırlığını tam yapmıştı. Bara geri dönüp oturdum biraz sonra da içeri Cüneyt girdi. “Dün akşam doğrudan havalimanına geçmiş ve Amerika’ya gitmiş. Planlı olduğu kesin. Özel jet kullanmış ve pilot ismi de gizli. Yani nereye gittiğinden tam emin değiliz sadece ülke ismi var elimizde.”
“Elbet başka şeyler de çıkacaktır. Başka?”
“Dediğiniz gibi buradaki bağlantılarını araştırdım. Gerçekten de bu pazara yeni girmişmiş hiç kuvvetli bağlantısı yok ama 2 yıldır bunun peşindeymiş.”
“Çok beklemiş.”
“Açık söylemek gerekirse nedenine dair de bir şey bulamadım. Neden birden böyle bir şee kalkıştığına dair bir fikrim yok. 2 yıl önce ilk defa Türkiye’ye ilgi duyuyor ve ilk defa geliyor sonrası ise durgunluk. 6 ay öncede resmi görüşmelere başlamış.”
“Planlı olduğu kesin ama.”
“Kesinlikle ne yapmışsa temiz yapmış arkasında hiç iz bırakmamış.”
“Elbet bir iz vardır sadece daha ortaya çıkmadı. Dediğimi yaptın mı?”
“Yaptım eğer bir haber gelirse bana ulaşacaklar.”
“Güzel.” Bundan sonrasında oturup ve ayağıma gelmesini beklemek yoktu. O gelmiyorsa ben ona giderdim. Saatler ilerliyordu. Tabi bu arada hala konuşmamakta ısrar eden bir kadın vardı. Attığım mesajları sadece emojilerle geçiştirmişti. Akşam gönlünü alsam fena olmazdı. Dayanamayacağı iki şey vardı birisi de yemek. Cüneyt hala yüzüme bakıp emir bekliyordu çıkmak için. “Geçenlerde yaptırdığım çikolatalı çiçek buketinden büyük bir tane yaptır. Arabada beklesin.”
“Tabi başka bir şey var mıydı?”
“Şimdilik yok. Gözün kulağın her yerde olsun başka biir aksilik istemem. Bunun geldiğini göremediyseniz son şansınızı da kullandınız demektir.”
“Merak etmeyin hiç bir sorun çıkmayacak.”
“Göreceğiz onu da.”
Cüneyt odadan çıkarken telefonu kontrol ettim hala cevap vermemişti. Bu kadın beni canlı canlı öldürmeyi planlıyordu. Ben omzuma hiç ağrımıyor demeyecektim. En azından yaralısın diye bir şey demezdi. Hoş şimdide demiyor sayılır ama neyse.
...
Feyyaz günlerdir saklanan adamı her yerde arıyordu ama hiç çıkası yoktu. Yer altına gömülmüştü. Ama bulacaktı. Onu saklandığı delikten çıkarmadan rahat etmek yoktu ona. Laflarını ona yedirecekti. Günlerdir süren soruşturması da bitmişti. Adam nereye kaybolduğunu bulamamıştı ama nerede neyi var her şeyini öğrenmişti. Hatta evine kadar soktuğu adamları bulmuş sonra da onları hakkettikleri yere sokmuştu. Günler süren koşturmacanın ardından herkes bir tedirgindi aynı zamanda. Ne zaman ortaya çıkacaktı ne yapacaktı tüm bunları neden yapıyordu bilmiyordu ama tedirginlik hissi geçmiyordu.
İki hafta onlar için fazlasıyla sakin geçmişti. O sakinlik günler sonra bitti. Gecenin bir yarısı yanan fabrikanın haberiyle uyandılar. Çalan telefonla Berfu da Feyyaz da korkarak uyanmıştı. Feyyaz telefonu açıp kötü haberi aldığında hızla yataktan kalktı. “Ne olmuş?”
“Fabrikada yangın çıkmış.”
“Çalışan var mıydı?”
“Emin değilim.”
“İçeride birileri kalmış yani.”
“Emin değilim dedim ya Berfu. Lafa tutma.”
NOT: Feyyaz'ın bu tutarsızlıkları beni de delirtecek yakında. Bölüm başında nasılsı bölüm sonu nasıl oldu. Tuhaf bir adam.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
81.28k Okunma |
4.49k Oy |
0 Takip |
106 Bölümlü Kitap |