35. Bölüm

30. BÖLÜM VUSLAT ANTALYA

Çerkezkizi
55cerkezkizi055

Evet canlarım yoğun bir süreci geride bıraktım. Bölümleri duzenledim Cihan ve Ela girdi. Ara ara bölümlerde olacaklar. Weto sayılarımız 250 beğeni ve sizden 200 yorum istiyorum bu bölümde. Güzel keyifle okuyacağınız bir bölüm olsun diye ümid ediyorum. Yorum ve desteklerinizi bekliyor olacağım. Yorucu bir donemdi zorlu bir süreçti ama çok şükür buda gecti diyorum. Sizler bana her bölüm ne zaman dediğiniz de ben sizden güç aldım her kosulda yanimda olduğunuz için teşekkur ederim. Yılmadan bıkmadan sabırla beklediniz sizlerden çok güzel mesajlar aldım normalde bu bölüm sezon finali olacak idi ama size haksızlik etmek istemedim. O yüzden ara vermeden yolumuza gümbür gümbür devam edeceğiz inşallah.

İnstagram, Tiktok, Kitappad hesabım

( 55Cerkezkizi055 )

Dream hesabım

( 55Cerkezkizi05 )

___________________________________________

" Baharları getirdin gönül dağlarıma ,
Çicekler açtı kalbimdeki ülkem .
Sevmenin güzelliğini yaşıyorum
Onlarca acıya binlerce şükür sığdırıyorum....

Umutlarım yeşerdi yine seninle
Sevda atesi rüzgar olup esti üzerime
Yüreğimin sonu ,sonsuzu sevdam
Hoşgeldin evime, evine, gönlüme.. "

( Cerkezkizi )

Bölüm şarkı: Niran Ünsal Mahşer sirenleri

@suizi

Geçmiş den

Leyla , sedir üzerinde oturmus sıkıntıdan patlamak üzere idi. Yaren ve Yağız okula gitmişler kendisi yalnız kalmıstı. Sonra birden kapıdan giren Yavuz abisini gördü. Nihayet kendisi ile oynayacak biri gelmisti.

Yavuz ,öğleden sonra ki dersleri bos okduğu için erken gelmişti okuldan Leyla'yı bahçede boynu bükük gorünce üzüldü. Bu kızın o melül melül bakışları yüreğine işliyordu nedense.

" Leyle , noldu sana, neden üzgünsün ? " Diyerek sordu Yavuz, sanki bunu bekliyormuş gibi kehribar gözlerini , Yavuz'un kömür karası gozlerine sabitledi.

" Sıkıldım ben, kimse benle oyun oynamıyor " Leyla'nın o masum bakışları ve dudaklarını büzmesi Yavuz'un tebessüm etmesine sebep oluyordu.

" Kalk hadi beraber oynayalım üzme kendini. Ağlama o kehribarların buğulanmasın efüliii" dedi Leyla'nın burnuna dokunarak ,neşesini yerine geitrmek istedi. Leyla'nın dedesi ona efuli'm derdi. Yavuz' da bir keresinde merak edip sormuştu.

" Efüli ne demek " diye .

" Efüli ; sevdam , sevdiğim , bir tanem demek ayrıca aşk ve sevgi demek evlat " demisti Leyla'nın dedesi.

" Artık bende Leyla'ya efülim diyeceğin çünkü ben onu çokk seviyorum " demisti Yavuz ve herkezi güldûrmüştü o zaman ki çocuk aklı nerden bilecekti ki birgün gelip de aşkından geberdiği kıza " efülim" diye hitabedeceği ve o kızın bütün dünyası olacağı.

Gözlerinde ki birikmiş yaşı sildi Leyla. Kirpiklerini kırpıştırarak sevinçle ayağa kalkıp Yavuz'un boynuna sarıldı.

"Tesekkur ederim Yavuz abi" dedi neşe dolu cıvıl cıvıl sesi ile. Yavuz, gülümsedi bu kız deliydi kesin.

İlk olarak sek sek oynamak için konağın avlusuna çizgileri çizdiler. İlk Leyla başladı oynadı bir yandan da Yavuz'a oyunu anlatıyordu. Yavuz, bıcır bıcır konuşan kuzenini keyifle dinliyordu.

Yade Zergül, konağın üst avlusunda torunlarını izliyor kaderleri bir yazılsın diye dualar ediyordu. İlk doğdukları zamanı hatırladı yumuş yumuş elleri miss gibi koilari vardı. Zaman hızlı ilerliyir onlar büyürken kendisi yaşlanıyordu. Keşke kocası Berzan ağa da bugünleri görebilse idi ama nasip olmamıstı.

Sıra Yavuz'a, gelmişti Leyla eline taşı tutusturup " Hadi" dedi. Yavuz, tıpkı Leyla'dan gördüğü gibi oynamaya başladı ama o kadar ciddi oynuyordu ki, çok komikti. Leyla, kahkahalar ile gülüyordu Yavuz'un o hallerine.

Yavuz, gülen amca kızına bakıp " Ne gülüyorsun kızım ilk defa oynuyoruz her halde " diyerek çıkışmıştı ama bu Leyla'nın daha çok gülüp keyiflenmesine vesile olmuştu.

Biraz oynadıktan sonra Leyla, bu defa bisiklet binmek istedi. Yavuz, kardeslerinin bisikletlerini çıkardı. Yaren'in kine Leyla bindi kendiside kardesi Yağız'un bisikletini aldı. Konağın avlusunda sürmeye başladılar. Leyla'nın şuh kahkahaları tüm konağı sarmıstı. Azade hanım ve Leyal hanımda onların sesine avluya Yade Zergül'ün yanına gelerek çocuklarını keyifle izliyorlardı. Sultan hanım ise hem yemeklerini yapıyor hemde mutfak kapısından ikisini gözetliyordu.

Oyuna o kadar dalmışlardı ki gelen Behram ağayı ve Berwan beyi görmediler.

Berwan bey kızının gülen sesine mest olup tekrar tekrar aşık olurken Behram ağa oğluna ateş saçan gozleri ile baktı. İlerde ağa olacaktı ve o durmuş bisiklet sürüyordu.

" Yavuz.." diye kükredi Yavuz, babasının sesi ile az gitti bisikletten düsecekti son onda dengesini toparlayıp hemen bisikletten indi. Ama o sırada bacığının alt kısmını derin çizdirmiş korkudan acısınıbile umursamamıstı.

" E e efendim ağam " Yavuz, baba diyemezdi Behram beye hep ağa derdi tıpkı kapıda ki korumalar dışardaki insanlar gibi.

" Çabuk odana çık geliyorun bende " Yavuz, çantasını koyduğu yerden alıp hizla odasına çıktı. Azade hanımın yüreğine kor düştü Behra ağa nın Yavuz'a bu kadar sert olmasını kabul edemiyordu.

" Abi tamam çocuk onlar kızma bu kadar " Desede Berwan bey , abisi dinleyecek gibi gözükmüyordu.

" Berwan bizim yerimize gececek ağa olacak o, bir ağırlığı olmalı onun, yerini, hududunu haddini bilmeli" Behram bey zamanında böyle görmuştü ve o kuralları bir tek Yabuz'a gecerli idi.

Leyla, giden Yavuz'un arkasından bakıp çok üzüldü amcası hep böyle yapıyordu. Yavuz, ile oynamalarına izin vermiyordu oysaki oda çocuktu kendileri gibi.

İnsanin küçücük yaşta omuzlarına boyle bir yük'ü, sorumluluğu , yüklemeleri ne kadar doğru tartışılır idi. Çocuk, yaşının guzelliğini yaşamalı çocuk olmalıydı kendisinden büyük bir adam gibi davranılması beklenilemezdi.

Yavuz, öfke ile odasına girdi Babası bir ona katı kardeşlerine ise merhamet doluydu. Küçücük yüreği bu adaletsizliği kaldıramıyor, babasına karşi ister istemez içinde set kuruyor aralarına mesafe koyuyordu.

Behram bey hızla yukarıya çıktı Yade Zergül'ün , otoritesi bile bugün kendisine işlemiyiordu " Behram ağa torunuma ilişiyim deme yaptığı ne ayıptır nede günah çocuktur o " Desede Behram bey Bir hışım ile odaya girmişti. Yavuz, babasının öfkesi karşısında titriyordu.

" Ben sana kaç defa dedim Yavuz! Bir agırlığın olacak, sen geleceğin ağası, aşiretimizin başı olacaksın, hal ve hareketlerine dikkat et diye hee ? Kac kere dedim ? " diyerek Yavuz'un yüzüne sert bir tokat indirdi.

Yavuz, yüzünde hissettiği acı ile ellerini yumruk yaptı. Ne kızaran , ne yanan yanağı umrunda idi nede babasının öfke dolu sözleri. Kırılan kalbinin sesi tüm sesleri bastırıyordu şu anda.

" Özür dilerim baba bir daha olmayacak " dedi Yavuz, sesinin titrememesine dikkat ederek.

" Bir daha olursa bir tokat ile kalmam Yavuz ağa ona göre kendine çeki düzen ver " diyerek odadan geldiği gibi rüzgarını estirerek gitti Behram ağa. Birgün gekecek bu sœylediklerine pişman olacaktı.

Yavuz Miroğlu , o gün büyüdü yediği o tokat onu büyütmüş, bir daha ne oyun oynamış nede bisiklete binmiş kaderine kahretmiş boynunu bükmüştü. Ne zaman bir suç işlense babası hep ona bağırıyor suçluyordu bazen el kaldırıyor bazwn odaya alıp siddetini daha da artırıyordu. Babası Behram ağa ile o günden sonra baba oğul ikişkileride bitmişdi. Yavuz, babasını sadece aşiretin ve konağın ağası olarak görüyor, saygıda kusur etmiyordu. En büyük destekcisi amcası Berwan bey olmuş bildiği herşeyi Yavuz'a öğretmiş idi.

Yavuz Miroğlu, kaderine boyun eğen taraf olmuş ama kardeşlerini ezdirmemiş koruyup kollamış onların kendisi gibi olmamaları için elinden geleni yapmış idi.....

***********************************
Şimdiki Zaman

İnsan mutlu olduğunda yeşerir , boy verir , fidan olur sonra çiçek açarmıydı ? Her güne yepyeni umutlar ile uyanır , her akşam bir sonraki günü düşünerek uyku ya dalarmıydı ?

Leyla, 5 yılını acılar ve özlem ile geçirmiş , şimdi ise sefasını sürme vakti gelmişti. Bir zamanlar kendisini bırakıp giden adam şimdi ona baharı yaşatıyor mutluluk ne tattırıyordu. Yüreğindeki o kocaman boşluk Yavuz'un varlığı ile dolup taşıyordu...

Nişan keyifle geçiyor hem gülüyor hem eğleniyorlardı. Vakit epeyce geç olduğu için gelen misafirler gitmiş kendi kendilerine kalmışlardı. Yabancı olanlar ise sadece Kadir'di.

Yağız son olarak geceyi bir dans şarkısı ile kapatmak istemişti. Bu süreçte Kadir ile tanışmışlar çok da iyi anlaşmışlardı.

Çalan şarkı ile Yavuz Leyla'yı, Tahir ise Senem'i dansa kaldırdı. Berzan ise ikizi Asmin ile çıkmıstı ortaya.

Yağız kız kardeşi Yaren'i kaldırdı aklı kalbi Zeynep de olsa da birsey yapamıyor idi. Kadir de Zeynep'i kaldırdı .

Şarkının her bir sözü seven çiftleri alıyor bambaşka diyarlara götürüyordu. Kalpler bir oluyor kanat çırpıp ahenk içinde uçuşuyordu.

Tahir , Senem'in kendisini affetmesini umuyordu. Suçu yoktu lakin içmiş olması en büyûk etkendi. Senem de derin bir yara açtığının oda farkında idi ama istwyerek birsey yapmamıştı. İçtiğiniki kadehdi ama nasıl o kadar sarhoş olmuş anlamıyordü.

Arkasından kurulan tuzakdan haberi olmayan genç adam, eve sarhoş kafa ile gitmişti bilmediği ise içkisine konulan ilaçtı. Zavallı genç adam bilinmez bir intikamın oyuncağı olmuştu. ..

Kim derdi bir zamanların çapkın mimarı, şimdilerde süt dökmüş kedi olacak. Herkez görse hayra yormazdı evlilijde gözü olmayan Antep'in ve İstanbul'un kızlarına burun kıvıran Tahir Eroğlu, Yaralı bir güzelin kara gözlerine esir olacak diye. Olmuş muydu peki? Evet olmuştu hemde ne esir, o gözler onu sonu sonluğuydu..

"Kurban olduğum artık affetsen valla bak suçsuzum " diyerek hayıflandı Tahir. Yüzünde üzüntünün her bir zerresini barındırirken , bir sevdiği kiza inandıramamıstı kendisini oysa sucsuzdu....

" Sus Tahir ! içmeseydin o kız da sana tuzak kuramazdı. Ayrıca madem o konakta neden konağa gidiyorsun buraya gelseydin dur daha bu iyi günlerin Bende Senem Ka... Miroğlu isem burnundan fitil fitil getirmeden bırakmam belki aklın başına gelir" derken gözlerinden ateş çıkıyordu. Unuturmuydu diyduğunda yaşadığı o acıyı asla... Yetim gönlüne vurulan hançer misali idi babasının sözleri. Senem unutamıyordu o anları. Canını en cok yakan da bu idi. Tahir'in babasını ağzina laf vermesi.

Tahir ofladı pufladı ama sevdiği kadına ne dedi ise inadını kıramadı. Senem deki katır inadı idi öyle kolay kolay vazgeçmezdi süründürmeden.

Artık gitme vakti gelmiş Harkez evlerine gitmişdi. Tahir gitmeden son kez Senem'den özür dilemis ama Senem , tek kelime etmemişdi.

Kızlar, gece yarısına kadar konağı temizlediler. Yorulmuşlardı ama değmişti Senem, bu mutluluğu hak etmişdi. Darısı diğer kizların başına idi ilk sırayı Zeynep çekiyordu. Yağız ile durumları ikinci gelinin kendisi olacağı yolunda idi...

*********************************
Sabahın erken saatinde kalkmışdı Yavuz ile Leyla uçağa yetismeleri gerekiyordu. Allahtan herseylerini önceden hazır etmişdi Leyla.

Herkez konağın avlusunda onları yolcu etmek için bekliyordu. Yavuz yokluğunda ki bütün işleri Yağız ve Tahir'e kitlemişdi.

Leyla, beyaz renk çicekli bedini saran diz kapaklarında biten uçus uçus bir elbise giydi. Saçlarını ise fön makinesi ike kalın su dalgası yapıp serbest bıraktı. Makyajını yine hafif toprak tonlarında yapmış kehribar gözlerini ön plana çıkarmış idi. Son olarak aynada kendisine baktı parfümü sıkıp çantasını eline aldı ve odadan çıktı. Yavuz teras da sigarasını içiyordu takım elbise kadar spor giyimde kendisine çok yakısıyor idi.

Siyah gömlek ve siyah kot pantolon tercih etmişdi. Kiyafetine uygun kol saatini Leyla'nın hediye ettiği ve hiç cikarmadiği bilekliğini de takmıştı. Saçları yine itina ile taranmış şekil verilmiş idi.

Yavuz sigarasını bitirip kül tablasında söndürdü arkasını döndü ve karsıdan beyaz çicekli elbisenin icinde melek gibi duran karısını içi gitti. Çok güzeldi görenleri kıskandıracak bir güzelliğe sahipti. Kehribar gözleri, ışığa göre renk değiştirir, bazen bal rengi bir sıcaklık, bazen de altın kadar keskin bir parlaklık taşırdı. Gözlerine bakan herkes, orada hem derin bir masumiyet hem de fırtınalar atlatmış bir ruhun izlerini görürdü. Uzun, dalgalı saçları rüzgârda savrulurken ona dokunan her ışık huzmesi, onu sanki başka bir dünyadan getirilmiş gibi gösterirdi.

Çok güçlü bir bedeni vardı; narin görünmesine rağmen dimdik duruşu ve asaleti vardı. Parmakları zarifti, ama eline sılahı alıp tuttuğunda o narin parmaklardan ölüm akardı. Dudaklarında ki, hiç eksik olmayan o gülümsemesi bile insanın içine işleyen bir hüzne sahipti.

O kendinden emin adımlarla yürüyen bir kadındı. Kalabalık bir ortamda bile varlığı hissedilir, gözleriyle konuştuğunda kelimelere gerek kalmazdı. Konuşurken sesi sakindi ama söyledikleri bir fırtına gibi yankılanırdı. Suskunluğu ise bir insana verilebilecek en büyük ceza idi.

Karsısında ki insana baktığında, gözlerinin içinden geçip ruhunu okuyormuş gibi bir his bırakırdı. Masumiyeti onu savunmasız yapmazdı; aksine, onu tehlikeli kılan şey buydu. Onu tanımayan biri kırılgan sanabilirdi, ama aslında o, en büyük yaraları almış ve hâlâ ayakta kalmış güçlü bir kadındı. Tek zayıf noktası Yavuz'a duyduğu o ummansız sevdası idi. Her güzelin bir kusuru olur derler ya Leyla'nın ki de aşkı idi...

Yavuz her haline her bir hücresine asık olduğu kadına her zaman olduğu gibi aşk ve hayranlık ile baktı. Kalbinde kanatlarını çırpan kuşlara engel olamıyor Leyla'sını içine saklamak istiyordu. İnsan sevdiğini saklarmıydı Yavuz, ise o kişi saklardı....

Leyla kendisine bakan adama tebessüm etti. Bu adam onun gönül yarası imkansız olanıydı. O, yaşadığı yörenin ve coğrafyanın şekillendirdiği bir adamdı. Uzun boyu ve geniş omuzlarıyla, gören herkesin saygıyla önünü iliklediği bir duruşa sahipti. Kara gözleri, her bakışta bir hüküm veren bir yargıç gibi keskin ve derindi; ne düşmanına ne de dostuna duygularını belli ederdi. Gür ve koyu saçları her zaman muntazamdı, kirli sakalları ise yüzüne hem otorite hem de olgun bir çekicilik katıyordu.

Konuştuğunda ki o tok ve sert sesi buyurgandı, her kelimesi karşısındakinin yüreğine işleyen bir mühür gibiydi. Yavaş ve kendinden emin adımlarla yürür, hiçbir yere aceleyle gitmezdi. Çünkü o, gücün aceleye gerek duymayacağını bilen bir adamdı. Adaleti ve cesaretiyle nam salmış , asırlardır süregelen bir mirasın taşıyıcısıydı. Aşiretinin başı olarak doğmayı o istememişti. Ona o kaderi yazan ailesi ve ilk coçuk olması idi. Merhameti seblvdiklerine karşı sonsuzdu, düşmanina ise zerre acımayan affı olmayan biriydi.

Dostuna bir dağ kadar sağlam, düşmanına ise bir kılıç kadar acımasızdı. İçinde suskun bir yangın taşısa da, onu yalnızca kendisiyle baş başa kaldığında serbest bırakırdı. İçinde ki o gizli yaraları kimseye göstermeyen bir adamdı....

İki sevdalı karşı karsıya geldiklerinde birbirlerine beğeni dolu bakışlar attılar. Sonra el ele tutuşup guzel bir tatil için merdivenleri inmeye başladılar. Konağın avlusunda onları bekleyen sevdikleri ile tek tek vedalaştılar. Yavuz, Tahir ve Yağız 'a yapacaklarını yeniden tekrarlar iken Leyla, kızlar ile vedalaşıyor idi.

" Leylam tatilin keyfini çıkar birbirinize doya doya zaman ayırın burayı hiç düşünmeyin" dedi Zeynep.

"Ablamm mutluluğunu yaşa hak ettin bunu sen ailemizi düşünme annemiz bana emanet gözün arkada kalmasın " dedi Senem ablasına sarılırken.

Sıra Yaren'e gelmişti elinde bir paket vardı. Leyla'ya paketi uzattı " Bunu otele gidince aç. Seni çok seviyorun Leyloş birbirinizi dinleyin, anlayın, kavga etmeyin. Ne olursa olsun sadece ikiniz olun bizi düşünmeden o anların tadını çıkarın" diyerek sarıldı ve ayrıldılar.

Leyla hepsine minnetle baktı. Kendisini bu denli düşünüp seven insanlara sahip olduğu için, içinden şükretti.

Artık gitme vakti gelmişti Havaalanına Yağız bırakacaktı. Yavuz ve Leyla arka koltuğa otururken Adem ön tarafa Yağız'ın yanına oturdu. Bu yolculuk yaralarını saracak ruhlarına merhem olacaktı. İnanarak yola çıkmışlardı bu yol onlara mutluluğu getirecekti hissediyorlardı.....

********************************

" Yureğimin yangınlarından sor beni,
Anlatsın sana cektiği onca özlemi.... "

Yavuz ve Leyla Antep semalarında Antalya'ya uçarken, Antep'de bir evde yangınlar yanıyor gerçekler bir bir ortaya çıkıyordu. Sırlar açığa çıktıkca belki yeni yeşerecek umutlara, belkide gelmeyecek baharlara vesile oluyordu.

Hasret topladığı aile üyelerine ve özellikle davet ettiği Perwer ağaya herşeyi tek tek anlatacaktı. Herkezin kafasında aynı soru vardı neden burdayız? Hasret ,hepsinde göz gezdirdi sırayla masada oturanların hepsi zamanında celladı olmuş en büyük iblis ise kocası çıkmıştı. Canıni en çok yakan yine en büyük suçlu babasi ve ailesiydi.

Herkez pür dikkat kesilmiş Hasret'in ağzından çıkacak kelimeleri merakla bekliyordu. Hasret, içinde yanan ateş ile yakacaktı herkezi başını dimdik tuttu gozlerinde korkudan zerre eser yoktu. Bakışları keskin bir bıcak gibiydi derince bir nefes aldı birazdan kıyamet kopacak herşey ortaya dökülecek idi.

" Hepinizin yüzünde aynı ifade " biz neden burdayız " bakışı var. Sizi daha fazla merak da koymayayım" dedi Merakla bakan gözlere bakarak derin bir nefes çekti ciğerlerine anlatacakları boğazında düğüm oluyor nefesini kesiyordu. Neler yaşamıştı da bir Allahın kulu da bu kız nerde, nasıl, dememışdi bu yüzden en çok annesine kırgındı yüreği. Anne kızının kalesi olur korurdu demi? Ama Hasret'in yıkımı olmuştu. Babası ise sarsılaz dağı , sığındığı liman olması gerekirken idam sehpasına kızını çıkarıp, boynuna urganı geçiren ve ilk tekmeyi atan olmuştu.

"Sizler zamanında bir oldunuz, bana bir cevap hakkı bile tanımadan kefenime sarıp bir zalimin kucağına attınız " dedi kayın validesi ve kayın pederinin gozlerinin en derine baktı sizden korkum yok der gibi keskindi bakışları " Evet sizin oğlunuz insanlıktan nasibini almamış bir canavar. Üzgünüm ama gerçek bu ve ben onunla seneler geçirdim " derken yüzünde iğrenirmiş gibi bir ifade vardı.

Kaynanası ve kayınpederi birbirlerine baktılar bu kız oğullarına resmen iftira atıyordu. İftira mı idi gercekten? Peki ya Hasretin yaraları onları kim yapmıstı bilmediği memlekette.

" Sen ne diyorsun kızım benim oğlum efendidir onu ben yetistirdim. Üstelik bu nasıl bir uslup kocandır o senin" diyerek oğlunu savuaya giristi kayınvalidesi. Anneydi o iyide olsa kötüde olsa evladı canından bir parça idi. Kuzguna yavrusu kuzu olurmuş ya? Kayınvakidesine de zalim oğlu öyleydi belliki.

Kızamıyordu Hasret ona çünkü anne yüreği ile evladını savunuyordu. Peki ya kendi annesi? O susmuştu vermeyin kızımï bile diyememişti.

Hasret, yalandan tebbessüm etti " Uslup! Konumuz emin olun bu değil. Kocama gelince ben kocamın sadece evindeki ihtiyaçlarını yapan bir temizlikçiden ilerisi değildim. Arkasının pisliğini topkayan eve getirdiği kadınlara hizmet eden, mezeler hazırlayıp masalar kuran bir hizmetçi idim" derken yüzûnde o zamanların derin yarasını hüznü vardı. Gözleri dolmuştu ama.ağlamamak için direniyordu. Güçsüz hörünmeyecekti karşılarında.

Herkez hayretler içerisinde Hasret'i dinliyordu. Söylecekleri belliki bunlar ile ibaret değildi.

" Siz hiç Almanya'nın soğunda sokakta üzerinizde ince bir hırka ile kaldınız mı? Bilmediğiniz bir ülke , ne dinleri bir ne dilleri. Ezan sesine bile hasret kaldınız mı? Ben o soğuk günlerde, gecelerde kapı önlerine atıldım. Gitmek istediğimi söylediğimde vucudumda oluşan morluklar sirtimda ki kemer izleri yer değiştirdi " sona doğru sesi kısıldı gözlerinden yaşlar yağmur misali süzüldü. Oda insandı taş olsa çatlardı Hasret dağ olmuş yaralarına göğüs germişti.

Hasret "Kızım " diyerek ayağa kalkan annesine eli ile dur dedi. Zamanında sahip çıkmamıştı ya simdi de sussun sahip çıkmasın istedi.

Kayın validesi girdi araya " Yokkk! Benim oğlum yapmaz. Yalan söyluyorsun iftira atıyorsun oğluma " diyerek kafasını sağa sola salladı. Hasret'i suçladı kolay yolu seçdi.

" Sizin inanıp inanmamanız benim zerre umrumda değil . Ben ne yaşadığımı biliyorum elimde kanıtlarımda var ve en büyük şahidim Allah" dedi hiçbirinden korkmuyordu. 6 yıl onu olgunlaştırmıs acıları onu büyütmüsdü.

Babası kızının bu başı buyruk hallerine anlam veremedi. 6 yıl olmuştu kızı ne ara bu kadar değişmişti de kendilerine kafa tutuyordu. Daha dünkü çocuk gelmiş karşılarına hesap mı soruyordu.

" Perwer ağa sizi buraya davet etmemin nedeni ise hatırlıyormusunuz! Size gelmiştim, gelmistik bu evliliğe engel olmanız için" Perwer ağa kafasını doğru diye salladı.

" Siz de bize hiçbirşey yapamayacağınızı kaderimizin bu olduğunu verilen kararı bozamayacağınızı soylemiştiniz. Şimdi bütün aşiretleri toplayacaksınız ve bu evliliğin bittiğini açıklayacaksınız. Sizin bana bir ömür borcunuz var çünkü ben öldüm de geldim sizin verdiğiniz karar benim vücudumda kemer izleri , ruhumda kapanmayacak yara olarak bana geri döndü" dedi gözlerinde ki o inanmışlık ve cesaret Perwer ağa nın yaşlı yüreğini sızlattı sözleri ise ok gibi kalbine saplandı. Dayak hiçbir kadına yakışmazdı ve Perwer ağa böyle bir konuya asla tahammül etmezdi. Kadın bir çicekdi koklanır sevilir kıymet verilirdilakin Hasret ne çicek olabildi , nede kıymet gorebildi.

"Haklısın kızım o gün ben senin hayatını kararttım ise bugün düzeltmek de bana düşer. Lakin ağalar bu işe ne der bilemem ben senin arkandayım " dedi sonuna kadar da sözünün eri olacak Hasret'in yanında duracakdı.

" Ben buraya kocam olacak celladımı boşayarak geldim. Biz hem Allah katında hem yasal olarak boşandık o yüzden kabul etselerde etmeselerde bitmiştir bu evlilik denilen pranga " dediği an babası kükreyerek ayağa kalktı.

" Sen beni rezilmi ediciğin bütün Antep'e, orosbu mu olucuğun başıma " diyerek Hasret'in uzerine yürüdüğünde Perwer ağa araya girerek engel oldu. Hasret şasırdı mı peki? Hayır babası bu idi seneler geçmis ama babası zerre değişmemişti. Gözünde degeri yoktu öğrenmişti ama orosbu lafı Hasret için en ağırıydı. Susmadı Hasret acısını içine atmadı. Haykırdı içindeki acılarını..

" Sen beni bir zalimin eline sırf para için mal gibi bırakıp satarken, biz zaten rezil olduk. Senden bana baba olmayacağını ben o gün anladım.. Sen hiçbir zaman bizi sevmedin, senin için herşey para idi. Sakın ola o elin bir daha bana kalkmasın. Senin karsında döverek susturduğun o zavallı kız yok. Senin para hırsın bizi bu hale getirdi. " hem hıçkırarak ağlıyor hemde babasına rest çekiyordu.

" Ben celladımla o evde yaşarken nerdeydiniz? Eli ile göğsüne vurdu " Ben ya, ben dayak yerken nerdeydiniz? biriniz ya! biriniz arayıp da demedi ki bu kız ne halde ne yolda. Attınız başınızdan gerisi umrunuzda olmadı " Kaynanası ve kayınpederine dönüp " Ya siz ! Güya gelin aldınız bir kez aramadınız sormadınız. Gerçi size kızamıyorum benim annem babam bana kör sağır olmuş sizden ne bekleyebilirim ki" dedi kendi canı yanmıştı ya herkezi dili ile yaralayacaktı.

Üzerinde ki elbiseyi kollarından tuttuğu gibi beline doğru indirip sırtını döndü " Bakın bakın bunlar benim celladımın bana taktığı güller. Verdiği başlık parasının karşılığı " diyerek sırtında ki izleri gösterdi. Bir kadın için en utanç verici ve en zor olan şeydi kendisine inanılmaması. Ve bunu bu şekilde ıspatlamaya çalişmak.

Hasret'in sırt kısmının her bir yerinde izler vardı. Annesi çığlık attı "Yavrum" derken sanki ağzından binlerce yavrum kelimesi dökülüyordu. Ama Hasret'in yüreğindw hicbir karsılığı yoktu.

Perwer ağa, Hasret'in elbisesini düzeltti " Kapat kızım bu ayıp bizim, senin bir suçun yok bana bir gün ver bu işi kökten çözeceğim. Bundan sonra sana kimse dokunamaz herkez karşısın da beni bulur. Cenap ara oğlunu gelsin hesap verecek bizlere " diyerek sarıldı karşısında ki çaresiz kıza . Hasret kendisine baba şefkati ile sarılan adama kolunu bile kıpırdatıp sarılmadı. Oda zamanında kendisine kapısını kapatmıştı unutmadı.

" Be.. benn çok çektim ağam, gürbet eller mezarım oldu üzerimde kefenim yoktu" Odada bulunan herkez ağlıyordu merhametsiz babasının bile yüreği cayır cayır yandı kendi elleri ile kızını Allayıp pullayim kefeninede sarıp celladı ile ölüme göndermişti kendisine yazıklar olsundu. Olduğu yere yığılıp kaldı. Ayakları kendini taşıyamaz oldu. Hasret devam etti anlatmaya.

" Ben iki yıl bu eziyetler ile geçirdim her günümü, başımın altında bıçakla uyudum. Ola ki gelir bana dokunursa kendimi korurum diye. Allahtan iyi insanlar da varmıs ev sahibim sahip çıktı bana. Sonrada o iş icabı gittiği ülkede kaldı gelmedi beni yalnız bıraktı. Meğerse amca kızına sevdalı imiş. Benimle de inat uğruna evlenmiş, şimdi o kız yüzünden yanan ben size söylüyorum bu evlilik benim için bitti. Sizlerde ister yanım da olursunuz ister karşımda " dedi ve baba ocağını gözyaşları ile terketti...

Zordu ikinci kez baba ocağına sığamamak. İnasanın ailesi arkasında olmayınca ezilen taraf hep sen oluyordun tıpkı Hasret ve onun gibi nice kadınlar gibi. Sahipsizsin ya, ailende yok ya, seni ezerim kafasında oluyordu erkek milleti. Baba sevgisi görmeyen kızlar güçsüz olurdu, bir yanı hep eksik Jasret de onlardan sadece bir tanesi idi...

Ne arabaya bindi nede taksiye ağlaya ağlaya topraklı yolda ilerledi. Kırgınlığı en çok babasına idi. Birine o kadar ihtiyacı vardi ki Leyla Antep de olsa koşarak gider sarılırdınama dostunu çıktığı yoldan geri döndürmek istemedi. Ayakları sarsak sarsak yürüyor gözlerinin önü ağlamaktan ve akan yaşlarfan buğulanıyordu.

Yol boyu ilerlerken bir arabanın yaklaştığını duyuyor ama dönüp de bakmıyordu. Gözlerinde ki yaşlar goruş açısını engelliyor olsada daha hızlı daha sert atıyordu adımlarını.

Araba önünde durunca oda durmak zorunda kaldı. Bu da kimdi şimdi yolunu kesmişti evdekiler olabileceğini düşünürken arabadan Selvi boyu ve yakısıklılığı ile Berdan Marazoğlu indi. Yüreğinin kara sevdası, alev alev yangını. Hasret'in gözünden yaşlar daha çok aktı.

Berdan gözleri kıpkırmizi olmuş ağlayan sevdiğine baktı içi gide gide. Ne olmuştu swvdiğine de böyle harebeye dönmüstü.

" Ne işin var senin burda? noldu sana niye ağlıyorsun? Telaşla sordu sevdiği kadina, ona doğru adım adım ilerlerken.

" Yok birşey " dedi Hasret ama içinde binlerce ağıt vardı. Konuşsa sanki haykıracakmış gibiydi. Sussa içinde volkan olmus yarası kabuk bağlamak yerine oluk oluk kanıyordu.

Berdan iki adımda yanına vardığı sevdiğine merhamet dolu gözleri ile baktı. Yalan söylediği aşikardı ama Hasret karşısında ki , adamı kandırdığını sanıyordu.

" Bana bak inatçı keçi anlat ne oldu kim üzdü seni " Hasret artık içinde tutmaktan yorukmuştu. Gözlerinden süzülen yaşları silmedi biri görür mü görmez mi diye umursamadı. Kollarını kaldırıp Berdan'a sarıldı. Yıllar sonra eskisi gibi sarılmıştı. Berdan kendisine sarılan ve hıçkırarak ağlayan kadını kolları ile sardı. Tutamadı kendini özlemi yüreğindeki sevda ağır bastı.

Haster kendini hiç unutamadığı evine geri dönmüş gibi hissetti. Berdan'ın sert ve yapılı göğsü onun yıllar önce terk ettiği eviydi. O evden zorla koparılmış vir zalimin elleribe teslim edilmişti.

Sahi insanı en çok sevdikleri yıpratırdı değilmi? Hastet en sevdikleri tarafından katledilmişti. Yüreğine hanceri onlar batırmısti.

" Çok yoruldum ben Berdan hemde çokk, güçlü görünmekten, hiçbir yere sığamamaktan çok yoruldum. Bir tek burası" derken eli ile Berdan'ın göğsüne dokundu " Bir tek burası bana evimdeymişim gibi hissettiriyor. Özür dilerim ama biraz böyle kalabilir miyiz " Berdan'ın canından can gidiyordu sevdiği ona evim demiş ken o nasıl sağlam dürabilirdi ki?

Yüreğı yorgun adam Hasret'in bir dokunuşu ile canlandı. Kalbi şenlendi, 6 yıl sonra baharlari getirdi yüreğine.

Bir süre öyle kaldıktan sonra Hasret, Berdan'a herşeyi tek tek anlattı. Ne eksik ne fazla ne yaşadı ise onları anlattı.
Berdan'ın öfkesi Antep'i yakmaya yeterdi. O it elbet gelecekti onu Antep meydaninda dayak manyağı etmezse ona da Berdan demesinlerdi.....

Miroğlu konağında ise gün yine aynı sürecinde devam etmişdi. Yağız kahvaltı sofrasında babannesini delirtmeyi başarmış Yade Zergül'ün bastonundan nasibine düşeni almıştı.

"Yadem senin içinde yatan bir vahşi var, içindeki şeytana kulak verme bak yoksa hacca gidemezsin. Şeytan yerine seni taşlarlar" masadakiler gülerken yade torununa pis pis bakış attı.

" Pühhh senin sıfatına tebiyesiz, arlanmaz " Yağız eli ile yüzünü silip " Yade ben yüzümü yıkamıştım yaaa" dedi.

Kahvaltıdan sonra kızlar Antep'i gezmeye devam ederken Yağız ve Tahir şirkete geçtiler. Yavuz gelene kadar bütün sorumlukuk ikisinde idi...

********************************

Yavuz ve Leyla 2 saatin ardından Antalya'ya gelmiş otele yerleşmişlerdi. Daha sonrasında beraberce inşaatın olduğu şantiye ye gitmişler öğlene kadar ordaki problemleri çözmüşlerdi. Yavuz Miroğlu yine zekasını konusturmuş problem kökten hal olmuş idi. Şantiye şefi ile uzun bir toplantı yapmışlardı. Leyla'nın fikirleri ile otel daha modern bir şekilde inşa edilmeye devam edecekti.

Yavuz öğleden sonrasını Leyla'ya ayırdı. Onlar gezerken Adem de her hallerini fotoğraflayıp ölümsüzleştiriyirdu. Biraz gezdiler sahil kenarında el ele göz goze gezerken ilerde oyun oynayan çocujlari girünce, Leyla kendi çocukluk zamanlarına döndü. Yavuz'u kolundan tutup çizgi oynayan çocukların yanına götürdü. Yavuz gozleri ile ters ters bakıp olmaz desede Leyla'nın yalvaran bakışlarına kıyamadı.

Çocukların elinden taşı alan Leyka önce başladı oyuna sonra taşı Yavuz'a verdi. Adem abisinin çocuk gibi çizgi oynamasını gülerek izledi. Hemen cebinden telefonu cekip videoya aldı. Daha sonra sahil kenarinda ki gençler ile yakar top oynadılar. Yavuz'un o halleri görülmeye değerdi. Yıllar önce de bıraktığı çocukluğuna bugün Leyla ile geri dönmüştü.

Leyla onun içinde yara olan çocukluğunu bir günde yaşatmıştı. Daha sonra bisiklet kıralayan Yavuz Leyla'yı önune oturtup Antalya sokaklarında bir tur attılar. Leyla'nın keyfine diyecek yoktu. İki aşık içinde unutulmaz anlara vesile olmuştu bu tatil. Adem her hallerini ölümsuzleştirdi , daha sonra o anlari albüm yaptirip hediye edecekti.

Yavuz ve Leyla en son gün batımını sahil kenarında izlerken dondurma yemislerdi. Leyla nin kafası Yavuz'un göğsünde yerini bulmuştu çoktan. Yavuz ise karısını sarıp sarmaladı saçlarına binlerce öpücük kondurdu. Sonrasında otele döndüler.

Odaya çıktıklarında Yavuz duş'a girmek istemiş hatta girerken Leyla'ya çapkın ca bir bakış atıp "Gel istersen beraber duş alalım " demiş Leyla'nın öfke dolu bakışlarına maruz kalmıstı gûlerek banyoya gecmisti . Leyla ise arkasından gülüp akşam yemeği için kıyefetlerini valizden çıkarıp hazır etmişti. Yabuz için siyah bir takım çikarırken kendisi içinde kırmızı derin bacak yirtmacı olan askılı göğüs dekolatesi olan elbisesini çıkardı.

Sonrasında aklına Yaren'in verdiği paket gelmişti. Yavuz banyoda iken hemen paketi açtı çünkü görumcesinin sağı solu pek belli olmazdı Yavuz'a her an rezil olabilme ihtimali yüksekti.

Paketi açtığın da gördüğü ile gözleri irice açıldı. Görümcesi tam bir çılgındı eline aldığı saten gecelik çok şık idi. Belliki görümcesi paraya kıymıştı çünkü geceliğin dokusu yumuşacıkdı. Hızlıca valize koydu Yavuz görürse utançtan yerin dibine girerdi.

Yavuz banyodan bornozu ile çıkarken Leyla eline aldığı kıyafetleri ile banyoya girmeye hazırlanıyordu.

" Saatler olsun Yavuz ağam " Yavuz tebbessüm edip Leyla'ya doğru geldi " Neden gelmedin beraber olurdu" Leyla Yavuz'a bakıp gözlerini hafif kıstı arada mesafe bırakmadan yanına yaklastı. Elini Yavuz'un geniş omzuna koydu hafif okşadı.

" Belki yemekten sonra olur ağam" dedi Yavuz'un kalbi ritim değiştirdi nabzı çok hızlı atmaya başladı Leyla gozlerinde ki şehvet ve sesinde ki arzu ile Yavuz'u yakıyordu ve bunu bilerek yapıyordu. Yavuz'un iradesi zaten yerlerde idi Leyla'da damarına damarına basıp adamı kudurtuyordu.

" Demek isterdim ama avcunu yalarsın Yavuz bey " diyerek banyoya hızla gitti. Yoksa hayatta Yavuz'un elinde kutulamazdı. Adam yürüyen libido gibiydi.

Yavuz gözlerini kapatıp sabır diledi nasıl olsa gecenin sonunda istediğini alacaktı sadece sabretmeliydi. Yatağın üzerindeki kıyafetlerini ve iç çamaşırını seri bir şekilde giyinirken söylendi " Zalımın kızı sen gece görürsün seni inim inim inletmezsem bana da Yavuz Miroğlu demesinler" üzerini giyinmiş aynada saçlarına şekil verip parfümünü sıktı. Leyla ise dustan çıkmıs banyoda giyiniyordu. Önce iç çamasırlarını giydi ardından elbisesini uzerine gecirdi. Saçlarını fön makinesi ile kurulayıp şekil verdi. Geriye sadece makyajı kalmıştı bu gece bir tık özenmisti kendisine makyajını da ona göre yapacaktı.

Yavuz banyodan çıkan karısına baktığında nutku tutuldu, nefesi kesilecek gibi oldu, öyle bir yutkundu ki boynunda bulunan adem elmasının hareketi uzaktan belli oluyordu. Bu kadın iradesi ile oynuyordu haberi yoktu. Yüreği ve bedeni alev aldı, ağzının suyu akacaktı nerde ise. Öyle aşık, öyle tutkulu , öyle meftun ve bir o kadarda hayran hayran baktı. Çok güzeldi kelimelerle anlatılamayacak kadar güzeldi. Kendinde bulduğu zar zor sesi ile konuştu.

" Çok güzel olmuşsun " dedi kendinde bulduğu son nefesi ile. Leyla onun bakışlarından ve gozlerinden nasıl etkilendiğini görebiliyordu. Kendisi ile gurur duydu.

Derin göğüs dekoktesi uzun yirtmacı Yavuz'un kıskançlık damarlarını şaha kaldırmış ama gittikleri yer kendilerine özel olacakları için birşey dememişti. İlk defa Leyla'yı kırmızı bir elbise içerisinde görmüştü ve beyaz tenine kırmızı çok yakışmış idi. Nazlı nazlı Yavuz'a doğru adım atarken hafif kıvırtıyor kocasının nefsi ile mücadele etmesine sebep oluyordu....

" Efülim kalbime indirecek senin bu güzelliğin. Ulan bu ne ? Bu nasıl bir güzelliktir? Hatunn! Oynama benle yoksa bu odadan değil yemeğe bir hafta dışarıya çıkamayız " Leyla e yuh der gibi bir bakış attı. Kocası maşallah yine almış başını gidiyordu, adam daki libido Antep sınırlarına dayanacaktı nerde ise. Korkmuyor değildi onun bu hallerinden dediklerini yapar mı yapardı.

En iyisi konuyu değiştirmekde çözümü buldu Leyla. Yavuz'un önünde durup gömleğinin yakalarını düzeltiyirmuş gibi yaptı.

" Yavuz peki senin bu yakışıklılığın ne olacak ağam. Bütün kadınların bakışları üzerinde olacak" derken kıskançlık damarlarında gezinmeye başlamıştı. Kendi söylediği söze insan öfkelenir miydi ? Leyla düşününce sinirlenmişti, kocası yakısıklı , yapılı, karizmatik, her kadının arzulayacağı bir adamdı. Kalbi , aklı istiyordu ki Yavuz bir ona güzel ve özel olsun.

" Hatun bu gözler bir seni görüyor senden başkasına hem kör, hem kapalı" Leyla bu sözler ile mest olmuştu acaba yemeği felan boşverip Yavuz'un dudaklarına mı yapışsa idi. Sonra kendi kendine küfür edip toparlandı aklı mantığı hiç hayırlı tarafda değildi.

Yavuz ise karısının kendisini bu denli kıskanıp sahiplenmesinden çok memnun olmuştu. Leyla odada makyajını yaparken Yavuz da maillerine baktı.

Hafif toprak tonları ile bir makyaj yaparken aynadan Yavuz ile ara ara bakısıyorlardı. Makyajı bitmiş dudağına kırmızı bir ruj sürmüştü. En son parfümünüde sıkınca hazırdı. Yavuz karısının hazır olduğunu görünce ayaklandı, Leylada çantasını alıp Yavuz'un uzatmıs olduğu koluna girdi.

Adem kapıdan çıkan abisini ve yengesini görünce beğeni ile baktı. Allah var yukarda çok yakışıyorlardı.

" Abi bir fotoğrafınızı çekeyim mi?" Dedi Asmin tembihlemiş her hallerini çek at demişti.

" Çek bakalım Adem efendi " dedi Yavuz ve Leyla'nın beline elini doladı. Kendine doğru hafif çekti ve poz verdiler. Yavuz'un kendisini bu denli sahiplenmesi çok hoşuna gitmişdi Leyla'nın.

" Adem sen gelmiyorsun biz yürüyerek gidip geleceğiz. Sen bu gece keyfine bak belki birini de bulursun sap sap gezmezsin " dedi Yavuz.

Adem bu söze sinir olurken Leyla gülümsemişti....

Restoran ile otelin arasi iki dakikalık mesafe idi. Mekana gekdiklerinde Leyla şakınlıkla baktı. Merdivenler çiçekler ve led işıklar ile süslenmiş değişik bir atmosfer yaratılmış idi.

Yavuz ile el ele indiler merdivenleri küçük bir koridordan geçtiler. Cam kenarında hazır olan şık masayı gördüğünde Leyla'nın nutku tutuldu. Çok güzeldi belliki özenle hazırlanmış idi. Üstelik restoran bomboş kimseler yoktu.

" Yavuz burası neden boş kimse yok " diyerek sordu bakışları şaşkın sesi merak doluydu.

" Bu gece bize özel Leyle kimse olsun istemedim" diyerek Leyla'nın kulağına doğru fısıldamıştı.

Leyla, Yavuz'un boynuna değen nefesi ike ürpersede belli etmedi. Manzara o kadar güzeldi ki hayran olmamak elde değildi.

Masaya doğru gittiler Yavuz önce Leyla'nın oturması için sandelyesini çekti. Leyla otururken yerine teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Yavuz da yerine oturunca garson gelip servisi yaptı. Yavuz'un göz işareti ile tekrar yerine döndü şef garson.

" Yavuz burası çok guzel , herşey mükemmel görünüyor. Ama bütün gün yanında idin ne ara hazırlattın sen bütün bunları , bu mekanı?" Diyerek aşkla baktıği adama sorusunu sordu.

" Güzelim Adem ayarladı herşeyi benim istediğim gibi" Leyla, Adem'e minnettar idi. Yavuz'un yokluğunda hep yanında olmus bir kez olsun off dememişti.

Yemeklerini yerken havadan sudan sohbet etttiler. Mekanda bir anda başlayan müzik ile Leyla, Yavuz'a baktı bunu da düşünmüş olamazdı.

En sevdiği kadın sanatçılardan idi. Xece Herdem . Ve mekanda onun o muaazam şarkılarından birinin melodisi yankılanıyordu.

Yavuz ayağa kalkıp elini Leyla'ya uzattı " Bu dansı bana lütfeder misiniz hanfendi" diyerek tam bir salon beyefendisi gibi davrandı.

Leyla uzatılan eli tutup " Tabiki dedi" ayağa kalkıp dans etmeye başladılar. Şarkını sozleri manidar bu geceye anlam ve önem katıyordu. Yavuz bir kublesini Leyla'nın kulağina doğru söyledi belki şarkının sözleri aşkını daha iyi dile getirirdi.

" Ruhê min tenik bûye yarê,

(Ruhum daralmış yarim )

Dilê min dişewite yar .

( Yüreğim yanıyor yarim. )

Çawa bêjim nizanim,hezdikim ji te çîçeka çolê.

(Nasıl anlatsam bilmiyorum , seviyorum seni kır çiçeğim)

Çawa bêjim nizanim, hezkirina Mem û Zînê .

( Nasıl amlatsam bilmiyorum , Mem ile Zin'in aşkı gibi )

Çawa bêjim nizanim, weka rojeke Newrozê ....

( Nasıl anlatsam bilmiyorum, bir nevruz günü gibi ) "

Leyla her kelkimede mest olmus gozlerinden yaş akmıs idi. Böylesi sevilmek hem çok güzel, hemde çok özeldi.

Bir süre daha restoranda kalıp çıktılar Yavuz unutulmaz bir gece yaşatmış Leyla'nın ayaklarıni yerden kesmişti. Dışarıya çıktıklarında hafif başlayan yağmur bir anda şiddetini artırmış idi. Yavuz burda yaşayamadığı her şeyi Leyla ile yaşayacak idi.

Bir cafe' nin önünden geçerken çalan şarkı Yavuz'u durdurdu. Leyla ne oldu demeye kalmadan Yavuz eli ile belini tutup dans etmeye başladı.

" Bensiz geçen günlerini sen unut artık,
Seven yüreğinde şimdi ben varım.
Seni böyle sevmek günahsa eğer ,
Ben anadan doğma bir günahkarım " kısmına Yavuz da bağıra bağıra söyleyerek eşlik etti. Herkez onlara bakıyor alkışlıyorlardı. Leyla ise utanmış ama Yavuz'un içinden çıkan romantik adama bir kez daha aşık olmuştu.

Leyla'nın kalbi yağmur damlalarının ritmine ayak uydururcasına hızlı çarpıyordu. Yavuz'un gözleri, gece kadar derindi. Hiçbir kelimeye gerek yoktu; ikisi de anın büyüsüne kapılmıştı

Ve sonra... Zaman durdu. Yavuz'un eli nazikçe Leyla'nın yüzüne dokundu. Yağmur, saçlarından süzülerek tenine karışıyordu. Yavuz daha fazla dayanamadı ve Leyla'nın kırmızı dolgun dudakları ile dudaklarını buluşturdu. Öpüşleri, fırtınanın ortasında doğan bir ateş gibiydi-hırçın ama bir o kadar da narin. O an, dünya küçüldü ve sadece ikisi kaldı geriye. Islık sesleri ve alkıslar havada uçuşdu.

Nefes nefese ayrıldılar. İkiside sırılsıklam olmuş idi. Koşarak otele geldiler asansöre binip odalarının bulunduğu katı tuşladılar. Yavuz Leyla'yı burda da rahat bırakmadı tadını aldığı dudakları öpmeye doyamıyordu. Birkez daha karsının dudaklarına yapıştı. Leyla ise aşk ve içinde ki arzu ile acemice karşılık veriyordu . Kapının açılma sesi ile ayrıldılar. Odaya girdiklerinde Leyla bir kez daha şok olmuş etrafa bakıyordu. Her yer siyah güller ile donatılmıs mumlar ile oda aydınlatılmış odada bulunan çift kisilik yatağın üzerinde ise kırmısı gül yaparaklarından kalpler yapılmıs idi.

Yavuz'a dönüp baktığında kendinden emin gururlu duruşunu gördü. İki adımda gidip boynuna sarıldı.

" Ruhumda açtığın yaralara şifa oldun, kalbime baharları geri getirdin tesekkür ederim güzel adam" diyerek yanağinı öptü.

" Hadi üzerini değiştir hasta olacaksın ben de banyoda değıştireyim " dedi Yavuz ve dolaptan kendisine bir gömlek bir de pantolon alıp banyoya girdi.

Leyla istemediği sürece ona asla dokunmayacaktı. Bu defa ondan bir adım bekleyecekti.

Leyla ise artık hazır olduğuna emindi bu gece sevdiği adamın kadını olmayı en az Yavuz kadar arzuluyor idi. Uzerinde ki elbiseyi ve kalan parcaları çıkardı. Yaren'in aldığı geceliği giydi, madem Yavuz elinden gelenin fazlasını yapmıştı oda cesur olacak ve bu geceyi olması gerektiği gibi tamamlayacak idi.

Saçlarının suyunu aldı. Yuzundeki akan makyajıni temizledi. Hafif parfüm sıktı Yavuz ise duş almış uzerini değistirip banyodan çıktı.

Uyarı =Burdan sonrasi +18 içerir. Okumak itemeyen atlayabilir

Banyo kapısı acıldığında içeriden buhar dalgası yayıldı. Mum ışıklarının aydınlattığı odada Leyla'nın silüeti belirginlesti. Beyaz geceliği, , dizlerinin hemen üzerinde bitiyor, ince kumaşı ışığın altında neredeyse saydam bir hayal gibi duruyordu.

Yavuz, gözlerini almıyor kaçırıp kaçırmama arasında gidip geliyordu. Zaten zar zor zapt ettiği iradesine yenik düşmesi an meselesiydi. Ellerini saçlarına atıp derin bir nefes aldı gözlerini birkez kapatıp açtı hayal olmamasını umuyordu. Gözlerini açtığında bakışlarını Leyla'dan kaçırmak imkânsızlaşmıştı.

Leyla geceliğin eteklerini hafifçe tuttu, adımını Yavuz'a doğru attığında ise Yavuz'un kalbi bedenini parcalayıp çıkacak gibi atıyordu. Leyla'nın gözleri Yavuz'un üzerinde bir gölge gibi gezindi İçindeki ürkeklik ile cesaretin savaştığını hissediyordu ama geri adım atmadı. Dudakları hafifçe aralandı, sesi fısıltı gibi yankılandı:

" Bütün gece bu anı düşündüm. "

Yavuz, boğazını temizledi ama kelimeler yetersizdi. İçinde hem korumak istediği bir masumiyet hemde bastıramadığı bir arzu vardı. Leyla'nın gözleri , ona cesur ama aynı zamanda kırlgan birsey sunuyordu : Kendini. Yutkundu, içindeki savaşın sonucunu bilmeden bir adım ona yaklaştı.

Aralarında mesafe kalmayacak bir sekilde yaklaştılar birbirlerine. Nefesleri bir ruzgar misali bir bir yuzlerini yalayıp geçiyordu.

Otel odasının içinde yalnızca birbirlerinin nefes alışverişleri ve kalplerinin ritimleri yankılanıyordu. Yavuz'un bakışları Leyla'nın gözleri ve dudakları arasında gidip geliyor arada da açık olan göğüslerine değiyordu.

Leyla hafif ürperince Yavuz yutkunup '' Üşüdün mü? diye sordu. Sesi her zamankinden daha derin ve sakindi.

Leyla başını iki yana salladı ama gözlerini utançtan yere eğmiş Yavuz'a bakmaya cesaret edememişti. Yavuz onu biraz olsun rahatlatmak adına '' Leyla bunu yapmak zorunda değilsin, değiliz ne zaman hazır hissedersen o zaman herşey yaşanır'' dedi.

Leyla kafasını kaldırıp ona baktığında gözlerinde ki şefkati gördü. Yavuz'un sabrı, acele etmeyişi , kendisinin hazır olmasını beklemesi çok hoşuna gitti. Ama artık kendinin beklemeye takati yoktu. Derin bir nefes aldı Leyla , dudaklarını araladı ama konuşamadı.

Yavuz avuç içini onun yanağına yerleştirdi. baş parmağı ile hafifçe okşadı. '' Bunu istediğine emin misin ? '' diyerek son kez sordu çünkü devamında dur desede durmazdı. Leyla kendinden emin gözlerini açıp kapattı.

Yavuz, Leyla'nın teninde ellerini gezdirirken gözlerine tutku ve arzu ile bakıyordu. Dudakları nazikçe Leyla'nın dudaklarına dokundu. Ardından öpücükleri daha aç gözlü bir hale büründü Parmakları Leyla'nın belini sıkıca kavradı ve az olan mesafe aralarında yok oldu. Tek bir vucut haline geldiler. Leyla'nın ise refleks ile bir eli ensesine diğeri omzunda yerini buldu .

Leyla'nın teni alev alev yanarken , Yavuz'un dudakları yavaş yavaş boynuna doğru ilerledi. Leyla nefesini boynunda hissedince vucuduna sirayet eden arzu ile boynunu geriye doğru eğdi. Yavuz kendine açılan alan ile memnun oldu hafif geriye doğru çekilip Leyla'nın gözlerinde ki o duyguyu görmek istedi. Leyla'nın artık bekletmeye tahammülü kalmamıştı .

Yavuz'un gömlek düğmelerini açmaya başladı. Yavuz gömleğini hızlıca çıkarıp odanın bi köşesine fırlattı. Leyla parmaklarını Yavuz'un sert ama geniş olan göğsünde gezdirirken Yavuz'un ateş saçan elleride Leyla'nın belinden kalçalarına doğru gidip geliyor nazikçe okşuyordu. Leyla ellerini göğsünden yavaşça aşağıya doğru indirdi baklavarında gezdirirken yavuz gözlerini kapatıp inledi. Bu hareketi Leyla'nın hoşuna gitti dokunuşundan etkilenmesi ve daha cesur davranmasına vesile oldu . Elleri Yavuz'un kemerini bulup açtı . Yavuz ,Leyla'ya yardımcı oldu ve üzerinden hızlıca onu da çıkardı.

Yavuz'un parmakları bu defa Leyla' nın geceliğinin kuplarına gitti ve bedeninde sıyrılıp yerle buluşmasını sağlarken dudakları da tekrar Leyla'nın dudaklarını buldu. Daha arzulu daha şehvetli öpüşüyorlardı. Yavuz Leyla'nın sıkı ve yuvarlak dolgun kalçalarını sıktı bu hareket Leyla nın ağzının içine doğru inlemesine sebep oldu. Yavuz önce sıkıyor sonra okşuyordu Leyla ise her hareketinde kendinden geçiyordu. Yavuz kalçalarından tuttuğu gibi kaldırırken Leyla düşmemek için bacaklarını Yavuz un beline dolarken kolları ile de boynuna sıkıca sarıldı. Yavaş Yavaş yatağa doğru gittiler Leyla nın çıplak bedeni beyaz çarşaf ile buluşunca hafif titredi.

Yavuz leyla'nın üzerine eğildi ve dudaklarını öpmeye kaldığı yerden devam etti. Elleri ise leyla'nın vucudunda keşfe çıkmıştı. Leyla alev alev yanarken parmakları Yavuz'un sırtında geziniyordu. Sırtında ki ize dokunduğunda niden duraksadı bu da neydi. Elleri ile Yavuz'u itip kendini geri çekti.

'' Yavuz bu.. bu ne sırtında ne var senin?'' dedi ve hafif doğrularak sırtında ki ize bakmak istedi. Yavuz kaçışının olmadığını Leyla'nın er yada geç göreceğini biliyordu sırtını döndü.

Bu.... Bu kendi gözlerinin dövmesi idi.

Titreyen parmakları ile dövmeye dokundu. '' Bu.. benim gözlerim mi?'' diye sordu fısıltı ile.

Yavuz hafifçe gülümsedi yönünü Leyla'ya dönüp gözlerinin en derinine bakıp '' Senden bir parça hep yanımda olsun istedim efulim'' dedi '' Ne olursa olsun gözlerin bana hep yolumu gösterdi '' Leyla'nın içi titredi. Kehribar gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Yavuz eli ile o yaşı silip dudaklarını bastırdı.

Yavuz elleri ile Leyla'yı yatağın ortasına çekip uzerine uzandı tekrardan. Parmakları karısının vucudunu keşfe devam ederken tenleri birbirine karısıyor aynı anda dudakları daha tutkulu bir hal alıyordu. Bu gece ikiside hem yakacak hem yanacakdı.

Leyla'nın tırnakları Yavuz'un sırtına hafifçe gömülürken , hissettiği duyguların yoğunluğu bedenini sarsıyordu. Yavuz her hareketinde ona daha fazla yaklaşıyor elleri ile birazdan olacaklara karısını hazırlıyordu.

'' Çok güzelsin kadın aklımı yitirtecek kadar güzelsin, ama benimsin '' dedi.

Leyla fısıltı ile '' Her hücrem ile seninim '' dedi.

Leyla gözlerini açıp Yavuz'un kararmış gözlerine bakıp '' Beni bir daha bırakma '' dedi.

Yavuz gözlerine bakıp '' Sonsuza kadar bırakmam efulim '' dedi ve dudaklarını yine yeniden ilk kezmiş gibi öpmeye devam etti. Ordan boynuna boynundan göğüs oluğuna ilerledi dudakları. Orda hatrı sayılır bir süre gecirdi ilgilenmesi gereken iki güzel dolgunluk vardı. Onları emiyor ısırıyor elleri ile yoğuruyordu. Yavaş yavaş aşağılara doğru gitti Leyla'yı ana hazırlaması gerekiyordu.. Canı yansın istemiyordu.

Zaman durdu . Odadaki ışıkların gölgesi duvara vururken , Leyla ve Yavuz'un silüetleri birbirine kenetlenmiş , elleri , tenleri. dudakları herşey birbirine karışmıştı. Aralarında ki bağ sadece sözlerden ibaret değildi, hissetikleri herşey dokunuşlarına yansıyordu. ..

Gece ilerledikce, yalnızca birbirlerine ait olduklarını hatırlatan fısıltılar duyuldu. Bütün geçmiş , bütün acılar, bütün o yaralar bu anda eridi. Yavuz ve Leyla bu anların hiç bitmemesini diledi oysa ki daha yeni başlıyorlardı.

Bir an ... tüm dünya sustu.

Leyla '' Yavuzzzz '' diye inledi.

" Seni seviyorum Efülim ezelden ebede , evvelinden ahire " dedi Yavuz

Artık sona geldiklerini hissediyor idi .Leyla kıvrandıkça ve inledikçe çok hoşuna gidiyord Leyla'ya kendini bastırdikça alt kısımda ki ki uzvu sertleşmiş kendini belli ediyordu. O sona gelmişlerdi Leyla'nın gözlerinin içine tekrar baktı.

Leyla istiyordu Yavuz'u hem de deli gibi durduğu hataydı. içinde yanan ateş arzu ile kendini Yavuz'a bastirinca aldığı onay ile yavaşça Leyla'nın gizli mabedine girdi. Leyla ise hissitiği acı ile inledi , ama sonrası o keskin acı zevke karıştı. Yavuz'un hareketleri hızlandıkca Leyla'nın iniltileri daha da belirginleşti, elleri ile Yavuz'un saçlarını çekistiriyordu. Yavuz'un alnından akan ter damlaları , Leyla'nın tenine düşerken ikiside bir bir adlarını sayıklıyorlardı. Yavuz'un sıcaklığı Leyla'nın içine dolduğunda , ikiside aynı anda rahatladı ve rahat bir nefes aldılar. Yavuz yavaşça kendini geri çekerken Leyla içinde hissettiği boşluk ile memnuniyetsiz bir tabır aldı. Sırt üstü uzanan Yavuz, Leyla'yı göğsüne çekti ve alnına bir öpücük kondurdu.....

Nihayet bir bütün tek vucut olmuşlardı. Bu gece sadece bedenleri değil , ruhlarıda bir birine karışmıştı....

Biraz soluklandıktan sonra Leyla'yı kucağına alıp banyoya gitti. Suyu ayarladı ve beraber düşa girdiler. Yavuz önce Leyla'nın saçlarını eline aldığı şampuan ile köpükleyip yıkadı. Ardından lifi alıp tüm vucudunda gezdirmeye başladı. Kasık larına geldiginde Leyla inledi. Az önce yaşadıkları dakikalar ikisininde aklından çıkmıyor ılık akan suyun altında birbirlerine aç bir şekilde bakıyorlardı.

Yavuz zorlamak istemiyordu ama kendine de engel olamıyordu onun açlığıda bu kadına idi. Leyla'nın iniltileri iradesine yenik düşmesini sağlıyordu. Leyla'yı duvara yasladı. Sırtı soğuk mermere değen Leyla titredi . Yavuz ise kendini ona bastırıp dudaklarına açlıkla yapıştı. Leyla bu defa daha cesur, daha istekli , daha bir şevk ve arzu ile karşılık veriyordu Yavuz'a . Yavuz dudaklarından boynuna, ordan dolgun göğüslerine oradan da yavaş yavaş aşağıya doğru indi. Leyla'nın vucudunun her bir zerresinde dudaklarının izi kalsın istiyordu.

Yavuz Leyla'nın kadınlığında baya bir vakit geçirirken Leyla kendinden geçiyor, gözlerıi aldığı zevk ile kayıyor ve inliyordu. Aldıgi haz ile Yavuz'un şaçlarına ellerini daldırıp çekiştiriyordu. Yavuz ayağa kalkıp Leyla'yı ters çevirdi , sırtına da mührünü bırakmalıydı hatrı kalırdı sonra. Elleri ise hiç boşdurmuyor bacaklarında dolanıyor Leyla'yı şahâ kaldırıyordu, artık hazırdı ve sabrı kalmamiştı içine sertçe girdi. Leyla ise ufak çaplı bir çığlık attı.

Bir saate yakın bir süre banyoda kaldıktan sonra duş alıp çıktılar. Leyla kasıklarında hissettiği ağrıyı umursamadı. Yaşadıkları özel ve güzel anlar herşeye değerdi. Kocasının doyumsuzluğu başına belaydı ama o razıydı. Lütfuna da kahrina da, derdine de , cefasına da....

Gün tepeye çıkmıs öğlen olmuştu, Yavuz'un telefonu ısrarla çalmaya başladı. Yavuz küfür ederek gözlerini açtı. Ulan bok vardi sabahın köründe munasebetsiz birileri onu arıyordu.

Ekrana baktığınnda Berdan'in ismini gördü. Hayırdır inşallah diyerek uatakdan doğrulup telefonu hemen açtı telefonu. Leyla ise kıpırdanmış ama yorhun be uykusuzluktan gözlerini açamamıştı.

" Efendim" dedi.

" Yavuz nerdesin?" Diye sordu Berdan sesin de telaş vardı.

" Hayırdır oğlum sabah sabah beni mi özledin" diye takıldı Yavuz.

" Boşver şimdi dalga gecmeyi nerdesin bana onu söyle" Berdan'ın sesi hiç iyi gelmiyordu.

" Antalya'dayım inşaat da bir problem vardı ona geldim . Noldu ki? Sesin hoşuma gitmedi" diyerek endisesini dile getirdi Yavuz.

" Abi hemen geri gel burda olaylar karıştı aşiretler toplanıyor. Senin burda olman lazım " diyerek durumu açıkladı.

Yavuz uyuyan karısına baktı, kaşları çatildı gozlerinin karası daha bir koyulaştı. Sehpanın üzerinde duran sigarasından bir dal alıp yaktı ve odalarında bulunan geniş balkona çıktı.

" Ne aşireti ! ne toplantısi oğlum hayırdır lan. Ne oluyor lan ?" Dedi sesinde bariz bir öfke vardı. Bir huzuru bulamayacakmıydi bu adam.

Berdan kısaca yaşanılanları özet geçti Yavuz'a. Çok öfkeliydi deli damarı atmışdı Antep'i ayağa kaldırıp Hasret'in babasını ve kocasını diri diri yakmamak için kendini zor zapt ediyordu. Onu durduracak tek kişi ise Yavuz Miroğlu'ydu ...

" Bana bak lan! sakin ol ben gelene kadar birşey yapma. Yoksa seni de ben gömerim Antep'e " dedi ve telefonu kapattı. Duydukları zaten canını yeteri kadar sıkmıştı. Ulan bir gün huzurlu geçirse

Dostları ile olan gruba girdi ve kısa mesaj attı.

" Berzah, Cihan hemen Antep'e gelin bende Antalya'dan gelicem birazdan. Ben gelene kadar o deli Berdan'a sahip çıkın " dostu gözü döndü mü, kimseyi görmez yapacaklarının sınırı olmazdı. Berdan'ı en iyi Yavuz tanırdı az çekmemişti okulda onun yüzünden.

Odaya geri döndüğünde uyuyan karısına baktı. Melekler gibiydi uyandırmaya kıyamasada gitmeleri gerekiyordu.

Yavaşca yanına uzandı önce kaderine yazılı olduğu alnını, sonra aşık olduğu gözlerini , rengini baharlardan alan utanınca kızaran yanaklarını, kokusunda huzur bulduğu boynunu ve hiçbir zaman doyamayacağı dudaklarına bir buse kondurdu. Leyla alnına değen ilk buse ile uyanmış ama belli etmemişti. Yavuz'un işi bitince kıkırdadı ve kollarını Yavuz'un boynuna doladı.

" Ağam doyuramadik sizi gakiba dün gece, gerçi maşallahınız vardı " dedi Leyla. Kocasına cilve yaparken gozlerindeki canlilik askının kanitı idi.

Yavuz gür bir kahkaha attı karısı munzurluk peşindeydi. Doyumsuz olan kimdi bilinmez. Banyoda ki o hallerini hatırlayınca Leyla'nın vahşi bir kedi olduğu gerçeği ile yüzleşmişti. Leyla'ya çapkınca baktı.

" Hanımağam sizinde benden kalır yanınız yoktu hani, hatırlatırım " Leyla utanmıştı. Ellerini yuzüne kapttı, hatırlatmak zorundamıydi o anları. Sonra Yavuz'a ters ters baktı, ne var yani ne yaptı ise kocasına yapmıştı. Yavuz'a pis pis baktı " Edepsizsiz " dedi.

Yavuz'un şuh kahkahaları odada yankılanırken Leyla da gülmeden edemedi.

"Edepsiz ben ! Leylee... Leyle sen varya çok fenasın. Ama gitmemis lazım Antep'de işler karışmış" diyerek yüzündeki tebbeşsümu sildi ve çiddileşti yatakdan kalktı. Leyla kaşlarını çattı nolmus olabilirdi ki? Hayır sadece birgün uzak kalmışlardı.

Yavuz kendine kıyafet çıkardı ve hızlıca giyinmeye başladı. Leyla yatakdan doğruldu merakla " Nolmus ki ?" Diye sordu kocasına. Yavuz bezmis bir nefes verdi.

" Hasret boşanmış, ailesine durumu anlatmış, Berdan kudurmuş durumda benim yanında olmam lazım Efülim . Sonra yine geliriz sana da mahcubum " derkez yuzünde belli bekirsiz bir hüzün vardı. Leyla hızlıca ayağa kalktı dostları o durumdayken o burda keyif sürecek bir kadın değildi zaten.

" Yavuz saçmalama Allah aşkına arkadaşlarımızın bize ihtiyacı varken ben keyfimi düşünecek birimiyim hadi gidelim Hasret kimbilir ne haldedir" derken sesinden endişe akıyordu. Yavuz aşkla baktı sevdiği kadına. Leyla'nın içinde ki merhamet hayran olunası idi. Boşuna bu kadına aşık olmamıştı kendinde çok başkalarını düşünürdü Leyla.

Hazırlıkları bitince otelden ayrıldılar ve ilk uçak'a bindiler. İki sevdalı da derin düşuncelere dalmışlardı. Ne olacak dostlarının kaderi nasıl yazılacak ikiside endiseliydi. Yavuz bir ağa okarak nasıl bir yol çizecek onu düşünürken Leyla ise dostunun yanında ve arkasında dimdik nasıl duracak o düsünüyordu. Bir buçuk saatin ardından Antep'e döndüler. Havaalanından onları yine Yağız aldı. direkt konağa geçtiler. Yağiz yolda Berdan ve Hasret'in de konakta olduklarını söylemisti. Yavuz ise birde Yağız'dan dinledi olanları.

Nihayet konağa gelmişlerdi. Birgün geçmesine rağmen Leyla çok özlemisti evini yuvasını. Hiç beklemeden indiler arabadan ve hızlıca oturma odasına gitttiler. Kapıdan girdiklerinde aile büyükleri Berdan ve Tahir vardı.

Önce Yade Zergül'ü sonra annelerinin ve babasının elini öptüler. Yavuz dostuna baktı dağılmış, gözleri kızarmıştı. Birbirlerine sıkıca sarıldılar. Leyla ile de tokalaştılar. Tahir ile de sarıldiktan sonra Yavuz, Berdan'ın yanına Leyla ise iki annesinin ortasına oturdu.

Hasret'i sorduğunda uyuduğunu söylediler. Berdan için çok zordu Leyla konuyu bildiği için sormadı, birşeyde söylemedi. Hasret'in kocası olacak o pis mendebur eline bir geçse elleri ile parcalar köpeklere yem ederdi.

Behra ağa, Berdan 'a bu toplantının iyi sonuçlarını da kötü sonuçlarını da anlattı.

" Bak evlat çıkacak her karara konuşulacak her konuya kendini hazırla" Berdan kafası ile onayladı. Karşı tarafın çirkefleşeceği aşikardı. Çıkacak olan karara saygı duymasıni baş kaldırmamasını bunun Hasret'e zarar verebileceğini de tembihlemeyi unutmadı Behram ağa.

Leyla bir süre sonra odaya çıktı. Valizi açıp önce kirlileri ve temizleri ayırdı. Kirlileri sepete koydu, temizleri ise askıya astı. Daha sonra uzerini değistirdi günlük triko bir elbise giydi. Sonra da Hasret'in kaldığı odaya gitti.

Kapıya birkez vurup iceri girdiğince Yaren ve Senem başında idi. Leyla'yı görünce mutlu okdular gelip sarıldılar.

" Ne zaman geldiniz hani 2 gün kalcaktınız?" Diye sordu Yaren

" Haberleri alır almaz döndük canım onlari yalniz bırakamzdık " Senem de Yaren de hak verdiler Leyla'ya hele hasretin sabah ki halini gördükten sonra. Zavalli kız per perişan olmustu, güçlü gorüntüsünün altında kırılgan bir kiz çocuğu vardı...

Leyla dostunun yanına gidip şaçlarını sevdi. Çok çekmişti dostu, acıları, derin yaraları vardı. Kendisinin yanında ailesi ve Yavuz varken Hasret, hep tek başına idi.

"Bitanem " dedi sesinden merhamet akıyordu. Hasret duyduğu ses ile gözlerini açtı. Karsisinda Leyla'yı görünce doğrulup boynuna sımsıki sarıldı. Gözyaşları bir bir firar etti yanaklarına, bazen can bağına gerek kalmazdı, dost bağı ondan cok daha ileride olurdu.

Leyla dostuna aynı şekilde karşılık verip teselli etti. Hasret biraz sakinleşince ayrıldılar birbirlerinden.

" Geçti bitanem bak kurtuluyorsun artık prangalarından . Biz her türlü yanındayız dik dur ve ona gününü göster" dedi Leyla kendisine kalsa elleri ike parçakardı ama işte dostu için sakin kalmak zorunda idi.

Hasret , dostuna minnetle baktı, kendi ailesinin yapmadığını yapıyor arkasında sapa sağlam duruyordu.

" Korkmak yok Leyla ben zaten kağıt uzerinde bitirdim bu işi. Simdi tüm Antep bilsin duysun onun rezilliğini istiyorum tek derdim bu" derken kocası olacak zalime olan nefreti gözlerinden okunuyor söze bile gerek kalmıyordu.

Biraz daha konuştular sonra akşam yemeği icin oturma odasina gectiler. Behram ağa da , Perwer ağa ile konuşmus yarınki toplanti icin ne yapacaklarına karar vermişlerdi.

Yemekten sonra Yavuz, Hasret ile konusmak istedi. Hep birlikte çalışma odasına geçtiler.

" Hasret bana simdi en başından şu isi bir anlat " Hasret kafasını tamam anlamında salladı. Tek çekincesi Berdan'ı sevdiği adamın bunlara şahit olacak olması idi.

" Düğünden hemen sonra Almanya'ya gittik. Bilmediğin bir memleket, insanlar , zordu yani. Bu zaten bana ilk geceden bu evliliği, sevdiği kıza inat olsun diye yaptığını söyledi. Benim için de zaten hava hostu. Günler gecti ilk bır yıl bu iyiydi. Bana karşı bir saygısızlığı yakınlığı olmadı . Ama ikinci yıl içinden zebani çıktı eve farklı farklı kadinlar getirdi. Bana çilingir sofraları kurdurttu. Bildiğiniz hizmetci gibi davraniyordu." Derken o anları sanki yeniden yaşıyormuş gibiydi. Elleriyle oynamaya başladı stresten. Anlatmaya devam etmesi gerekiyordu.

" Yediğim dayaktan sonra bir hafta kendime gelemiyordum oda bana ilişmiyordu. Bir yılımiz da böyle hır gür ile geçti. Sonraki zamanlar sık sık iş seyahetleri olurdu aylarca gelmezdi. O zamanlar en huzurlu zamanlarım olurdu. Öyle böyle derken 4 yılı devirdik. Sonra birgün ev sahibim bana destek oldu yol gösterdi " Ev sahibinden bahsederken Hasret'in sesine can gözlerinde ise ışık beliriyordu.

Odadaki herkez pür dikkat sadece Hasret'in ağzından çıkacakları dinliyorlar idi.

" Ev sahibim kira sözleşmesi adı altında hazırlattığimiz anlasmalı boşanma evraklarını imzalattırdı bana. Geriye sadece dini olarak boşanmak kalmıştı. Bu yine eve iki kadın ile geldi. Kalk hizmet et dedi bende yapmam deyince bu vurmaya başladı. Bende o sırada üc defa aldığım talak hakkı ile onu boşadım. Kudurdu belindeki kemeri çözdü ve o gece beni dövüp sokağa attı. Ev sahibim beni hastaneye götürdü. Darp raporu aldık 1 ay kendime gelemedim. Sonra bu yine gitti bende işe girdim çalıstım, çabaladim. Geldiğinde ben çalışan kendi ayakları üzerinde duran bir kadın olmuştum. Boşanmayı öğrendiğinde hiç kızmadı eşyalarını toplayıp gitti Bende buraya döndüm" hikayesini kısaca anlatmıştı.

Yavuz eli ile çenesini kaşıdı ve sordu " Elinde deliller varmı? " Hasret kafasını salladı evet anlamında. Bu iyi birşeydi en azından toplantida ellerini küvvetlenirdi kocasınin tarafına karşı.

" Peki ya şahidin varmı sana bu yaptıklarını anlatacak ?" Yavuz olabilecek her ihtimali düşünüp önlem almak istiyordu. Toplantıda kimseye papuç birakmaya niyeti yoktu.

" Var ev sahibim ve komşular " Yavuz iyi der gibi kafasını salladı odada bulunanlar bu soruları anlamasada Yavuz doğru yolda ilerliyordu.

" Hasret ara konuş yarın ben onlari aradığimda telefonu açsınlar benim numaramı da ver " dedi Hasret elinden ne gelirse yapacak o adamdan kurtulacakdı.

Yavuz'un söylediklerini bir bir yaptı artık yarın ki savaşa hazırdı. Şimdi kocası olacak şarlatan düşünsündü....

*****************************
Âsiret toplantısı

Öğlen olmuş ağalar yavaş yavaş Perwer ağanın konağına gelmeye başlamıslardı. Bu toplantıyı fırsat bilen Said ve Fırat planlarını devreye koymaya karar verdiler. Yavuz'u en savunmasız anında indireceklerdi. Su uyur düşman uyumaz tabiri tam bunlara göreydi.

Perwer ağa eksiksiz hazırlanmıştı uzun geçecek bir toplantı olacakdı. Behram ağa dostuna destek olmak için Tahir ile erken gitmişdi. Berdan va babası da geldiler. Şırnak'dan Berzah Ulebey ve Urfa'dan Cihan Akdağ da dostuna destek amaçlı gelmişlerdi.

Yavuz konaktan çıkmadan Leyla'ya sıkı sıkı sarıldı. İçinde tuhaf bir huzur vardı Yavuz'un. Leyla ise tam aksi şekilde çok huzursuz ve endişeli idi.

" Efülim yapma böyle? Dolmasın hemen o kehribarların söz veriyorum akşama geleceğim bana birşey olmayacak " diyerek karısıni tesellı etti Yavuz. Leyla, ise dolu dolu gözleri ile baktı ona. Gitmesi gerekiyordu lakin içindeki bu huzursuzluk canını çok sıkıyordu.

Yavuz alnından öptü Leyla'yı ve ayrıldı konaktan Adem ve Sedat ile birlikte.

Yol uzun düşman çetindi, ama yazilmayan bir kader vardı ve Yavuz Miroğlu adaleti ile o kaderi yeniden yazacakdi .Bütün Antep katılmış herkez den farklı bir ses geliyordu toplantınin yapıldığı şark odasında.

Cenap ağa oğlu ufuk ile gelmişdi. Onların ardından da Yavuz Miroğlu tüm karizması , dik duruşu ve heybeti ile girdi içeri. Ağalara selam verdi uzaktan gelen dostlarına ise sıkıca sarıldı. Kendisine ayrılan yere oturup beklemeye başladı.

İçerde biri vardı ki, Ufuk'u öldürmemek icin kendisi ile bir savaş harbi halindeydi. Sevdiği kadına kalkan o elleri kırmamak için zor zapt ediyirdu kendini. Dostları Cihan ve Berzah olmasa çoktan üzerine atlamıştı haysiyetsiz herifin ama işte Hasret'in düşeceği durumu söyleyen dostlarına kulak vermeyi tercih etmişdi.

" Ağalar sizi buraya toplama sebebini bilmiyorsunuzdur. Ben size anlatayım sizde dinleyin bu işi kökten çözelim" Herkez pür dikkat Perwer ağayı dinliyordu. O anlattı ağalar şaşkınlık ile dinlediler. Ufuk savunma hakkını kullandı.

" Ben bu suçlamaları kabul etmiyorum. Hanginiz karıniza el kakdırmadıniz ağalar? Beni dinlemedi, kadınlık görevlerini yerine getirmedi. Napsaydim başına buyruk yaşamaya kalktı. Bende istemezdim karıma el kaldırmak. Üstelik beni kandırarak benden ayrıldı. Zaten belliki bakire değildi ki, bana kadınlık görevini yapmadı" Dedi ama bunları söylerken masum bir kadınin iffetine dil uzatmadan çekinmedi.

'' Lan şerefsiz o piç ! utanmıyormusun iftira atmaya '' Berzah ve Cihan sakinleşmesi için onu susturmaya çalıştılar. Yavuz ise ellerini yumruk yapmış şu iğrenç adamı öldürmemek için zor zapt ediyordu kendini. Konu Hasret'e gelmişdi, Yavuz elini kaldırarak söz istedi.

" Ağalar beni bilirsiniz, hiçbir zaman lafımı, sözümü tartmadan konuşmam. Hele, hele elimde delil olmadan bir insana iftira atmam. Şimdi Perwer ağa yı ve Ufuk'u dinledik. İkiside farklı hikayeler anlattı. O zaman gerçeği öğrenmenin zamanı geldi" Elindeki dosyadan Hasret'e ait zamanında alınmıs darp raporu, yediği dayakların fotoğrafları vardı. Yavuz tüm delilleri tek tek gösterdi ağalara. Hepsinden sesler farklı ama aynı cümleler döküldü.

Yavuz sinsice sırıttı, ufuk ise korkuyla baktı.

Korkmasıda gerekiyordu çünkü yanlış ata oynamış, kaybetmişdi. Bedelini ise öyle bir ödeyecekti ki haberi yoktu

Telefonunu cebinden çıkarıp bir numarayı tuşladı ve ekranı ağalara çevirdi. Karşida uç kadın belirdi hepside yabancı kişilerdi.

Yavuz ekranı kendine çevirdi " Helena hanım rahatsız ediyorum sizi ben kıracıniz Hasret için aradım. Yaşadıklarını anlatırmısınız ? " Dediğinde kadın gözleri yaşlı bir şekilde ve yarim aksanı ile tek tek tüm gercekleri anlattı. Hasretin yediği dayaktan , eve gelen kadinlara kadar. Ufuk artık köşeye iyice sıkışmıştı kaçacak iftira atacak yeri yoktu. Kendiside biliyordu ama çirkefe yatmak isine geliyordu.

Her kafadan farklı bir ses çıkıyordu. Kimisi haklı görüyor kimisi erkektir yapar kafasını taşıyordu. Saatler akşamı bulmuş hava kararmaya başlamıstı. Yavuz'un ise sabrı artık kalmamış Ufuk'a hak verenlere bir ders vermesi gerekmişti.

" Evet ağalar zaten bu evlilik bitmiş bir evlilik benim nezdimde. Şimdi burda adaleti sağlamak gerekirse bu herif değil Antep'e birda ha Türkiye sınırları içerine girmeyecek " Dedi yüzünde öyle bir ifade vardı ki, karşısında kine azrail olmuş tepesine binecekmiş gibiydi. Yavuz yavaşca elini beline attı bir yandan da konuşmasına devam etti.

" Her hatanın bir bedeli vardır sen bu bedeli ödeyeceksin diyerek ayağa kalktı. Cihan ve Berzah 'a işaret etti onlarda ayağa kalktılar . '' Tutun şunu '' dedi Yavuz dostlarına kolarından tuttular. Yavuz silahın emniyetini açıp ufuk'un iki eline de sıktı" Kurşun sesi odada yankılansa da Yavuz Miroğlu adaletinden şaşmadı. Karısına kalkan ellerin cezasını kesti. Ufuk kanlar içinde inim inim inlerken o zerre gözünü kırpmadı. Kimsenin yardım etmesine de müsade etmedi.

Cenap ağa oğluna merhamet dilendi. Yavuz'un ayaklarının önünde diz çöküp " Oğlum hatalıdır , yaptığinin affi yoktur Yavuz ağa ama müsade et doktora götüreyim. Söz veriyorum bir daha karşıniza çıkmayacak" diyerek baba yüreğı ile yalvardı. Yavuz, ayaklarına kapanan bir babayı omuzlarindan tutup ayağa kaldırdı.

" Al oğlunu git ağa dua etsin sana yoksa onun canını alırdım. O diline de sahip çıksın emin olsun bir dakika düşünmez keserim dilini" diyrek gitmelerine müsade etti şimdilik. Daha onunla işi bitmemişdi.

" Evet karar verildiğine göre artık burda işimiz bitmiş demektir. Lakin bu herkeze bir ders olsun. Benim gozümde kadınına vuran erkek adam değildir. Cezası da verilir " diyerek az önce erkektir yapar diyenlere de iyi bir göz dağı vermişti. Sesleri bir anda kesilivermişti.

Ufuk için karar verilmişti peki ya Hasret ne olacaktı?

Evet ortadan boşanmış bir kadın vardı. Nereye gidecek, ne yayapacaktı? Sorular havada uçuşuyor yine sesler birnirine karışıyordu.

Perwer ağa elini kaldirdı herkezi susturdu " Ağalar hele bir durasınız, Hasret kızım benim himayemdedir. Ona edilecek tek bir sözü kendime edilmiş sayarım. Bundan gayrı ben onun hem arkasında hemde yanındayım " diyerek herkezi susturmayı başarmiş idi. Eger Perwer ağa ben arkasındayim diyorsa kimse tek kelime edemez herkez kendisinden çekinirdi.

Toplantı bitmişdi herkez tek tek dağıldı. Yavuz da dostlarına teşekkur edip Adem ve Sedat ile ayrıldı Perwer ağanın evinden.

Yolda giderlerken kendilerine kurulan pusu dan habersiz ilerliyorlardı. Gece karanlık yol sessiz ve tenha idi. Gece sessizdi ormanlık alanda topraklı yolda ilerleyen araba da bulunan Yavuz bir an önce kehribar gözlü karısının gül kokusunda huzuru bulmak istiyordu.

Gittikleri yol topraklı ve tenha bir yerdi gecenin karanlığında Bir anda duyulan silah sesleri ve arabanın patlayan teker sesleri birbirine karıstı. " Abi pusu" dedi Adem ve yaptığı manevra ile arabayı durdu. Üç adamda silahlarına sarıldı. Kimdi bu pusuyu kuran?

Arabadan inip kendilerini spere aldılar ama karşı taraf o kadar kalabalıkdı ki, üzerlerine mermi yağıyordu. Kurşunlar vızıldayarak havayı deliyor toprağa , ağaçlara , etrafında bulunan taşlara isabet ediyordu. Toz ve barut kokusu havaya karışmış kulakları sağır eden silah sesleri yankılanıyordu. Kimseyi de göremiyorlardı düşmanlarının tam konumunu belirlemeye çalışıyorlardı. Sedat telefonuna sarılıp bir yandan Tahir'i ararken diğer yandan Yavuz'u korumaya çalısıyordu.

Bir kaç tanesini indirmeyi başarmışlardı " Abi bunlar it sürüsü gibi" dedi Adem Yavuz tebessüm etti " Bizde Aslan gibiyiz Adem'im korktun mu?"

" Estağfirullah abi ne korkması , bizede şenlik çıktı" dedi Sedat güldü Adem'in sozlerine " oğlum şu ortamda bile derdin şenlik mi abi bu deli deli" dedi Sedat. Yavuz bilirdi Adem'in gözündeki o karalığı.

Yavuz'u hedef alan silahın önüne kendini sper etmiş " Abiii" demesi ile biri karın başluğuna biri göğsunün hemen alt kismina gelen yerinden kurşun yemişdi Adem. Yavuz ise kollarına düşen adamı tutarken bir yandan da kurşun sıkan adamı indirmişti.

Silah seslerini duyan Tahir ve Behram ağa son gaz geliyorlardı. Cihan ve Berzah da sesleri duyup onların peşine düşmüşlerdi.

İnsan namerd olmaya görsün , düşmanın bile ahlaklısı nasıp etsindi. Said kalleşçe arkadan vurarak ancak Yavuz'u indirebileceğini biliyordu. Çünkü başka türlü Yavuz'a gücünün yetmeyeceğini oda biliyordu.Kalleşce saldırmayı adamlık sanmıştı.

"Sedat koru bizi" derken üzerindeki ceketi çıkarıp Adem'in yaralarına bastırdı.

" Ölme lan sakın! Duyuyir musun beni sakın beni bırakma aç lan gözlerini" diyerek Adem'i hayatta tutmaya çalışıyordu.

Adem gözlerini zorda olsa açtı Yavuz'a baktı.

" A... Ab.. abi" dedi sesi kesik kesik. Canı yanıyordu yüzündeki ifadeden apaçın belli oluyordu hali. Lakin Adem konuşmadan ölmek istemiyordu.

" Burdayım oğlun burdayim korkma kurtaracağim seni" diyerek teselli ederken içinden küfurler ediyordu.

" A..abi be.. ben.. benin sa..na söýlemem gereken bir sey var " dedi şimdi sırası değildi konuşmaması gerekiyordu. Kendini yormamasi lazımdı.

" Tamam oğlum iyi ol konuşursun " dedi Yavuz ama Adem için vakit yoktu.

" Abi ben sana ihanet ettim" dedi Adem birden. Yavuz ise bir yandan kendilerine yaklâmaşan adamları indiriyor bir yandan Adem'i dinliyordu.

" Ne diyirsun lan ne ihaneti?" Adem derin derin nefesler aldı vakti azalıyordu.

" Ben e...man..ete i..ha..net et..tim abi . Ben gön..lüme, kal...bime söz ge..çire..medim" Yavuz ne saçmalıyor diye bir Adem'e bir karşıya bakıyordu.

" Adem tamam iyi ok konuşuruz lan ihanet deyip canımi sıkma benim" diyrek bağirdi Yavuz. Aklına kötü şeyler getirmek istemiyordu. Adem öksürdükçe Yavuz'un içi gidiyor gözleri doluyordu.

" Abi.. va..kit yok ben gi..di..yo..rum . Sa..na söy...lem..em la..zım" dedi Adem artık konuşmakda zorlanıyordu.

" Sakın! Adem sakın , hicbiryere gitmek yok birakmam lan seni"

" A.bi ben , As..mini çok sevdim . Öz..ür di..le..rim. Sana i..ha.net .ettim. af..fet..beni" diyerek son nefesinde aşkını Yavuz'a itiraf etmiş ve bayılmıştı. Yavuz ise gelen itiraf ile neye uğradığını şaşırdı. Ama şurda bir çıksınlar hepsini konuşacaktı.

Tahir ve Behram ağa nihayet gelmişlerdi.Bir yandan onlar bir yandan Yavuz ve Sedat çatısmaya devam ederken. Said hedefine kilitlenmiş Yavuz'un boş anını kolluyordu. Tam o sırada Sedat kafasından vurulup yere yığıldi. Yavuz ona doğru giderken Said Yavuz'un üzerine mermi yağdırdı. Ve Yavuz olduğu yere kanlar içinde yığıldı....

Bir gece düşünün ölüm kokan yıldız yerine mermilerin aydınlattığı bir gece . Karanlık mı karanlık kan kokan. Hainlerin zafer elde ettiğini düşündüğü bir siyah gece. Ve yaşlı bir babanın o gecede "oğlum "diyen acı feryadı....

Gecenin karanlığına karışan ani fren sesleri....

Ve bir sevdaya sıkılan kurşun......

Evet bölüm sonuna geldik normalde burda sezon finali verecektim lakin sizlere kıyamadım. Bol bol yorum ve desteklerinizi bekliyorum.......


Leylanın giydiği gecelik


Yavuz un sirtindaki dövme

Bölüm : 23.03.2025 19:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...