24. Bölüm

22. BÖLÛM ACI ÇIĞLIK

Çerkezkizi
55cerkezkizi055

Canlarım benim inşallah sizin sayenizde hikayemiz git gide güzel yerlere gelecek inanıyorum. Rabbim yolumuzu kolay eylesin. Kızmayin bana Yavuz ve Leyla için bakin ben onları kavuşturuyorum ama vuslata eremiyorlar. Leyla henüz hazır değil ilerisine. Ama artık bir şans verdi sevdiğine. Onlar mutluluğu hakediyorlar çok acı çektiler. Neyse yine düştü çenem takip etmeyi yorum atmayı ve yıldıza basmayı unutmayalım lütfen.

İnstagram, tiktok ve Kitappad hesabım
👇👇👇👇👇👇👇

( 55Cerkezkizi055 )

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

" Bir gelişi vardı, birde gülüşü
Ne yangınlarda yandı yüreğim
Bir sevişi vardı , birde öpüşü
Ben o sevdanin ateşinde can verdim"

(55Cerkezkizi055 )

Bölüm Şarkısı: İsmail Altunsaray-Asker kinası. Havva Öğüt- Bir gönlüne ben sığmadım.

Zaman bazen dursun geçmesin o anda o dakikada kalmak istersin. Başına geleceklerden habersiz planlar yapar güler eğlenirsin. Bazen bir gözyaşı, bazen bir türkü, bazen bir kahve, bazen de bir şiir eşlik eder hayallerine. Zaman sen durmasını istedikce daha hızlı akar. Gece saat 24 . 00 kimileri uykuda kimide elinde silah nöbet başında. Kimileri mektup yazar sevdiğine, kimileri şiir.
Saat gece yarısı bir ses, yüreklere ateş düşüren. Mermiler yıldızları kıskandıracak derecede parlak, kimbilir hangi mazlumun ocağına acı olup konacak.

Bir geceki gökyüzü karanlık ama tepeleri aydınlık. Mermiler yağıyor üzerlerine hainler pusu atmış. Koşturuyor askerler ellerinde silah kimisi sağa ,kimisi sola koşarak.

Yağız ne telefonda ki sevdiğini umursadı nede üzerlerine yağan mermileri. Eline aldı yoldaşını gözü karardı. Bu gece ya onlar kazanacak yada pusuyu onların başına yıkacaktı.

" Koş koşşş koşşş " Serkan başçavuş komutasında askerler mevzilerde yerlerini aldılar. Karşılığınıda hainlere vermeye başladılar. Ortalık mahser yeri gibi idi. Yağız beş askeri ile sağ tarafda , Serkan başçavuş askeri ile ortada, Yusuf uzman yanındaki askeri ile sol tarafda yerlerini almışlardı.

Yağız teğmen askerleri ile hainlere misli ile cevap verirken bir yandanda telsiz ile irtibata geçmeye çalışıyordu lakin çok zorlu bir gece onları bekliyordu.

" Yusuf ne yaparsın bilmem ama attığın tek bir kurşun boşa gitmesin" diye emretti. Yusuf hem uzman çavuş hemde bölüğün keskin nişancısı idi. Gözü kara deliydi Yağız'ın yanında olup akıllı gezen olurmuydu hiç.

" Emredersin komutanım" Der demez üç kişiyi indirdi Yusuf.

Gece uzun çatışma derin ya sağ çıkacaklar yada bu uğurda can vereceklerdi.

**********************************
Zeynep duyduğu seslerden sonra Yağız diye seslenmişdi ama telefondan gelen tek ses kurşun sesleri idi. Yüreği yandı Zeynep'in giderken hissetmişti kötü birşey olacağını dizlerinin bağı çözüldü avazı cıktığı kadar bağırdı.

" Yağııııızzzzzzzz" diye bütün konak onun sesi ile inledi. Yavuz ve Leyla gelen ses ile birbirlerinden ayrıldılar. Yavuz Leyla'yı nasıl yere bıraktı nasıl gidip sılahını eline aldı ve koşarak odadan çıktı hiç bilmiyordu. Aynı anda Zeynep de çalışma odasından çıkıp Yavuz ve Leyla'nın olduğu kata doğru koşmaya başladı. Gözünden yaşlar yağmur misali akıyordu o kadar ki, gözünün önü bulanıklaşıyordu.

Yavuz merdivenleri nefes nefese indi kendisine doğru koşan Zeynep'i görmesi ile duraksadı " Yavuz abi Yağızz" diyebildi Zeynep son nefesi ile dizlerinin üzerine sert bir şekilde düştü.

Yavuz düşen kadının yanına doğru koştu silahını yere bırakıp " Zeynep ne oldu güzelim ağlama " bir yandan konuşuyor bir yandan da ağalayan Zeynep'in gözyaşlarını siliyordu. Zeynep nefesini düzenlemeye çalıştı .

Bu arada konaktakiler uyanmış telaşlanmışlardı. Herkez odasından avluya koşarken Leyla apar topar üzerine ne buldu ise geçirip oda indi aşağıya. Zeynep nefesini düzene biraz sokunca konuşmaya başladı.

" Yağız ile konuşuyorduk birden bir silah sesi geldi arkadan sonra ne oldu bilmiyorum ama Yağız bir daha cevap vermedi. Abi ne olur gidelim lütfen beni ona götür birşey oldu biliyorum bak hissediyorum birşey oldu abi şuram yanıyor abi ne olur ona birşey olmasın ben onsuz naparım " hıçkırıkları fazlalaştı. Yaren onun perişan halini görünce koşup gidip odasına yaptığı küçük eczane dolabından sakinlestici bir iğne ve sırınga alıp geldi sakinleştirici yapması gerekiyordu Zeynep deli gibi ağlıyor kendini harap ediyordu. Ailesi normal bir aile olmadıği için Yaren eczaneyi eve taşımıştı babannesi hasta kadındı. Abisi ağa idi ve düşmanları çoktu elinin altında herşeyi bulundurması gerekiyordu.

" Tamam güzelim götüreceğim seni ama sakin ol bak birşeyi yoktur Yağız'ın hem benim aslanım ite çakala canını kolay kolay teslim etmez üzülme sen hem böyle yaparsan gidemeyiz hadi azcık sakinleş söz veriyorum seni götüreceğim " Leyla bir tarafdan Yavuz bir tarafdan sakinleştirmeye çalısıyorlardı. Lakin Zeynep'in yüreği kor alevdi gitmeden önce hissetmislş keşke gitmesen demişti. Askerdi Yağiz bu durumlar normaldi görev yaptığı yer kolay bir yer değildi sınır karakolu idi.

Yavuz telefonunu alıp Yağız'ı aradı ama ulaşılamıyordu. Karakolu aradı lakin orayada ulaşamadı. Küfur edip telefonu cebine koydu. Leyla ve kızlar Zeynep'i sakinleştirmeye çalışıyordu ama ne mümkündü. Zeynep'in kalbi sızlıyor sanki nefesi kesiliyordu. Miroğlu ailesi alışıkdı ama ne Zeynep ne Senem alışık olmadıkları için çok korkuyorlardı.

Yağız'ın askerde kaldığı o günden beri elleri yüreklerinde beklemişlerdi. Artık onlar kendilerini bu duruma hazırlamışlardı. Yaren getirdiği iğneyi hzırladı abisi ve kızların yardımı ile Zeynep'e iğneyi yaptı. Zeynep biraz sakileşince odasına götürdüler. Senem ve Yaren başında kaldı. Leyla Yavuz'un yanına geri döndü oda korkmuştu Zeynep'in yanında belli etmemişti ama çok korkmuştu.

Yavuz'un yanına gelince hiç beklemeden koşup gidip sarıldı sevdiği adama. Yavuz Leyla'nın korktuğunun farkında idi kollarını açıp güvenli limanına almıştı onu. Sarıp sarmalamış saçlarına öpücük kondurmuştu.

" Birşey olmamıştır he Yavuz kardeşimiz iyidir demi" Yavuz daha da sıkı sarmaladı sevdiğini " Korkma ömrüm kardeşimiz güçlüdür tek değil sonuçta orda Allah hepsini korusun hepsi bir ananın evladı. Allah yar ve yardımcıları olsun düşmana fırsat vermesin" diyerek karısını teselli etti. Sonra kucağına aldığı gibi odalarına gotürdü. Leyla kafasını Yavuz'un boynuna gömdü bubadamın kokusu varlığı onun huzuru idi. Zorlu ve uykusuz bir gece onları bekliyordu. Sabah ilk iş gidip kardeşini görmek olacaktı yoksa içi rahat etmezdi. Adem'e hazırlık yapmasını söylemişti. Bu gece kendisine uyku yoktu Leyla uyuyana kadar göğsünde yatırdı sevdiğini...

******************************
Yağız silah arkadaşları ile birlikte hainlere karşı savaşırken 1 askeri şehit olmuş iki askeri ağır yaralanmıştı. Vakit ilerlemişti ki asteğmen Mirza da şehadet şerbetini içmişti. Kaç saat çatışma sürmüş hatırlamıyorlardı destek ekibinde gelmesi ile hainleri püskürtmüşlerdi. Ama Yağız'ın içinde ki ateş kor kor yanıyordu kardeşlerinin kanını yanlarına bırakmayacaktı and içmişti. Ağır yaralanan askerleride şehit düşmüştü. Bir gecede 4 arkadaşını yoldaşını kaybetmiş şehit vermişti. Gün ağarmaya başlamıştı. Karakol eski haline getirildi. Şehitlere son görevlerini yapacaklardı. İnsan olan için zordu omuz omuz verdiğin kardeşlerini bir tabut içinde ailesine göndermek. 4 haneye ateş düşmüş, dört ananın yüreği yanmıştı. 4 evde feryatlar figanlar kopmuştu vatan soğolsun demişlerdi. Bu vatan sağ olmalıydı ki, düşmanlara fırsat gün doğmasındı. Ölen askerlerin biri evli , biri nişanlı, ikisi ise bekardı. Gençecik fidanları böyle yolcu etmek zoruna gidiyordu Yağız'ın.

Hele bir son görevini yapsın o hainlerin başına o dağları yıkmaz mı idi. İlçeden Korhan Albay, Selim yüzbaşı ve Hakan teğmende törene katıldılar. Bütün askerler hazır da gözleri yaşlı bekliyorlardı.

" Teğmen Yavuz MiROĞLU, bir teğmen , bir ustteğmen, bir uzman çavuş 70 erbaş ve erle emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım " tekmilini verdi ve bekledi.

Korhan Albay başı ile selamladı onu sonra gözü yaşlı askerlere döndü yüzünü.
" Nasılsın asker" bütün karakol hep bir ağızdan " Sağol " dediler. " Beni rahat da dinleyin" dedi Korhan Albay sırayla hepsinin gözüne baktı. Ve hepsinde de aynı acı ve öfkeyi gördü.

" Dün gece 4 askerimizi şehit verdik onlar bu vatan uğruna canlarını feda ettiler. Bizler bu üniformaları üzerimize giydiğimiz andan itibaren şehadet şerbetini içmiş bulunduk. Acınızı anlıyorum veridiğiniz mücade kolay değildi. Sizler bu vatanın olduğu kadar bizimde avladımızsınız dün geçe verdiğiniz çetin mücadele ve dik duruşunuz beni gururlandırdı hepinizin gozlerinden öperim" dedi askerler hep bir ağizdan " Sağol" dedi.

Yönünü Yağız'lardan tarafa döndüğün de gözündeki yaşı gördü. Belli etmemeye çalışsada yapamıyordu olmuyordu gözünden süzülen yaşa engel olamadı. Korhan albay eli ile gözünün yaşını sildi.

" Başımız sagolsun" Yağız'a şu an nedese boştu. " Vatan sağ olsun " dedi Yağız başını dikti, kaşlarını çattı gözünü ise çoktan karartmıştı. Şehitlere son görevlerini yapıp yolcu ettiler. Gözlerindeki yaşlar arkalarından yağmur misali akmıştı. Korhan Albay ve ekibi ilçeye geri döndü. Hakan ise bir süre daha Yağız'ın yanında kalmaya karar verdi.

Karakolda bir sessizlik hüküm sürüyordu. Yağız bir işaret bekliyordu hainlerin peşine düşmek için. Ama Korhan Albay'ın kesin emri vardı. Duracaksınız, bekleyeceksiniz demişti. Böyle düşüncelere dalmış giderken saat 12 ye gelmişti.

Yavuz erken saat de Zeynep, Leyla, Adem ve Berdan ile yola koyulmuştu çoktan. Konağı Tahir'e bırakmış " Biz gelene kadar buraları idare et annemlere hiçbirşey belli etmeyin " diyerek tembihlemişti. 5 saatlik uzun bir yolları vardı. Kahvaltı etmeden çıkmışlardı bir yerde durup mola verdiler hiçbirinin de iştahı yoktu lakin bir iki lokma birşey yediler. Tekrar yola koyuldular Şırnak'a geldiklerinde öğlen olmuştu.

Yol boyunca Zeynep'in göz yaşı hiç dinmemişti . Leyla teselli etmekle yetinmiş gözyaşlarını silmişti. Çok az bir yolları kalmıştı birazdan sevdiği adamı gorecek ve sımsıkı sarılacaktı. İçinde ki tek korku ona birşeyin olması idi.

Berzah Ulubey onları Şırnak girişinde adamları ile karşılamış önde o arkada Yavuz'lar onların arkasında ise iki araba korumalar vardı. Ne olur ne olmaz diye tedbirini almıştı Berzah ağa. Leyla ve Zeynep gittikleri yolları ve kayalıkları gördükçe ürpermiş korkmuşlardı ama ikisi de belli etmemeye çalışıyorlardı. Lakin Yavuz sevdiği kadının gözünden anlıyordu korktuğunu elini yan taraftan uzatıp Leyla'nın elini tuttu. Dikiz aynasından da sevdiği kadına bakıp korkma ben burdayım dercesine göz kırptı.

Nihayet gelmişlerdi arabalardan inip möbetçi askere Yağız ile görüşmek istediklerini söylediler. Nobetçi asker yanındaki arkadaşına seslendi ve komutana haber vermelerini istedi. Askerlerden bir tanesi içeriye gidip kapıya vurdu.

Yağız ve Serkan üstteğmen dün gecenin ardından emir geldiği an nasıl bir yol izleyecekleri hakkında konuşuyorlardı harita üzerinde. Kapı sesi üzerine " gel" dedi Serkan üstteğmen. Asker içeri girip kafası ile selam verdi. " Komutanım abiniz gelmiş kapıda sizinle görüşmek istiyor" deyince Yağız şaskın şaşkın askerine baktı sonra camdan dışarıya baktığında gördükleri ile yüzünde dün geceden beri ilk defa tebessüm oluştu.

" Alın içeri " diyerek kendide montunu giymek icin masasına geldi sandalyeden montunu alıp hızlıca giydi. Üsteğmen Serkan Yağız'ın bu hallerine gülmeden edemedi resmen koskoca Teğmenin eli ayağına dolanmıştı.

Karakolun kapısını açıp Yavuz'ları içeri aldılar. Leyla ve Zeynep meraklı gözler ile etraflarına bakıyorlardı. Issız bucaksız bir tepede küçük ama şirin bir karakoldu. Dün gecenin izleri hala bazı noktalarda belli oluyordu. Askerlerin yüzüne baktıklarında gözlerindeki o hüznü görebiliyorlardı. Yağız odasının bulunduğu kısmın kapısından çıkar çıkmaz Zeynep ile bakışları kesişti. Zeynep'in gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı " Allahım sana şükürler olsun" dedi. Yağız sevdiği kadının perişan halini görünce kalbi sıkıştı bir gecede ne hale gelmişti sevdiği kendisi yüzünden. Zeynep hayatında ilk defa kimseyi umursamadı ilk defa içinden geldiği gibi davrandı ve koşarak Yağız'ın boynuna sımsıkı sarıldı. Yağız kendisine koşarak gelip sarılan kadının beline doladı hemen kollarını kokusunu çekti içine. Askerler kafalarını eğdiler gülerek. Yavuz ve Leyla ise birbirlerine baktılar bu dakikalarda. Berdan ise uzaktan izledi onları zamanında onunda kollarına koşan bir sevdiği vardı lakin şimdilerde başka bir adamın kolları arasında idi. Lanet etti kaderine onu hala seven kalbine.

Zeynep sanki Yağız'ı alıp içine sokmak ister gibi sıkı sıkı sarılıyordu. Dun geceki yaşadığı korku ömründen ömür almıştı.
Yağız Zeynep'den hafif uzaklaşıp yüzünü avuçları arasına aldı " Eli maşalı sen beni mi özledin yoksa korkup benim için mi endiselendin. Bilsem bana böýle gelip sarılacaksın daha önce seni arar havaya iki el sıkardım" diyerek dün geceyi tiye alıyordu. Sırf sevdiği kadın gülsün diye. İnsanın içi kan ağlarken gülmek zorunda olması kadar zor birşey yoktu. Yağız durumu belli etse sevdiği kadın daha çok korkacak endişeye kapılacaktı. En iyisi durumu şakaya vurmaktı başka çaresi de yoktu zaten. Alnına sıcak bir buse kondurup tekrar sarıldı Yağız.

" Eee bize hoşgeldin yokmu bremin " diyen Leyla onların en güzel anını bozmuştu. Eeee hep mi onlar Leyla ve Yavuz'un güzel anlarının katili olacaklardı birazda Leyla olsundu.

Yağız Zeynep'den ayrılıp bu defa Leyla'ya sarıldı " Hoşgeldin dotmam" dedi gülerek. " Çok korkuttun bizi, en çok da onu bence bu kız tam bana layık elti oldu kaçırma derim" Yağız Leyla'nin sözleri ile tebessüm etti. Gercekten de Leyla'ya layık elti idi. Gözü kara cesur dediğim dedik savaşçı ama bir o kadar da kırılgan ve naif idi sevdiği kadın.

Leyla'dan sonra abisine sarıldı onlar birbirlerini daha iyi anlıyorlardı. Birşey demedi Yavuz nasılsın , neler oldu, iyimisin diye soru yağmuruna tutmadı. Bikiyirdu ki iyi değildi içi kan ağlıyordu. Yavuz kardeşinin içinde kopan fırtınayıda , saklamaya çalıştığı acıyı da görebilmişti. Kardes olmak böyle bir şeydi. Onlar gozlerinden anlarlardı herşeyi.

****************************

Yaren hastaneden gelen telefon ile acil çıkmak zorunda kaldı konaktan. Tahir'i ise annesi Feryal hanim acil gel diye aramış Senem koskoca konakta yalnız kalmıştı. Çalışma odasında Sinop da yapacakları yurt'un projesini çiziyordu. Öyle derin dalmıştı ki, kapısının vurulması ile irkildi.

Kalktı kapıyı açtı gördüğü kişi ile beti benzi attı. İki gün önce arkasından söylediği sözler aklına gelince yüzü düştü. Bıçak misali kalbine batan sözleri söyleyen adamı affedememişken karşısına çıkması canını bir kez daha acıttı.

" Buyrun " sesi o kadar soğuk çıkmıştı ki karşısında ki Mehmet bey bile şaşırmıştı. Daha önce çok kez karşılastığı o güler yüzlü kadın gitmiş yerine sert ve soğuk bir kadın gelmişti.

" Biraz konuşabilir miyiz" Senem az çok tahmin ediyordu diyeceklerini bu yüzden hiç lafı uzatmaya gerek duymadı.

" Merak etmeyin Mehmet bey içiniz rahat olsun, benim oğlunuz ile bir gelecek planim yok bunu kendisine de söyledim. Sanırsam buraya geliş sebebinizde bu idi. Konuşacak başka bir konu yok ise izninizle benim çalışmam lazım. Konakta kimse yok ama gelecekler birazdan isterseniz oturma odasında bekleye bilirsiniz Sultan ablalar sizinle ilgilenir" Diyerek Mehmet bey'in bütün yollarını kapatmıştı kendince.

" Madem oğlum ile gelecek planın yok o zaman bu akşam oğlum sözleniyor. Artık istesende bu saatten sonra olmaz. Benim senden ricam lütfen oğlumdan uzak dur ve aklını bulandırma kızım. İyi birisisin kalbinde yüzün gibi güzel inşallah sende kendine yakışan biri ile mutlu olup yuvanı kurarsın hayırlı işler" diyerek zafer kazanmış edası ile arkasını dönüp gitti. Bilmiyordu ki gerisinde bir enkaz bıraktığını.

Senem'in duyduğu her söz kalbine kurşun misali saplandı. Nefes alamıyordu, elini kapı pervazına koydu diğer elini kalbine bastırdı. Öyle bir ağrı idi ki iki göğsünun ortasında kendini belli ediyordu. Siyah gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Yetim gönlü yine kırlmış kalbinde ki çiçekler acımadan kopartılmıştı. Bir yandan nefes almaya çalışıyor , diğer yandan ise yere düşmemek için çaba sarf ediyordu. Sevda Mehmet bey'in çirkince söylediği sözlere istemeden kulak misafiri olmuş o gidince de hemen Senem'in yanına koşarak gelmişti. Lakin gördüğü manzara hiç iç açıcı değildi.

"Senem abla iyimisin?" telaşlı sesi Senem'e ulaşmıyordu oysa ki. Ağlayan kadının hali içler acısı idi beti benzi atmıştı.

"Senem abla duyuyor musun beni?" Diyerek tekrarladı süalini ama yine cevap alamadı " anne " diye çığlık attı. Sultan hanım ve Zehra mutfakdan duydukları ses ile nasıl çıktıklarını bilememişlerdi. " Anne çabuk gelin " diye tekrar bağırdı Sevda. Senem'i bırakamıyordu o halde yoksa gidip içerden su getirecek idi. Sultan hanım ve Zehra nefes nefes geldiler Senem'i görünce onlarda korktu.

" Zehra odadan su getir içirelim sesleniyorum tepki vermiyor duymuyor " dedi. Zehra hemen içeriye su gitirmeye gitti. " Senem kızım bak bana annem hadi derin derin nefes al" dedi Sultan hanım ama Senem sanki nefes almayı unutmuş gibi zorlanıyordu. Sultan hanım Zehra'nın getirdiği sudan avuç içine alıp Senem'in yüzüne sürdü. Bardakta ki sudan bir yudum içirdi Senem'e.

Senem suyu zar zor yuttu. Biraz kendine gelince derin derin nefes almaya başladı. Sultan hanım ve kızların gözlerindeki korkuyu görünce "iyiyim" diyebildi zar zor çıkan sesiyle. Gözündeki yaşları sildi " Merak etmeyin iyiyim, korkmayın ama ben bir odaya gitsem iyi olacak " diyerek yanlarından ayrıldı Senem.

Giden genc kızın arkasından üzgün gözlerle baktılar. " Vah yavrum Allah kimseyi anasız babasız sahipsiz etmeye" zordu işte ailesiz tek başına olmak. Sultan hanım ve kızlar mutfağa indiler akşama herkez konakta olurdu.

Senem odadan montunu ve çantasını alıp çıktı. Merdivenlerden hızlıca indi kalbi alev alev indi ne yapsa sönmüyordu içindeki yangın. Sultan hanımlara biraz hava alıp geleceğini merak etmemelerini soyledi. Konağın kapısından çıktı korumalardan Sedat hemen gelip önünde durdu" Birşey mi istemiştiniz efendim" dedi.

" Yok yok biraz hava alıp geleceğim bir taksi çağırabilir misiniz?" Sedat böyle birşeye müsade edemezdi Yavuz duysa kafasına sıkardı. " Efendim eğer sizin için sakıncası yoksa ben size eşlik etsem bu seferlik" diyerek bir teklif sundu. Senem'in birazcık hava almaya ihtiyacı vardı. Ha taksi götürmüş ha burdakilerden biri ile gitmişti.

" Peki tamam ama bana efendim felan deme benim adım Senem. İsmim ile hitap edebilirsin senin adın nedir? " Sedat hafif tebessüm etti " Sedat Senem hanım" Senem kendisine hanım diyen korumaya gözlerini devirerek baktı. Sonra gösterdiği arabaya bindi beraber sessiz sakin bir yer bulana kadar devam ettiler.

Halfeti de fırat'in kenarında bir yere oturdu Senem önce gözlerinden yaşlar süzüldü daha sonrasında " yeterrrrr" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Sanki kalbinin acısını fırat'ın hırçın sularına bırakıyordu. Zamanın ona getireceklerinden habersiz kaderine isyan ediyordu. Oysaki göklerde yazılmış bir kader vardı bunu unutuyordu.

****************************

Yağız misafirlerini ağırlamıs gelen telefon ile Yavuz'lar apar topar dönmeye karar vermişlerdi. Sultan hanım Leyla'yı arayıp konakta olanları anlattığında Leyla öfkelenmişti. Yavuz ise gidince kıyameti koparacak eniştesine Antep'i dar edecekti. Onu uyarmıs ama eniştesi kendisini ciddiye almamıştı o zaman sonuçlarına katlanacaktı. Yavuz'lar kendi arabalarına bindiler. Yağız çarşı içine kadar Zeynep ile gitmek istedi ve beraber yola koyuldular. Berzah ise müsade isteyip evine geri döndü 0evde kendini bekleyen hamile olan bir dilberi vardı ki Berzah'ın gönlüne zarardı.

" Eli maşalı sen çok mu korktun ? Bak bizim bir geleceğimiz olacaksa bunlara alış ister istemez böyle bir sürü aksiyonlu günlerimiz olacak. Kökleri kurumadıkça onlar saldırmaya bizde onların kellesini almaya devam edeceğiz" Zeynep pür dikkat dinliyordu Yağız'ı hakda veriyordu . Zeynep nelere alışmıştı buna da alışırdı yeter ki Yağız'a birşey olmasındı.

" Teğmen ben alışırım alışmasına ama sende kendine dikkat edeceksin. Artık sen diye birşey yok biz varız ve sen bana lazımsın" Yağız kocaman gülümsedi Zeynep'e. Kendisine bu denli sahip çıkması hoşuna gitmişti. Direksiyondaki elini uzatıp Zeynep'in elini tuttu ve koklayarak öptü. Zeynep aşk ile baktı sevdiği adama.

" Zeynep'im çok seviyorum lan seni sevgimin bir tarifi ucu bucağı yok içime doldun taştın sığmıyorsun artık, şu dağlara çıkıp haykırmak istiyorum sevgimi. Gel he de evlenelim ben artık senden ayrı kalmak istemiyorum " dedi. Zeynep'in nefesini kesti böyle bir evlilik teklifi beklemiyordu tabi ki.

" Tamam izninde gel beni iste" dedi Zeynep utanarak. Tabi önce Kadir abisi ile konuşmalıydı ilk önce kendisinden duymalı idi evlenmek istediğini. Antep'e döndüğün de ilk iş arayıp kendisi ile uygun bir dille konuşacaktı.

Yol ne çabuk bitmiş çarşıya ne ara gelmişlerdi anlamadılar ama artık ayrılık vakti idi. Zeynep arabadan inmeden önce Yağız ile sımsıkı sarıldılar. Birbir kokularını içlerine çektiler. Yavuz ipek gibi olan saçlarına öpücükler kondurdu. Ayrılık zordu ama artık gitmelilerdi her veda bir başlangıçdı aslında sadece bazıları iyi bir başlangıca bazılarının ki kötü bir başlangıca çıkıyordu.

Geldikleri yolu geri dönmeye başladılar Zeynep yüreğinde sızı ile ayrılmıştı Yağız'dan. İçinde yine tuhaf bir sıkıntı vardı belki de gelecek olayların yada başlangıçların habercisi olacak bir sıkıntı idi.

***********************************
Senem kaç saattir burda oturmuş ağlıyordu bilmiyordu. İçini boşaltana kadar ağlamış saatlerce öyle Fırat'ı izlemişti. Hayatında artık Tahir olmayacaktı oda bırakmıştı elinden gitmişdi işte. Annesi babasının sahip çıkmadığı kaderine terk ettiği birini Tahir mi sevip bekleyecekti. Ne demişlerdi fazla naz aşık usandırır. Yorulmuşmuydu? Tahir usanmışmıydı? Sevmekten vazmı geçmişti de gidip o kızla sözlenecekti? Saatlerce düşündü Senem . Artık kendisine bir yol çizmesi gerekiyordu onun kimseye hele bir erkeğe üstelik kendisini bırakıp başkasına giden bir erkeğe ihtiyacı yoktu.

Oturduğu yerden kalktı konağa dönmek hiç istemiyordu. Yaren 'e gideceği yerin mesajını atıp haber verdi konağa gitmeyecekti. Sedat gelen kadınla yaslandığı arabadan doğruldu. Güzel kadındı alımlı, bakımlı, hele gözleri derin bir kuyu gibi insanı içine çeken cinstendi. Hayatında bir çok kadın görmüştü Sedat ama neden bu kara gözler ve bu kadın kendisini bu denli etkilemişti hala anlamış değildi. Kafasının içindeki düşünceleri def etti kalbine sen kim o kim dedi. Elindeki sigarayı yere atıp arabanın arka kapısını açtı.

Senem arka koltuğa geçip oturunca Sedat kapıyı kapattı. Kadının kokusu baş döndürücü cinstendi kendine hakim olup şöför koltuğuna geçti. " Konağa mı dönüyoruz Senem hanım" Senem başı ile hayır dedi.

" Hayır " diyerek elindeki telefondan konumu gösterip " buraya gideceğiz "dedi. Sedat konuma bakıp kafasını salladı. Gidecekleri yer biraz uzaktı.

Yaren işten yorgun çıkmıstı son günlerde ani olan ameliyatlar rütin hasta muayeneleri, evdeki olaylar baya yorulmuştu. Bir de içinde, kalbinde susmayan bir ses vardı. Sabah akşam gece gündüz kahvenin hangi tonu olduğunu bilmediği gözleri düşünür olmuştu. Telefonuna düşen bildirim ile arabayı kenara çekip telefonunu eline aldı.

" Bebeğim ben Hasret ablanın oraya gidiyorum yemeğe gelmeyeceğim merak etmeyin tamam mı?" Mesajı okuyunca konağa gitmek yerine Senem in yanına gitmeye karar verdi. Annesi Azade hanımı aradı " Yaren kızım " telaşlı idi Azade Hanımın sesi konağa geldiklerinde öğrendiler Yavuz'ların Şırnak'a Yağız'ın yanına gittiklerini. Sultan hanımlar durumu gizlediler onlardan.

" Annecim ben Senem ile birlikte dışarda yiyeceğim yemeği bizi merak etmeyin tamam mı? Abimlerde yarım saate konakta olacaklar. Yağız abim hepimize selam söylemiş " diyerek annesinin soracağı soruların önünü kesti.

Hastaneden çıkmadan önce abisini aramıştı. Yarım saatlik yolları kaldığını öğrenince telefonu kapatmıştı gelince konuşurlardı nasıl olsa.

" Tamam kızım geç kalmayın baban laf söz etmesin annem " Biliyordu Yaren babasının huyunu o yüzden eve vaktinde giderdi. " Merak etme anne yemek yiyip geleceğiz " diyerek kapattı telefonu. Arabasını çalıştırıp yoluna devam etti. Birazdan öğreneceklerinden sonra sinirleri tavan yapacaktı onunda...

**********************************

Yavuz'lar ise nihayet Antep'e girmişlerdi. Berdan eve bırakmalarını istemisti ama Yavuz yemek yemeden bırakmam demisti dostuna.

Senem araba durunca mekana geldiklerini fark etti yol boyunca Tahir ile olan anıları gözünün önüne gelmiş bazen ağlamış bazen gülümsemişti. " Sen git Sedat ben taksi ile dönerim. Teşekkür ederim bugün için" Sedat tabiki gitmeyecekti burda tek başına yalnız bir kadını bırakamazdı.

" Ben burdayım Senem hanım sizi beklerim taksiye gerek yok sonra Yavuz beye hesap veremem " nede olsa emir kuluydu.

" Peki ama soğuk burda bekleme içerde bekle " dedi Senem ve ilerleyip mekana girdi. Girer girmezde huzurla doldu içi . Mekan o kadar güzel ve huzur verici idi ki, nefes aldığını hissetti. Hasret gelen kadını görünce tebessüm etti.

" Oooo hoşgeldin canım " Senem zoraki tebessum etti. O tebbessümden bile belliydi hüznü.

" Hoşbuldum canım nasılsın nasıl, gidiyor işler ?" Hasret Senem'in gözlerindeki kederi gördü.

" İyiyim ama sen beni boşver belliki sen kötüsün gel " dedi ve Senem'i cam kenarında bir masaya oturttu. Garsonlardan bir tanesine işaret etti. Yanlarına hemen geldi garson çocuk.

" İsa masayi donatın birde her zamankinden açıp getirin belliki bu gece uzun olacak" dedi. Orkestra da yerini almıştI. Mekan dolu idi halada gelenler vardı.

" Ben bir türkü söyleyip geliyorum sen otur müsadenle canım " diyerek yanından ayrıldı. Garson Senem'in masasını donatmıştı. Bardağını da doldurdu.

" Bensiz alem yapmak he ayıp ama " diyerek Yaren gelip karşısına oturdu. Senem'in yüzünü görmesi ile şoka uğradı sabah ki bıraktığı kıza ne olmuştu böyle.

" Lan ne oldu sana ne bu hal kızım" Senem onun yüksek çıkan sesi ile etrafa baktı herkez kendilerine doğru bakıyordu. " Kızım sessiz olsana " Yaren hala gördüğü yüzün etkisinde idi.

" Senem ne oldu sana " dedi ellerini tutarak. Senem elinin birini çekip bardağındaki zehiri bir dikişte içti. Aynı anda da gözünden yaşlar süzüldü. Ne çok ağlamışdı bügün oysa.

"Ben çok mu kötüyüm Yaren? Sevilmeyecek birimiyim? Neden Tahir'in ailesi beni istemedi , suçum neydi benim?" Yaren'in gözleri doldu dostu ile birlikte oda ağlıyordu. Masada ki şiseden kendisine de bir kadeh doldurdu. Senem'in de biten bardağını yeniden doldurdu. Belliki bu gece gözyaşları sel olacakdı ayık kafa ile çekilecek gibi değildi bu acı.

Leyla'ya mesaj atıp bulundukları mekana gelmelerini bildiren mesaj attı. Onlar dostlardı beraber olmak zorunda idiler. Senem bugüne kadar her zorlukda onların yanında olmuştu.

********************************
Konağın sokağına tam dönmüşlerdi ki, Leyla gelen bildirim sesi ile telefonuna baktı gelen mesaj Yaren'den idi. " Leyloş'um biz Hasret abla'nın ordayız Senem çok kötü sizde gelince buraya gelseniz iyi olur " Leyla mesajı okuyunca Yavuz'a baktı .

" Yavuz dururmusun biz Adem ile başka bir yere geçeceğiz siz konağa geçin. Yaren mesaj atmış Senem iyi değilmis bizim onun yanına gitmemiz lazım " Yavuz kaşlarını çattı enistesinin canına okuyacaktı zaten ama şu an siniri iki kat arttı. Ayrıca ne demek siz konağa geçin Said şerefsizi kudurmus it gibi gezerken onları asla yalnız bir yere göndermezdi asla.

" Leyla nereye gideceksen beraber gidelim durumları biliyorsun yorma beni gece gece" Leyla'nı kaybedecek vakti yoktu.

" O zaman sen devam et ben yolu tarif ederim sana ama " Yanında oturan adama çevirdi kafasını " Adem sen konağa haber ver merak etmesinler. Birseyler uydur tamam mı " Adem kafasını sallayarak arabadan indi o konağa Leyla'lar mekana doğru yola koyuldular.

20 dakika sonra mekanın önünde durdular hep birlikte arabadan indiler. Berdan geldikleri yeri görünce şaşırdı Antep de böyle bir yer olduğunu bilmiyordu. Ne zaman açılmıs acaba baya da guzel bir yere benziyor diyerek içinden geçirdi. Bilseydi ki kaderi ona en büyük oyunu oynayacak adımını atmazdı.

Yavuz'larda hep birlikte içeri girdiler.
Saz sesi bir yandan mekanın huzur veren dokusu bir yandan cok güzeldi. Garsonlar kapıda karşıladılar onları " Yavuz ağam , Berdan ağam hoşgelmişsiz" Yavuz başı ile selam verirken Berdan omzunu sıktı genç garsonun. Leyla ve Zeynep Yaren ve Senem'in olduğu masaya doğru hızlıca gittiler. Ne Yavuz ne Berdan peşlerinden giderken etrafa bakmadılar.

Masaya geldiklerinde Senem ağlıyordu Leyla sıkıca sarıldı dostuna gözyaşlarını sildi. " Tamam kuzum geçti ne oldu niye ağlıyorsun" bazen aynı kandan olmaya gerek yoktu aralarında ki bağ öz kardeşden kuvvetli idi. Senem gözyaşlarını silip bugun ki yaşananları anlattı. Tahir'i başka bir kız ile evlendireceklerini .

" Güzelim sen buna inandın mı Tahir seni bu kadar çok severken başkasına gider mi hiç. Enistem sizi ayırmak için söylemiş sende inanmışsın ona istediğini vermişsin" Senem Yavuz'a inanamaz gözler ile baktı bir insan bu kadar kötü olabilir miydi. Gerçi niye şaşırıyordu ki. Kendi ailesi olacak insanlarda onu sokağa kaderine terk etmedilermi ki?.

" Bana bak sil gözyaşlarını bir daha ağladığını görmeyeceğim. Tahir den vazgeçmekte yok anladın mı? Senin bak kocaman bir ailen var başkasına ihtiyacın var mı? " Derkken eli ile masadakıleri gösterdi Leyla içlerinden Mehmet beye küfürler ediyorlardı kızlar.

Yavuz Tahir'i aradı sesi hopörlere verdi telefon hemen açıldı Efendim abi" sesi yorgun çıkıyordu. " Nerdesin kardeşim " Tahir bekletmeden cevapladı Yavuz'u " Şirketteyim abi kendimi buraya attım yoksa evdekiler bana kafayö yedirtecek" diyerek isyan etti.

" Eniştem hala aynı mubabbetleri mi yapıyor"

" Yok abi ya bu defa anam tutturdu sana kardeşimin kızını alalım diye resti çektim çıktım. Senem varken değil başkasını almak dönüp bakmam " Yavuz gülümsedi biliyordu Tahir asla yapmazdı.

" Tamam sen merak etme bu iş bende artık. Sende çık konağa gel konuşacaklarım var senle"

"Tamam abi az bir işim kaldi yarım saate gelirim" diyerek telefonu kapattılar. Berdan ve Yavuz ayaklanmışlardı gitmek için. Kızlar da toparlanıyorlardı onları bekliyorlardı.

Hasret hazırdı yerine oturdu sazını eline aldı. Yemek yemeye gelen müsterilerden alkış sesi geldi. Hasret başı ile selam verip güzel ve yanık sesi ile girdi türküye.

"Şu garip gönlümünde mi
Sevdan beni dele' yledi" diye şarkiya giren Hasret ile Berdan'ın bakışları o tarafa döndü. Keşke dönmeseydi gördüğü yüzle birlikte olduğu yerde hafif sendeledi Yavuz tuttu kolundan.

"Gel gör halim beni beni yedi
Beni beni yedi, beni beni yedi.
Salina salina da gidişin daha bugün gibi
Daha bugün gibi"..

Hasret gözlerini kapatmış yanık sesi ile içli içli söylüyordu türküyü. Gözlerini açtığında gördüğü yüz ile bir duraksadı. Yıllar olmuştu onu görmeyeli zayıflamışmıydı, yüzü mü çökmüştü, saçlarına da sanki aklar mı düşmüştü. Özlemi olan yüze baktı uzun uzun sonra türküyü söylemeye devam etti. Sevdiği adamın gözlerinin en içine baktı.

" Hangi sebebe darıldın
Söyle içimi dağladın
Hangi sebebe darıldin
Söyle içimi dağladın
Bir gönlüne ben sığmadım
Beni ,beni, beni,
Beni ,beni ,beni.

Salına salına da gidişin daha bu gün gibi
Daha bugün gibi.
Salına salına da gidişin daha bugün gibi
Daha bugün gibi..."

Şarkının sözleri bitti Hasret'in gözünden yaşlar süzüldü. Kolaymıydı altı yıl geçmişti zorla evlendirilip gönderildiği günün üzerinden. Ve 6 yıl boyunca gormediği sevdasının hasreti, özlemi ilmek ilmek işlenmişti içine. Çekdiği onca acı, onca cefaya değer miydi? Değmezdi gençliğinin en güzel zamanları sevmediği bir adamın yanında bilmediği gurbet ellerde, her günü korka korka geçmişti. Yediği dayak çektiği acı ise cabası idi. Allahtan kurtulmuştu da o adamdan memleketine gelmişti. Ama bir kez olsun ne sevdigi adamı sormus nede görmek istemişti. Hangi yüzle çıkacaktı karşısına korktu Hasret onu bıraktığı gibi bulamamaktan. Şimdi ki gördüğü adam onun bırakıp da gittiği adam değildi. Yıllar sankı ondan çok şey almamışdı hatta ona çok şey katmıştı. Yakışıklı adamdı ama bu hali yüreğini hoplatmaya yetmekle kalmamış . Nefesini de kesmişti Berdan Marazoğlu onun yürek yarası idi.

Yavuz dostunun haline mi üzülsün, karşısındaki gördüğü kadına mı üzülsün bilemedi. Berdan bu geceden sonra eski Berdan olmayacak yine o eski günlere geri dönecekti biliyordu dostunu çok zor toparlamıştı o zamanlarda.

Berdan ise kendinde değildi sanki nefesini kesiyorlar kanını damarından çekiyorlardı. Yüreğinde ki bu acı hiçmi azalmamışdı. Peki ya kalp atışı nasıl ilk günkü gibi tap taze kalıp deli gibi atardı anlamıyordu.

" Götür beni burdan" dedi Yavuz'a. Kızlar olmasa alır dostunu giderdi ama işte kızlar vardı.

" Tamam kardeşim gide... Diyemeden Said Zalağlu , yanında üç adam ile içeri girdi. Yavuz gördüğü adam ile sinerleri beynine sıçradı istemeden de olsa Berdan'ın kolunu sıkmıştı. Berdan gözlerini kara sevdası olan kadından çekip Yavuz'un öfke ile baktığı tarafa çevirdi. Canının acısını çıkartacak yer arıyorken Allah ona Said Zaloğlu'nu göndermişti.

Leyla Hasret'in yanına gitmişdi dostu bu gece sarsılmış kalbi paramparça olmuştu onunla ilgileniyordu Said'i görmemişti. Keşke de görmeseydi kafasını çevirdiğinde Yavuz'un kırmızı görmüş boğa gibi öfkeli bakışlarını gördü. Yavuz'un baktığı yöne gözlerini çevirmesi ile kehribarları Said'in gözleri ile çakıştı. Yavuz Said'in hayran hayran baktığı yere kafasına dönderip baktığında Leyla'yı gördü. Kıskançlığı şaha kalkmıs bütün vücüdunu esir almıştı.

Leyla bakışlarını hemen Said'den çekip Yavuz'a çevirdi. Safi öfkesini görebiliyordu Allah verede Said bir şey demeseydi. Elide yaralı yaralı gider ağzını burnunu kırardı Yavuz. Deliydi öfkesi kontrol edilemeyecek düzeyde birisiydi. Araları düzelmişken kavuşmuşken eskisi gibi olma korkusu kapladı butün bedenini.

" Gidelim burdan " diyip Leyla'nin yanına gitti . Yaralı eli ile Leyla'nın elini sıkıca tuttu. Yoksa Said Zaloğlu bu mekandan sağ çıkamazdı.

" Kusura bakma " dedi Leyla Hasrete üzgün gözler ile ama gitmek zorunda idi. Yoksa kocasi savaş çıkarmaya hazır bekliyordu. Hasret gözlerini kırptı sorunyom der gibi.

Kapıya doğru yürüdüler Leyla kafasını eğmiş Said'e bir kez bile bakmamıstı. Yavuz hissederse baktığını yanlış anlardı. Yaren ve Zeynep Senem'in koluna girmiş yürümesine yardımcı oluyorlardı. Said'in yanından geçerken duramadı Said laf attı.

" Ooo Yavuz ağa bir selam sabah yokmu ya" Yavuz öfkeli keskin bakışlarını ona çevirdi.

" Biz adam olana selam veririz senin gibi ite çakala verecek selamımız yok" dedi yüzüne tiksinerek bakıyordu. Bakışları ile aşşağılıyordu Said'i.

" Doğru konuş lan senin karşında buralardan gönderdiğin Said yok artık. Said ağa var laflarina dikkat et" Yavuz ve Berdan alayla güldüler. Dünkü it gelmiş posta koyuyordu.

" Ulan sen kimsin ateş olsan ancak kendini yakarsın o ufak sikik beyninle bize mi kafa tutuyorsun papucumun ağası" dedi Berdan. Ağzını daha çok bozardı da kızlar vardı iste yanında

" Konuştu Yavuz Miroğlu'nun yardakçısı " demesi ile Berdan'ın yüzüne yumruğu indirmesi bir oldu. Zaten acısı vardı birinden çıkarmazsa bu gece Antep'i yakacaktı. Yavuz Leyla'ya dönüp arabanın anahtarlarını verdi. Ortalik belliki şenlenecekti.

" Siz arabaya geçin geliyoruz " dedi. Leyla gitmek istemesede burda kalırsa daha kötü şeyler olacağını düşünerek kizlarıda alıp cıktı mekandan.

" Lan sen kimsin de bana el kaldırıyorsun it" diyerek aýağa kalktı Said dışarda ki korumalar içeri girmişlerdi. Said onlardan da arka bulunca gevşek gevşek konuşmaya başladı.

" Ulan biriniz benim artığımla evlendi, biriniz kudurmuş it gibi başkasinin karısına bakıyor" dediği an Yavuz'un yumruğu ile iki seksen yere serildi. Uzerine çıkan Yavuz dururmu devam etti. Korumalar saldırmaya geçince Berdan ile Sedat Yavuz'u korumak için önelerine geçtiler.

Hasret durun çıkın mekanımdan desede ortalık yangın yeri idi. Müşteriler koşarak terk ettiler mekanı. Mekanda cam çerçeve kalmadı kırıldı çıkan arbedede. Yavuz ise Said'in bir güzel ağzını burnunu kırdı vucudunda kırılmadık yer bırakmayacaktı hele o uzun dilini koparacaktı.

" Ulan seni bu gece buraya gömmeyen Yavuz'u siksinler şerefsiz " her kelimesinde yüzüne bir yumruk geçiriyordu. Said'in yüzü kan revan içinde kalmıştı.

Leyla duramadı arabada içeri geri geldiğinde Yavuz'un Said'i öldüresiye dövdüğünü görünce koşarak yanına gitti.

" Yavuz bırak ölecek" dedi korkuyla bir yandan da kolunu tutmaya çalışıyordu.

" Bırak Leyla bu it bu gece ölecek " Leyla bırakmadı gözlerinden yaşlar süzüldü. Said ölürse kan davası başlardı Leyla istemiyordu bunu yaralı elini tuttu.

" Yalvarırım bırak sana birşey olursa yaşamam adam anla artık" dedi ağlayarak. Yavuz ağlayan sevdasına dayanamadı. Said'in yuzüne tükürüp ayağa kalktı.

" Seninle işim bitmedi şerefsiz " diyerek kalktı üzerinden Leyla'nın elini tutup kenara çekti.

" Hışşşt ağlama efüli dökülmesin incilerin hemen tamam bak iyiyim ben" diyerek alnına öpücük kondurdu.
Leyla sıkıca sarıldı Yavuz'u kaybetmekten çok korkuyordu.

Berdan ve Sedat ise korumaların canına okumuşlardı.

" İyi iş çıkardık ortak " dedi Berdan Sedat'a bakarak. Sedat gülümsedi Berdan ile sırt sırta adam dövmek keyif vermişti resmen.

" Öyle oldu abi " diyerek uzerini silkeledi. Hasret yanlarına öfke ile geldi.

" Bana bakın mekanımı mahfettiniz bir dünya zarar açtınız müşterilerimi kaçırdınız " öfkesi tavan yapmış kadına bakıyorlardı hepsi. Leyla Yavuz'un göğsünden kafasını kaldırmıs kedi yavrusu gibi bakıyordu sinirden gözü dönmüş arkadaşına. Yavuz ise bıyık altından gülümsedi Hasret'e cadı görmüş gibi bakan arkadaşı ve adamına.

" Ben çıkıyorum yarım saat içinde dükkanımı eski haline getiriyorsunuz. Adam mı tutarsınız kendiniz mi yaparsınız bilmem ama bu dükkan eski haline gelecek. Ben parayı yolda bulmadım her gelen kafası atan canı sıkılan gelsin mekani dağıtsın demedim" diyerek iki adamı çocuk azarlar gibi azarladı. Arkasını donüp giderken hala konuşuyordu.

" Adama bak geldi mekanın içine etti. Allah allah ya allah allah" diyerek saçlarını savura savura gitti birde kıvırcıktı saçları. O savurdukça ahenkle dalgalanıyor kokusu Berdan'a ulaşıyordu.

Berdan ve Sedat neye uğradıklarını şaşırdılar. Yerden bitme bir kadın geldi postayı koydu gitti. Sedat kafasını sallayarak " Yapar bu kadın bu çenesi ile bize dükkanı da temizletir bulaşıklarıda yıkatır abi " deyince Yavuz ve Leyla aynı anda kahkaha attılar.

Berdan ise içinden hiç değişmemiş dedi kalbine zarar olan kadına. Başına belayı satın almış el mahkum yapacaktı. Mekan onun yüzünden dağılmıştı sonucta.

"Siz gidin ben hallederim buraları " diyerek telefonuna sarıldı. Araması gereken yerleri arayıp kapatti telefonu.

" Yavuz sen kızları al git bende temizlik işini halledeyim " dedi ama Yavuz müsade etmedi. Mekanın garsonları Said ve adamlarını dısari çıkarttı. Leyla kızları alıp geldi. El birliği ile mekanı temizlediler. Berdan'ın çağırdığı adamlar camları taktı. Her yer eskisi gibi tertemiz pırıl pırıl oldu .

" Hadi kardeşim gidin artık yoruldunuz bak kızlar da perişan oldular " dedi Berdan Yavuz kafası ile onayladı dostunu. Kızları alıp çıktı mekandan çıktı Yaren Senem ve Zeynep'i alıp geçti konağa. Yavuz , Leyla ve Sedat ile birlikte gitti. Sedat'ın arabasını Berdan'a bıraktılar.

Berdan garsonu çağırdı yanina " Kardeşim bana sen bir şişe aç getir masaya orkestraya da söyle yazın yağar kar başıma yı çalsınlar " dedi.

" Hemen efendim " diyerek gitti garson çocuk . 5 dakika sonra masayı donattı. Şişeyı açıp bardağa doldurdu.

" Başka bir emriniz varmı efendim" diye soran garsona hayir anlamında kafasını salladı. Bugün yaşadıklarına içti arda arda dikledi kadehleri. Sigarasını yaktı bu kaçıncı idi oda bilmiyordu.

Felek ne derdin var ise
Ben varım ya sal başına
Usandim senin dünyadan
Birde vurur yar başıma
Birde vurur yar başıma
Yar başıma.

Türkünün her bir sözü Berdan'ın içindeki acıyı daha fazla kanatıyordu. Hasret mekana geri geldiğinde onu oturmuş perişan görünce yüreği sızım sızım sızladı.

Birakmadın benim peşim
Gurutmadin gözüm yaşın
Neyinden korkum gışın
Yazın yağar kar başıma
Yazın yağar kar başıma
Kar basıma....

Berdan türkü ile bir şise rakıyı devirdi. Sigarasıda bitmişti garsona bakıp hesap istedi gitme vakti gelmişti artık. Hasret garsonu durdurdu elinde yeni bir şişe ve sigara paketi ile geldi msaya. Berdan karşısında sevdiği kadını görünce şaşırdı.

" Kaderde böyle karşılaşmak varmış bana eşlik edersin diye düşündüm eski günleri yad ederiz " diyince Hasret Berdan eli ile karşı sandelyeyi gösterdi oturması için. Konuşacakları çok şey vardı.

*******************************

Konağa gelen kızlar arabadan indiler Azade hanıma yakalanmadan Senem'i odaya çıkarmaları gerekiyordu. Tahir konağa gelmiş onları bekliyordu. Kızlar konak kapısından içeri girince Tahir kızlara bakış attı. Senem sarsak sarsak yürüyordu.

" Ne oldu buna içtiniz mi siz " diye kızdı Tahir . Senem Tahir'e bakıp " Sen sözlenmiyormuydun yaaa burda ne işin var sözlünün yanına gitsene" dedi kafasını zor kaldırıyordu. " He sözlendin seni de üstüne kuma almaya geldim . Tövbe yarabbi adamı deli etme ne sözlenmesi yine başladın şaçm sapan konuşmaya" diyerek kucağına aldığı gibi merdivenlere doğru yürumeye başladı. Senem kafasını iyice Tahir'in boynuna doğru gömdü

" Beni bırakma sende ailem gibi beni terk etme " diyip sızdı. Tahir üzüldü Senem'in acısını kendi içinde hissetti. " Burdayım bitanem seni asla bırakmam" dedi alnına öpücük kondurdu. Güzel seven adamın yanında kadında güzelleşirdi. Tahir güzel sevem adam idi ve Senem onun yanında çiçek açacaktı.
Tahir Senem'i yatağina bırakıp odadan cıkti gerisini Zeynep ve Yaren halledecek idi.

Yavuz ve Leyla da odalarına çıktılar. Leyla Yavuz'un elini tutup " Eline pansuman yapalım mi? " Diye sordu.

" Gerek yok sabah yaparız yorgunsun zaten sen yat dinlen bende üzerimi değiştirip Tahir ile konuşayım gelirim " dedi Leyla'nın kokusunda dinlenmeye ihtiyacı vardı.

Uzerini değiştirmek için giyinme odasına geçtiğinde telefonu çaldı. Yavuz kaşlarını çattı kötü birşey duymak istemiyordu.

Arayan amcasının eski avukatı idi. Hayırdır inşallah diyerek telefonu açtı. Bazi sırların gün yüzüne çıkması gerekiyordu. Yavuz bu gece duyacakları ile neye uğrayacağını şasıracaktı......

Evettt bölüm sonuna geldik. Biraz aksiyonsuz oldu ama umarim begenirsiniz. Bu arada Şivan karakterinin adını Berzah olarak değiştirdim onların hikayesini ayrı bir kitap da yazmayı düşünüyorum. Yorum ve desteklerinizi bekliyorum can kuşlarım lütfen sadece beğenip geçmeyin iyi okumalar.....

Bölüm : 28.02.2025 09:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...